Yorum Ekle
 
Yorum No : 11677 | M.NURİ YILDAR13.02.2014 22:33:00
SEVMEK EN YÜCE DUYGUDUR BENCE DE. İNSANIN ÖNCE KENDİSİNİ VE SONRA DA DOĞAYI SEVMESİ İBADETLERİN BÜYÜĞÜDÜR.SAYGILARIMLA.
 
Yorum No : 11681 | Mustafa ALSANCAK14.02.2014 22:32:18
Çok muhterem Nevin IŞIK HANIMEFENDİ...

Bakıyorumda, yazınızın başından başlayarak sanki almışsınız sazı elinize sevgi pınarlarında dolaştıkça doğanınh güzellikleri ile iyice coşmuşsunuz.

SEVGİLİLER GÜNÜ'nüzü kutlarım efendim.

Ne güzel de demişsiniz" GÖK GÜRÜLTÜLERİNDEN KORKUYOR OLSAM DA SAĞANAK YAĞIŞI, YAĞMURDA ISLANMAYI, GECEDEN SABAHA YAĞAN KAR'IN SABAH BEYAZ ÇARŞAF GİBİ YER YÜZÜNE SERİLİŞİNİ SEVİYORUM....."

Sevmeyi sevmesini bilenler anlar ancak diye düşünürüm. Hani bazen olur yaa yüreğimizin pır pır bir kuş gibi çırpındığını ve sanki bizden fırlayıp uçup gidecğini sandığımız anlar vardır...Tarifsiz bir sevgi seline kapılıp gittiğimizi anlarız.

Sevmek ve sevgilileri hâtırlamak sadece SEVGİLİLER GÜNÜ'ne mahsus olmamalıdır.
Yağmurun ince ince çiselediği ve insanlara huzur verdiği anlar vardır.Pencereden dışarısını seyrederken yağmurun camlara tip tip vurmasıyla Tanı'nın doğaya ve insanlığa bahşettiği bu zenginlikler karşısında bir düşüncedir alır gider bizi.
Her şeyden önce insan kendisiyle barışık olmalıdır.
İyi günler dilekerimle sevgi dolu günler geçirmenizi dilerim.

P.S:Size, Ayşe'ye Mektuplar serimden 119 ve 120:inci sayılarını sunuyorum.

(119)
AYŞE'ye Mektuplar :"NURTANEM"

Yazan Mustafa ALSANCAK, 26-11-2013 15:49
Bitanem!!! Vakit iyice geç oldu. Zaten önümüzde bir yarın var ve Pazargünü öğleden sonra da köyden ayrılacağız.Belki de yarın akşam da bir yemekli toplantı olabilir diye düşünüyorum. Rıfkı'ların evinde mi yoksa Aylin'ler de mi böyle bir ziyafet çekilir bunun nerede olacağından pek emin değilim. Müjgan hanımın yarın babası Rüstem amcanın köye döneceğinden de bir haberi yokmuş gibi geldi bana. Belki de Rıfkı sürpriz olsun diye ablasına birşey anlatmamış da olabilirdi. Adem bey ve Aysun hanımın kocası Rasim beyden henüz bir haber çıkmadı.Belki de iki arkadaş yine felekten bir gece çalma peşindelerdir.

Biz, yani Aysun hanım, Rıfkı ve ben içeride Müjgan hanımın gelmesini beklerken kapı açıldığında Müjgan hanım yanında Zeynep ile bilikte ,Zeynep'in elindeki tepside iki fincan kahve ile çıkageldiler .
Zeynep, buakşam pek ortalıklarda görünmemişti. Fransa'dan gelen bir telefonla uzun uzun konuştuğunu tahmin etmiştik. Aysun hanım da biraz çatmalı bir şekilde ve Zeynep'e gülümseyerek bakarak :
---" Kız Zeynep bakıyorum da artık taa Paris'ten arayanların var. Nedir bu sevgi zenginliği kız? Herhalde seni oralarda çok özleyenlerin olmalı."

