| Yorum No : 838 | halocan | 21.01.2010 12:53:53 | kaçışların sonu yok belli ki..)) hayatı bir maratona, ya da duygu gel - git lerine bırakmayı da akıl istemez...(( işte bu çelişkiler içinde yaşanan sürece de kader diyorlar. duygusal bir yazıydı.. tebrikler. | | Yorum No : 839 | Selocan | 21.01.2010 13:41:13 | Yani Nurcan........bir alemsin valla..."KAÇIŞ" | | Yorum No : 848 | Üstat | 24.01.2010 14:43:39 | Asosyalleşmeyi yüceltmek istemiyorum. Ancak eve dönünce "facebook"taki arkadaş listenize göz atıp bir vesileyle tanıştığınız insanların kaçının hayatınızda yer ettiğine bir bakın. Gerçek arkadaşlar, karşılıklı "ekstra" çaba sarfetmeden hayatınıza girenler değil mi? Masaya dönersek, atmosferi şöyle betimleyebiliriz. Eski arkadaşın ve sen, üçlünün en yeni halkasıyla kurduğun ortak noktaların, tanışma çabanızın neden olduğu ıstıraba son verebileceği umuduyla eblek bir şekilde gülümsersiniz ve o an gelir, gülümsemeler yok olur, hava kararır, göçmen kuşlar başka diyarlara kaçışır, metropol suskunluğa gömülür ve ölüm sessizliği başlar: arkadaşın tuvalete gidiyordur!
Gider. Sen ve mesela Tunç'la tanışıklığı olan "yeni kankin"i zorlu dakikalar beklemektedir. Arkadaşının mesanesinden dökülen idrarın bir an önce tükenmesini dileyeceğin daha önce aklının ucundan bile geçmemiştir. "yeni kankin"le göz teması kurmaktan çekinirsin. "ne desem de bu sessizliği bozsam" cümlesinin akıldan geçmesi, Tunç'la tanışıyor olmaktan daha önemli bir ortak nokta olur artık ikiniz için. Ne gençler heba olmuştur bu yolda, eşrafı ortak olmayıp, etraftan sohbet etmeye çalışıp da.
Arkadaşın gelir. "hesabı isteyelim mi?" dersin. Eve gidip "yeni kankin"in seni facebook'ta eklediğini görürsün. "confirm" edersin. Listen artık daha da kalabalıktır.
|
|