Anadolu insanı geçmişten bu güne uzanan dönemlerde; acılarını, sevincini, öfkesini, diyebildiğini ve diyemediğini, hemen birçok yaşanmışlıklarını türkülerle ifade etmiştir. Türkü ile taşmış, türkü ile coşmuştur. Türkülerle kurmuştur iletişimini, kimi zaman derdine ortak etmiştir.
Türkülerimiz sadece bir eğlence unsuru değildir, kimi zaman düşündürür ve sorgular, kimi zamansa eğitici ve yönlendirici öğeler barındırır içerisinde. Hatta insanımızın yaşam felsefesinin ta içerisine gelir, yer eder etkiler.
Anadolu insanı sebepsiz yere türkü yakmadığı gibi, sebepsiz yere de söz söylemez. Mutlaka bir olaya dayalıdır ve mutlaka bir öyküsü vardır bu özlü sözlerimizin.
Sayfalara sığmayacak bir anlatımı bazen bir türkünün tek dizisinde dahi görebiliriz.
Değişen yaşam biçimi müzikte de yeni anlayışlara yöneldi. Çok doğaldır ki bu durum halk müziğini de olumsuz yönde etkiledi. Kırsaldan kent yaşamına geçiş, tarımdan sanayiye yöneliş, insan gücü, özel TV’ler, radyolar, iletişim araçları hep bu etkenler arasındadır. Bunun sonucu olarak da, geleneksel yapımız etkileniyor. Bilhassa büyük şehirlerde halkımız bugün müziğini üreten, geleneğinde yaşatan durumunda değil, müzik sektörünün ürettiğini tüketen durumundadır.
Geleneksel kültürümüzün bir parçası olan halk müziğimizi, gelecek kuşaklara bozulmamış otantik şekliyle bırakmaya, tüm sanatçılar özen göstermelidirler.
|