Yorum Ekle
 
Yorum No : 9665 | Harika Ören06.12.2012 06:20:03
Sevgili İlknur kendini çok özlettin.Hoşgeldin.
yazını çok sevdim. Eline sağlık. Sevgilerimle.
 
Yorum No : 9675 | Sevgi ÜNAL07.12.2012 09:16:15
İlknur Hanım, yüreğinize sağlık. Ben pek risk almayı sevmem ya da dediğiniz gibi üstesinden gelebileceğimden az da olsa emin olabildiğim riskleri almayı düşünürüm. Risk alma cesareti olanları da tebrik etmeden geçemeyeceğim bu arada tabii. Kaleminiz daim olsun. Sevgiyle.
 
Yorum No : 10057 | SelinMelek Aktan28.12.2012 19:37:09
İnsan hayatta yaptığı değil yapamadığı şeyler için pişmanlık duyarmış ve risk alamamak yaşlanmanın belirtisi..Yazınızı zevkle okudum,mutlu yıllar diliyorum.Sevgiyle kalın
 
Yorum No : 10108 | EMİNE ALTINSU01.01.2013 16:14:34
İLKNUR HANIM. YAZILARINIZI ÇOOK SEVİYORUMMM. AMAA GÖZÜMDEN KAÇDI SANMAYIN - DİĞER YAZILARINIZ NE OLDU - MERAK ETTİM. ZİRA BEN O YAZILARINIZI ÖZELLİKLE ESKİYE DÖNÜK OLARAK OKUMAKTAYDIM. SİZ SİLİNMESİNİ İSTEDİYSENİZ ONU BİLEMEM - AMA BEN ŞAHSEN SİZİN TÜM YAZILARINIZI YENİDEN BURADA GÖRMEK İSTİYORUM. NEDEN TEK BİR YAZIYMIŞ GİBİ GÖZÜKÜYOR SAYFANIZ. HAFTA SONU OKUDUĞUM HAYVANLI YAZINIZ NEREDE?? ONU DA ÇOK BEĞENMİŞTİM AÇIKÇASI. SİZİ VE SİZİN YAZDIĞINIZ TÜM YAZILARINIZI ÇOK SEVİYORUM. TAKİPÇİNİZİM.
 
Yorum No : 10116 | ilknur BAKIŞ01.01.2013 18:29:27
Güzel dilek, takip, dikkat ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim. 3 yıla yakın kuruluşunla bir neredeyse Efece ailesi ile birlikteyim. Okuyu sayısını 400 lerden alıp el birliği ile yükselttik...Her ne oldu ise geriye dönük yazı arşivim gerçekten yok? Ben gerekli birimlere bildirdim ne yapalım Sağlık olsun diyelim, biz yüreğimizden sevgi ve ışığımızı eksik etmeyelim...Sevgiler...
 
Yorum No : 10231 | Mustafa ALSANCAK10.01.2013 02:14:14
Muhterem İlknur BAKIŞ HANIMEFENDİ...
Yazınız çok düşündürücü ve atılım yapmak isteyen çekingen insanlara bir hareketlilik getiriecektir diye düşünüyorum.
Evlilik hayatında da insanlar bir sürü risk almak zorundadırlar. Ben de Size bir ÖYKÜ ile seslenmek isterim.Selâm , sevgiler sunar ve Yeni Yılınızı kutlarım.

" KÖYÜN EN GÜZEL KIZI NURCAN "

Etrafı çam ormanı ile çevrili bir köydü orası.İnsanlar,geçimlerini tarım ve meyvacılık bilhassa şeftali ,elma ve kiraz üretimi üstüne kurmuşlardı.Gündüzleri, daha sabahın erken saatlerinde köyün kadın ve kızları bohçalarını hazırlayıp tarlalara doğru yola çıkarlar ağaçların diplerini kazarlardı.Sonra da akşam karanlığı basmaya başlayınca bohçalarını toplayıp tekrar köyün yolunu tutarlardı.

Nedense bu Akalan köyünün kızlarının başka bir güzellikleri olduğu diğer yakın köylerdeki delikanlılar arasında bile konuşulup giderdi.Hele Ümmü hanımın - Mustafa beyin bir kızları vardı ki maşallah Tanrı sanki fazla mesai yapıp özene bezene biblo gibi bir şahaser yaratmıştı.Köyün gençleri de Nurcan\'in güzelliği ve elinde su testisi ile köyün ortasındaki su Sarnıcına su doldurmak için geliş ve gidişlerinde onu doya doya seyretmek için birbirleri ile yarış ederlerdi.Ama o,etrafa hiç yüz vermez ,Sarnıçda su dolduran diğer kız arkadaşları ile muhabbetini sürdürür ve testisini doldurduktan sonra o güzel endamı ile aheste aheste evinin yolunu tutardı.

