S-1- Son yapılan referandum uygulamasını nasıl görüyorsunuz ?
C-2-Referandum konusu olan anayasa değişikliğinin içeriği ile halk oylamasını birbirinden ayrı düşünmelidir . Yüksek Seçim Kurulu’nun yönetiminde yapılan referandum ile ilgili olarak çok büyük iddialar ve suçlamalar gündeme getirilmiş ve Türkiye halk oylamasının yapıldığı gün içine düşmüş olduğu hukuk dışı uygulamalar nedeniyle bir kaos ortamı ile karşı karşıya kalmıştır . Birbiri içine girmiş olan çok yönlü ilişkiler ağı içinde olaylar giderek karmaşıklaşırken ,daha sonraki aşamada da içinden çıkılmaz bir kaos durumunun kendiliğinden doğduğu gözlemlenmiştir . Türkiye’nin her kenti ve bölgesinden milyonlarca şikayet gelirken özellikle hukukçu kesimlerden ciddi uyarılar yapılmış ama , televizyon ekranlarına çıkartılmış olan bindirilmiş kıtaların ağız birliği ile sonuçlar değişmemiştir . Ülkenin en önde gelen büyük hukukçuları ya da eski yüksek mahkeme başkanları , referandumun mevcut mevzuata aykırı olarak yapıldığını ileri sürmelerine rağmen , atı alıp Üsküdar’ı geçen kesimler bu gibi ciddi uyarıları da ne yazıktır ki dikkate almamışlardır .Bu yüzden hem iddialar hem de tartışmalar sürüp gitmiş, geleceğe yönelik kaos yaratma iddiaları referandum üzerinden kamuoyunda daha fazla öne çıkmıştır .
S-2-Yaşanan karışıklıklar karşısında neden bazı hukuk hocaları Türkiye’de kaos iddiasında bulundular
C-2-Özellikle anayasa hukukçuları var olan anayasanın halen yürürlükte olan pozitif kurallarına uyulmaması nedeniyle ,Türkiye’de anayasal ya da hukuki bir kaostan her zaman söz etmişlerdir .Eski cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın” anayasayı bir kez çiğnemekle bir şey olmaz “mantığı ülkedeki hukuk devleti çizgisinden giderek uzaklaşılmasının ana nedeni olmuştur . Uluslararası konjonktürün etkisi altında hareket etmiş olan o zamanki cumhurbaşkanı , buna karşı bir düzen getiren Türk anayasasını engel olarak gördüğü aşamada , anayasanın bazı hükümleri dikkate alınmamış ve uluslararası kapitalist düzenin istekleri doğrultusunda Türk anayasasına karşı adımlar atılabilmiştir . Türkiye’nin anayasa hukukçuları Özal döneminden kalma böylesine bir olumsuz deney ile karşı karşıya kaldıkları için , anayasa dışında hareket edilmesini her zaman için kaos kavramı ile açıklamaya çalışmışlardır . Bir ülkedeki hukuk sisteminin temeli olan anayasa hükümlerinin dikkate alınmaması her zaman hukuk devletinden uzaklaşmayı da beraberinden getirmiştir . Küresel şirketlerin patronajındaki uluslararası kapitalist sistemin istekleri ile , bir ulus devletin mensuplarının ulusal çıkarları her zaman için çatışma süreci içinde olmuştur . Son referandum uygulaması sırasında böyle bir durum ortaya çıktığı için hukuk çevreleri kaos tehlikesini öncelikle vurgulamayı ,bir vatan görevi bilerek hatalı uygulamalara karşı çıkmışlardır .Bu aşamada üniversiteden atılmış olan bir anayasa Profesörü olarak İbrahim Kaboğlu açıkça yaşanan hukuksuzluğu bir kaos olarak tanımlamıştır .
S-3- Kaos kavramı neden son yıllarda dünya kamuoyunda fazlasıyla tartışılmaktadır . ?
