| Yorum No : 11809 | Mustafa ALSANCAK | 16.04.2014 23:58:14 | ÇOK MUHTEREM NEVİN I Ş I K HANIMEFENDİ...
İlâhi; çok sevdiğimiz Nevin IŞIK hanımefendi. Tam da bundan önceki yazınıza birşeyler yazayım diye hayalkurarken bir de ne göreyim O : "GİTME ZAMANI GELDİ" GİBİ BİR BAŞLIK KOYDUĞUNUZ YAZINIZ kalkmış bir yenisi olan PEŞKEŞ BAŞLIĞI ATTIĞINIZ ÇOK CESUR DÜŞÜNCE VE ANLAMLAR İÇEREN YAZINIZLA KARŞILAŞTIM. "PEŞKEŞ" yazınıza değinmeden önce birönceki yazınızdaki anlatımınız da çok güzel geldi bana.Hele o ,ancak, bir TÜRK GÜZELİNE YAKIŞAN endamıyle, İÇİ SEVGİ DOLU BAKIŞLARINIZIN HEYECANINDAN VE BİRAZ DA YUVADAN UÇUP AYRILMA HÜZNÜYLE DOLU BAKIŞLARINIZ ALTINDA KALDIM VE SAMİMİ BİR ŞEKİLDE UZUN UZUN RESİMLERİNİZE BAKMAKTAN KENDİMİ ALAMADIĞIMI İTİRAF EDERSEM İNŞALLAH BANA KIZMAZSINIZ!
"NE GÜZEL DE BİR BENZETME YAPMIŞSINIZ!!! DOĞRUSU YAZINIZDAN BİRKAÇ CÜMLEYİ BURAYA İKTİBAS ETMEK İSTİYORUM:
" DÜŞÜNSENİZE!!!BİR KERE GECELER VE GÜNDÜZLER GİRMİYORLAR MI KOYUN KOYUNA, ALT ALTA ÜST ÜSTE...KIZLI ERKEKLİ GİBİ AY İLE YLDIZLAR BİLE DEĞİLLER Mİ BİR ARADA?"...demişsiniz.
Sahi bazı geceler bir bakıyorsunuz AY ve Yıldızlar sanki meçhule doğru açılan bir geminin tayfası gibi gökyüzünden toz olup biryerlerde randevüleşip buluşuyorlar mı ki diye düşünmeden yapamayız. Size, sağlıklı günler geçirmenizi diler selâmlar sunarım.
P.S:Muhterem Nevin hanım! AYŞE'ye Mektuplar Öykümün 123:üncü sayısını tarafınıza sunuyorum. AYŞE'ye MKTUPLAR- NURTANEM... Bitanem! Buakşam Şaban ağaların evinde hepbirlikte toplanıp akşamyemeği yiyeceğiz.Bakalım, Aylin ve kardeşi Arzu bizim için ne yemekler hazırladılar... İnşallah güzel ve coşkulu anlar yaşarız. Şaban ağa ve Rüstem ağa da köye geldiklerine göre herkes mutludur. Biz salonda otururken , sanki, Üsküdar'da sabah yeni olmuş gibi Müjgan hanımın kocası Adem bey de nihayet yataktan kalkmış ve bize doğru geliyordu.Yorgun ve uykusunu alamamış bir görünüm içindeydi. Hayrettir ki Müjgan hanım hiçbir kızgınlık göstermeden kocasını karşıladı ve onunla birlikte mutfağa doğru gittiler. Kimbilir adamın karnı ne kadar acdı. Bu arada Rüstem amca da lavobadaki işini bitirdikten sonra salona döndü. İki hoş beşten sonra Emine hanım teyzeye dönerek:---" Emine , ben şu çayımı içtikten sonra gidip birkaç saatlik bir uyku kestirirsem iyi olacak. Madem ki akşama Şaban ağalara gidilecekmiş o zaman Şaban ağayı tavlada yenmem için kafamın dinlenmiş olması gerekir. Sen beni daha sonra uyandırıverirsin. Oldu mu?" diyerek odasına doğru yürüdü. Emine hanım teyzeden çıt