Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29932023
Bugün Ziyaretçi :  28064
Aktif Ziyaretçiler :  4862

AVRUPA’DA BÖLGELİ DEVLET
 
                 Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra Balkanizasyon sürecini Orta Doğu’ya getirerek merkezi coğrafyada batı emperyalizmine karşı çıkabilecek ya da direnebilecek düzeyde geniş sınırlara sahip büyük ulusal ya da üniter devletlerin kurulmasını önlemek isteyen başta İngiltere daha sonraki aşamada ise Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail ,geniş Osmanlı hinterlandında kendilerine bağlı olarak hareket edecek çeşitli bölgeli devlet modellerini Sevr haritası doğrultusunda gündeme getirerek bölgedeki ülkelere ve toplumlara zorla empoze etmeğe çalışmışlardır . İngilizler Birinci Dünya Savaşı sonrasında İstanbul’a girdikten sonra Balkanlar’dan Hint okyanusuna kadar uzanacak bir Yakın Doğu Konfederasyonu düşlemişler , ikinci dünya savaşı sonrasında ABD bölgeye gelerek bir Büyük Orta Doğu projesini kendi kumandalarında oluşturmak istemiş ama her iki emperyal devletin sırtından bölgeye gelerek devlet kuran Yahudiler ,kurdukları küçük İsrail’i büyüterek bütün bölgeye egemen olmağa yöneldikleri aşamada   Büyük İsrail projesini zorla bölge devletlerine dayatarak , Balkanizasyon sürecini Orta Doğu bölgesine taşımak istemişler ve bu nedenle de ,kendileri gibi küçük devlet modellerini öne çıkaran bölgeli devlet ya da eyaletlerden oluşacak bir federasyon ya da konfederasyon arayışı içine girmiştir . Avrupa ve Asya tipi devlet modellerinin kesiştiği bu bölgede   batı emperyalizmi merkeze egemen olabilmek üzere küçük devletçiklerden oluşan bölgeli devlet yapılanmasını Osmanlı hinterlandına getirmek istemiş ama , İran,Irak,Suriye,Türkiye ,Mısır ve Arabistan gibi büyük ülkeli devletler yüzünden bunu başaramamıştır . Batı emperyalizmine karşı direnen Asya devletlerini parçalı yapılanmaya götüremeyen batı emperyalizmi , bir yandan Amerikan ordusunun işgalleri ile bu ülkeleri Irak benzeri bir dağılma sürecine yönlendirmiş , diğer yandan da bölgenin merkez devleti olan Türkiye’yi Balkanizasyon sürecine doğru itekleyerek bölmek ve federasyona geçişi hızlandırmak üzere AvrupaBrliği üyesi ülkelerde gündeme getirilen bölgeli devlet modelini Türkiye Cumhuriyetine empoze etmeğe başlamıştır .
         Avrupa tipi devlet modeli Fransız devrimi sonrasında ulus devlet yapılanmasına dönüştüğü için ,bütün Avrupa ülkeleri zaman içerisinde ulus devlet olarak gelişimlerini sürdürmüşlerdir . Almanya Cumhuriyeti bile bugün bir eyaletler federasyonu olmasına rağmen ,Prusya devleti çatısı altında Alman ulusal birliğinin kurulmasından sonra bir ulus devlet olarak hareket etmiş ve sosyalist sistemin çöküşünden sonra Doğu ve Batı Alman devletleri bir araya gelerek ulus devlet yapılanmasını yeniden tesis etmişlerdir . İki yüzyılı geçen bir süre diliminde Avrupa ülkeleri ulus devletlere dönüşürken ,orta çağdan kalma kent devletleri ve krallıklar tarihe karışıyordu . Güçlü kentlerin başkent olduğu ulus devletler ortaya çıkarken ,ortaçağın dağınık ortamından uzaklaşabilmek ve devletlerarası rekabet düzeninde daha güçlü bir konuma gelebilmek üzere merkez olan kentlerin yönetiminde kentler ve bölgeler bir araya getirilerek ,merkeze bağlı olan kent ve bölgelerin halk toplulukları başkentlerin yönetiminde uluslaşma sürecinin içine giriyorlar ,ve zaman geçtikçe oluşan ortak kültür,ekonomi ve toplumsal yapıların üzerinde uluslaşma şansını elde ediyorlardı . Orta çağın Avrupa’sı beş yüz kent devletinden meydana gelirken , küreselleşme çağının Avrupa’sının tek bir kıta devletine dönüşmesi isteniyordu . Modern çağlarda beş yüz kent devleti zaman içerisinde elli civarında ulus devlete dönüşürken ,küresel sermaye dünya imparatorluğu doğrultusunda bu ulus devletleri devre dışı bırakabilmek üzere ,ulusal ve üniter yapıları parçalayacak yeni mekanizmaları devreye sokuyordu . Avrupa Birliği çatısı altında gündeme getirilen Avrupa yerel yönetimler özerklik şartı ile beraber Avrupa ulusal azınlıkları koruma sözleşmesi gibi hukuk belgeleri ;Avrupa Birliği içinde yer alan bütün ulusal ve üniter devlet yapılarını tasfiye etmeğe yönelen yeni gelişmeler olarak öne çıkıyordu . Dünyanın patronluğuna soyunan küresel sermaye artık İngiltere Fransa ya da Almanya gibi ulus devlet emperyalizmleri ile uğraşmak istemediği için ,Avrupa Birliği içine yerleştirdiği işbirlikçi kadrolar aracılığı ile Avrupa’nın ulus devletlerini tasfiye edecek adımların atılmasını sağlıyor ve yerel yönetimler özerklik şartı ile ulusal azınlıkları koruma sözleşmesi doğrultusunda kararların alınmasını sağlayarak hızla ulus devletleri ortadan kaldırmayı hedefliyordu . Bu doğrultuda ,birlik üyesi devletler alınan kararlara uymak zorunda kalıyor ama bir yandan da ulusal ve üniter yapılarını savunmak durumunda kalarak çelişkili bir ortama sürükleniyorlardı .
