|
Yorum No : 9019 | Nevin Işık | 02.11.2012 18:39:31 |
Sevgi hanım kaleminizi kutlarım, inanın defalarca okudum, okudum, dördüncü kez okuduğumda hala gözyaşlarım dinmemişti. Gülşah gibi bu kaderi yaşayan kimbilir nice kadınlarımız var. Ama Gülşah ve Gülşah gibi aynı kaderi yaşayanlara hiç kimsede neden diye sormaz, sen haklıydın demez. Bir önceki yazınızdada yapmış olduğum yorumumun aynısını yine tekrarlıyorum, KADININ EN BÜYÜK SUÇU, GÜNAHI KADIN OLARAK DÜNYAYA GELMİŞ OLMASIYDI. Gözlerindeki yaşları ise kadın olduğu için, duygu ve hislerine yer verilib önemsenmemenin acı icratlarıdır. Sevgiler Sevgi hanım. |
|
Yorum No : 9021 | Mustafa ALSANCAK | 02.11.2012 23:21:27 |
Muhterem Sevgi ÜNAL HANIMEFENDİ.... İnanınız; öykünüzü tam tamamına üç defa okudum.Çok da hoşuma gittiğini söylemek isterim. âdetim kurusun!Okuduğumdan birşeyler kapabilmek için de yazılanı analiz etmeden de yapamam. Kusura bakmayınız. Olayları gözümün önünde canlandırmaya çalıştım.Belki de dedim sayın Sevgi hanım geçenki yazısında da işlemiş oduğu kadınlarımıza yapılan zulm ve eziyetlerin GÜLŞAH hanım yoluyla sanki kadınların da bir seçme hakkı vardır ve modern bir kadın boyundurluk altında yaşamasına sonvermeyi bilir diyerek sanki bir rövanşı alınıyormuş gibi geldi bana... Yoksa böyle Herr Elman ile beş dakikada Beşiktaş misali Sağlıkocağı doktorunun muayehanesinde böylesine ŞIP SEVDİ BİR ÂŞKIN GÜLŞAH VE ELMAN ARASINDA BAŞLAMIŞ OLMASI PEK ÖYLE DE KOLAY OLMAZDI SANIRIM. Bir bakıma da Gülşah hanımın yaşadıklarını , hani Avrupalıların Türkler için kullandıkları bir deyimleri vardır yaa:"KÜLTÜRKROCK" diye.Yani Avrupada yetişip büyümüş bir kızla Türkiyedeki bir köydelikanlısının kültürel farklılıkları çoğuzaman uçurum nispetinde görülmektedir. Almanya'da her türlü serbestiyi yaşamış bir Gülşah'ın köye gelin olarak geridönmesi ile kocası ile kendi arasındaki uyuşmazlıkların tavan yaptığı da kaçınılmaz bir sonuç da olabilir. Öyküyü açık ve güzel düz bir Türkçe ile okuyucularınıza sunmuş olmanızdan dolayı Sizi kutlarım . Yalnız o soncümlenide tebarüz ettirmiş olduğunuz Gülşah hanımın böylesine drastik bir şekilde :"bıraktığım çocuğum ile karnımdaki aynı adamdan olmasın ALLAH'ım" söylemi okacı oldğu gibi o nispette de insa vidanını yaralayocı olmuştur.Oysa b,raz düşünürsek TÜRK KADINI SIRF DOĞURDUĞU ÇOCUKLARININ YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE KAYNANADAN VE KOCASINDAN ÇEKTİĞİ İNANILMAZ BÜYÜkLÜKTEKİ ŞİFDDETE MARUZ KALDIĞI HALDE ÇOCUKLARINDAN AYRILAMADIĞI İÇİN Saçını süpürge yaptığını bilmeyenemiz yokturdur. Gülşah ile Alman Elman arasındaki kıvılcımın böylesine ateşlenip intensif bir hale gelmesi de takdire şâyandır.Aynı anda bizim Türk kadınlarının uğradığı bunca şiddet ve itilmelere rağmen palılarını ve pırtılarını bırakıp devletin sığınma evlerine gitmeye dahi cesaret bile edemedikleri konuşulup dururken belki de bu öykünüzde işlemiş olduğunuz Gülşah hanımın serüvenine bakarak daha cesur olma düşüncesi hâkim olabilir diye düşünüyorum. Muhterem Sevgi hanımefendi.Kusura bakmayınız ama bu güzel ve enteresan yazılarınızla isminiz gibi insanlar üzerinde sempati ve sevgi yaratıyorsunuz.Saygılar sunarım...İnşallah, bana, acayip bulabileceğiniz düşüncelerimden dolayı kırılmazsınız |
