On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında başlayarak yirminci yüzyılın sonlarına kadar devam eden bir uluslararası işçi ve emekçi örgütlenmesinin adı olan olan enternasyonel kavramı , yirmi birinci yüzyıla girerken sosyalist sistemin çökertilmesi üzerine bugünlerde ilk anlamının tamamen tersi bir durumda bu kez de uluslararası sermaye örgütlenmesinin adı olarak öne çıkmaktadır .Aslında sözlük anlamıyla uluslar üstü ya da uluslar arası anlamına gelen bu kavram bütün batı dillerinde evrensel ya da dünyasal yapılanmaların adı olarak kullanılmaktadır . Her türlü uluslar arası yapılanma ya da örgütlenme batı dillerinde enternasyonel kavramı ile ifade edilirken ,ülkelerin ya da devletlerin ötesinde bütün dünyaya ya da insanlığa dönük her türlü girişimin ya da hareketin adı olarak da öne çıkmıştır . Ne var ki , bu kavram altındaki ilk örgütlenme olarak uluslar arası işçi ve emekçi birliği gündeme geldiği için ,daha çok sol,sosyalist ya da sosyal demokratların uluslararası birlikteliği enternasyonel adı altında oluşturulan ülkeler ve devletler üstü birliktelikler olmuştur . Bu nedenle , enternasyonel denilince her zaman akla ilk gelen ,işçi kuruluşlarının ya da sosyalist ve sosyal demokratların bir araya geldiği bir uluslar arası yapılanmalar olmuştur .
İlk enternasyonel 28 Eylül I864 yılında Londra’da oluşturulan uluslar arası işçi birliği olarak kurulmuştur . I848 yılında işçi sendikalarının öncülüğünde gerçekleştirilen sendikalist hareketlerden sonra , Komünist Manifesto’yu kaleme alan Karl Marx’ın öncülüğünde kurulan bu uluslararası birliğin kuruluş bildirisinde ,işçi sınıfının bütün dünyada tam bir özgürlüğe kavuşabilmesi,yardımlaşabilmesi ve ilerlemesi hedefleniyordu . Karl Marx tarafından kaleme alınan bu bildirgede çalışanların sahip olacakları özgürlüğün, işçilerin kendi eserleri olması gerektiği dile getiriliyordu . Birkaç bin üye ile yola çıkan bu uluslar arası örgütlenme zaman içerisinde kapitalizmin bir ekonomik sistem olarak geliştiği batı ülkelerinde örgütlenerek yaygınlık kazanıyordu . I870 yılında Fransa’nın başkenti olan Paris’in işçilerin ele geçmesi ve bu kentte Paris Komünü adı altında bir sosyalist düzenin oluşturulmasında Birinci Enternasyonel öncü güç olmuş ve dünya tarihinde ilk kez görülen bir işçi yönetimini Paris kentinde kurabilmiştir . Fazla uzun sürmeyen bu ilkt sosyalist düzen deneyinde uluslar arası işçi birliği olarak Enternasyonel etkili olurken , daha sonraları anarşistler olarak adlandırılan işverenlere yakın bir grup Paris Komünü’nün yıkılmasına aracı oluyordu . Londra ve La Hey konferanslarında istenen sonuçlar elde edilemeyince , Enternasyonel’in merkezi Ne York’a taşınarak ,Londra ‘da başlamış olan dünya devleti serüvenine İngiltere’nin yerini alan yeni patron ABD’de devam ediliyordu . Fransa,Belçika ve İtalya gibi Avrupa devletlerinin temsilcilerinin uluslar arası işçi birliğinin çeşitli kararlarına karşı çıkmaları üzerine I890 yılında Birinci Enternasyonel sona eriyordu .