          Ulus devlet düşmanı küresel sermaye ,Avrupa kıtasının güçlü devletlerini tasfiyeye yönelirken ,bu ülkelerdeki azınlıkları ulusal düzeyde koruma altına aldırıyor ve de yerel yönetimlerin özerkliği üzerinden de bütün Avrupa ülkelerinde bir bölgeli devlete geçilmesini kolaylaştırıyordu .Orta çağdan kalma etnik özellikler azınlıkların ulusal hakları olarak korunuyor ama bu azınlıkların sınırları içinde yaşadığı büyük ulus devletler parçalı bir yapılanmaya doğru yönlendirilerek ,büyük sermayenin önünde engel olmaları önleniyordu . Küresel sermaye tek bir dünya imparatorluğunu kendi egemenliğinde gerçekleştirmeğe çalışırken , Avrupa merkezli dünya döneminden kalma , Avrupa’nın önde gelen büyük ulus devletlerini , bir kıtasal oluşum süreci içinde eritmeğe ve zaman içerisinde ortadan kaldırmağa çaba sarf ediyordu . Azınlıkların korunmasıyla beraber yerel yönetimlerin özerklik kazanması aynı amaca hizmet eden adımlar olarak görülüyordu . Şirketler büyürken , devletlerin küçültülmesi esas ana ilke olarak benimsendiğinden , hem yerelleşme hem de azınlıkların uluslaştırılması süreçleri birbirini tamamlar bir biçimde beraberce yürütülüyor ve bütün büyük ulus devletler için birer Yugoslavya benzeri dağılma senaryosu zaman içerisinde uygulanmağa çalışılıyordu . Küreselleşme olgusunda ABD merkez ülke olarak seçildiği için ,bir anlamda ABD devlet modeline benzer eyaletleşme olgusunu körükleyecek ve zaman içerisinde devlet merkezinin bulunduğu başkentten koparak ayrı bir küçük devlete dönüşebilecek oluşumlar   ,hem yerelleşme hem de etnik uluslaşma kışkırtılarak ve desteklenerek birbiri ardı sıra gündeme getirilmiştir . Etnik grupların uluslaşması desteklenerek yeni küçük ulus devletler üzerinden eyaletleşme hızlandırılırken ,yerel yönetimlerin özerkliği üzerinden de başkentlerdeki merkezi ulus devletlerin yetki alanları daraltılmak istenmiştir . Dünya ticareti çerçevesinde ekonomi öne çıkartılırken , başkentlerdeki ulus devlet ya da merkezi devlet eksenli siyasal düzenler çökertilmeğe çalışılmıştır .
            Küresel imparatorluğun sahibi çok uluslu şirketlerden oluşan dünya devleti yapılanması , belirli bölgelere ayrı kimlik verilmesini ve bu doğrultuda büyük devletlerin sınırları içerisinde bölge yönetimlerinin yer almasını hedeflemişler , uluslar arası hukukun beşiği olan Avrupa kıtasındaki devletlerin içinde bölge yönetimlerinin ayrı bir hukuki yapılanma olarak öne çıkmasını sağlamışlardır . Bu nedenle , Avrupa’nın önde gelen İngiltere ,Fransa,İspanya,İtalya,Almanya büyük ülkelerinin devlet yapılarında zamanla değişikliğe gidilerek , ulus devletlerin çatısı altında bölge yönetimlerinin yer alması sağlanmış ve böylece bölgeli ulus devlet olarak adlandırılabilecek bir   ara model anayasal devlet düzenleri içerisinde yer almağa başlamıştır . Küresel sermayenin ulus devlet sonrası yeni dünya düzenine geçerken , bir ara dönem olarak bölgeli devlet uygulamasına geçilmiş ve böyleci merkezi devletlerin ulusal çıkarlar doğrultusunda üniter bir yapıda devam etmesinin önü kesilmek istenmiştir .Yerel yönetimlerin özerkliği ya da belirli bölgelerde yaşayan etnik azınlıkların küçük bir ulus devlet olarak ortaya çıkarak içinde bulunduğu devlet yapısını küçültmesi doğrultusunda siyasal oluşumlar ikinci dünya savaşı sonrası dönemde daha da hızlandırılmış ve AvrupaBirliği gibi bir kıtasal oluşum çatısı altında , büyük ulus devletleri ve üniter yapıları devre dışı bırakacak bir doğrultuda bölgeli devlet uygulamalarına geçilmiştir . Atlantik emperyalizminin zorlamasıyla küresel sürecin bölgsel birlik yapılanmasına kayan Avrupa’nın büyük ulus devletleri ,yeni dönemde bölgeler düzeyinde yeniden yapılandırılarak, eskisi gibi yeni dönemde de emperyal güç olmalarının önüne geçilmek istenmiştir . Devletler üstü bir güç olarak bir dünya imparatorluğu peşinde koşan ABD merkezli küresel sermaye Avrupa merkezli dünyanın egemenleri olan büyük ulus devletleri içeriden bölgeler aracılığı ile bölerek güçsüz bir duruma düşürürken , İngiltere,Fransa,İspanya,İtalya ve Almanya gibi Avrupa’nın eski sömürge imparatorluğu sahibi ulus devletleri ,içeride yeni bölgeler ile uğraşmak zorunda kalırlarken , birer birer eski sömürgelerindeki egemenliklerini yitirmişler ve böylece ABD merkezli küresel sermayenin önü açılarak bütün dünya kıtalarının tek bir küresel imparatorluğun hegemonyası altına girmesi sağlanmağa çalışılmıştır .
            Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra tıpkı Amerika Birleşik Devletleri gibi bir Avrupa Birleşik Devletleri oluşturmak üzere yola çıkan Avrupa ülkeleri yarım yüzyıllık çabaya rağmen bu hedefe ulaşma doğrultusunda tam olarak başarılı bir sonuç alamamışlardır .İngiltere,İspanya,Fransa,İtalya ,ve Almanya gibi eski sömürgeci büyük ulus devletler kıtsal birlik aşamasında hem sömürgelerinden kopuyorlar hem de kendi içlerinde ortaya çıkan bölgeler üzerinden dağılma riski ile karşı karşıya kalıyorlardı . İskoçya,Bask,Katalanya,Korsika,Padanya, Bavyera gibi   eyalet devletlerinin giderek bağımsız devletlere dönhüşme riski Avrupa Birliği sürecinde çok ciddi bir bunalım yaratmış ve bu nedenle birlik süreci duraklamıştır . Yüzyıllarca beş kıtada büyük sömürgeler yöneten Avrupa’nın büyük devletleri , dış dünya ile bağlarını azaltarak bir kıtasal birliği yönelme doğrultusunda hem bölgeler üzerinden bölünmeyi hem de yerelleşme üzerinden dağılmayı kabül etmekte çok zorlanmışlar ve sonunda geçmişten gelen merkezi devlet yapılarından vazgeçemedikleri için bir ara model olarak bölgeli devlet uygulamasına yönelerek zaman kazanarak dağılmayı geciktirmişlerdir . Avrupa’nın beş büyük eski emperyal devletleri kendi içindeki bölgeleri dış baskılar ve kıtasal oluşum açısından tanımışlar ama daha sonraki aşamada bu bölgesel oluşumların ayrı ve bağımsız yeni ulus devletler olarak kendilerinden kopmalarını bir türlü kabül edemedikleri için sonuna kadar direnerek merkezi ulusal ve üniter devlet modelini koruma doğrultusunda geleneksel yönetimlerini ve politikalarını kararlı bir biçimde devam ettirmişlerdir . Ne var ki , var olan devlet yapıları açısından zorunlu olan bu tutum ulus devletlerin devam ederek yaşamasını mümkün kılarken , kıtasal birliğe yönelen bir Avrupa Birliği sürecinin de duraklamasına neden olmuştur . Bugünün Avrupasında halen haritalar değişmediği    ve yeni küçük ulus devletler ortaya çıkamadığı için birlik süreci durmuş ve Avrupa kıtasının eski büyük devletleri bu nedenle gene merkezi büyük güçlerini koruyarak eskisi gibi yeniden eski sömürgelerine dönüş yapmışlardır . Özellikle İngiltere ,Fransa,İspanya ve Almanya eski geleneksel sömürgeci politikalarına dönerek , küresel sermayenin uzantısı olan çok uluslu şirketlere karşı ,devlet destekli kendi milli şirketleri ile yeni bir ekonomik açılımı gerçekleştirerek ,küresel şirketlere karşı ayakta kalabilmek amacıyla mücadele etmektedirler . Kıtasal birlik uğruna yıkılmayı göze alamayan Avrupa’nın büyük ulus devletleri ,yeniden eski sömürgeleri ile yakın ilişkilere girerek bölücü dış baskılara karşı daha da güçlü bir biçimde direnmenin yoluna girmişler ve bu nedenle de Avrupa Birliği göstermelik bir   duruma düşmüştür .