|
Yorum No : 9027 | Sevgi ÜNAL | 03.11.2012 13:39:35 |
Nevin Hanım, yorumunuz için teşekkür ederim. Ne kadar duygusal bir kişi olduğunuz zaten yazdıklarıızdan anlaşılıyor. Süregelen kadının üzerindeki baskıya hem kadınlarımız hem de erkekler öylesine alışmış durumda ki. Benimsenmiş, sanki kanun olmuş. Biz bunu ancak KARDELENLER'le yıkabiliriz. Adım adım gerçekleşecektir bu da. Sevgiyle... |
|
Yorum No : 9028 | Sevgi ÜNAL | 03.11.2012 14:13:58 |
Değerli okurum Mustafa Alsancak Bey, öncelikle öykümü okuyup yorumladığnız için çok teşekkür ederim.Size kırılmam mümkün mü? Zaten ben eleştirilmeye her zaman açığım. Dahil olduğum gruplarda" beni acımasızca eleştirebilirsiniz" derim hep. Bu belki yazarlık dünyasına disiplinli bir hoca ile başlamamla alakalı. Onun için siz hiç tereddüt etmeden yazılarım hakkında fikirlerinizi söyleyebilirsiniz. Çok da memnun olurum aynen şimdi olduğu gibi. Konuya gelince öykümün karakteri olan Gülşah, küçüklüğünden beri aykırı bir tip zaten. Gelenek görenek uğruna itildiği hayata Elman'dan aldığı destek ile son veriyor. Elman, onun aldığı kültürden gelen ve onu tekrar eski kültürüne götürecek olan insan. Aynı zamanda susadığı sevgiyi bulduğu adam. Bizim kadınımızın Gülşah gibi davranması nasıl yadırganıyor değil mi. Alışmışız ya her türlü baskıya rağmen dizini kırıp oturmasına kadınımızın. Gülşah gibisi olunca kaşlar kalkıveriyor. Kadınlarımız arasında doğurduğu çocuğunu öldüren bile var. Tabii bu hiç tasvip edilmeyecek bir konu. Ben burada şunu söylemek istedim:"erkekler hareketlerine dikkat etsinler. Her kadın bir değildir. İçlerinde Gülşah'lar da vardır." Ayrıca burada suçlanacak birileri varsa o da ailelerdir. Öykümde ayrıca ülkemizin içinde bulunduğu durumlardan yararlanan dış ülkeler meselesine de değindim. Saygılar... |
|
Yorum No : 9033 | Mustafa ALSANCAK | 04.11.2012 00:03:21 |
Pek Muhterem Sevgi Ü N A L hanımefendi. Doğrusunu söylemem gerekirse ben, hiçbir zaman aklımdan dahi geçirmemişimdir meselâ: Yazdığım nâçizane bir yoruma muhterem yazısahibinin zahmet buyurup cevap vermesini mümkünatı yok bekleyemem.Ama Sizin lûtufkârlık gösterip hoşgörünüzle izahatlerde bulunmanıza da çok teşekkür ederim efendim. Esasında yaradılış olarak kimseye karşı kırıcı bir tutum içinde olamam.Fikir ve düşünceler medeni şartlar altında tartışıldığı müddetçe doğrular da o zaman meydana çıkar diye düşünürüm. Tabiîdir ki bir insan olarak Gülşah hanımın kullanmış