| Yorum No : 10781 | Mustafa ALSANCAK | 17.04.2013 00:10:50 | Pek muhterem Nevin IŞIK HANIMEFENDİ...
"SABAHI NASIL DA BİR NEFESTE SÜRÜKLEDİK GÜNÜN İÇİNDEN, AKŞAM OLMUŞ YİNE GECEYE YOLCULUK EDER...BEKLETİLMELER ÖZÜRE DÜŞÜYORDU BİR KADEH KIRMIZI ŞARAPLA...."demişsiniz. Ne güzel cümlelerdir bunlar... O güzel kelimelerin içimizde başlattığı tatlı hayaller dünyasına doğru olan düşlerimizde bir kıpırdanmadır başlıyor... Sanki bir AKDENİZ AKŞAMINDA o kara saçlı ,hani o hertarafını alev alev ateş sarmış sevgilinin saçlarını okşayıp öpüp koklarken iyot kokan rüzgârın varlığını da ciğerlerimizde hissettiğimiz olur yaa işte o andaki mes'udiyet anımızı kankırmızı kırmızı şarapla kutlarız akşamın hep bizden kopup gitmek isteyen geceye doğru uzayan koşuşmalarında. İşte, yazınızın bu güzelliği de insana elinde olmadan AKDENİZ AKŞAMLARININ TADINI VERİYOR. Muhterem Nevin hanım!!! İstanbu'a 02125251873 nolu telefona telefon ettim.Maalesef henüz ulaşamadım.Belki kitabınızın fiyatını veya adrese gönderilme şartlarını öğrenebilirim diye... İlâhi Nevin hanımefendi...KİTABINIZIN EFECEHABER'de çıkan kapak resmi çok hoş olmuş.İnsanı hem düşündürüyor ve hem de insana hüzün veriyor. Kapaktaki bayanın başını elleri arasında tutması da çok manidar olmuş. İnşallah satışlar da istediğiniz gibi yüksek trajda olur.Büyük emek verdiniz.Kutlarım.Selâmlarımla saygılar sunuyorum. | | Yorum No : 10788 | Nevin Işık | 17.04.2013 13:06:03 | Değerli Mustafa ALSANCAK beyefendi, destek ve yorumunuza yğrekten teşekkür ederim. Kitabım için vermişolduğum iletişim bilgileri doğru bilgiler, niçin ulaşamadığınızı bilemiyorum, ama zannedersen sizde Almanyada yaşıyorsunuz M. Yahya EFE beyefendi size emailimi versinler siz bana ulaşın kitaplarım en kıssa zamanda buraya getirtilerek burada tanıtım imza günü düzenlenilecek ve Almanya üzerinden kitabımı almak isteyenlere ben ulaştıracağım inşallah ve ilginiz için çok teşekkürler. Sevgiyle kalınız. | | Yorum No : 10797 | Mustafa ALSANCAK | 19.04.2013 23:14:21 | Muhterem NEVİN IŞIK HANIMEFENDİ....
İSTANBUL'A , telefon ederek Hakan beyi 05326651014 nolu telefonundan aradım ve kendisini trafikte seyrederken yakalayıp sorduğumda , piyasaya çıkan kıymetli kitabınızın Türkiye'deki satış fiyatının 15 TL olduğunu öğrendim.Avrupa'ya gönderilme fiyatının ne kadar olduğunu pek kestiremediğinden Ahmet Hakan ÜÇYILDIZ BEYLE TEMASA GEÇİLMESİNİ TAVSİYE ETTİLER. AMA ÖNÜMÜZDE YAKLAŞMAKTA OLAN YAZTATİLİ NEDENİYLE KİTABINIZI TÜRKİYE'DE TEMİN EDİP OKUMAK DAHA DA KOLAY OLUR SANIRIM. İlâhi Nevin hanım!!!Sizde bu enerji ve yaratıcılık kudreti olduğu sürece daha pek çok esere imzâ atacağınıza eminiz. HER ŞEYİN GÖNLÜNÜZCE OLMASI DİLEKLERİMLE SELÂM VE SAYGILAR SUNARIM.