        Avrupa ülkeleri parçalanarak kıtasal bir federasyona doğru sürüklenirken büyük sömürgeci devletler kendilerini korumanın yolunu dışa açılarak bulmuşlar ama eski bir sömürge imparatorluğu olan Belçika devleti ,kıtasal birliğin merkezi Brüksel olmasına rağmen bölünme sürecinden kurtulamamıştır . Bugün gelinen aşamada ,Flamanya ve Valonya ayrı kültürel yapılara sahip eyaletler olarak Slovakya ya Bosna gibi ayrı ulus devletlere yönelirken ,bir zamanların Kongo gibi   büyük Afrika ülkelerini yöneten Belçika devletinden hiçbir kalıntı geride kalmamaktadır . Belçikanın dağılmaması için Brüksel’in Avrupa merkezi yapılması da   çöküşü önleyememiş ve bu iki bölge yeni küçük ulus devletler olarak ortaya çıkma doğrultusunda güçlü bir mücadele vermeyi başararak yollarına devam etmişlerdir . Bugün göstermelik bir Belçika krallığı ortada kalmış ve bu nedenle de gerçek anlamda bir hükümetin kurulamadığı bu ülkede geçici yönetimlerle işlerin günlük yürütülmesi gibi devlet yapısı ile hiç de bağdaşmayacak bir ters durum ortaya çıkmıştır . Koskoca Belçika imparatorluğu , sonunda küresel sermayenin oyunları ile bölünme aşamasına gelmiş ve Brüksel’e bağlı olarak şimdiye kadar varlığını sürdürebilen Flamanya ile Valonya ,ayrı birer küçük ulus devlet olarak kendi bağımsızlıklarını ilan etme noktasına gelmişlerdir . Belçika’nın dağıldığı günün ertesinde hiçbir güç İskoçya,Bask,Katalanya,Korsika,Padanya ve Bavyera devletlerinin bağımsızlıklarını ilan etmesini önleyemeyecektir . Slovakya’nın Çek devletinden kopması , Yugoslav eyaletlerinin ayrı ve bağımsız devletler olarak ortaya çıkmaları bağımsızlık için mücadele veren bu Avrupa devletçikleri için siyasal açıdan hem örnek hem de hukuksal statü bakımından da emsal olmaktadır . Beşyüz bin kişilik Karadağ bölgesi bağımsız ulus devlet statüsü kazanırken ,bunun on misli düzeyde beş milyondan fazla nüfusa sahip olan İskoçya,Katalanya,Bask,Padanya,Bavyera ve Korsika gibi alt devletçikleri ya da bölge devletlerini hala büyük ulus devletlerin çatısı altında tutmak ya da bunlara ,ulus devletlerin bölgeleri gibi muamele etmek pek de gerçekci görünmemektedir . Şu an , İngiltere,Fransa,İspanya,İtalya, ve Almanya gibi ulus devletlerin çatıları altında bölge yönetimleri olarak yer alan ve böylesine bir hukuksal yapılanma içinde bugüne kadar gelen bu bölge yönetimlerinin ne olacağı ve nereye gideceği , Belçika devletinin konumuna kilitlenmiş gibi görünmektedir .Brüksel’in Avrupa’nın merkezi konumunu korumasından yararlanılarak ,Belçika devletinin dağılması önlenmeğe çalışılmaktadır . Ne var ki , halen bir Belçika hükümetinin kurulamaması ve merkeze bağlı olan iki eyalet devleti olarak Valonya ve Flamanya’nın kendi bölgelerinde artık bağımsız devlet istemeleri Avrupa Birliğinin geleceği açısından çok ciddi bir siyasal çıkmaz yaratmıştır .
            Avrupa Birliği sürecinde Tek Avrupa senedinin imzalanması ve her yıl düzenli olarak yapılan zirve toplantılarında alınan kararlar ile Avrupa organlarında sürekli birlik sürecini destekleyen ve kolaylaştıran kararlar alınarak , geri dönüşü olmayan bir yolda birliğin ilerlemesinin gerçekleştirilmesine çalışılmıştır . Supranosyonalizm adı verilen yeni bir siyasal ideoloji yaratılarak , ulus devletler üstü bir politika birlik merkez organları tarafından sürekli olarak işlenmişytir . Uluslar ya da ulus devletler üstü bir tutum Avrupa Birliğinin yeni politikası olarak bütün ulus devletlere benimsetilmek istenmiş ama bu konuda yeterince sonuç alınamadığı için ulusal yapılar kendilerini korumasını bilmişler ve zaman içerisinde gelişmeler ulus devletlerin aleyhine doğru yönlendirilince eskinin güçlü ulus devletleri bu sefer pasif bir savunuculuğu bırakarak aktif bir ulusal çıkarlar korumasına yönelerek , küresel emperyalizme karşı denge sağlamağa çaba göstermiştir . Ulus devletlerin yetkilerini birlik organlarına devretmesi ,yani bir anlamda ulus devletlerin kendi olmalarından vazgeçmeleri supranosyonalizm düşüncesi çerçevesinde desteklenmiştir . Kıtasal birliği yeni bir süper devlet yapmak isteyen küreselci güçler ulus