Kilis ve yöresi İşgal Kuvvetleri Komutanı General Guobot, 3 Aralık 1921'de Kilis Kuvayi Milliye Komutanı Yüzbaşı Kâmil Polat Bey'e bir mektup göndererek, 7 Aralık günü Kilis'i boşaltacaklarını ve ağırlıklarını çekeceklerini bildirdi.
Mektubu alan Yüzbaşı Polat Bey, Kurtaran köyünde toplanan asker ve çetelerine durumu şöyle açıkladı:
“Değerli arkadaşlar! Fransız Generalinden mektup almış bulunuyorum. Kutsal topraklarımızdan çekileceklerini bildiriyorlar. Sizler şehit kanlarıyla sulanan bu toprakları şanla ve şerefle korudunuz. Sizler çağrılmadan dağlara çıktınız. Sizler, evlerinizi, barklarınızı, çoluk çocuklarınızı annelerinin kucaklarına bırakıp bu kutsal savaşa koştunuz. Bu kutsal savaş zaferle noktalanmıştır. Kentimizi şimdi işgalcilerden teslim alacağız. Ne mutlu bizlere… Bu mutlu güne bizleri tanık eden Yüce Allah'a binlerce hamdolsun… Hazırlanın yiğit arkadaşlarım! 7 Aralık sabahı Kilis'imize giriyoruz...”
ÇİÇEK ve SİLAH
7 Aralık 1921 sabahı Kurtaran köyünden Yüzbaşı Kâmil Polat'ın önderliğinde Kilis'e hareket eden Kuvayi Milliye ve Türk askerleri kente girişte büyük bir coşkuyla karşılandı.
Evlerin pencerelerine Türk bayrakları asılmış, kadın, çoluk-çocuk herkes yollara dökülmüştü. Yaşlı kadınlar, genç kızlar, gelinler Türk Kuvayi Milliyecilerine durmadan çiçek atıyorlardı.
Türk birliği topluca Hükümet Konağı'nın önüne geldi. Hükümet Konağı'nın önünde Türk birliklerini bekleyen Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanı General Guobot'ın tören birliği bu sırada Türkleri silahlarıyla selamladı.
Hükümet Konağı'na çekili bulunan Fransız bayrağı Hikmet Çavuş ve Tahmisçi'nin oğlu İzzet Bey tarafından indirilerek yerine şanlı bayrağımız çekildi.
Kilis ve Yöresi İşgal Kuvvetleri Komutanı General Guobot son kez Türk birliklerini selamladıktan sonra Yüzbaşı Polat Bey'le el sıkışarak bir daha dönmemek üzere Kilis'ten ayrıldı.
Hükümet Konağı civarında toplanan Kilisli kadınlardan bir kısmı zılgıt çalarak bulabildikleri yakınlarına sarılıyor, şehitlik mertebesine erenlerin yakınları ise gözyaşları ile bu coşkuya katılıyordu.
Zaten onlar, “Ölmek var, dönmek yok” parolasıyla yurt savunmasına koşmuşlardı. Öldüler, fakat dönmediler. Cepheden cepheye koştular.
Analar oğullarını şehit verdiler. Küçük yavrular babalarını bir daha görmediler. Bir bir çoğaldı, güçlü ordu oldular.
Ve bu aziz vatan topraklarını kanları, gözyaşları ile yoğurarak bizlere armağan ettiler...
Ne mutlu onlara, ne mutlu onlarını evlatları olan bizlere...
|