Zeynep:---" Âşkolsun be sana Aysun abla!!! Paris'ten bir kız arkadaşımın beni arayışını bak bak nerelere çekmişsin. Tatil başından beri arkadaşımla bir konuşma fırsatım olmamıştı. Fransa'da Bağbozumuşenlikleri diye bir sezon vardır. İnsanlar köylere üzüm toplamaya giderler. Gündüzleri üzüm toplarlar ve geceleri de mehtabın altında şaraplarını yuvarlayarak çılgınlar gibi eğlenirler ve aynızamanda öğrenciler de bu vesileyle birkaç kuruş da cep harçlıklarını çıkarmış olurlar. Bana telefon eden arkadaşım Annie de arkadaşları ile toplu halde Bağbozumu Şenliklerinden daha yeni dönmüşler . Hepsinin bana selâmları varmış. Bir an önce Paris'e dönmemi bekliyorlarmış . Ben Paris'e gelir gelmez benim için bir TÜRK GECESİ DÜZENLEMEYİ plânlıyorlarmış. Güzel bir jest değil mi bu?

Bağbozumuşenliklerinde, oralarda çılgınlar gibi eğlendiklerini söyledi. Heyecan verici bir serüven değil midir bu? Gelecek sezon illâki benim de onlarla birlikte Bağbozumuşenliklerine katılmamı istediklerini söyledi."

Aysun hanım:---" Sen de hemen benim sözüme birden alınma canım... Ben sana biraz takılayım dedim. Paris'ten seni aramalarında yadırganacak birşey olur mu hiç? Genç ve güzel bir kızsın.
Bak şimdi bu Bağbozumu eğlencesinden bahsedince içimdeki yarayı da deştin. Müjgan hâtırlar mısın ? Galatasaray'da okurken kimya hocamız Madame Claudia Moenaert Fransa'nın şu meşhur Bağbozumuşenliklerini anlata anlata bitiremezdi. Bir gün nasip olur da oralara gidersem bu havayı yaşamayı çok isterim"dedi.

Müjgan hanım :---" Al, bir o kadar da benden kız. Bir yaz mevsiminde biz de oralara Zeynep'i ziyarete gidersek Paris dışına çıkıp o şenliklere birlikte katılırız diye arzu ederim"dedi.

Rıfkı:---" İlâhi Aysun abla !!! Sizler için Bağbozumu için taa Fransa'ya gitmeye ne gerek var ki? Acaba sen ol ve Müjgan ablam olsun bir gün olsun hiç aklınıza gelip babalarınızın kendi koca üzüm bağlarındaki üzümleri toplamaya yardıma gidelim diye bir fikir geldimi ki aklınıza? Diyârı gurbetlerde elin Fransızının Üzümbağışenliklerinde ne işiniz olabilir? Koray sen bu hususta ne diyorsun? Şimdiye dek hep sustun kaldın"dedi.

Ben de susmadığımı kanıtlamak için :---" Valla bana sorarsanız bu Bağbozumuşenlikleri yolunda otobüste bir arkadaşımın annesinin başına gelenleri size anlatırsam çok şaşırırsınız"

Müjgan hanım:---" Sen anlat, anlat. Hiç çekinmeden anlatmaya bak. Bizi şoke edecek bir olayı biz henüz yaşamadık. Bakalım bir de senin bildiğin neymiş onu dinleyelim de ondan sonra biz karar verelim. Yoksa sen de aynı Rıfkı'nın düşüncelerine mi sahipsin? Yani sen de mi bize ilkönce kendi bağlarınızın üzümlerini toplamayı öğrenin demek istiyorsun ?"

Ben:---" Müjgan hanım benim demek istediğim şey Sizin düşündüğünüz gibi birşey değil.