devletleri geride bırakma doğrultusunda bölgesel oluşumlara sahip çıkarak onların yeni ve küçük ulus devletler statüsü doğrultusunda birlik çatısı altında yer almalarını istemişlerdir . Bu doğrultuda Avrupa Birliği hukukuna öncelik verilmesi ve ulusal hukuklardan vazgeçilerek birlik hukuku çerçevesinde bir bütünleşmeye gidilmesine çalışılmıştır Avrupa Parlementosu lusal meclslerin yerini almış ,Avrupa Konseyi bir üst birlik olarak bütün Avrupa ülkeleri için bağlayıcı kararlar ve direktifler hazırlamıştır . Avrupa Birleşik Devletleri daha kurulmadan ,üye ya da aday ülkelerden ulus devlet yapılarından vazgeçmeleri ve böylece   ülkelerin ve ulusların merkezi devletin koruması dışına çıkartılması ,bölgesel entegrasyonu hızlandırmak açısından düşünülmüş ve bu yüzden Türkiye gibi aday ülkeler ya da tam üye olamayanlar ulusal çıkarları açısından büyük zararlara uğramışlardır . Avrupa Birliği tam anlamıyla bir dvlet ya da federasyon konumuna gelmeden devlet gibi hareket etmeğe başlamış ve buyüzden yerleşik devlet yapılarını bozarak bu ülkelere büyük zararlar vermiştir . Uyum paketleri görünümünde ulus devletler tasfiye edilirken , bir büyük kıtasal devlete geçiş hızlandırılmak istenmiş ve bu aşamada da merkezi ulus devletlerin kendilerini korumalarına fırsat vermemek üzere bölgesel oluşumlar öne çıkartılarak , bölge devletleri merkezi ulus devletlere karşı , hem küresel merkezler hem de Avrupa Birliğinin merkezi organları tarafından kullanılmışlardır . Birliğe üye olan ülkeler kıtasal oluşum dayanışması doğrultusunda bu duruma karşı bir denge arayışı şansına sahip olmuşlardır, ama Türkiye gibi aday ülkeler hem tam üye yapılmayarak bu korumadan yoksun bırakılmışlar ,hem de sanki üye yapılacakmış gibi sürekli olarak birliğin istek ve talepleri doğrultusunda   ulusal ve üniter devletin tasfiyesi süreci doğrultusunda sürekli olarak ödün vermeğe ve kendinden vazgeçmeğe doğru zorlanmışlardır . Schengen,Maastricht,Amsterdam ve Kopenhag Antlaşmaları doğrultusunda üye ülkeler tam bir birliğe doğru yönlendirilirken Türkiye bu gibi antlaşmaların üyelere getirdiği koruma ve kolaylıklardan yararlanamıyarak ,zayıf bir ulus devlet konumuna doğru iteklenmiştir .
         Birliğe üyelik sürecinde ulus devletlerin merkezleri Avrupa organları ile karşı karşıya gelirken ,birer alt yönetim birimleri olarak öne çıkan bölgeler , var olan ulus devlet yapılanmaları açısından daha büyük problemler olarak   öne çıkmışlardır .Avrupa bütünleşmesinin yolu olarak bölgeler Avrupası hedeflendiğinde birlik merkezi ,ulus devletlerin başkentlerinden daha çok bölgeler ile yakından ilgilenmekte ve bölgeler üzerinden geliştirilen politikalar ile ulus devlet merkezleri   devre dışı bırakılarak ulus devletler engeli aşılmağa çalışılmaktadır . Birlik organları bölgesel hareketlilik doğrultusunda bir çok yeni kanallar açarken , karar organlarından çıkan metinlerde ulus devletlerin yetkileri daha fazla kısıtlanarak ,merkezi direnişler ya da karşı koyuşlar kırılmağa çalışılmaktadır . Birlik organları ülkeleri ya da üye devletleri bir yana bırakarak bölgelere öncelik verdiği zaman ,her bölge ya da alt yönetim kendisi için merkezden bağımsız daha özgür bir düzene yönelerek , ulusal yapıların yıkılmalarına aracı olmaktadır. Ulusların Avrupa’sından bölgelerin Avrupasına doğru yavaş yavaş ilerleyen kıtasal birlik süreci , ulus devletlerin dağılmasını dolaylı yollardan kolaylaştırarak ,daha büyük bir entegrasyonun önünü açmağa çalışmakta ve bu nedenle de bütün ulus devlet merkezlerinde ve de başkentlerinde büyük çapta huzursuzluğa yol açarak devletsel tepkilere neden olmaktadır . Yüzyılların getirmiş olduğu ulusal birikim ve kültürlerin etkili olduğu başkentlerde ,Avrupa organlarına karşı tepkiler zaman içerisinde siyasal anlamda politik gelişmelerin önünü açmakta ve bir türlü uygarlığın beşiği olan Avrupa kıtasında huzur ve barış ortamı sağlanamamaktadır. Ulus devlet yıkıcılığı ile kıtasal birlik kurmağa yönelen küreselciler ve neoliberaller ,bütün Avrupa ülkelerindeki ulusalcı ve muhafazakar kesimlerin tepkileri ile karşı karşıya