olduğu uçaktaki o son cümlenin içeriği ve köyde kendi doğurduğu çocuğunu bir balon gibi havaya bırakıp gitmekte olması ve o uçak yolculuğu esnasında anarahminde birşeylerin kıpırdanmakta olduğunu hissetmesindeki rahatlık ve tedirginliği ile , "AMAN ALLAH'IM KARNIMDAKİ BEBEK KÖYDEKİ KOCAMDAN DEĞİLDİR İNŞALLAH"KAYGISINI ÇEKERKEN AYNI ANDA âşk dolu duygularla başını Herr ELMAN'ın omuzuna yaslaması da köyde bıraktığı eşine karşı gayettabidîr ki insanı bir insan olarak biraz meyus kılıyor.Bu sentimental durum eşyanın tabiatına uygundur.Hele hele biz Türk insanı çabuk duygulanırız ki bunu da bilmeyen yokturdur. Bu konu bir öykü için seçilmiş bir konudur ve üzerinde fazla durulmamalı denmemelidir...Maaleseftir ki böyle ve benzeri olaylara günlük yaşamımızda sık sık yaşandığına tanık olmaktayız. Gülşah hanımın çektiğinin on mislini çeken kadınlarımız da az değildir bu memlekette.Belki biraz kaba kaçacak ama:Maalesef pekçok kadının Gülşah hanımda olduğu gibi karşılarına bir kurtarıcı gibi çıkan Elman'ları da yokturdur... Bir yaztatilimde İsveç'ten bir kız arkadaşımla Türkiye'ye tatile gelmiştik.Türkiye Cennet gibi bir ülke.Güneş her Tanrının günü insanları ısıtıyordu.Sahiller insanlarla doluydu.Birgün bir tren yolculuğundan sonra Marmara bölgesinin küçük bir kasabasının İstasyonunda trenden i nerken doğu görünüşlü bir adam bizimle aynı trende seyahat etmekte olan bir kadının bizim arkamızdan trenden atlayıp istasyon şefine doğru koştuğunu görmüştük.Ve hemen akabinde koca palabıyıklı bir vahşinin kadının arkasından yetişip saçlarından tuttuğu gibi yerlerde sürüklediğine tanık olurken yanımdaki misafir bayana karşı nasıl bir müşkül duruma düştüğümü anlatamam.Ve işin daha da acı tarafı istasyonda duran her yolcu treninin emniyeti sağlamak için jandarma karakolundan iki jandarma gönderiliyordu.Kadın yarı türkçe yarı anlaşılmayan bir dille yardım edin İMDAT diye bağırdıkça elli kişiden fazla olan insan topluluğundan ve jandarmadan bir kurtarma hareketi olmadı.Nerdeyse bir ara korktuğum başıma geliyor sandım. Yanımdaki bayan Linnea Björkman,Avrupalılar haksızlığa dayanamadıkları için kadını yerde sürükleyen adama doğru hucuma kalkmaz mı.Ne yapacağımı şaşırmış vaziyetteyken kendisini yalvar yakar zor tutabilmiştim.Bayan ingilizce bağırdı çağırdı orada bulunanları da iyice bir nişadırsız kalaydan geçirmişti.Tren kalkmıyordu.Kadın direndikçe adam sille tokat ağzını burnunu dağıtmaya devam ederken bir dini bütün müslümanın da ortaya çıkıp kadını kurtardığını görememiş olmanın üzüntüsü ile bayan Linnea hırsından küplere bindi.Esas ben, bir Türk olarak rezil olan bendim.O kadar güzel geçen günlerden sonra böyle bir vahşeti yaşamak tüm neş'emizi kaçırmaya yetmişti.Bayan, İlkönce Kaymakama ve sonra da Vilayete gidip valiye şikâyet edeceğim diye tutturdu.Allah'ım ; neler çektim bir bilseniz.
