Sokak çocukları diyoruz onlara. Sokakların karanlıkta parlayan çocukları, gündüzün görülmeyen yolcuları.
Bilmediğimiz, görmediğimiz nice çileden biridir yurdumun küçük yüzleri, avuç içi kadar yüreklerini ısıtamadığımız çocuklarımız.
Bir köşe başı karanlığı gizleyemiyor onları. Hikâyeleri tüm iyi şeyleri yalanlıyor gibi. Bir öğretmen anlatıyordu:
'Benim okulum da bir sabah dersten çıkan öğretmen arkadaşım, öğretmenler odasına girdi. Elinde defteri masaya vurdu. 'Allah kahretsin olmaz böyle olmaz bu çocuklara günah' diyordu.
Ben öğreniyordum ki okulda bir kaç çocuk sokaklarda çalışmaya zorlanıyor ve çeşitli olaylarla karşılaşıyor yürekleri yaralanıyordu. Benim sınıfım da bir çocuk bana gelerek. 'Öğretmenim bir yarışmaya katılacağım bende kendi yaşadıklarımı yazmak istedim bakar ve yazımı kontrol eder misin? dedi.
Aldım ve okudum fark etim ki bu çocuk bir kabus yaşıyor. Her gece babası ona para veriyor 'git simit al ve sat, parayı bana getir' diyor. Çocuk söz dinliyor her satamadığı gün baba kızıyor, çocuğu dövüyor sokağa atıyor. Çocuk gece dışarıda kalıyor. Böyle günler de çocuk köprü altları, köşe araları gibi yerlere gidiyor . Bu gitmeler de gecenin değişik yüzünü görüyor.
Fakat dönmekten de korktuğu için eve dönmüyor. Taciz, madde ve türlü çirkinliklere maruz kalıyor. Korkuyor olsa da evine dönüyor.
İşte bu öğretmenin gözleri dolarak anlattığı bu olaya belki hepimiz şahit oluyoruz. Peki bu çocuklara nasıl yardım edilmeli? Bu ailelerden alınıp yurtlara yerleştiriliyor olmaları kurtarıyor mu onları? Bu tartışılır.
Benim de şahit olduğum bir olayda. Oğlumun okuluna gelen yurtlar da kalan üç öğrencinin dram mı? Bu çocuklar konuşma yetisini kaybediyor.
Bir gün bu çocuklardan Ahmet çocuklara eziyet ediyordu ben sınıfa girdim .
'Ahmet yapma dedim ve kolunu tutum geri döndü bana garip bir şekil de bağırdı. Acı gözlerinden akıyordu. Ahmet'e sarıldım biraz bağırdı, çırpındı kuş gibi , bense kulağına 'Seni seviyorum Ahmet yapma' diyordum sonra sakinleşti. Zaman içerisin de bana Anne diye hitap ediyordu Ahmet.
Artık Ahmet onu üzdüklerin de bir annesi var gibi yanıma gelip kucağıma sığınıp onu üzenleri şikayet ediyor bende o çocuklara 'yapmayın bak kızarım size 'diyordum. Ahmet mutluydu çünkü birileri onu seviyor ve koruyordu yalnız değildi.
Günü gelip okuldan gitmeleri gerektiğin de Ahmet bindiği arabanın camından bağırıyordu.
’Anne seni unutmayacağım ve bir gün gelip seni bulacağım.’
Sevgi açlığı yalnızca biraz ilgi ve şefkatle nasılda bir çocuğu size bağlıyor inanılır gibi değil.
Peki, bu çocukların günahı kimlerin? Bu hala kimsenin üstüne almadığı altından bir semer kimse kabullenmiyor ve çaba harcamıyor. Ahmetler gece korkuyor ve hala üşüyorlar gözlerimizin önün de.
|