kalarak zorlanmışlardır . Yeryüzü kıtalarını beş yüz yıllık sömürge imparatorlukları ile yöneten Avrupa’nın büyük ulus devletlerinin sahip oldukları ulusal kültür ve kimliğe sahip çıktıkları görülmüş ve bu yüzden de büyük ulus devletler , bölgeler üzerinden dağıtılma senaryolarına karşı daha dikkatli bir yaklaşım içerisinde olmuşlardır . Normal koşullarda ulus devletlerin sınırları içerisinde başkent ile uyum içerisinde geleceğe dönük bir yaşam düzenine sahip olması gereken bölgelerin ,Avrupa Birliği organlarınca öne çıkarılarak ulusal yapıları tasfiyeye yönelmesi sürecinde çıkış noktası yapılmak istenmesine karşı başkentlerin direnmesi , merkezi devletler ile bölgesel yapılanmalar arasında ciddi gerginliklerin yaşanmasına yol açmış ve bu nedenle de bir türlü Avrupa kıtasında barış içerisinde birleşme süreci gündeme sokulamamıştır . Ulus devletler açısından bölgesel yönetimlerin , alt idari birimler olması gerekirken , geleceğin müstakbel küçük ulus devletlerinin çıkış noktası haline getirilmesi , ulus devletler açısından hiçbir biçimde kabül edilemiyecek bir durum olarak algılanmıştır . Kendi içinden yeni bir devletin bağımsız bir siyasal çizgide ortaya çıkması ,bir ulus devletin bitişini de gündeme getireceği için, o devletin sınırları içerisindeki diğer bölgeler açısından da örnek ve emsal olabilecek bir durum ortaya çıkmış ve bu nedenle , İngiltere İskoçya’nın , Fransa Korsika’nın ,İtalya Padanya’nın ,İspanya Katalanya’nın Almanya ise Bavyera’nın kopuşunu bir türlü kabül edememiştir .
            Siyasal bilim ve coğrafya açısından bölgeler ele alındığında çeşitli bölge tiplerinin bulunduğu görülmekte , ve bölgelerin ekonomik,kültürel,etnik,yönetsel ,siyasal ,endüstriyel , geri kalmış ya da gelişmiş ,kırsal ya da kentsel , gibi çeşitlere ayrıldığı ve birbirinden farklı ayırımlara dayanılarak ele alındıkları anlaşılmaktadır . Ulusal yapıları kırarak bir Avrupa bütünleşmesine gidilmesi aşamasında her bölgenin farklı biçimlerde ele alındığı ama kıtasal entegrasyonun önündeki en büyük engel olarak görülen beş büyük ulus devletin bir an önce tasfiye edilebilmesi için etnik toplulukların yaşadığı bölgelerin idari birimler olmaktan çıkarılarak siyasal birimlere dönüştürülmeğe çalışıldığı , Avrupa organlarının kararlarına bakıldığı zaman daha net olarak ortaya çıkmaktadır . Bölgesel yönetimlerin bağlı bulundukları ulus devletlerle olan ilişkilerinde Avrupa Birliği organları doğrudan devreye girerek merkezi yönetimlere karşı bölgeleri korumakta ve bölge çıkarlarına öncelik verilmesine sağlayarak ulusal yapıların çıkarlarının devre dışı bırakılmasına ve zamanla bunların da Yugoslavya benzeri dağılma senaryolarına doğru sürüklenmelerinin önü açılmağa çalışılmaktadır .Maastricht anlaşmasıyla kurulmuş olan Bölgeler Komitesi ,birlik adına devreye girerek bölgelerin anayasal devlet düzenlerinde bağlı bulundukları devlet merkezlerinden ayrı hareket etmelerine yardımcı olmakta ve bu bölgelerin gelecekte küçük ulus devletler olarak Avrupa Birliğine üye ülkeler arasına girmesine yardımcı olmaktadır . Bölgeler komitesi kurulmasına rağmen Avrupa kıtası içindeki bölgelerin durumu ile ilgili kesin karara bağlanmış bir   statü yoktur . Birlik merkezi yeni bölgeler oluşturularak merkezi ulus devletlerin küçültülmesi için çalışırken , ulus devlet merkezleri kendi anayasal yapıları çerisinde bulunan bölgeleri geçmişten gelen uygulamalar doğrultusunda ülkenin diğer bölgelerine benzer bir doğrultuda uyumlu bir kamu yönetimi çatısı altında tutabilmenin yollarını aramaktadırlar .Büyük ulus devletlerin varlığından rahatsız olan küresel sermayenin desteğindeki Avrupa Birliği oluşumu , ulusların ya da devletlerin Avrupasını geride bırakarak bölgeler Avrupasının önünü açmağa çalışmakta ve bu yüzden de birlik merkezi   devlet merkezleri ile sürekli olarak karşı karşıya kalmaktadır . Bölgeler ile yaratılmak istenen yeni dinamikler ile ulusların ve üniter devletlerin güçleri kırılmağa çalışılmıştır . Serbest piyasa ekonomisi üzerinden dışa açılan bölgeler ,ekonomik entegrasyonda öne geçerken , merkezi devletlerin