çıkmadı ,sadece başını evet der gibi sallamakla yetindi. Nihayet Rıfkı da çıkıp gelebildi. Annesi Emine hanım teyze ona biraz mırın kırın eder gibi söylendi ve bu saate kadar dışarılarda oyalanmasının zamanı mıydı diye sorması ile Rıfkı'nın moralini bozdu. Emine hanım :---" Bak oğlum baban köye döndü. Sen ise meydanlarda yoksun. Kahvaltı dediğin şey olsa olsa bilemediğin yarım veya bir saat sürer.Sen nedense biryere gittin mi evin yolunu bulmakta güçlük çekiyorsun.Bereket versin baban sadece OZAN nerede diye sordu. Adam uzun yoldan geldiği için çok yorgun olduğundan seni sormak aklına gelmedi."dedi. Rıfkı:---" Anne, senin bu dediğin de lâf mı şimdi! Aylin'in kahvaltıya davet ettiğini sana söylemiştim. Kızlar akşam için yemek hazırlığına koyulmuşlardı. Ben de hemen kahvaltıyı yapıp oradan ayrılmayı uygun bulmadığım için onların yanında oturdum. Babam nerede? Kahveye mi gitti yoksa?" Emine hanım teyze:---" Ne kahveye gitmesiymiş oğlum. Adamın yorgunluktan ayakta duracak hali yokmuş. Bir bardak çayını içer içmez birkaç saat dinleneyim diye uykuya çekildi. Neyse uyandıktan sonra görüşürsünüz."dedi. Adem bey karnını doyurduktan sonra Müjgan hanımla birlikte yanımıza geldiler. Adem bey:---" Kusur kalmayın, dün akşam Rasim'le oturup o maç benim bu maç senin derken maç izlerken en sonunda koltukta uyuyup kalmışız. Uyandığımda sabah çoktan olmuştu. Eee siz neler yaptınız bakalım? İyi uyuyabildiniz mi?" Rıfkı:---" Valla enişte sen buradan Rasim ağabeyle çekip gittikten sonra biz terasda oturup kendi aramızda muhabbet ederek çok sakin bir akşam geçirdik. Aylin'ler sabah kahvaltısına çağırmışlardı. Koray'ı da götüreyim dedimse de maaşallah onu uyandırmak mümkün olmadı. Ablamla Zeynep de ölü gibi yatıyorlardı. Onları da uyandıramadığım için kahvaltıya yalnız gitmek zorunda kaldım." Adem bey:---" Rıfkı keşke gelip beni uyandırsaydın. Ben sana arkadaşlık ederdim. Hem bakıyorum da artık Aylin'i görmeden duramıyorsun. Kız seni iyice yakıp tutuşturmuş olmalı. Hadi hadi Allah muhabbetlerinizi artırsın." Rıfkı :---" Yok be enişte...Şunun şurasında bir günümüz kaldı.Yarın ikindiden sonra köyden ayrılıyoruz. Kızla birkaç defa ekstradan sabahları da buluşuyorum diye çok görülmesin." Emine hanım teyze:---" Rıfkı sen beni yanlış anladın. Aylin'e gidiyorsun diye sana birşey diyenimiz yoktur. Yani demem o ki gittiğin yerden geri gelmesini de unutmayacaksın. Gittiğin yerde çok uzun zaman kalırsan bıkkınlık verirsin demek için söylemiştim. Hemen de her söylenene alınma canım...."