Muhterem Nevin hanımefendinin ikinci defadır üstüne basa basa yazdığı şu cümle kafama takıldı:" KADININ EN BÜYÜK GÜNAHI KADIN OLARAK DÜNYAYA GELMİŞ OLMASIYDI" Aaaaaaaaaa çok şaşırdım doğrusu.İlâhi Nevin hanım !!!!Peki kadınlar olmasaydı bizi ağaçlardan birer meyve olarak mı toplayacaklardı diye de bir faraziye yürütme durumunda kalıyor insan. Dünyadaki tüm yaratıkların kendilerine göre birer fonksiyonu olduğunu da akıllardan çıkarmamalıyız. Düşününüz anneniz bile kadın !!! İyi ki Allah kadınlarımızı yaratmış. Yoksa biz erkekleri dünyaya kim getirecekti? Belki Nevin hanım kızacaktır ama unutmamalıdır ki "KADIN OLDU MU HERKESE HARMANLANIR YAĞLI KESE" . Allah dünyayı kadınsız bırakmasın.Cennetin anahtarları onların ve annelerin ellerinde olduğuna göre belki kıyıda köşede bize de bir yer ayırabilirler diye düşünüyorum. |
|
Yorum No : 9035 | Sevgi ÜNAL | 04.11.2012 07:55:26 |
Mustafa Alsancak Bey, teşekkür edecek biri varsa o da benim. Tabii ki yorum yapan okuruma minnet borcumu cevaplayarak ödeyeceğim. Ben de Nevin Hanım'ın fikirlerine yürekten inanıyorum. Sizin dediğiniz gibi de Allah'ın lutfettiği cennet müjdesi ile avunuyorum. Bahsettiğiniz anınız çok acı gerçekten. Demek ülkemizde hiçbir şey değişmemiş hatta daha kötüye gitmiş. Şimdilerde tüm dünyaya rezil olup duruyoruz bu konuda zaten. Ben yaşanmışları dinlemeyi çok severim. Sizin kaleminizden okumayı da sevdim. Anılarınızdan yeri geldikçe okumak isterim doğrusu. Hatta hikayeleştirmek de isterim; müsaadeniz olursa tabii. Saygılar... |
|
Yorum No : 9041 | EMİNE ARSLANTÜRK | 04.11.2012 13:58:29 |
SEVGİ HANIM EMEĞİNİZE - YÜREĞİNİZE SAĞLIK. HİKAYE TARZINDA HOŞ BİR MAKALE. TEŞEKKÜR EDERİZ. BEYNİNİZE SAĞLIK DİYEREKTEN SİZİ YÜREĞİMDEN KUTLUYORUM. (ALSANCAK BEY HOCAM DA HER ZAMAN Kİ GİBİ HÜNERİNİ KONUŞTIRDU - SELAMLAR SAYGILAR MUSTAFA HOCAM - SİZE DE SEVGİ HANIM. ) |
|
Yorum No : 9043 | Sevgi ÜNAL | 05.11.2012 00:41:42 |
Emine Aslantürk Hanım, Hüseyin Toprak Bey'in köşesindeki benimle ilgili güzel yorumlarızı okudum. Bende gördüğünüz özellikler için çok teşekkür ederim. Sağolun, sizin güzel görüşünüz. Babanız için çok sevindim. Benim babam için de ufak da olsa bir ışık belirdi. Öyküm için yaptığınız yorumlara da ayrıca teşekkür ederim. Sevgiyle... |
|
Yorum No : 9044 | Nevin Işık | 05.11.2012 02:05:41 |
Değerli Mustafa ALSANCAK beyefendi yorumlarınızı okudum ve diyorumki HAYIR KIZMADIM "KADININ EN BÜYÜK GÜNAHI KADIN OLARAK DÜNYAYA GELMİŞ OLMASIYDI" demiş olmamı dile getirerek düşüncelerinizi dile getirmiş olmanızdan bilakis mutlu oldum.
''Kadınlar olmasaydı bizi ağaçlardan birer meyve olarak mı toplayacaklardı diye de bir faraziye yürütme durumunda kalıyor insan. Dünyadaki tüm yaratıkların kendilerine göre birer fonksiyonu olduğunu da akıllardan çıkarmamalıyız. Düşününüz anneniz bile kadın !!! İyi ki Allah kadınlarımızı yaratmış. Yoksa biz erkekleri dünyaya kim getirecekti?''
Acaba 10 erkekten kaçı bunları söyleyib onaylıyor?
Bir kadın olarak isterseniz o cevabı ben vereyim 10 erkekten 2 si, 8 zimi sadece kadını kadın olduğu için cinsel güdülerine kullanıyor, kadını cinselliklerine tatmin makinesi görüyorlar. Haa bu arada bunlar sadece benim tecrübelerim değil, dertlerini dinlediğim o kadar çok kadınlarımız varki, bunun yanı sıra arzu ve isteklerini, bir kadından beklentilerini çırılçıplak ortaya döken erkeklerimizde var ve yukarda sizin belirttiğiniz gibide söze başlıyorlar, kopyalanmış gibi sanki. Sonramı, işte sonrası "KADININ EN BÜYÜK GÜNAHI KADIN OLARAK DÜNYAYA GELMİŞ OLMASIYDI" dedirttiriyor. Aslında bu konu böyle kıssa yorumlarla anlatılıb noktalanacak gibi değil. İlerleyen zamanlarda belki dahada şaşırtacağım yazılarımla sizi, sizleri. Sevgiyle kalın.