C-3- Başlığında kaos kavramı yer alan ona yakın kitap son dönemde Türkiye’de de yayınlanmıştır .Bir ülkede var olan anayasal sistemin ürünü olan kamu düzenleri beraberinde hem düzen hem de güvenlik getirmektedir . Bu doğrultuda , ulus devletler ve ulusal topluluklar kendi çıkarları doğrultusunda sahip oldukları kazanılmış haklarını korumaktadır .Sosyalist sistemin yıkılmasından sonra ortaya çıkan küreselleşme dönemi çeyrek yüzyıllık bir dönemi arkada bırakarak sona erme noktasına gelmiştir . Küreselleşme adına dünya devletleri üzerinde hegemonya kuran büyük tekelci şirketler , uluslararası alanda kendi çıkarları doğrultusunda bir mutlak hegemonya peşinde koşarken, ulus devletlerin tasfiyesi ,ulusal ekonomilerin ortadan kaldırılması ve ulusların tarih sahnesinden silinmeleri doğrultusunda bir çok yenilik dışarıdan manüplasyonlar ve de yukarıdan baskılar sonucunda kabül ettirilmiştir . Ne var ki ,daha sonraki aşamada ulus devletler ve uluslar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarını anladıkları aşamada , küresel emperyalizmin dayatmalarına karşı çıkmaya başlamış ve ulusal çıkarlar doğrultusunda hareket ederek kazanılmış haklarını korumaya yönelmişlerdir . Tekelci şirketler küresel emperyalizmin avantajlarından yararlanarak ulus devletler üzerinde yeni bir hegemonya düzenini tam oturtmaya başladıkları aşamada , ulus devletlerin ve ulusal toplumların birlikte var olma dayanışması ile yeni bir antiemperyalis direniş konjonktürünün gündeme gelmesi söz konusu olmuş ,bunun üzerine de küresel emperyalistler ulusal toparlanma sürecine izin vermeyerek , bunu önleyici çeşitli senaryoları uzaktan kumandalı manüplasyonlar ile dünya ülkelerinde devreye sokmaya başlayınca , emperyalizme karşı direnişi kırmak üzere kaos yaratma senaryoları devreye girmiştir . Her ülkenin kendi özelliklerine ve koşullarına uygun senaryolar ile getirilen kaos ortamlarında var olan düzeni yıkmak esas alınmıştır .Kaos ortamları bu çizgide bazan kendiliğinden gündeme getirilmiş bazan da ön hazırlıklar ile belirli bir zaman dilimi sonrasında öne çıkarılmışlardır . Tam bu aşamada , uluslararası ilişkiler Profesörü Hasan Köni , “KAOS” isimli bir kitap yayınlayarak Türkiye kamuoyunu uyarmak istemiştir .
S-4- ABD dolarının üzerinde yazan “ ORDO AB CAO “ ne anlama gelmektedir . ?
C-4- Amerikan dolarının üzerindeki bu cümle latince kökenlidir ve kaostan sonraki düzen anlamına gelmektedir . Doları basan Amerikan federal rezerv bankası , ABD’nin en zengin on ailesinin temsilcilerinden oluşmakta ve bunların bir araya gelmesiyle oluşan bir yuvarlak masa grubunun sahibi olduğu bir kapitalist düzen ,derin dünya devletinin kurucusu konumundaki Rockafeller ,Rotshshild ve Morgan ailelerinin egemenliğinde yürütülmektedir . Derin dünya devletinin gizli örgütleri olan İlluminati ,Tavistock , Tapınak Şövalyeleri, Sion Kardeşleri ve Opus Dei kuruluşların içinde yer aldığı öteki dünya yapılanmasının ana sloganlarından birisi de, kaostan sonraki düzen ilkesidir . Buna göre önce var olan düzenler yıkılarak bir kaos ortamı yaratılacaktır . Kaos ortamında karışıklıklar ve kargaşaların giderek tırmanması için uzaktan kumandalı manüplasyonlar gerçekleştirilecektir . Herkes önce kaosculuk yaparak var olan yerleşik düzenin yıkılmasına aracı olacaktır . Buradaki kaos ortamını eskinin tasfiyesi doğrultusunda ele almak gerekmektedir . Akıllı binaların ve yüksek gökdelenlerin yapılabilmesi için öncelikle gecekonduların yıkılmaları gerekmektedir . İşte küresel emperyalizmin ağa babaları, lordlar , baronlar ya da kontlar kendi hegemonyaları doğrultusunda bir kaos ortamının ortaya çıkmasını bu yüzden isterler ve her yoldan desteklerler . Tek bir dünya devletinin , küresel emperyalizmin ve ona bağlı gizli dünya devleti yapılanmalarının istedikleri çizgide kurulabilmesi için öncelikle kaos ortamının yaratılması gerekmektedir . Kaos ile var olan düzenler yıkıldıktan sonra arazi konumundaki ülkeler boşaltılacak ve daha sonra da gece kondu adını verdikleri ulus devletler yıkılarak küresel dünya devletinin içinde yer alacak uluslararası yapılanmalar tıpkı gökdelenler gibi kentlerin ve ülkelerin ortasına dikilecektir. Masonluk açısından da anlamlı bir ilke olan kaostan sonra yeni düzen arayışı, bugün küresel emperyalist devletler ve onları yöneten yüksek elit kadrolar tarafından da desteklenmektedir . Bu yüzden dünyanın büyük şirketleri bölücülük yaparak ulus devletlerin parçalanmalarına giden yolu açmaya çalışmaktadırlar .
S-5- Kaos ortamının önlenebilmesi için kaos kavramı karşısında hangi kavram yer almalıdır . ?