P.S : AYŞE'ye Mektuplar öykümün 86:ıncı bölümünü tarafınıza sunuyorum. Hoşça kalınız.
( 86) AYŞE'ye Mektuplar:"NURTANEM" Yazan Mustafa ALSANCAK, 12-04-2013 22:49 Bitanem!!! Biraz sonra tüm aileler birleşip doğru Aysun hanımın babası Şevket ağanın bağında yapılacak olan Kır Partisine gideceğiz.Hazırlıklar tamamdır.İnşallah bir yerlerden bir aksilik patlak vermez.
Korkulan oldu. Salona yaklaştığımda Emine hanım teyze ile Zeynep'in hararetli bir şekilde birşeyler konuştuklarını taa uzaklardan duyar gibi oldum. Demek ki en sonunda Müjgan hanım daha fazla dayanamamış olmalıydı ki kardeşi Zeynep hanıma gidip Şükran teyzenin torunlarının, Gülden ve Melâhatın da bizimle beraber Kırpartisine gelecekleri haberini vermişti. Ben, onlara daha fazla yaklaşmadan olduğum yerde kazık gibi dikilip kaldım. Havanın yumuşamasını beklemeyi yeğledim. Aman dedim bir de ben anaları ile kızlarının tartışmalarına katılırsam hiç de iyi birşey olmaz diye düşündüm. Belki de eğer ben birşey söylemeye kalkmış olsam "SANA NE OLUYOR? BİZ, ANA-KIZ ARAMIZDA KONUŞUYORUZ"da diyebilirlerdi. Tam da tartışmanın bu hararetli safhasında Adem bey ve Rıfkı'nın merdivenlerden salona doğru ilerlemekte olduklarına tanık oluyordum.Onları gördüğüm için ben de yavaş adımlarla Emine hanım ve Zeynep hanımın tartıştıkları bölgeye doğru yürümeye başladım. Adem bey ve Rıfkı'nın üzerleri toz toprak içinde kalmıştı.Bu arada Müjgan hanım da mutfaktan çıkmış kocasına doğru ilerliyordu ki onların o üstleri başlarının toz toprak içinde kalmış olduğunu görür görmez onları hemen duş almaya gönderdi. Emine hanım ve kızı Zeynep arasındaki tartışma da hızını kaybetmiş olmalıydı ki ortam sessizliğe gömülmüştü.Şu işe bak ki bir Şükran hanım teyzenin torunlarının bağa birlikte gitmelerini istemesinden doğan dayatması neticesinde evdeki neş'e dolu ortam gergin bir havaya dönüşmüştü. Adem bey, Rasim bey ve Rıfkı üçlüsünün erkenden kalkıp Bağdaki verandayı temizlemelerinin öyle pek de kolay olmamış olduğu anlaşılıyordu. Belki de uzun zamandır oraya böyle bir akşam için giden de olmamıştır. Ama şimdi etraf temizlenmiş olduğundan orada rahat bir akşam keyfi yapmak çok güzel olacaktır sanırım. Evin içindeki hareketlilik şimdi daha da hareketli bir hâle gelmişti. Bağa götürülecek olan yiyecekler de Rüstem ağanın büyük minibüsüne taşınıyordu. Ben de yardımım olsun diye taşınacakları alıp aşağıya götürmek için davrandım. Zaten evin kızları Neriman ve Gülnur pire gibi kızlardı. Merdivenleri indikleri ile çıktıkları bir oluyordu. Senin anlayacağın ben aşağıya iki defa indimse onlar bana kıyasla beş defa daha fazla inip çıkmış oluyorlardı. Bilsen kimse gözlerine inanamadı. Biz arabaya yiyecekleri