baskı ve kontrolları devredışı bırakılmıştır . Devletlerin Avrupası ile bölgelerin Avrupası birbiriyle yarışırken küresel emperyalizm ,uygarlığın beşiği olan Avrupa kıtasını da zaman içerisinde kendi kontrolu altına alıyordu . Küreselleşme sürecinin getirmiş olduğu uygulamalar bölgelerin önünü açarken , var olan devlet yapılarının gücünü kırıyor ve başkentlerdeki merkezi devlet yapılarını küçülterek tasfiyeye giden yolun önünü açıyordu . Avrupa bütünleşmesinde öne çıkan bölgecilik bir anlamda yönetimin kontrolunu ele geçirmeğe çalışan yeni siyasal hareketler olarak görülebilir . Avrupa düzeni üzerinde çeşitli görüşler tartışırken ya da mücadele ederken , bölgeler üzerinden bölgecilik yeni bir tür Avrupa entegrasyonunun uygulayıcısı olarak devreye girmiştir . Piyasacı entegrasyon , yada devletçi federasyon modellerine karşı bölgeler Avrupası yaklaşımı yeni bir bütünleşme yolu olarak devreye girmiştir . Avrupa Birliği bölgelerin alanlar ,toplumlar ve sosyo-ekonomik yapılanmalar olarak üç açıdan birlik organlarında temsil edilmelerinin yolunu açarak , ulus devletlerin temsili sistemine paralel bir alternatif temsil sistemini birlik çatısı altında devreye sokmuştur   Bölgeler komitesinin aldığı bütün kararlar birlik organları tarafından öncelikle dikkate alınarak değerlendirilmiş ve böylece ulus devletlerin temsili bölgeler üzerinden dengelenmeğe çalışılmıştır .
            “Bölgeler Avrupa’sına doğru” Avrupa Birliğinin resmi gelecek entegrasyonu sloganı olarakbenimsendiği için , bugünün koşullarında Avrupa’da devletler ile bölgeler resmen birlik yönetimi tarafından karşı karşıya getirilmiştir . Ortaçağın beşyüz kent devletinden elli ulus devletlk bir siyasal yapılanmaya yönelen Avrupa Birliğinin , beşyüz yllık Avrupa merkezli dünya sonrasında ABD merkezli küresel sermayenin güdümünde yeniden elli devletten beş yüz kent devletine doğru bir entegrasyon planına doğru sürüklenmesi , globalizm, postmodernizm,neoliberalizm,multikültralizm, ya da   supranosyonalizm gibi yeni ideolojik   yapılanmalar ile kitlelere kabül ettirilmeğe çalışılmakta ve böylece uluslar ile ulus devletlerin direnişi kırılmak istenmektedir . Avrupa ve bölgeler ilişkilerinin güçlenmesi , zamanla ulus devletleri devre dışı bırakırken , etnikt ya da kültürel bir toplumsal bütünlüğe sahip olan bazı bölge yönetimlerinin yeni küçük devletler olarak bağımsızlık istemesini gündeme getirmiş ve bu yüzden de devletler Avrupası bölgeler Avrupası oluşumuna karşı çıkmıştır . Avrupa merkzli beşyüz yıllık sömürgeciliğin merkezi devletleri bu aşamadan sonra Avrupa dışına çıkarak eski sömürgeleri yakınlaşarak güçlerini yeniden artırma yoluna gitmişler ve kesinlikle Avrupa Birliği tarafından zorlanan bölgeler Avrupası oluşumunu kabül etmemişlerdir . Bugün gelinen aşamada Belçika devletinin durumu bu sorunun çözümü açısından bir anahtar olacaktır .Belçika devlet olarak yoluna devam ederse o zaman , devletler Avrupası da devam edecektir ama , Valonya ve Flamanya bağımsızlıklarını kazanırsa o zaman hiçbir siyasal güç bağımsızlık için gün sayan İskoçya,Korsika,Bask,Katalanya ,Padanya ve Bavyera’nın bağımsız devletler olarak öne çıkmasını önleyemiyecektir . Belçika’nın dağılmasıyla beraber Valonya ve Flamanya’nın bağımsız devletler olarak Avrupa Birliği içinde yer almaları yeni bir dönemin başlangıcı olacak ,o zaman bölgler Avrupası oluşumu öne geçecek ve bağımsızlık için sırada bekleyen bütün bölge yönetimli devletçikler sıraya girerek güçlü Avrupa ulus devletlerinin parçalanmasına giden yo açılacaktır . Bölgelerin ayrılarak bağımsız devlet olmaları ,Avrupa Birliğinin tıpkı ABD gibi Avrupa Birleşik Devletleri’ne dönüşmesini kolaylaştıracaktır . O zaman bölgeler üzerinden yeni kurulan küçük ulus devletler tıpkı ABD eyaletleri gibi bir federasyonun çatısı altında varlıklarını sürdüreceklerdir . Ulus devletler Avrupası bir Avrupa Devletler Birliği çatısı altında daha gevşek bir konfederasyonu hedeflerken , bölgelerin yeni devletçikler olarak ortaya çıkmasıyla beraber küresel sermayenin güdümünde bir Avrupa Birleşik Devletleri ABD benzeri