Nurcan artık koca gelinlik kız olmuştu.Pekçok yerden istemeye gelenler oluyordu.Onun niyeti köyde evlenip kalmak olmadığı için daha ziyade şehir hayatını hayal ediyordu.
Köydüğünleri de çok eğlenceli olduğundan köyün yetişkin kızları ortaya çıkıp döktüre döktüre oynarlardı.Nurcan da alımlı alımlı yürüyüşleri ile ortaya doğru süzülerek maşallah herkesi kendine hayran bırakan kaşık oyunları ile tüm güzelliğini ortaya dökerken köyün kaynana adayları da içleri giderek Nurcan'ı hayranlıkla nerdeyse yiyecek gibi süzmekten de geri kalmazlardı.Bazıları da \"bu kız güzelliğinin ve endamının kıymetini bildiği için kendini ağır satıyor" derlerdi.Hele bir Fatma hanım vardı ki onu nerede görürse görsün hemen yanına çağırır ve dakikalarca muhabbete dalar ve ona:" KIZ BEN SENİ OĞLUM İBRAHİM'E ALAYIM MI?" deyince Nurcan'ın yüzü kızarır ne diyeceğini şaşırmış olarak başını öne eğer kadının konuşmasının bitmesini bekler ve sonra canhavliyle kadına Allahaısmarladık diyerek evine dönerdi.

Günler böylece köydeki iş-güç ve kız arkadaşların biraraya gelip köyün delikanlılarını çekiştirmesiyle geçerken köye yaz gelince köyden dışarılara göçetmiş köylüleri de köylerini ziyarete geliyorlardı.

Köyde bir haber dolaşıyordu:Hasan Ustanın oğlu İbrahim Almanya'dan izine gelmiş ve annesi Fatma hanım oğluna kız aryormuş diye.Genç kızlar, bilhassa Almanya lafını da duyunca içlerinde bir heyecan başlamış olduğundan acaba Fatma hanım hangi kızı istemeye gelecek diye kız anneleri arasında da bir merak başlamıştı.

Hasan Ustanın oğlu İbrahim gerçekten tığ gibi bir delikanlıydı.Allah boy vermiş maşallah tutup da gökten aşağı koyuvermişti.Tam da 2 metrelik fidan gibi bir boya sahipti.

İbrahim köyde beraber büyüdüğü arkadaşları ile hasret gidermek için ziyaretlerde bulunuyor ve arkadaşları,onu, köyde evleneceği yolunda dolaşan haberlerin esasını öğrenmek için sorguya çekiyorlar ve bu kızın kim olacağı hususunda aralarında fısıldaşıyorlardı.İbrahim onlara: "YARIN İSTEMEYE GİTTİKTEN SONRA ÖĞRENİRSİNİZ "demekle yetiniyordu.

Ertesi gün günlerden Cumaydı ve o gün hayırlı bir gün olacaktı İbrahim için.Zaten annesi Fatma hanım da oğluna Nurcan'ı çok beğendiğini ve onun gelini olmasını çok istediğini kulağına sokmuştu.Ama işin aksiliğine bakın ki İbrahim bu kendisi için düşünülen köyün dillere destan olmuş en güzel kızının ancak hayal mayel çocukluğunu hatırlayabiliyordu.Eğer söylendiği gibi güzelse hemen istemeye gidilip Almanya'ya eşiyle birlikte gitme hayallerine kapılmıştı...

İbrahim akşamın olmasını iple çekmeye başlamıştı.Köykahvesine gidip arkadaşları ile bir çay içmek istemişti.Yanına halasının oğlu Murat'ı alarak kahveye doğru giderlerken yanlarından saçları karaelmas gibi omuzlarına yayılmış pırıl pırıl parlayan bir kız geçiyordu.Bu, Nurcan'dan başkası olamazdı.Yine su testisini eline almış su doldurmaya gidiyordu ki sol gözüyle biraz ileride yürümekte olan iki delikanlıya gözütakıldı ve fazla birşey düşünmeden Sarnıca doğru yürümeye devam etti.Oysa belki de akşama kendisini istemeye gelecek olan bu genci aklının ucundan bile geçiremezdi.Hayat nelere gebe değildi ki...