götürüp dururken bir de baktık ki Rüstem ağa o kendine mahsus olan koca Mercedes arabasıyla evin önünde acı bir fren yaparak durmaz mı...Kızlar sevinç içinde babalarına koştular. Aynı şekilde Müjgan hanım, Zeynep hanım ve Rıfkı da merdivenleri paldur küldür inerek babalarına sarılıp öpüşürlerken Emine hanım teyze de yanımıza geldi. Dikkat ettim:Emine hanımda Rüstem ağaya karşı pek fazla sıcaklık belirtileri yoktu. Ama babalarının sürpriz yapması da tüm aileyi mutlu kılmıştı. Rüstem ağanın arabasının bagajı doluydu.Nevşehir'deki ortak olduğu şarap fabrikasınn ürettiği birinci sınıf kaliteli şaraplarından DİYAR VE NAKKAŞTEPE ŞARAPLARINDAN koliler dolusu getirmişti.Adem bey de aşağıdaki gürültüyü duymuş olmalı ki o da koşarak aşağıya indi. Onun için İlk olarak gözüne çarpan şeyin şaraplar olduğunu anlamakta güçlük çekmedik. Şaraplar daha şişelerin içindeyken Adem beyin ağzının suyunun akmakta olduğunun farkına vardık. Adem bey:---"Babacığım iyi ki geldin. Buakşam Şevket ağanın bağında Kır partimiz var.Rasim ile Aysun tertipliyorlar. İstersen sen biraz soluklan da bir saat sonra yola çıkarız." Rüstem ağa:---" Yok be oğlum yok . Ben yorgun falan değilim .Hele bir de Kırpartisi varsa ben yerimde bile duramam. Her şeyiniz hazır mı? Et falan tedarik ettiniz mi?" Adem bey:---" Sen merak etme her şey yolunda gidiyor.Şevket ağa kuzu kesmiş.Biz de, ben ve Rıfkı Antalya'da iken 5-6 kilo pirzolalık yaptırıp buraya getirmiştik.Annem onları buzluğa atmıştı.Dünakşam vakuum kabında, baharatlayıp aromunu çeksin diye dinlenmeye bıraktı. Sen pirzolayı çok seversin. İnşallah senin ağzına lâyık bir lezzeti vardır." Rüste ağa :---"Bu kadar büyük hazırlık yaptığınıza göre kimler gelecek ?" Rıfkı:---" Baba! Çok gelecek insanımız olacak. Aylin'in tüm ailesi ,Rasim ağabey ve Aysun ablanın annesi ve babası, bizim evhalkı, ve şimdi bir de başımıza Şükran hanım teyzenin torunları da çıktığına göre toplam 23-25 kişi olma ihtimalimiz var. Şaban ağa da gelecekmiş. Senin bu aniden köye geridönmen çok iyi oldu. Üç babalar Sen aslan babamız Rüstem ağa , Şaban ağa ve Aysun'un babası Şevket ağa bir araya gelip yine o eski günlerinizi hâtırlayıp felekten bir gece çalarsanız hiç şaşmayız. Anlatılanlara göre siz üçünüz köyün en hızlı delikanlılarındanmışsınızdı. Nâmınız taa civar köylerde anılırmıştı. Eee doğrusu sizlere yakışır da..." Rüstem ağa :---" Rıfkı, oğlum. Eşme o eski delikanlılık yıllarımızı.Bak şimdi ne hâllere düştük. O üzüm bağı senin bu üzüm bağı benim diye şaraplık üzümleri bağlamak için babanız gece gündüz yollarda. Şunu da unutmamalısın ki bu dümen sanmayın ki öyle kolayca dönüyor. İyi yaşamak için çalışmayı da iyi bilmek