Aradan on yıla yakın bir süre geçtikten sonra I4 Temmuz I890 tarihinde 23 ülkenin işçi örgütleri ve sosyalist partilerinin bir araya gelmesiyle oluşturulan Paris Kongresi ile İkinci Enternasyonel kuruluyordu . Bu kuruluş ilk olarak I Mayıs I890 tarihinde 8 saatlik işgünü için uluslar arası bir gösteri düzenleyerek gelecekte işçi bayramı olarak anılacak bu tarihi adımı atıyordu .İlkinden farklı olarak ulusal gruplaşmaların özerkliğini tanıyan yeni Enternasyonel partilerin ve üye örgütlerin iç işlerine karışmayı redediyordu . I900 tarihindeki Paris Kongresinden sonra Brüksel’de açılan merkez büro sürekli sekreterlik açarak uluslar arası işçi hareketlerini merkezi olarak yönlendiriyordu . Sosyalist dünyanın bütün önde gelen temsilcilerini bünyesinde bir araya getiren İkinci Enternasyonel bütün ülkelerdeki üretim araçlarının toplumsallaştırılmasını karara bağlarken ,anarşistler bu birlikten ayrıldılar .Birlik içerisinde zamanla revizyonizm öne çıkarken Marksçılık tartışma konusu oluyordu . Kapitalist sömürgeci siyaset birlik çatısı altında mahkum edilirken ,uluslar arası alanda savaşlara karşı çıkılıyor ve dünya barışının korunabilmesi doğrultusunda , yaklaşmakta olan Birinci Dünya Savaşının önlenebilmesi için çaba gösteriliyordu . Stutgart Kongresinde savaşın kesin olarak önlenmesine karar verildi ve ayrıca savaşın çıkması durumunda uluslar arası kapitalist düzenin yıkılması da karara bağlandı . Kapitalist sömürge düzenine karşı örgütlü mücadele yükselirken ,genel işçi grevleri ve halk eylemleri ile kapitalist sistemi yıkmak üzere planlı ajitasyonlar gündeme getiriliyordu . Birinci Dünya Savaşının ulus devletlerin çekişmesiyle patlaması üzerine İkinci Enternasyonel savaşa karşı mücadele içine giriyordu . Savaş yılları içinde Enternasyonel üyeleri başka yerlerde Enternasyonel çatısı dışında toplantılar düzenleyince İkinci Enternasyonel bölünme aşamasına geldi . Savaşın son yılında Rusya’da sosyalist devrimin gerçekleşmesi ve bir Sovyetler Brliği kurulması üzerine, Sovyet Komünist Partisinin öncülüğünde Komünist Enternasyonel I9I9 yılında kurulmuştur . I923 yılında ise bölünmeler üzerine İkinci Enternasyonele son verilmiştir .
I921 yılında Birinci Dünya Savaşı sonrası ve Sovyetler Birliğinin oluşması üzerine sosyalist partiler bir araya gelerek iki buçukuncu enternasyonel adı ile yeni bir örgütlenmeye gitmek istemişlerdir . Bolşeviklerin Sovyetler Birliği öncülüğünde kurdukları üçüncü Enternasyonel’e katılmayan Avrupa sosyalist partilerinin bir araya gelmesiyle gündeme giren bu oluşum daha sonraki aşamada I923 yılında toplanan Hamburg Kongresinde komünistler ile birleşmiştir . Moskova Sovyetler Birliği’nin başkenti olunca ,ikinci enternasyonele savaş açan Rus devriminin önderi Lenin’in öncülüğünde Üçüncü Enternasyonel çalışmalarına başlamıştır . Lenin sosyalist düşünceye parti görüşünü getirdiği için bu doğrultuda enternasyonelin çalışmalarını yönlendirmek istiyordu .Bu enternasyonelin önderliğinde bir çok Doğu Avrupa ve Asya ülkesinde sosyalist devrimler birbirini izleyerek gerçekleştiriliyor ve buralarda yeni komünist partiler kurularak iktidara getiriliyorlardı . Demokratik merkeziyetçilik ilkesi benimsenerek bu doğrultuda komünist propagandanın bütün dünya ülkelerine yaygınlaştırılması ve bu doğrultuda bütün sömürge ülkelerde emperyalizme karşı bağımsızlık savaşlarının desteklenmesi karara bağlanıyordu . Üçüncü Enternasyonel bir anlamda bütün sosyalist partileri bünyesinde toplayarak bir anlamda Dünya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ni oluşturmayı hedefliyordu . Komünist Enternasyonel bir anlamda bütün dünya ülkelerinin sosyalist ya da komünist partiler aracılığı ile temsil edildiği Dünya Sosyalist Devletinin genel kurulu olarak kabül ediliyordu . Moskova hem Sovyetler Birliği’nin hem de Komünist Enternasyonel’in merkezi olarak görülüyordu . Kommmintern adını alan uluslar arası komünist örgütlenme Üçüncü Enternasyonelin çatısı altında bütün dünyayı kucaklayacak bir sosyalist dünyla devleti oluşumunun arkasında koşuyordu .
