| Yorum No : 10286 | Sevgi ÜNAL | 29.01.2013 11:55:17 | Hayatında yepyeni bir beyaz sayfa açman dileğiyle sevgiler Nevincim. | | Yorum No : 10365 | Mustafa ALSANCAK | 01.02.2013 23:04:29 | Muhterem Nevbin IŞIK hanımefendi... İnşallah artık rahatsızlığınız geçmiştir ve yine o vital durumunuza kavuşmuşsunuz diye içimde bir sevinç duymaktayım. Beyaz dediniz de... Sahi, beyazdan daha güzel birşey olabilir mi dünyada ? Temizliğin ve berraklığın timsali bakımından diyorum. Her ne kadar vakit saat gelip çatınca dört-beş metrelik bir BEYAZ bezin insan vücuduyla birlikte ebebiyete kadar süregidebilen bir masuniyet içinde toprak altında yalnızlığa gömüldüğü de bir vakıadır.
Benim de , sayın Sevgi ÜNAL hanımın yukarıdaki yorumunda ifade buyurduğu o veciz kelimelerinin arkasına can-ı gönülden katıldığımı bilmenizi isterim.Tekrar geçmiş olsun Size ilâhi Nevin hanım... | | Yorum No : 10371 | EMİNE ALTINSU | 02.02.2013 09:52:55 | TEBRİK EDERİM NEVİN HANIM. | | Yorum No : 10377 | Mustafa ALSANCAK | 03.02.2013 00:21:29 | Muhterem Nevin IŞIK hanımefendi... Size, dün 77:inci serisi çıkan AYŞE'YE MEKTUPLAR adlı öykülerimin başka bir gazetede yayınlanan bir nüshasını sunuyorum.Selâm ve sevgilerimle. AYŞE'ye Mektuplar:" NURTANEM"
Yazan : Mustafa ALSANCAK, 31-01-2013 11:09 Bitanem !!! Yine buakşamın çok hareketli geçeceğini tahmin ediyorum. Mihriban hanım ve kızı Raziye hanım da Kırpartisi buluşmamız için buraya gelmiş bulunuyorlar. Yine misafir olarak Şükran teyze de Allah tamamına erdirsin dileklerinde bulunmak için ziyarete gelecekmiş. Esasında evin bayanları bu ziyarete hiç de sıcak bakmıyorlardı . İnşallah yaşlı kadına karşı bir kabalık yapılmaz. Pirzolalar iyice kızartıldıktan sonra derin bir kabın içine ilkönce ekmek dilimlerini etlerin sıcaklığı ile yumuşasın diye en altına koyduktan sonra onların üstüne de kızartılması tamamlanmış pirzola parçalarını koyuyorduk. Her ne kadar Adem bey arsızlık yapıp pirzolanın birini kapıp midesine indirmiş olsa da yanında durmakta olan Rasim beye de aferin demekten kendimi alamıyorum. Belki, en az onun da karnı Adem bey kadar zil çalıyordu ama etlere hiç dokunmadı. Masanın düzeni tamamlandıktan sonra karnı aç olanların başını çekmekte olan Adem beyin bir an önce servis yapılması için sabırsızlandığına tanık oluyordum. Kızlar çoktan aşağıdaki buzdolaplarından soğuk biraları bir karton içinde yukarıya getirmişlerdi. Masanın etrafı haddinden fazla bir şekilde kalabalık olacağından bu kadar çok insanı doyurmanın da pek kolay olmayacağını düşünmeye başlamıştım ki Müjgan hanım Aysun hanımla birlikte yanımıza gelirken ellerinde büyük birer tepsi içinde pilâv getirmekte olduklarını görünce büyük bir rahatlık duydum.Eğer sadece pirzola, salata ve ekmekle karın doyurmaya kalkınsaydı herhalde bu pirzolalar mideleri doyurmazdı diye düşünürken Neriman'ın kızarmış köftelerle kapıda görünmesi de artık yemeklerin çok bol olduğu izlenimini verdi bana. Neriman, Gülnur ve Ozan ufaklığı dışında büyüklere birer bira açılmıştı. Mihriban hanım ve Raziye hanımlar da aynı şekilde bira içmeyi tercih etmişlerdi. Emine hanım teyze de her ne kadar kızlarına bana bira koymayın onun yerine bana su verseniz yeterlidir demiş