gerekir. Herkesin bildiğini neden saklayayım ki...Gerçekten bizim nesil çok güzel bir delikanlılık devri yaşadı.Bizde birlik ve beraberlik vardı.Benim DEDEM bilmem kaç sene sen de beş sene ben diyeyim sekiz sene müddetle Arabistan Çöllerinde Türk Ordusunun hizmetinde bulundu.Türk askerinin Araplar tarafından nasıl bir arkadan haçerlendiklerini gözleri yaşlarla dolarak anlatırdı. İnsanlarımızda vatan ve Türklük âşkı vardı. Şimdilerde olduğu gibi Türk ulusunu parçalama peşinde olanları VE KANIBOZUKLARI o zamanlar hemen DARAĞACINDA SALLANDIRIRLARDI. AMA ARTIK DEVİR ÇOK DEĞİŞTİ.TÜRKE NE KADAR ÇOK SÖVERLERSE O NİSPETTE TAKDİR GÖRÜYORLAR. AMA GÖRECEKSİNİZ ALLAH BİR GÜN GELECEK ŞU ANDA KORKU TÜNELİNE SIKIŞTIRILMIŞ OLAN TÜRK ULUSUNUN BAŞINA VATAN ÂŞKI İLE DOLU YENİ BİR ATATÜRK verecektir... O ZAMANI BELKİ BİZ GÖRMEYİZ AMA BAKALIM BUGÜNÜN GAFLET, DALALET VE HİYANETLİK İÇİNDE YÜZENLERİNİN KAÇI PAÇALARINI KURTARABİLİRLER? SİZLER GÖRÜRSÜNÜZ." Rıfkı:---" Baba nedir bu hâlin? Aniden patlamaya hazır bir saatli bomba gibi dolusun." Rüstem ağa:---" İş için dolaştığım pek çok yerde insanlarımızın sabrının taşmakta olduğunu gördüm.Şu anda başımıza geleceklerin neler olabileceğini kestiren pek yok. Ama halkımız diken üzerinde oturuyor gibi olayların gelişmesini gözlüyor.Şu rezilliğe bakın ki TÜRK YURDUNDA TÜRKÜM DEMEYİ BİLE YASAKLAMA HAZIRLIĞI İÇİNDE OLAN GÖZÜDÖNMÜŞLER PUSUYA YATMIŞ BİR VAZİYETTE HAVANIN BİRAZ DAHA KARARMASINI BEKLİYORLAR." Rıfkı:---" Yahu baba. Biz de senden biraz içaçıcı haberler almak isterdik. Biz zaten senin bu anlattıkların rezillikleri tv.lerden izlerken içimiz kararıyor." Rüstem ağa:---" Neyse sizleri de köye gelir gelmez bu kötü haberlerle bombaladım. Haydi şimdi durmak yok.Benim yapmamı istediğiniz birşey varsa söyleyin. Eee bakıyorum da aslan torunum OZAN meydanlarda görünmüyor? Uyuyor mu yoksa?" Müjgan hanım :---" Babacığım uyuyan falan yok. Çayırda arkadaşlarıyla top oynuyorlar.Giderken onu da alacağız. Dedesinin köye geldiğini duyarsa sevinçten havalara uçacaktır. Baba sen , istersen çabuk tarafından bir duş alıver. Rahatlarsın."dedi. Ayaküstü muhabbeti bırakıp hep beraber evin içine girmek için harekete geçildi.En son da ben içeriye girerken kafamı sağa doğru çevirdiğimde OZAN'ın kan ter içinde kalmış o alnından şıpır şıpır akan terlerle eve doğru koşmakta olduğunu gördüm. Demek ki birisi ona dedesinin geldiğini müjdelemişti.Artık bundan sonra fazla bir vakit kaybetmeden yola çıkma zamanı gelmiş oluyordu.Ben ve Ozan birbirimizle yarış eder gibi merdivenleri koşarak yukarıya çıktık. Ben sessiz bir şeklde dururken OZAN hançeresisini yırtarcasına dedeciğim dedeciğim diye boynuna atlamak için dedesine koştu.
|
|