Lenin sonrasında Stalin Enternasyonel toplantılarına katılmayınca , bu uluslar arası örgütün etkisi zamanla zayıflamıştır . I921 yılında toplanan Üçüncü Enternasyonelin genel kurulunda daha fazla ekmek ve dünyşa barışı için tek bir proleterya cephesi kurulmasına karar vermiştir . Sosyal demokrat phartilmer ile sosyalistlerin ilişkileri ve ortak hareketleri , Enternasyonel’in daha sonraki toplantılarında ele alındı ve küresel kapitalist sisteme karşı daha sıkı bir işbirliği için arayış sürdürülmüştür . Emperyalizme karşı tek cephe politikasında bütün sosyalist ülkeler bir araya getirilerek daha güçlü bir yapılanma gerçekleştirilmeğe çalışılmıştır . Komünistlerin temel görevi olarak Sovyetler Birliğini dünyanın her köşesinde savunmak olarak ilan edildi . Kapitalist sistemin phatronu konumundaki işveren sınıfına karşı işçi sınıfının evrensel varlığı ve dayanışması esas kabül edildi . İkinci dünya savaşı öncesinde Avrupa kıtasında faşist rejimlerin ilerlemesine karşılık , Fransa’nın öncülüğünde bir halk cephesi oluşturulması enternasyonel çatısı altında karara bağlanarak harekete geçilmiştir ama faşist rejimlerin dünyayı ikinci bir cihan savaşına sürüklemelerinin önüne geçilememiştir . Hitlerin Sovyetler Birliğine saldırması üzerine durum yeniden değerlendirilmiş ve bütün sosyalist ülkeler faşizme karşı savaşa çağırılmıştır .Sovyetler Birliğinden kovulan Troçki Üçüncü Enternasyonel’e kendi görüşlerini benimsetemeyince , Dördüncü Enternasyonel’i kurmuş ama fzla üye bulamayınca bu örgütlenme sınırlı kalmıştır . I968 öğrenci olayları Dördüncü Enternasyonel’e Fransa’nın öncülüğünde bir canlılık kazandırmış ve dünyanın çeşitli ülkelerinde katılım artınca yeniden küresel dengelerde sosyalist siyasetlerin öne çıkması için girişimlerde bulunulmuştur . İkinci Dünya Savaşı sonrasında I951 yılında Almanya’nın Frankfurt kentinde ABD’nin öncülüğü ile Sosyalist Enternasyonel adı altında yeni bir örgütlenmeye gidilmiş ,soğuk savaş yıllarında Sovyetler Birliğinin denetimi altındaki Komünist Enternasyonel’e karşılık ABD’nin güdümündeki Sosyalist Enternasyonel ile denge sağlanmağa çalışılmıştır . İngiliz İşçi Partisi ile Alman Sosyal Demokrat partilerinin etkin çalışmalar ile Sosyalist Enternasyonel yönetimini ele geçirmeleri üzerine ABD’nin yönlendirici etkisi zayıflamış ,Avrupa sosyal demokrasisinin öncülüğünde Sosyalist Enternasyonel Sovyet Emperyalizmine karşı çıkarlarken , üçüncü dünya ülkelerinin temsilcisi olan sosyalist ülkeler ise gerçek tehdit olarak Amerikan emparyalizmini görüyorlardı .Zengin Avrupa ülkeleri Sovyet komünizmi ile uğraşırken ,yoksul dünya ülkeleri de kendilerini yutmağa hazırlanan Amerikan emperyalizmine karşı küresel bir işbirliğinin arayışı içine giriyorlardı .
Enternasyonel adı altında gerçekleştirilen uluslar arası örgütlenmeler sayesinde uluslar arası alanda enternasyonalizm evrensel bir kavram olarak öne geçiyor ve dünya siyasetinde etkin oluyordu . Ulusların ve ülkelerin ulusal çıkarlarının ötesinde genel anlamda bütün dünyanın çıkarlarının dikkate alındığı ya da bu doğrultuda adımların atıldığı siyasal hareketlere enternasyonalist adı verilmektedir . Batı Avrupa ülkelerinin bütün dünyayı sömürge imparatorluklarına çevirmesinden sonra ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında gündeme gelen enternasyonalist örgütlenmeler ,yirminci yüzyılda devam ettiği gibi , günümüzdeki küreselleşme aşamasında daha güçlenerek ve etkisini artırarak sürüp gitmekte ve bütün dünyanın kaderi üzerinde son derece etkili olmaktadır . Dünyayı birbütün olarak kabül eden , ulus devletleri ve ulusları geride bırakarak bütün dünyaya seslenen ve bu doğrultuda merkezi bir küresel imparatorluk peşinde koşan enternasyonel örgütlenmeler açıktan ilk olarak işçilerin ve emekçilerin bir araya gelmeleriyle görülmüş ama böylesine bir sınıfsal yapılanmaya karşı da patronlar ve işverenler ayrı bir sınıf olarak kendi çıkarları doğrultusunda gizli enternasyonalist örgütlenmeler içerisinde olmuşlardır . Enternasyonalizm açıktan işçi sınıfının öncülüğünde birinci,ikinci,üçüncü ve dördüncü enternasyonel örgütlenmeleri çatısı altında gelişirken ,emekçi sınıfın karşısındaki sınıf olan işverenler ve patronlar da gizlice kendi enternasyonel örgütlenmelerini gündeme getiriyorlar ve kamu oyundan gizli bir biçimde kendi çıkar düzenlerini bütün dünya ülkelerine dayatma doğrultusunda gerekirse yer altı örgütlenmelerine de giderek bütün dünyada ekonomik ve siyasal yapılanmalara yöneliyorlardı . Proleterya enternasyonalizminin açıkca gelişmesine karşılık patronların enternasyonalizmi daha saklı ve dolaylı yollardan geçerek küresel hegemonya projelerinin gerçekleştirilmesine yöneliyordu. İşçiler gibi işverenler de ulus gerçeğinin dışına çıkarak ,ulusları dışlayarak ve halk kitlelerini küresel düzeyde yanlarına alarak küresel bir egemenlik gerçekleştirmeğe çalışıyorlardı . Dünyayı halklara ya da ulusların egemenliğine bırakmak istemeyen işverenler , kendi aralarında oluşturdukları patron klüpleri aracılığı ile dünyanın yönetimine talip oluyorlar ve görünmeyen hükümet olarak yeryüzünün kaderini belirliyorlardı .