olmasına rağmen Neriman onu duymamazlıktan gelip koca bardağı ümüğüne kadar doldurup annesinin tabağının önüne koyuverdi. Emine hanım teyze bira İstemem demiş olsa da sanıyorum hayır diyecek bir lüksü de yoktu . Doğrusu pirzola çok lezzetliymişti. Etler , daha dişlerin arasında dönmeye başlamadan ağzın içinde sanki eriyip gidiyordu. Rıfkı, etin , kuzu pirzolası olduğunu söyleyince jeton düştü. Tabiî bu arada güzel de baharatlanmış olduğundan daha başka bir arom vardı pirzolalarda. Adem ,Rasim bey ve Rıfkı'nın oldukça iştahlı oldukları görülüyordu. Belki de sofradaki kalabalığın verdiği mutluluğun da bir payı olabilirdi bunda. Kalabalık ortamlı yemek sofraları daha başka bir yakınlaşmayı da beraberinde getiriyordu. Adem bey ve Rasim beyler önlerine konan birer bardak dolu birayı çoktan bitirmişlerdi. Müjgan hanım yerinden kalkarak beylere yeni biralar açıp bardaklarını doldurunca Adem ve Rasim beylerin yüzlerini güldürdü. Bana öyle geldi ki ,hem Aysun hanım ve hem de Müjgan hanım yemekten önce kocalarına sıkı sıkı tembihlerde bulunarak kendilerini rezil etmemeleri için içkiye fazla saldırmamalarını söylemiş olmalılardı. Aksi halde beyler biraları bitince eşlerinin gözlerinin içine böyle yalvarır gibi bakabilirler miydi? Rıfkı ve Aylin yanyana oturuyorlardı. Dikkat ettim Aylin Rıfkı'nın tabağına illâki birşeyler ilâve ediyordu. Pilâvı azalsa hemen bir kepçe daha koyuyordu. Hele pirzolalardan bol bol yemesi için devamlı şekilde:"Hadi Rıfkı hadi... Hiç yemiyorsun ." diye hareketlerde bulunarak sanırım kayınvalidesi olacak Emine hanım teyzeye , görümceleri Müjgan hanıma ve Zeynep'e Rıfkı'nın etrafında pervane gibi dönmeye hazır olduğunu gösterme gayreti içinde olduğunu sezdim. Esasında Aylin'in bu Rıfkı'ya göstermiş olduğu yakın ilgiyi de çok takdir etmek gerekir diye düşünüyorum. Belki de Emine hanım teyze gelini olacak Aylin ile daha şimdiden iftihar etmeye başlamıştır. Doğrusu hepimiz tıkabasa karınlarımızı doyurmuş olduğumuzdan pek de öyle masadan kalkacak bir hâlimiz kalmamıştı. Yemek sonrası tatlılanmak için kan kırmızısı karpuz koydular masaya. Bu yüklü yemekten sonra karpuzu da mideye yuvarlamak hiç de kolay olmayacak. Emine hanım teyzenin hâtırı kırılmasın diye ben de bir dilim alarak tadına bakmak istemiştim. Aaa bir de ağzıma koydum ki mübareğin tadı , hani halk arasında baldan tatlı derler yaa ,aynı onda olduğu gibi doğrusu yerken sanki ağzımda pamuk helvası varmış gibi bir tad hissettim. Ve bu hissiyatım üzerine tabağıma bir koca dilim daha alarak karpuz yemenin tadını çıkardım. Bayanların ellerine sağlık demeliyim. Yemek yapma hususunda bu evin insanları on numaradırlar . Sabah kahvaltılarında başlı başına böylesine çeşitli zenginlikle donanmış masada oturmak bile insana büyük bir ferahlık getirmektedir. Belki de buradan ayrıldıktan sonra bu zengin sofralarını çok çok arayacağımı düşünüyorum. Ne yaparsın ki hayat şöyle veya böyle de olsa devam etmek zorunda. Zeynep hanım bizlere , yemekten önce terasa kurduğu müziksetinden Fransız parçalarından oluşan hafif müzik dinletti. Müzik ruhun gıdasıdır deriz yaa müzik dinlemek insana büyük bir huzur veriyor. Evde , bayanların buakşam olduğu gibi çok sayıda burada