Bir haftasonuydu. Ben bir arkadaşımın , Raymond'ların Särö'deki yazlık evlerine yemeğe davetliydim. Ben Göteborg'dan arabama atlayıp oraya vardığımda Raymond ve babası Eric alışveriş için Kungsbacka'ya inmişlerdi.
Arkadaşım Raymond'un annesi 38 yaşlarında bir bayandı. Beraberimde getirdiğim çiçek buketini kendisine takdim edince çok memnun olmuştu.
Beni mutfağa davet etti. Kendisi de yemek pişirme işiyle meşguldü .Tatilden ve şurdan burdan konuşurken geçenlerde İtalya tatilinden yeni gelmişlerdi. O da demin sizlerin anlattığınıza uyan bir şekilde senelerce içinde yaşattığı bir arzuyu gerçekleştirmek için Sicilya'da Bağbozumu şenliklerine katılmak için Palermo şehrindeki bir seyahat şirketinden köye gidecek bir otobüste iki kişilik bilet alıyorlar. Otelde sabah kahvaltılarını yaptıktan sonra karı koca iki turist olarak havanın bunaltıcı sıcak olması nedeniyle de şortlarını giyerek otobüsün kalkacağı yere doğru gidiyorlar.Bir de bakıyorlar ki çok eski model bir otobüs ve içerisi kadın, erkek, çoluk-çocuk, kadınların kucaklarında tavuklar , horozlar ve bazı erkeklerin yanında ve otobüsün koridorunda da keçiler duruyormuştu.
İçerisi zımbazıp dolu olduğu için otobüsün ortasındaki çember gibi duran demir tutanağa doğru karı koca yaklaşıp tutunurlarken sanki otobüsün doluluğu azmış gibi hâlâ da içeriye yaşlı başlı yeni yolcular da gelmeye devam ediyormuştu.
Nihayet otobüs hareket edince ve yağmurlardan delik deşik olmuş yollardan gitmeye çalışırken yolcularını bir sağa bir sola ve iki tarafa sallamaya başlayınca Raymond'un annesi Britt- Marie kocası Eric'ten uzaklaşmaya ve erkeklerin kadını da aralarına alıp iyice sıkıştırmaya başladıklarını sezmış. Kadın, Eric neredesin, neredesin ? diye seslendikçe adamcağız biraz önce beraberce durdukları yerden adamların kalabalığıyle ve itile itile metrelerce uzaklaşıp taa otobüsün arkalarına yerleşmiş olan göbekli ve şişman İtalyan kadınlarının yanına ve neredeyse onların kucaklarına otururcasına sıkışıp kaldığı için arkalara kadar düşmüş.

Bayan Britt-Marie :---" Etrafımı iğrenç yüzlü ve pasaklı adamlar sarmıştı. Sanki benimle olmak için etrafımda bir halka oluşturmuşlardı.Artık Eric'in sesini de duyamıyordum.Bir ara nefes alabilmek için arkaya bir bakayım derken bir de ne göreyim dersin? Bir karış sakallı ve ağzında dişi kalmamış bir adamı sanki sıraya koymuşlardı. Kımıldayacak halim kalmamıştı. Beni sarışın ve güzel görünce sanki o gideceğimiz köyün otobüsteki tüm erkekleri beni aralarında sıkıştırıp sıraya girmişlerdi. Nihayet gideceğimiz yere ulaştığımızda Otobüsten iner inmez hemen tüm erkekler çilyavrusu gibi ortadan kayboldular. Otobüs şoförüne başıma gelenleri ingilizce anlatmak için uğraşırken o birşey anlamıyordu.Benim, ona yolculuğumuz için teşekkür ettiğimi sandığı için "biene biene" diye birşeyler söyledi.
Bu olay dışında her şey güzeldi . Bağbozumuna katılmak için biryerde oturup bir müddet dinlendik .Zira otobüs yolculuğu bütün kuvvetimi yitirmişti.

İtalyan kızları şarkılar söylüyorlardı. Etrafta tam bir şölen havası hâkimdi . Bu neş'eli ortamda bütün üzüntülerimi unutuvermiştim. Akşam olunca da yemek ve içebildiğimiz kadar yıllanmış şarap vardı masalarda .Bu ortam bana çok romantik gelmişti. Müzik ve danslar unutulmayacak güzellikler içinde mehtabın pırıltısında zaten çok romantik bir ortam oluşturuyordu .
Bağbozumuşenliklerini yaşayıp şehre otelimize döndüğümüzde eşimin beni hiçbir zaman böyle yırtarcasına sevdiğine tanık olmamıştım. Sanki otobüste başıma gelenlerin rövanşını alıyordu" dedi.
Rıfkı:---" Vayy anasını vayy be...Bir insanın başına neler gelebiliyormuş...Peki bu bayan bu olayı sana anlatırken bir sıkıntı duymadı mı ? Allah korusun böyle birşey bizim kadınlarımızın başına gelmiş olsaydı ağızlarından dışarıya tek kelime kaçırmazlardı. Bakıyorum da senin arkadaşının babası Eric de pek fazla bir reaksiyon göstermemiş gibi geldi bana..." dedi.