Yirminci yüzyılda yaşanan bir çok olay aradan yıllar geçtikce birbirine bağlantılı bir biçimde ele alındığında aslında hiçbir olayın kendiliğinden ortaya çıkmadığı ve hepsinin arkasında başka nedenlerin bulunduğu ,bir çok olayın belirli bir nedensellik bağlantısı içinde sebep sonuç ilişkilerinin dünya gündemine yansımasıyla gerçekleştiği zaman içerisinde ortaya çıkmaktadır . Olayları yaşayanların ya da kahramanlarının anı kitapları ,ya da olaylar ile ilgili devletlerin elindeki belgeleri açıklayan yayınları ile geçmişe dönük olarak yapılan siyaset bilimi çalışmalarının ortaya koydukları bilimsel bir akıl süzgecinden geçirildiğinde ,aslında dünyayı etkileyen olayların büyük çoğunluğunun arkasında çıkar çevrelerinin ve sermayeci sınıfların oluşturduğu gizli örgütlenmelerin ve bunların bir araya gelerek oluşturdukları gizli dünya devleti yapılanmalarının son derece etkin oldukları görülmektedir . Nüfusun hızla artması ,zaman içerisinde bir çok yeni devletin ortaya çıkması ,devletler arası çekişmelerin giderek uluslar arası alanda küresel arayışları gündeme getirmesinden yararlanan batı kapitalizmi ve patronların bütün dünyayı yönlendirmeye kalkışan bir yapılanmayı gizli ve dolaylı yollardan sürekli gündemde tuttuğu anlaşılmaktadır . Devletler arası çekişmeler kadar sermaye kesimlerindeiki çekişmeler de beraberinde çeşitli senaryoları gündeme getirmekte ve patron klüplerinde sürekli olarak bir gizli dünya devleti yapılanması arayışı içerisinde giderek kapitalist sistemin enternasyoneli ortaya çıkartılmaktadır . Özellikle yüz milyondan fazla insanın kaybına neden olan , birinci ve ikinci dünya savaşı gibi büyük cihan savaşlarının arkasında devletleri aşan küresel komploların bulunması ve insanlığın savaşlar üzerinden yeni bir siyasal yapılanmaya doğru yönlendirilmesinde , görünmeyen gizli eller ve merkezlerin bulunduğunun anlaşılması derin bir dünya devletinin kapitalist enternasyonel olarak varlığını öne çıkarmaktadır . Bu açıdan ,gizli ya da derin sıfatlarıyla adlandırılan büyük patronların ekonomik dünya egemenliği yapılanmasını kapitalist enternasyonel olarak adlandırmak gerektiği ,her geçen gün yaşanan gelişmeler ile açıkca kanıtlanmaktadır .