C-5- Kaosu önleyecek ve onun karşısında direnebilecek en önemli kavram KAMU DÜZENİ kavramıdır . Küresel emperyalizm başladıktan sonra zengin batı ülkelerinin desteği ile terör ve sıcak çatışma senaryoları bir çok dünya devletinin sınırları içerisinde gündeme getirilerek buralardaki devlet
yapılarının çökertilmesine giden bir süreç dışarıdan dayatılmıştır . Terör ve çatışmalar dünya ülkelerinde istikrarsızlık yaratırken ,federal yapılı devletlerde bölünme ya da parçalanma gibi gelişmeler de ortaya çıkmıştır . Üniter devletlerde ise etnik farklılıklar kültürel haklar görünümünde kışkırtılarak iç savaşlara giden yollar denenmiştir . Terör ,çatışmalar ya da iç savaş girişimlerinin hepsi batılıların “establishment “olarak adlandırdıkları kurulu düzeni yıktıkları için , bu gibi yıkıcı ve paçalayıcı küresel saldırılara karaşı savunulması gereken kavram kamu düzenidir . Türkiye’nin eski başbakanı , Yugoslavya devletinin nasıl kamu düzeni çökertilerek yıkıldığını incelediği için , her konuşmasında kamu düzeni kavramını öne çıkarıyordu . Sovyetler Birliğinden on beş , Yugoslavya Federasyonun’dan yedi devlet çıkartan küresel emperyalizm ,kaos senaryoları ile bütün devletlerin kurulu düzenlerini yıkarak daha küçük boyda küçük devletçikler yaratmayı ,kendi tekelci şirketlerinin çıkarları açısından daha yararlı görüyordu . Yugoslavya merkezi bir kamu düzenine sahip olsaydı yedi parçaya bölünmeyebilirdi çünkü o zaman kamu düzeni kavramı daha güçlü bir biçimde örgütlenmiş olurdu . Bu çerçevede ulus devletlerin yıkılmadan yollarına devam edebilmeleri için emperyalizmin yıkıcı ve parçalayıcı kaos kavramına karşı, ulus devletlerin güçlendirilmiş bir kamu düzeni kavramı ile ortaya çıkması zorunludur .
S-6- Kaos kavramının Türkiye’deki son referandum ile ne gibi bağlantısı bulunmaktadır ?
C-6-Halkoyuna sunulan 18 maddelik anayasa değişikliği incelendiğinde yerleşik kamu düzenini doğrudan etkileyen bir yeni küresel ya da bölgesel senaryo ile Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı görülmektedir . Başbakanlığın ve bakanlar kurulunun kaldırılması ile meclisin yetkilerinin kısıtlanması , yargı organlarının belirlenmesinde yürütmenin yetkilerinin artırılması ve demokrasinin evrensel kurallarına aykırı olarak başkanlık makamına gelecek kişinin elinde devletin bütün güçlerinin toplanması ve ayrıca başkanlık makamına yeni kamu tüzel kişilikleri oluşturma yetkisinin tanınması ile gelecekte daha farklı devlet yapılanmasına giden yolun açılmak istenmesi de , mevcut anayasının getirmiş olduğu kamu düzeninin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını göstermektedir . Bu açıdan konuya bakıldığında ulusal,üniter ve merkezi Türkiye Cumhuriyeti devletinin küresel rüzgarlar doğrultusunda bir federasyona dönüştürülmeye çalışıldığı göze çarpmaktadır çünkü başkanlık sistemi beraberinde federasyon yapılanmasını getirmektedir . Batı emperyalizmi ve Siyonizm ortaklığı merkezi coğrafyada , kendi kontrolları altında bir Orta Doğu Birleşik Devletleri kurabilmek için bu bölgenin bütün devletlerini eyaletler halinde parçalamak istemektedir. Yeni ABD başkanı TRUMP bu bölgedeki 7 devletin vatandaşlarına yasak getirerek Türkiye’nin komşusu konumundaki bu ülkeleri karşısına alırken ,bölgenin merkezi ülkesi olan Türkiye’yi de bu doğrultuda yönlendirebilmek için Türk anayasasında köklü bir değişimi referandum yolu ile zorlayarak ,Türkiye’nin de gelecekte böylesine bir bölgesel federasyon içinde ulus devletten uzaklaşarak yer almasını , kaos ortamını hukuk alanında gerçekleştirerek sağlamak istemişlerdir . ABD’deki İsrail’e yakın duran Neo-Conların ve ilgili lobilerin desteklemiş oldukları böylesine bir yeni yapılanma, Türkiye Cumhuriyetini ortadan kaldıracağı gibi aynı zamanda Türk ulusunun da tarih sahnesinden silinmesine giden yok oluş sürecini başlatacaktır .
Türk ulusu medyanın küresel sermaye tarafından satın alınmasını dikkate alarak , uyanık bekçiliğe devam ederek , Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalması doğrultusunda oy kullanmış ve dışarıdan güdümlü bir senaryo doğrultusunda Türkiye’deki yerleşik devlet düzeninin yıkılmasına gidecek alternatifi gündeme getiren anayasa değişikliğine karşı çıkarak direnmiştir. Oyların yarısından fazlasının küresel senaryoya hayır çizgisinde kullanılmasına rağmen , sonuçların tamamen tersi bir doğrultuda ilan edilmesi haksızlıklar yaratarak ülkede kaos başlatmıştır
|