bulunmuş olmaları Emine hanım teyzenin işini de kolaylaştırmış oluyor. Bayanlar hepbirlikte ayağa kalkıp sofrayı acele bir şekilde toplamaya başlayınca biz erkekler de masadan kalkıp elimizdeki bira bardakları ile terasda dolaşmaya başladık. Masalar toplanmıştı . Biz tekrar yerlerimize döndük. Buralarda âdettenmiş ki yemekten sonra akşam kahvesi içiliyor. Böylelikle kahve mideleri dinlendirdiği gibi bir de bunun dışında günün yorgunluğunu atmaya da faydalı oluyormuş. Baktım , Ozan ufaklığı dışında bütün herkes kahve içmek istiyordu. Geçen akşam bu muhteremlerin koyu ve kuvvetli kahve ikramları sonucunda sabaha dek gözüme uyku girmediğini bildiğimden "lûtfen benimki fazla kuvvetli olmasın" demek zoruna kaldım. Benim bu lâfımın ardından etrafta hafifçe istihzahi bir gülümseme gördüm. Hatta evin genç kızları Neriman ve Gülden bile benim bu kahve kuvvetli olmasın dememe şaşırıp kalıp gülüştüler. Rıfkı ve Aylin terasdan kaybolup gittiler. Neden sonra ikisi de ellerinde ikişer şişe Nakkaştepe şarabı ile geldiler. Adem ve Rasim beyin yüzlerinde sevinçten güller açmıştı. Belki de Adem bey Rıfkı'ya aşağıdan birkaç şişe şarap kap da gel diye bir sinyal vermişti. Onun için de Rıfkı, nişanlısı Aylin'i de yanına alarak bodruma inip şarap almak zorunda kalmıştı sanırım. Aşağıdan , kapızilinin acı acı çalmakta olduğunu duyunca hepimiz irkildik. Kızlar , Şarap şişelerini acele bir şekilde terasdaki mutfağın gözlerine sakladılar. Emine hanım ve Müjgan hanım içmekte oldukları kahvelerini yarım bırakarak aşağıya gittiler. Aaa gerçekten bu gelen demeyeyim ,gelenler desem daha doğru olacaktır ki , Şükran teyze , onun bu köyde yaşayan kızı Ferda hanım ve hani Rıfkı'nın nişanında benimle dans etmiş olan Şükran teyzenin hukuk ve işletme eğitimi gören torunları da vardı. Hürmette kusur etmemek için bütün herkes birden ayağa kalkıp Şükran teyzenin ellerinden öpmeyi ihmal etmedi. Bunun dışında herzaman olduğu gibi bayanlar arasında bir hoşgeldin beş gittin muhabbetinden önce sarılıp öpüşmeler ve sanki hasret gidermek isteyen ve birbirlerini senelerce görmemiş insanların sergileyebileceği bir canlılıkla samimi bir hava hasıl olmuştu. Şükran teyze:---" Kusura bakmayın gençler. Böyle paldur küldür çıkıp geliverdik. Rıfkı oğlumuzun ve Aylin kizimizin Nişanlarını Allah tamamına erdirsin demek için buradayız. Siz , bizim için rahatınızı bozmayın. Keyfinize bakın" dedi. Emine hanım teyze gayet kibar bir şekilde :---" İlâhi teyzem benim! Rahatsız olmak da ne demekmiş ? Bilhassa çok memnun olduk. Öyle değil mi gençler?" Herkesden olumlu olumlu birer baş sallaması geldi. Demek ki hiç rahatsız olan da olmamıştı. Bayanların bugünkü hırslı çıkışlarına bakacak olursak şimdi artık herkes Şükran teyzenin buraya gelişine memnun olmuş görünüyordu. Şükran teyze bana dönerek:---" Sen hâlâ buralarda mısın dansçı oğlan? Ben de seni çoktan gitmiştir sanıyordum. Ahh oğlum ahh.. Sen, nişanda , ne kadar da güzel danslar ettin benim bu güzel torunlarımla. Hele bir de kızlardan birisini havalara kaldırman yok muydu doğrusu benim ödümü patlatmıştın. Senin Gülden ve Melâhat torunlarımla dans etmeni köykadınları bir türlü unutamıyorlar. Kadınlar, inşallah o oğlan Rıfkı'nın