Akşam olmak üzereydi. Emine hanım teyze Rüstem amcayı uyandırmaya gitti. Adam iyice dinlenmiştir sanırım. Kalabalık bir aile olan Rüstem HAYIRSEVER ailesi önde büyükler ve en arkada da biz gençler olmak üzere Şaban ağanın evine doğru yola çıktık. Bizi yolda görenler dönüp dönüp baktılar. Kimseye aldırış etmeden yolumuza devam ettik. Rüstem amca köye hediyelerle gelmişti. Aylin ve Arzu için almış olduğu hediyeyi Emine hanım teyze yanına almıştı. Neler olduğunu pek tahmin edemedim. Belki de altın falandır diye düşünüyorum. Şaban ağanın evine girerken, köpekler , Allah korusun , boşta falan olsalardı herhalde ilkönce beni parçalarlardı. Artık Rıfkı'ya birşey yapmıyorlardı. Ama beni görünce havalara hoplamaya başladılar. Bağlı oldukları zincirleri koparcaklar diye ödüm koptu.Bereket versin Aylin'in kardeşleri Emre ile Alper merdivenlere kadar gelerek köpeklere birşey söyledikten sonra hayvanlar biraz sakinleştiler ve yere oturup bizi takip etmekle yetindiler. Yine uzunca bir sarmaş dolaşlı hoş geldiniz seremonisinden sonra hep beraber terasa çıkıldı. Kızlar mükellef bir sofra hazırlamışlardı. Biraz ileride ise mangallardan gelen o kızartılmakta olan etlerin mis kokularına dayanılacak gibi değildi. Yemeyecek adamın iştahını kabartacak kadar taze kekik kokusunu ciğerlerime kadar çektim. Rüstem amca bir defa kafasına koymuştu Şaban ağa ile tavla partisi çevirmeyi. Şaban ağaya ikide bir "Şaban kardeş gel seninle yemekten önce bir tavla atalım. Cesaret edebilir misin?" diye dalına dalına basıyordu. Şaban ağa:---" Ülen Rüstem şimdi sen burada misafirsin ben şimdi kalkıp seni mars etsem evsahipliğime yakışmaz. Gel bu tavla işini başka bir zaman bizim kahvede yapalım. O zaman burada olacağı gibi çoluk çocuğunun yanında ezik duruma düşmemiş olursun. Biliyorsun ben senin tavlada herzaman dersini vermişimdir. Nedense sen yenildikçe yenilmeye doymuyorsun be birader."dedi. Rüstem ağa ile Şaban ağa birbirlerini iğlenerken Ömer de bu arada gidip babasının tavlasını getirmiş oluyordu. Fatma hanım teyze ve Emine hanım teyzeler haydi bitirin şu tavlanızı yemek hazır diye söylenip duruyorlardı. En sonunda Şaban ağa tavla kutusunu kapatıp Rüstem ağanın koltuğunun arasına sıkıştırıverdi. Rüstem amca kızardı bozardı ve pek birşey de söyleyemiyordu. Kadınların baskısıyla fazla bir tartışmaya sebebiyet verilmeden masalara oturuldu. Dikkat ettim: Rüstem amca çok bozulmuştu. Ağzını bıçak açmıyordu. Oysa kendisi eve gelir gelmez Şaban ağa ile tavla partisi çevirip onu perişan etmeyi düşünmüştü. Demek ki kazın ayağı öyle değilmiş. Bükemediğin eli öpmesini bileceksin. Bundan kaçış yoktur Rüstem ağa... Şaban ağa buakşam Rüstem ağanın şerefine olmalı mahzenden en iyi şaraplarını aldırıp masaya diktirmişti. Hem de çok eski yıllanmış şaraptı bunlar. Biz daha bardağımızdan birer yudum alıp tadına bakmaya fırsat bulamadan Adem bey şöyle bir bardağını sallayı sallayıp çevirerek kokladıktan sonra ağzına götürüp bardağını yarımlayıverdi. Müjgan hanım kocasının bu yaptığını ayıplamış olmalı ki baktım Adam beyin ayağına hafifçe bir tekme koyuverdi. "Sen ne yapıyorsun ?Bekleyemez misin" der gibi adamın içtiğini de boğazında bıraktırdı. Şaban ağa elinde tuttuğu şarab bardağı ile ayağa kalkarak herkese hoşgeldiniz dedi. Sıhhatinize diyerek şarabını yudumlarken tüm burada bulunanlar da hepbir ağızdan sıhhatinize diye kadeh kaldırdılar. Çok neş'eli bir ortam oluşmuştu. Yemekten sonra kızlar kahve servisi yaptılar. Aylin Rıfkı'ın etrafında fırıl fırıl dönüyordu. Yarın birbirlerinden ayrılacakları için her geçen dakikalarını iyi bir şekilde değerlendirmek istemekte oldukları anlaşılıyordu. Bugece daha sakin geçiyordu. Müzik falan çalmak kimsenin aklına gelmemişti. Muhabbet ederek vakit geçiriyorduk. Bir ara kızlar ve Rıfkı ortadan kayboldular. Sanırım Şaban ağanın mahzeninden birşeyler getirmeye gitmişledir. Zira şişeler çoktan boşalmıştı.
| | Yorum No : 11819 | Nevin Işık | 20.04.2014 23:49:49 | Teşekkürlerimi iletiyorum sayın Mustafa ALSANCAK beyefendi. Sevgiyle kalınız. |
|