Aysun hanım :---" Böyle bir sarkıntılık olayı heryerde veya herkesin başına gelir diye bir genelleme yapmak da çok yanlış olur diye düşünüyorum. Bizim hayallerimiz bir otobüs yolculuğu falan değildir. Bizim için eas olan Fransa'daki o Bağbozumuşenliklerindeki geceleri yaşamaktır. Öyle değil mi Müjgan"
Müjgan hanım:---" Doğru söylüyorsun! Başka ne olabilir ki? Koray'ın arkadaşının annesinin başına gelmiş olan bu iğrenç olay çok ekstrem bir olaydır"dedi.
Kahveler içildikten sonra yarın yorucu bir gün olacağını düşünerek Rıfkı ve ben bayanlara iyi geceler dileyerek oradan ayrıldık. Bakalım bayanlar şu anda benim Bağbozumuşenliklerine giderken bayan Britt- Marie'nin başına gelenleri anlatmamdan sonra içeride neler konuşuyorlardır diye merak ediyorum.

(120)
AYŞE'ye MEKTUPLAR "NURTANEM"
Yazan Mustafa ALSANCAK, 04-12-2013 12:25
Bitanem !!!! Bu, yorucu ve hareketli günün gecesinde bir an önce yatağa girip şöyle uzun bir uyku çekmeyi istiyorum.

Rıfkı ile odayı terk ettikten sonra dikkat ettim Rıfkı oldukça sarsılmış gibi geldi bana.
Rıfkı:---" Bak oğlum bu senin anlatmış olduğun hani o Raymond adlı arkadaşının annesi BRİTT-MARİE'NİN OTOBÜS YOLCULUĞU ESNASINDA BAŞINA GELMİŞ olan OLAY HEM ÇOK TRAJİK BİR OLAY OLDUĞU GİBİ VE AYNIZAMANDA da BU MACERAYI DİNLEYEN KADINLAR ÜZERİNDE DE BÜYÜK BİR HAREKETLİLİK YARATABİLİR.
Şunu unutmamalıyız ki meselâ Müjgan ablamın ve Aysun ablanın sırf taa Paris' in köylerine kadar gidip Bağbozumuşenliklerine katılmak istemelerindeki esas amaçları, ki onlar Galatasaray'da okurken Kimya hocaları Madame Claudia'nın da bu Şenlikgecelerini ballandıra ballandıra anlatmış olabileceğini de hesaba katarsak gayet tabiî İNSAN İSTER İSTEMEZ BU HEYECAN DOLU OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜKLERİ AKŞAMLARI VUR PATLASIN ÇAL OYNASIN ŞEKLİNDE YAPILAN EĞLENCELER , İNTİM VE ÂŞK YÜKLÜ DANSLAR KADINLAR ÜZERİNDE BÜYÜK BİR ÖZLEM YARATABİLİYORDUR diyorum..
Şimdi iyi düşünmemiz gerekir: Biz şimdi odadan, onların yanından ayrıldıktan sonra arkamızda bıraktığımız üç bayan senin arkadaşının annesinin otobüs içindeki o çurcunadaki bağırış çağırış ta, tavuk ve horozların ötüşüp tavuklarla cilveleşmelerinde ,keçilerin yerlerinde duramayıp yukarıya doğru zıplamalarında ve en romantiği de yüzer kilo ağırlıklı göbekli İtalyan kadınlarının hep bir ağızdan şarkılar çağırıp neredeyse bizim TÜRK HAMAMLARININ HAVASINI YAŞATMIŞ OLABİLİRLER diye düşünüyorum."dedi.

BEN DE ONUN BU SÖZLERİNE KARŞI:---" OĞLUM RIFKI ! BENİM BU ANLATMIŞ OLDUĞUM OLAY YALANI DOLANI OLMADAN BİZZAT ARKADAŞIMIN ANNESİ BRİTT-MARİE HANIMIN BAŞINDAN GEÇENLERDEN DERLEMİŞ OLDUĞUM ACI BİR GERÇEKTİR. İçeride bayanların neler düşündüklerini ben bilemem. Benim demem o ki her işin bir rizikosu vardır. İşi hep pembe gözlüklerle görmek de pek hayır getirmez. Belki bayanların arzuları doğrultusunda biraz üzüm toplayıp yine akşamları insanı çılgına döndüren Fransız şaraplarının içildikçe daha da insanın iştahınını kabartan vücuttaki dolaşımında öyle bir an gelir ki insan kendini bir Ejderha kadar kuvvetli bir tutum içinde hissedip ve hareketlerinde de çok vulgerleşmiş olduğunu görür. Ben sadece bir episoddan bahsetmek istemiştim. Arkadaşım; sen de gördün ki Ablan olsun ve Aysun ablan olsun her ikisi de bu şenliklere katılmanın hayali ile yaşıyorlar.Kocalarının pozisyonları ne olur bu da düşünülmesi gereken bir konumdur" dedim.