düğününde tekrar buralara gelir de bol bol dans edişini seyrederiz diyorlar. Oğul, sahi düğüne de gelecek misin?" Ben de ne diyeceğimi şaşırmış olduğumdan :---" Teyzeciğim senin torunlar da maaşallah güzel dans ediyorlardı. İnşallah Rıfkı'nın düğününü de görmek nasip olursa memnuniyetle gelmek isterim. Gün ola harman ola. Daha bakalım yeni nişanlandılar. İlkönce nişanlılık sevgisini doya doya bir yaşasınlar. Gerisi Allah kerimdir. Zaten biz de haftasonu buradan ayrılacağız. Köyünüzde çok güzel günler geçirdim. Buraları ve bu güzel insanları unutmak kolay olmayacak." diyerek durumu idare etmeye çalıştım. Gelen misafirlere de kahve ikram ettiler.Şükran teyze sade kahve severmiş. Emine hanım teyze onu, yâni Şükran teyzeyi çok iyi tanımış olmalı ki hemen Neriman'a seslenerek:"TEYZEMİN KAHVESİ SADE ve bol KÖPÜKLÜ OLSUN" dedi. Ferda hanım,Gülnur ve Melâhat şekerli içerlermiş. Müjgan hanım usulca yerinden kalkarak aşağıdaki mutfağa giderek kurabiye falan birşeyler getirdi. Aradan epey bir zaman geçmişti. Şükran teyze :---" Eee gençler hep böyle birbirinize aval aval bakıp oturacak mısınız ? Kız Zeynep ; senin çok güzel müzik parçaların olduğunu duymuştum . Böyle mutlu bir gecede çalmayacaksın da biz gittikten sonra mı oynayacaksınız ?" Müjgan hanım :---" Şükran teyze hiç öyle bir şey olur mu? Biz zaten hazırlığımızı yapmıştık. Bizim Zeynep bu işin başustasıdır. Sen hiç merak etme. Müzik çalınca ama sen de kalkıp oynayacaksın artık." Şükran teyze---" Bizim kız Müjgan, sen neler söylüyorsun öyle ? Benim gibi bir ihtiyarın ağzında dişi bile kalmamışken ortaya çıkıp göbek atmasını nasıl beklersiniz? Tövbe estağfürüllah tövbe. Ben artık bundan böyle sizin gibi gençlere bakıp gurur duyacağım." Müjgan hanım:---" Şükran teyzenin şerefine buakşam isteyen istediği kişi ile dans edebilir.Tamam mı? İtirazı olan var mı ? Kabul edilmiştir. Zeynep sen de şöyle biraz slow parçalardan koy ki midelerimiz yavaş yavaş harekete geçsin. Adem,davran bakalım . İlk dansı sen benimle aç bakalım. Bizi takiben ortaya çıkacak gençler de olur herhalde."dedi. Rıfkı annesini kaldırınca ben de mecburen Aylin'i kaldırmak zorunda kaldım. Aylin yine geçen akşam olduğu gibi güzel ve alımlı giysiler içinde gelmişti.Baktım daha ziyade kenarlarda dans etmek istiyordu. Geçen akşamki ona ayırdığım zaman ve onu teselli etmek için gösterdiğim çabalara çok memnun kalmıştı. Aylin konuşmasını sürdürüyordu ve ben de onu dinlemedeydim. Aylin :---" O akşamı unutmamışsındır inşallah . Benimle o kadar güzel dans ediyordun ki bir ara ayakta duracak dermanım kalmamıştı. Seni yakışıklı çapkın seni...Az kalsın benim kaymağımı yiyiyordun o akşam. Kusura bakma--- Rıfkı buradadır diyerek yumuşacık yumuşacık dans hayallerimle ve içime fazla da birşey giymek istememiştim. Hani hâtırlıyor musun bir ara ben sendeleyip neredeyse yere düşüyordum. Bereket versin ki sen çabuk bir refleksle davranıp birden kalçamın altından beni yakalayıverdin.O anda sanki içimde birşeyler olduğunu sanmıştım.Kusura kalma ama senin de ve biz bayanların da kafalarımız iyiydi yâni. Beni en çok şaşırtan şey ise seninle dans ederken sanki cebinde eski model bir telefon varmış gibi beni kendine doğru her çekişinde