|
|
Yorum No : 9052 | Mustafa ALSANCAK | 05.11.2012 16:12:23 |
Pek Mıuhterem Nevin I Ş I K hanımefendi.İtiraf etmem gerekir ki; EFECEHABER'deki yorumlarınızı büyük bir ilgiyle takip ederken ve sonra bizzat yazar olarak yaptığınız katkılarınızı da büyük bir beğeni ile okumaktayım. İnsanın, her yazarın yazısına kalkıp yorum göndermesi de belki biraz ayıp kaçar düşüncesiyle ne yalan söyleyeyim biraz da ükalalık olabilir düşüncesiyle birkaç yazıya yorum göndererek kendimi frenlemeye çalışırım . Sevgi ÜNAL hanımefendi ,yantaraftaki resmindeki munis bakışı ile insan üzerinde büyük bir sıcaklık yaratıyor.Çok da kibar bir bayan olduğu âşikâr. Gelelim, Sizin o üzerine basa basa durduğunuz KADININ KADIN OLARAK YARADILIŞININ BİLE GÜNAH OLDUĞU CÜMLENİZE. Muhterem Nevin IŞIK hanımefendi...İstisnalar kaideyi bozamaz dediğimiz gibi gayet tabiî haklısınızdır...Yâni KADINI SADECE SEKSÜEL BİR OBJEKT OLARAK GÖREN YARIZEKÂLI İNSANLARIMIZ DA OLACAKTIR.Peki! O zaman bize şunu da sormak hakkı doğmuyor mu ?Herhangi bir şekilde bir varlığın dünyaya gelebilmesi için insanlar ve hayvanlar âleminde dişi ile erkeğin birleşmesi gerektiğine göre meydana gelecek çocuğun veya hayvanın doğurduğu yavrusu bizzat onu doğuran annesi tarafından yetiştirilip terbiye edildiğini düşünürsek ki eğer toplumda kadına şiddet hâlâ bütün hızıyla devam edebiliyorsa , toplumdaki bozuklukların ve insanların zorbalıklarının önüne geçebilmek için insanların ancak evlerinde alacakları aile terbiyesi ile insan sevgisi ve karşısındakilere hürmeti sağlamaktan geçer diye düşünüyorum.Eeee biz erkekleri doğurup büyüten annelerimiz olduğuna göre evlatlarından yarın evlendiklerinde şu anda kendi babalarının annelerine karşı göstermiş olduğu sevecen tavırlarını aynışekilde örnek alıp kendi kuıracakları yuvalarındaki ailelerine de göstermelerini aşılamalarını beklemek çok fazla pahalı (!) bir şey midir ki??? Çocukların anne-baba evinde yaşadıkları, onlara yaşattırılmış olan güzellikler veya çirkinlikler belki de onları hayatları boyunca takip edecektir.Hani ne derler:ÜZÜM ÜZÜME BAKA BAKA KARARIRMIŞ. Benim dünyadaki izlenimlerime göre iki türlü işkence yöntemi bulunuyor.Türk erkekleri , bunu yapanlar için demek istiyorum, içkiye falan gerek kalmadan sanki affedersiniz eşek timar eder gibi (O HAYVANA EZİYET ETMEK BİLE GÜNAHLARIN EN BÜYÜĞÜDÜR) akşamları evine gelen ve sudan sebeplerle eşlerini dövmeyi rutin haline getirmiş zalimler vardır.Dünyanın çeşitli memleketlerindeki kadına yapılan işkence ise çoğuzaman daha başka farklılıklar içermektedir.Bilhassa Kuzey Avrupalılar içki bağımlılığından kendilerini kurtarmakta çok güçlük çektiklerinden bir içki âlemi sonunda eşlerine karşı eski defterleri açarak kavga çıkarıp güç kullanarak kadınları hırpaladıklarına tanık oluruz.Ama oralardaki pois sistemi bizdeki gibi kadına kocandır şikâyetini geri al diye tazyik etmedikleri için polis işkenceci adamı piket arabasına attığı gibi nezarete koyup ve ertesi gün de hâkim karşısına çıkararak evinden, çoluğundan ve çocuğundan uzaklaştırılıp kodese attırır.Yâni kadına devlet tarafından yasalarla korunma mekanizması geliştirilmiştir. Ama aynı şekilde kadınlar da daha bilinçli bir şekilde haklarına sahip çıkabiliyorlar.Sosyal devlet anlayışı da sıkıntıya düşmüş olan kadınları kimseye muhtaç ettirmiyor.Saygılar sunarım efendim.
|