Kapitalist enternasyonel olarak insanlığın karşısına çıkan bugünkü patronlar hegemonyası artık küresel sermaye olarak yer kürenin her noktasında ortaya çıkmakta ve bütün ülkelerin iç politikaları ile beraber her türlü küresel olay ya da gelişmede ciddi bir yönlendirici olarak devreye girmektedir . Son yıllarda bu alanda bir çok yayın yapılmasına ve bilimsel araştırma yayınlanmasına rağmen hala gerçek yapılanması ve yüzü dünya kamuoyundan gizlenen kapitalist enternasyonelin anlaşılabilmesi için Milattan sonraki ikibin yıllık dönemdeki gizli ve saklı örgütlenmelerin bütün yönleriyle ele alınarak incelenmesi gerekmektedir . Roma İmparatorluğu döneminden başlayarak birbirini izleyen dinlerin ortaya çıkmaları ,imparatorluğun dağılmasından sonra orta çağdaki dinsel yapılanmalar ,daha sonraki aşamada ekonomik ve bilimsel gelişmeler sonucunda gerçekleşen aydınlanma devrimi ,Rönesans ve Reform hareketleri dünyayı yeni bir yapılanmaya doğru sürüklerken , Fransız devrimi önemli bir dönemeç noktası olmuş ve daha sonraki gelişmeler de Sovyet devrimini ortaya çıkarınca , yirminci yüzyılın iki kutuplu dünyası gerçekleşmiştir . Bu iki devrimin perde arkası incelendiğinde dünyayı kapitalist enternasyonele götüren patron klüplerinin ciddi etkileri olduğu görülmektedir . Dünyayı altüst eden devrimci yapılanmalarda sermaye sahiplerinin bu kaar etkili olması , daha sonraki aşamalarda patron klüplerini aşan düzeyde yer altı ve yerüstü çıkar çevrelerinin örgütlenmelerini gündeme getirmiştir . Alman ve İtalyan birliğinin sağlanması üzerine Batı Avrupa ve Atlantik merkezli yapılanmanın rakibi oluşmuş , bunun üzerine de Atlantik güçleri derin dünya devleti denilen yuvarlak masa yapılanmasını Almanya’nın önüne koymuşlardır . Almanya ile beraber Rusya’yı da hedef alan bu yeni durumda iki dünya savaşı yaşanmış ,şimdi bu sürecin devamı olarak dünya devleti aracılığı ile ulus devletler arasında bir üçüncü dünya savaşı çıkartılarak küresel düzen savaş üzerinden değiştirilmeğe çalışılmaktadır . Bu açıdan ,günümüzde yaşanan bütün gelişmelerin geçmişin devamı olduğu ve hedeflenen bir dünya devletini kapitalist sistem içinde oluşturabilmek doğrultusunda olayların birbiri ardı sıra çıkartıldığı anlaşılmaktadır . Yıllardır yaşananlar , bu gibi gelişmeleri dile getirmenin komploculuk olmadığını ama derin dünya devletinin kapitalist bir enternasyonel oluşturabilmek doğrultusunda her türlü komployu dünyanın her ülkesinde plan ve projelere uygun olarak işbirlikçi kadrolar aracılığı ile gerçekleştirdiğini göstermektedir .
Bugünkü dünya düzenini ortaya çıkaran sürecin Roma İmparatorluğunun Orta Doğuyu işgal etmesi ve ikinci İsrail devletini yıkmasıyla başladığını tarih kitaplarının ve konu ile ilgili bilimsel araştırmalar ile yayınlanan belgelerin belirginleştirdiği anlaşılmaktadır .Günümüzdeki üçüncü İsrail devletinin kuruluşuna kadar birbirini izleyen gelişmelerde din savaşları ile beraber etnik ve ulusal yapılanmalar arasındaki çekişmelerin de önemli ölçülerde rol oynadığı , dini ve etnik yapılanmalar doğrultusundaki merkezler ile beraber bunların ötesine çıkan küresel yapılanmalar da rekabet içinde çekişerek kapitalist düzenin evrensel bir hegemonyaya dönüşmesinde etkili olmuşlardır . Romalıların Orta Doğuyu işgal etmesinden sonra dağıtılan İsrail üzerinden oluşturulan Tapınak Şövalyeleri örgütü bugünün gizli dünya devletine giden yer altı örgütlenmesinin başlangıcı olmuştur . Tapınak Şövalyelerinin dağıtılmasından sonra gündeme gelen Siyon Birliği örgütü ,gene dünya ekonomisi üzerinden küresel hegemonya arayan bir doğrultuda çalışmalarını sürdürmüştür . Daha sonraları toparlanan Tapınak Şövalyeleri örgütünün gene kutsal topraklara dönerek ,dünyanın merkezinde bir Siyonist emperyal düzen kurma doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüğü görülmektedir . Avrupa ülkeleri üzerinden oluşturulan dünya sömürge imparatorlukları doğrultusunda küresel bir ekonomik düzene geçilirken , bir yandan illegal düzeyde Almanya üzerinden İlluminati örgütünün kurularak devreye girdiği ,öbür yanda ise Atlantik güçleri tarafından oluşturulan küresel ekonomik yapılanmayı bir dünya devletine dönüştürmeyi amaçlayan Yuvarlak Masa oluşumunun legal düzeyde öne çıktığı anlaşılmaktadır . Fransa ve İsviçre kaynaklı çalışmalar yürüten Siyon kardeşleri ve Tapınak Şövalyeleri gibi örgütlerde Yahudilerin etkili olmaları nedeniyle , hırıstıyan kesimlerin de Vatikan üzerinden derin Vatikan olarak Opus Dei ya da Gül ve Haç örgütlenmesine giriştiği ve batı uygarlık alanında ciddi bir hırıstıyan ve Yahudi çekişmesinin öne çıktığı her iki kesimin de ,birbirine karşı Müslümanları kullandığı ilgili kaynaklar incelenince ortaya çıkmaktadır . İngiliz devletinin bu durumda kendi derin yapılanmasını oluşturarak Vatikan-Siyonizm çekişmesi karşısında Britanya İmparatorluğunu ayakta tutmağa çalıştığı ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında kendi yerini Amerika Birleşik Devletlerine bıraktığı anlaşılmaktadır . Yuvarlak masa örgütlenmesi ise bir İngiliz ve Yahudi ittifakı olarak ABD’nin Cihicago kentinde kurulduğu ve daha sonraki aşamada da dünya savaşları üzerinden bir kapitalist enternasyonel düzeni oluşturmağa çalıştığı artık açıkca belli olmuştur .