bana ritmik bir masaj yapıyormuşsun gibi hoş bir his veriyordu . Aynı şeyi bizim Arzu da seninle dans ederken hissedip çok büyük bir heyecana kapılıyormuş. Eve geldiğinde iki tarafa döne döne sanki kendisini bir hayal dünyasında hissediyormuş gibi kıpır kıpır hareketleri var . Sen bu kızı farketmiyor musun? Sonra , uyandığında neden bunu bana çıtlatmadın deme!"dedi. Ben de onun bu sözlerine karşılık :---" Hayret birşeysin be Aylin ! Kaymaktan falan bahsettin... Senin , o akşam buraya yoğurt getirdiğini falan söylememişlerdi bana. Haberim olmadığı için kaymağın tadına bakmam da mümkün olmadı. Ben cebimde telefon falan taşımam . Yanlış algılamış olmalısınız. Arzu'ya umut verici hiçbir yaklaşımda bulunmadım. O , belki de şaka yapıyordur. Benim gönlüm buralarda değil bilâkis çok uzaklardadır. Lûtfen beni yanlış anlamayın. Geçen akşam seninle birlikte yaptığımız dans bir dostluk dansıydı. Seni büyük bir üzüntü içinde görünce ve Rıfkı arkadaşımın buradaki yokluğunda seni yalnız bırakmak istememiştim . Hani seni o kalçalarından yakalayıp ayağa kaldırmam ise tamamen başının dönmüş olmasından ötürü yere düşmeni önlemek için yapmış olduğum ani bir refleksti. Yoksa, oralarda benim elimin ne işi olabilirdi ki? İnşallah içinden başka bir kötü düşünce geçmemiştir. Aksi hâlde buna çok üzülürüm."dediğim anda müzik de sonaermişti.. Gidip yerlerimize oturduk. Aysun hanım Rasim beyi epeyce terletmişe benziyordu. Adem beyde de durum aynıydı. Demek ki antremansız beyler dans pistinde zorluk çekebiliyorlarmış. Şükran teyze bana seslenerek:---" Bizim kızları da biraz döndürüver bakalım." deyince artık yapacak başka bir seçeneğim yoktu . Gülden' i ve onun arkasından da Melâhat'ı kaldırmak zorunda kaldım. Kızlar benimle dans ederlerken çok heyecanlı görünüyorlardı. Nişangecesindeki yaptığımız dansları unutamıyorlarmış. "Keşke , yakınlarda bir düğün falan olsa da tekrar herkesin içinde bir dans edebilseydik seninle" dediler. Zeynep uzun zamandır çok durgun ve yorgun görünüyordu.Dans ederken biraz açılır gibi oldu. Raziye hanımı da dansa kaldırdım.Çok canlı ve hayat fışkıran sevgi dolu bir kız olduğu anlaşılıyordu. Ve hem güzel de dans ediyordu. Saat neredeyse 22.38 olmuştu. Şükran teyze artık eve gitme zamanının geldiğini düşünmüş olmalı ki " hadi kızlar buakşamlık bu kadar.Allahaısmarladık diyelim de evimize gidelim" deyince hemen hepsi birden ayağa kalktılar. El öpmeler ve bayanların birbirlerine sarılmaları derken bu seremoni bile en az on dakikamızı alıyordu. Şükran teyzeler evlerine gittikten sonra terasdakiler arasında büyük bir rahatlık hissedildlmekte olduğunu gördüm. Belki de şimdi bundan sonra muhabbetler daha da koyulaşacaktır sanırım. Adem beyin yaptığı ilk iş Şükran teyzenin gelmesiyle kızların mutfağa sakladıkları şarap şişelerinin masaya getirilmesi ricası oluyordu. İnşallah bu adamlar kafalarını bulup da oturdukları yerlerde sızmazlar diye dua ediyorum.
| | Yorum No : 10379 | Nevin Işık | 03.02.2013 11:58:35 | Sevgicim ve Emine hanım sevgilerimi yolluyorum. | | Yorum No : 10380 | Nevin Işık | 03.02.2013 12:00:03 | Mustafa ALSANCAK beyefendi hikayenizi burada paylaşmış olmanıza teşekkür ediyorum. Sevgi ve saygıyla kalınız. |
|