Akşam olduğunda Nurcan'ın evinde hummalı bir hareketlilik vardı.Börekler kurabiyeler hazırlanmıştı.Nurcan nedir bu hazırlıklar diye sorduğunda misafir geleceğini söylemişlerdi.Ablası Hatice hanım annesine yardım ediyordu.Ablasını biraz sıkıştırınca kendisini görmeye geleceklerin olduğunu öğrenmiş ve annesi kendisine birşey anlatmadığı için de epeyce kızmıştı.Neyse aşağıdan kapıtokmağı vurulunca ablası Hatice hanım ve annesi Ümmü hanım misafirleri karşılamak için aşağı inince Nurcan da odasına girip saçlarını falan güzelce bir tarayıp entarisini de değiştirip üstüne pullu eteğini giymiş zaten güzel olan güzelliğine bir güzellik daha katmıştı.Odaya girince hoşgeldiniz faslından sonra uzun boylu yakışıklı İbrahim ile göz göze gelmişlerdi.İçinden sanki sıcak bir sukazanı doluluğunda birşey kafasından taa ayaklarına kadar akıyormuş gibiydi.Sanki birden bire kanı kaynamıştı.İbrahim'de de bir affallama görünüyordu.Gerçekten annesi Fatma hanımın dediği kadar çok güzel kızmıştı.Bu buluşma İbrahim için bir yıldırım âşka dönüşmüş oluyordu.Kahveler içildikten sonra belirli seremonilerle Allah'ın emri ile başlayan isteme işi tamamlandıktan sonra annesi Nurcan'ı mutfağa çağırarak İbrahim hakkındaki hislerini öğrenmek istemişti.Oğlanın fazla vakti yoktu.En kısa zamanda nikah yapıp İzmir Alman konsolosluğuna vize başvurusu yapması gerekiyordu.Peki demeleri için Fatma hanım Ümmü hanıma diller döküyordu.Oğlunun Almanya\'da çok iyi bir işi olduğunu ve çok para kazandığını söylüyor kızlarını çok iyi bir hayata kavuşturacağına inanmalarını istiyordu.

Her şey öyle çabuk gelişiyordu ki şehire urba düzmek için gidilmiş ve istenilen her şeyi Nurcan'ın gönlüne göre almışlardı.Nikah da olduktan sonra acele bir şekilde düğün yapma hazırlıklarına girişme zamanı gelmiş oluyordu.

Bir akşam kınagecesi ve sonra da düğün günü gelip çatmıştı.Dışarıda davullar güm güm vururken Nurcan hanım gelinliğini giymiş İbrahim'in Mercedes'ine binmek üzereydi.İbrahim ise dışarıda toplanmış olan kalabalığa doğru cebinden çıkardığı avuç dolu paraları serpe serpe bitiremiyordu.Küçük çocuklar birbirlerini çiğnercesine yere düşen paraları toplama peşindeydiler.
Nurcan ve İbrahim de artık mutlu bir yaşam ve bir yastığa başkoymak için Mercedes'in kapılarını kapayarak alkışlar arasında oradan hızla yola koyuldular.Mutluluklar hep onların olsun diye dualar da onların arkasından taa uzaklara kadar yollanıyodu. BİRAZ SONRA HEYBETLİ ALMAN MERCEDES'İNİN ÇOK UZAKLARDAN TOPRAK YOLLARDAN YUKARIYA SAVURDUĞU TOZ BULUTUNDAN BAŞKA BİR ŞEY GÖRÜLMÜYORDU ortalıklarda. İşte tam da bu sırada Nurcan'ın annesi olan Ümmü hanıma ana olmanın mahzunluğu çöküvermişti birden. "Ahh Nurtopun ahh yavrum benim... Beni bırakıp da taa Alamanya' larda ne işin var senin...Ahhh komşular ahh ben kızımsız şimdi n'aparım??? Diye saçını başını yoluyordu. Ama Mercedes'in arkasından köye doğru gelen toz bulutu da artık iyice kaybolup gitmişti.
Ümmü HANIM KÖYDE KIZININ ARKASINDAN AĞLAYIP DURURKEN YENİ EVLİLERİMİZ İBRAHİM VE NURCAN KARACA DENİZLİDEN ÇIKMAK ÜZERE TAM GAZ YOLLARINA DEVAM EDİYORLARDI.
KÖYÜNÜN DİLLERDE DESTAN GÜZEL OLAN KARAELMAS SAÇLI KIZINI NE AĞALAR OĞLANLARINA İSTEMİŞLERDİ de AMA İNATÇI NURCAN KİMSEYE PAS VERMEMİŞTİ. AMA YAKIŞIKLI DELİKANLI FİDAN BOYLU İBRAHİM, EVİN KAPISINDAN İÇERİ GİRİP Nurcanla GÖZ GÖZE GELDİKLERİNDE kızın DİZLERİNİN BAĞI KESİLİVERMİŞTİ . HAYAT BU İŞTE...ALMANYA'YA GELİN GİTME DE OLSA RİSK ALMAYA DEĞERDİ DOĞRUSU.
iNSANLAR ÜZGÜN YÜZLERLE TAM DA EVLERİNE GİRMEK ÜZERE İKEN BİR YAĞMUR BİLAMIŞTI Kİ SANKİ GÖK DELİNİNİYORMUŞ GİBİ HER TARAF SEL SELE KAVUŞMAYA BAŞLAMIŞTI. Oysa köylüler aylardır yağmur duasına çıkmışlardı ve bir damla yağmur yüzü görmemişlerdi.
HERKES ALLAH'IN BU HİKMETİNİ YENİ EVLENEN ÇİFTLERİN ŞEREFİNE YAĞDIRIYOR İNANCIYLA TEKRAR ŞÜKÜR DUASI YAPMAYA BAŞLAMIŞTI.