Avrupa ve Asya ülkelerine karşı Atlantik hegemonyasını küresel düzeyde gerçekleştirebilmek için gündeme gelen Yuvarlak Masa yapılanması daha sonraki dönemlerde ,ABD içerisinde farklı bir yapılanmaya gitmiş , Amerikan devletini merkez bankası konumundaki Federal Rezerv üzerinden yöneterek ABD’nin bütün askeri ve ekonomik varlığını küresel hegemonya doğrultusunda kullanmıştır . Amerikan devleti içerisinde oluşturulan CFR-Dış İlişkiler Konseyi üzerinden ABD’nin bütün gücünü küresel sermaye düzeninin çıkarları doğrultusunda yönlendirmiş ,Amerikan istihbaratı ile beraber ordusu bu doğrultuda bütün dünyada seferber edilmiştir . Dış İlişkiler Konsyi üzerinden Amerikan devletini ele geçiren küresel patronlar , Kurukafa ve Kemik ya da Bohemya Klübü gibi gizli yer altı örgütü üyelerini Amerikan devletine cumhurbaşkanı olarak seçtirebilmiş ,demokrasi görünümlü bir totalitarizmi giderek küresel faşizm olarak Amerikan devleti üzerinden bütün dünyaya dönük olarak örgütlemiştir .Ekonomik operasyonların merkezi olarak hareket eden Dış İlişkiler Konseyi ,aynı zamanda dünya ekonomisinin gerektirdiği siyasal atılımları Amerikan , İngiliz ve İsrail istihbarat örgütleri üzerinden düzenli bir biçimde devreye sokarak küresel düzenin dönüşümünü kapitalist enternasyonelin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirmiştir . Siyonistlerin egemen olduğu derin dünya devletinin kararları dışına çıkan John Kennedy gibi ABD başkanları kendi devletlerinin örgütlerine öldürtülmüş ,böylece kapqitalist enternasyonelin direktifleri mutlak anlamda dünyanın en güçlü devleti üzerinden her yerde geçerli kılınmağa çalışılmıştır . Avrupa’da Rothchilds Amerika’da ise Rockafeller ,Morgan, Carnegie ya da Oppenheimer gibi ailelerinin başını çektiği bir grup derin aile yapılanması küresel sermayenin patronluğunu yaparken , Dış İlişkiler Konseyinin yanına bir yürütme organı olarak üçlü komisyon anlamında Trilateral Komisyon yapılanması da eklenmiştir . Soğuk savaşın son döneminde örgütlenen bu yapılanma da ABD,Avrupa Birliği ve Japonya üç kıtayı temsil eden bir doğrultuda bir araya getirilmiş ve ABD’de alınan kapitalist enternasyonel kararlarınınüçkıta üzerinden bütün dünyada geçerli kılınması hedeflenmiştir . İMF,Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü üzerinden bütün dünya ülkelerine yönelik doğrultuda geliştirilen ekonomik politikalarda üçlü komisyon Amerika,Avrupa ve Asya kıtalarını bir araya getirerek küresel sermaye emperyalizminin bütün dünyaya dayatılmasında örgütleyici bir rol oynamaktadır . Üçlü komisyon bir anlamda üç kıta üzerinden bütün dünya devletlerinin kapitalist enternasyonel tarafından kıskaca alınmasına yardımcı olmaktadır .