Rıfkı:---" Sen eniştemi boş ver. Müjgan ablam ve Aysun ablam eğer kafalarına birşey koymuşlarsa muhakkak surette yapmaktan geri durmazlar. Bir bakarsın bir solukta bavullarını kaptılar mı doğru Zeynep ve Nermin halamın yanına tüyerler diye korkarım. Nasıl olsa bu kadınlarda para sıkıntısı diye birşey yoktur. Babam böyle bir plândan
haberdar olmuş olsa hiç çekinmeden 10.000 euro'yu gözünü kırpmadan ablamın avucuna sayar ve bol şanslar diyerek uçağa kadar götürür. Aysun ablam da doğrusu bizimkinden hiç aşağı kalmaz. Aysun ablanın babası Şevket ağa da Aysun ablaya çok düşkündür diye biliriz. iSTANBUL'DA ABLAMLA BİRLİKTE EN İYİ ÖĞRENİMİ YAPMALARI İÇİN BABAM OLSUN VE Şevket ağa olsun para hususunda keselerinin ağzını daima açık tutmuşlardır.
Şimdi bana diyeceksin ki neden sen ailenin KARA KOYUNUSUN? Babanın büyük arazileri ve büyük iş alanları varken belediyede maaşla elektronik mühendisi olarak çalışmak senin neyine diye benimle dalganı da geçiyorsundur. Biliyorum !Ama valla ben babamın emri altında yaşamaya dayanamıyorum. Birkaç ay bir deneyim dedim. Maalesef babam başımda durup durup bana hiç soluk aldırmıyordu. Onun emrinde çalışamayacağımı anladığım an hemen istifamı basmıştım. Günlerce, bana kızgınlığından yanıma bile gelmedi. Bereket versin annem benim tarafımı tutarak babama telkinlerde buluna buluna ve benim kendimi ispatlamam için ayrı çalışmam gerektiğini babama kabul ettirdikten sonra ancak daha geçen seneden beri aramız biraz düzelir gibi oldu.Esasında babamın çok diktatörce davranışları olmasaydı ben de ailenin işlerinin bir ucundan tutup yardım etmek isterdim. İşte eniştemin halini görüyorsun.Babamın ağzından tek bir kelime çıkar çıkmaz hemen yerinden fırlıyor. Sıkıyorsa ayağa kalkıp koşmasın valla seni temin ederim ki Rüstem ağa adamı , damatmış, oğluymuş veya geliniymiş falan demeyip gözünün yaşına bakmadan hemen ilk solukta kapının dışına koyar. Bu muamelerlerden sonra da insanlara rezil olmak işten bile değildir diye kaygı duyarım" diye dertlendi...

Yatacağımız yere geldiğimizde Rıfkı'nın buakşam herzamankinden daha çok efkârlı bir görünüm içinde bocalamakta olduğunu sezdim. Belki de nişanlısı Aylin ona " gel, burada oturup uzun uzun muhabbet edelim" dediği halde bizim andavallı Rıfkı vakit geç oldu diyerek kızın gönlünü kırıp tabanları yağlayıp bir solukta, sanki onu evde bekleyeni varmış gibi eve geldiği için büyük bir pişmanlık içindeydi sanırım.
Ben onu elimden geldiği kadar teselli etmeye çalıştım. Yarın sabahın erken saatinde yatağından fırlayıp nişanlısının yanına koşup kıza sürpriz yapması için tavsiyelerde bulundum.
Nasıl olduysa oğlanın içine birden yeni bir umut doğmuş gibi canlanır gibi oldu. İçmekte olduğu sigarasını söndürerek ben hemen uzanıyorum diyerek yatağının içine kıvrılıverdi. Ben bir müddet daha balkondan dışarıları seyretmeyi yeğledim. Rıfkı başını yastığa koymasıyle birlikte horlaması da bir oldu. Bu gökgürültüsünü andıran horlama ritmi altında benim yatıp uyumam imkânsızdı.
Rıfkı'nın horlamasına bir çare bulmak için Rıfkı'nın ter kokan çorabını burnuna teptim. Allah'tan, nasıl olduysa ,horlaması da birden sonbuldu.