Atlantik ülkeleri olan ABD ve İngilterenin öncülüğünde oluşturulan kapitalist enternasyonelin Avrupa ayağında bir danışma kurulu olarak Bilderberg örgütlenmesi ikinci dünya savaşı sonrasında Hollanda’da gerçekleştirilmişir . Amsterdam’daki büyük otellerden birisi olan Bilderberg Palace’da I954 yılında yapılan toplantıya Avrupa ülkelerinin kralları ve asilzadelerinin katılımı ile hem bir evrensel danışma organı hem de seçkinler meclisi olarak Bilderberg yapılanması , kapitalist enternasyonel doğrultusunda kurulmuştur . Gizliliğin esas olduğu Bilderberg toplantılarına her yıl düzenli olarak Avrupa’nın kralları ve asilzadeleri katılırken aynı zamanda batı sistemi içerisinde yer alan ülkelerin seçilen siyasetçileri ,bilim adamları ve basın mensupları ya da Mason klüplerinin önde gelen üyeleri katılmaktadırlar . Gizliliğin esas olduğu bu toplantılarda kağıt ve kalem kullanmak yasak olup ,içeride konuşulan konulara ambargo konulması esastır . Zenginler klübünün üyesi olan patronlar yanlarına asilzadeleri alarak ,batı sistemine bağı bulunan ülkelerin siyasetçilerine ve devlet adamlarına kapitalist enternasyonelin talimatlarını yöneltmekteler ve kendi çıkarlarının esas alındığı bu talimatlarda dünya halklarının çıkarlarına aykırı düşen bir çok konu konuşularak karara bağlanmakta ve herhangi bir biçimde bu durumu belgeleyecek yazılı bir metin geriye bırakılmamaktadır . Atlantik insiyatifni Avrupa’ya kabül ettirmek Avrupa desteği ile bunu bir küresel düzene dönüştürme işlevi, Bilderberg toplantılarının ana amacıdır . Tek dünya devletine kapitalist enternasyonel çatısı altında gidebilmek için halkların ve devletlerin merkezi denetimi ve yönlendirilmesi , tek bir uluslarası hukuk sistemi ,tek bir küresel kimlik olarak dünya vatandaşlığı oluşturulması ,dünya ülkelerini sürekli baskı altında tutmak üzere sürekli dengesizlik ve kriz politikalarının izlenmesi ,Nato’nun küresel kapitalizmin jandarması olarak kullanılması ,Birleşmiş Milletlerin küresel sermayenin çıkarları ve kapitalist enternasyonelin istekleri doğrultusunda kullanılması ,dünya devletlerinin egemenliklerinin küresel kapitalizmin çıkarları doğrultusunda sınırlanması ,küresel ekonominin ulus devletlere dayatılması ,Bilderberg toplantılarının ana görüşme maddeleri olarak her yıl ele alınmakta ama bu doğrultudaki konuşmalar ile alınan kararlar dünya halklarından gizlenmektedir .
Her yıl düzenli olarak I Şubat tarihinde İsviçre’nin Davos kentinde toplanan Dünya Ekonomik Forumu da ,kapitalistü enternasyonel örgütlenmesinin bir parçasıdır .Bu toplantılara , Forum sekreteryası tarafından batılı ülkeler ile batı ile yakın ilişki içinde bulunan devletlerin siyasetçileri ile iş adamları davet edilmekte ve burada üç günlük bir sürede dünya ekonomisi ile ilgili her konu tartışılmaktadır . Dünya Ekonomik Forumu bir anlamda kapitalist enternasyonelin patronları ve komserlerinin dünya devletlerinin ve ekonomilerinin temsilcileri ile karşı karşıya geldiği bir arenadır . Büyük patronlar klübünün aldığı kararlar , Dünya Bankası ve İMF raporları ile de desteklenerek bir küresel ekonomik politikaya dönüştürülürken , bu forum aracılığı ile dünya devletlerinin yöneticilerine ve önde gelen iş adamlarına talimatlar dağ havası içerisinde aktarılmakta , kar üstünde sıcak şarap geceleri ile dünya ülkelerinden gelen davetlilerin başları döndürülerek büyük patronların çıkarları küresel ekonomik politikalar görünümünde bütün katılımcılara benimsetilmeğe çalışılmaktadır . Evdeki hesapların çarşıya uymaması tehlikesi dikkate alınarak , Dünya Ekonomik Forum toplantılarında tepkiler ölçülmekte , düşünceler alınarak zorunlu ve gerekli değişikliklere gidilebilmektedir . İş adamları Davos tepelerinde kayak yaparlarken , kapitalist enternasyonelin komiserleri de alınan kararlar doğrultusunda katılımcılara dönük empoze programlarının sürdürmektedirler . Dünya Ekonomik Forumu tam anlamıyla ,kapitalist sistemin kendini zorla bütün ülkelerine kabül ettirme arenasıdır . I97I yılından bu yana yapılan Davos toplantıları bir anlamda zenginlerin çıkarlarını yoksullara benimsetme forumu olarak düzenlenmektedir . Küreselleşme sürecinde Davos toplantılarının önemi giderek artmakta ve kapitalist enternasyonelin çıkarları dünya ekonomisi olarak katılımcı ülkelere benimsetilmeğe çalışılmaktadır .
Bu yıl toplanan Davos forumunun ana konusu olarak “yeni gerçekler karşısında ortak normlar “ başlığı seçilmiştir . Batının emperyal merkezlerinde belirlenen politikalar gerçekci olmayınca bazen ters tepmekte ve bu nedenle gerçekler görülememektedir . Bir türlü tek merkezli küresel dünya düzeni Asya ve Afrika ülkelerine kabül ettiremeyen batı hegemonyası ,çok kutuplu dünya düzeni ile karşı karşıya kalınca bu durumu görmezden gelememiş ve yeni gerçekler başlığı altında çok kutuplu dünya düzenini Davos’ta ele almak zorunda kalmıştır . Ekonomik ve siyasal gücün batıdan doğuya ,kuzeyden güneye doğru kayması karşısında köşeye sıkışan batı bloku yeni gerçekler doğrultusunda bu güç kaymasını ele almak zorunda kalmış ve bu doğrultuda kendi çıkarlarını ortak normlar görünümünde dünya devletlerine kabül ettirmeğe çalışmıştır . Bir türlü emperyal geleneğinden vazgeçemeyen batı blokunun hala kendi çıkarlarını tek gerçekmiş gibi dayatmağa çalışması komik kalmış ,çok kutuplu dünyada doğu ve güney ülkelerinin öne çıkması artık inkar edilemiyecek düzeyde belli olmuştur . Eski dengelerin bütünüyle ortadan kalktığı bir aşamada yeni gerçekleri batı kavramakta geciktiği için , artık kendi çıkarlarını ortak normlar olarak dünya ülkelerine benimsetebilmesinin mümkün olamıyacağı anlaşılmaktadır . Bütün dünya ülkelerine üretimi yasaklatan batı hegemonyası kendi üretimi ile dünya ekonomisinin isteklerini ve ihtiyaçlarını karşılayamaz bir duruma düşmüştür .Bu nedenle ,kapitalist enternasyonel tıpkı komünist enternasyonel gibi sarsılmağa ve gerilemeğe başlamıştır .Gerçekleri önceden göremeyen batı kapitalizminin bir küresel enternasyonel düzenini artık sürdürebilmesi son derece zordur . Bu durumda yeni dünya düzeni girişimleri de açıkca iflas etmiştir .
Tek bir dünya devletinin zaman içerisinde oluşması ve tüm dünya halklarının böylesine kapsayıcı bir çatı altında kardeşçe yaşaması eskiden beri ileri sürülen önemli bir idealdir . Ne var ki , bu doğrultuda eşitlik ve kardeşlik doğrultusunda bir küresel dünya devleti arayan sosyalist enternasyonel , küresel patronların komploları ve entrikaları sonucunda önlenerek çökertilmiştir . Komünist enternasyonel çökerken ,kapitalist enternasyonel öne çıkarılmak istenmiş ama patronların aşırı kazanç hırsları yüzünden yapılan yanlışlar nedeniyle bu girişim de çökme noktasına gelmiştir . Sosyalist enternasyonel in geçen yüzyılda çöktüğü gibi ,kapitalist enternasyonel de bu yüzyılın başlarında açıkca çökmektedir . Amerikan devletinin gücü ya da Siyonist lobilerin entirakaları da kapitalist enternasyoneli kurtarmağa yetmemektedir . Sosyalist enternasyoneli çökerten kapitalist enternasyonelin de çöküşe geçmesi ,yeniden eşitlik ,hakkaniyet ve kardeşlik esasları doğrultusunda bir yeni enternasyoneli halkçı ve toplumçu düzeyde gündeme getirecektir . Doğu uluslarının uyanışı ile güney ülkelerinin var olma mücadeleleri , böylesine insancıl bir enternasyonel düzenin kurulabilmesine katkı sağlayacaktır. Dünya devletleri parçalanmadan ,dünya halkları iç savaşlara ve etnik çatışmalara sürüklenmeden tek dünya devleti , kapitalist düzeni geride bırakarak hümanist bir enternasyonel çatısı altında gerçekleşebilecektir. Kapitalist enternasyonelin patronları bu gerçeği de görmek zorundadırlar .
|