bir kıtasal federasyon olarak gündeme gelebilecektir .Bölgeler konusu bu nedenle sadece ülkelerin bir iç meselesi değil ama aynı zamanda Avrupa bütünleşmesinin hangi model üzerinden tamamlanacağı konusunun da ana sorunudur . Konfederasyoncular bölgeler üzerinden devletleri parçalayarak Amerikan tipi eyaletleri Avrupa’da yaratabilmenin arayışı içindedirler . Bölgesel birlik adı altında ulus devletler federasyonu düşünenler ise , bölgeleri ikinci plana iterek devlet merkezleri ile anlaşma yoluna gtmektedirler . Avrupa kıtasının geleceğinde alacağı biçim ve yönetim modeli açısından bölgeler uluslar arası alanda öne çıkınca ,artık hiçbir Avrupa devletinin ulusal yapısı içende yer alan bölgeler meselesi bir iç sorun olarak görülemez . Eski ulusal ,merkezi ve üniter devlet modellerinin geride kaldığını ya da eskidiğini öne sürerek , küresel emperyalizmin istekleri doğrultusunda bölgelerin öne çıkartılması   ,çok uluslu tekelci şirketlere ulusal çıkarlar doğrultusunda direnen ve kendi ulusunun çıkarları için bağımsız düzenlemeler yapan ulus devletleri ortadan kaldırarak küresel sermayenin yeryüzü sömürge imparatorluğunun gerçekleştirilmesine Avrupa kıtası üzerinden yardımcı olacaktır ., Avrupa kıtasının bu doğrultuda yeniden yapılandırılması diğer kıtalar için de siyasal bir örnek oluşturacak ve küresel sermaye Avrupa kıtasından sonra diğer kıtalarda bulunan devletler için de benzeri   bir dağıtma ve tasfiye operasyonunu hemen gündeme getirecektir .
          Dünya haritası üzerinde bulunan bütün büyük devletleri , Avrupa kıtası üzerinden yaygınlaştırılmağa çalışılan bölgeler politikası beklemektedir . Demokrasi,insan hakları ve dışa açılma senaryoları ile beraber dolaylı yollardan devreye sokulan yeni bölgeler oluşturma politikaları tıpkı Avrupa kıtasında olduğu gibi diğer bölgelerde de büyük devletlere yönelik dolaylı bir parçalama yöntemi olarak zorla devreye sokulmağa çalışılmaktadır . Rusya,Çin,Hindistan,Brezilya,İran,Türkiye, ve Mısır gibi bütün büyük ülkeleri yeni dönemde bölgeler politikası tehdit etmektedir . Küresel emperyalizm büyük devletlerin sınırlayıcı etkilerini devredışı bırakabilmek üzere yeni bölgeler keşfederek , buralarda yaşamakta olan etnik gruplara ulusal azınlık statüsü kazandırmağa çalışmakta ve böylece yeni küçük ulus devletçikler yaratarak iki yüz ulus devletten iki bin eyalet devletine geçiş aşamasını küresel emperyal plana uygun olarak tamamlamak istemektedir . Türkiye Cumhuriyeti Avrupa kıtasının yanıbaşında yer alan bir büyük ulus devlet olarak hem merkezi hem de üniter bir yapıya sahip bulunmaktadır . Avrupa Birliği dışında bırakılan Türk devleti şimdi Balkanizasyon sürencin Orta Doğu’ya taşınması aşamasında ,Avrupa tipi bir bölgeli devlete doğru Atlantik emperyalizmi ve İsrail siyonizmi üzerinden zorlanmaktadır . Binyıllık Türk devlet geleneğnin bu topraklardaki temsilcisi olan Türkiye Cumhuriyetinin böylesine emperyal oyunlara   karşı fazlasıyla deneyimli olduğunu tarih kitapları ortaya koymaktadır . Türkiye’nin batılı dostları ve müttefikleri ulus devletler ile bölgeler arasındaki çelişkinin daha Avrupa kıtasında çözüme kavuşturulamadığını iyi bilmek durumundadırlar . Avrupa Birliği içeresinde kesin bir çözüme kavuşturulamamış bölgeler meselesinin ya da bölgeli devlet uygulamalarının, yeni anayasa söylemleri ya da siyasal açılım senaryoları doğrultusunda Türkiye’ye zorla kabül ettirilmesini beklemek tam anlamıyla bir hayaldir, ve düşten öte gidemez . Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler üyesi bir hukuk devleti olarak ,dünyanın çözüm getirdiği siyasal konulara eskiden olduğu gibi açıktır ama tartışma konusu olan ve çözüme bağlanamayan sorunlara da gene eskisi gibi mesafeli durmağa devam etmek zorundadır . Avrupa’da çözüme bağlanamayan bölgeli devlet uygulamasını zorla Türkiye’ye benimsetmek ,Türk devletinin ulusal,üniter ve merkezi yapısını sarsacağı için tehlikeli bir uygulamadır ve uzak durulması gerekmektedir . Yeni Orta Doğu yapılanmasında Türkiye merkez ülke olarak , kurucu önder Atatürk’ten gelen devlet modeli ile yön göstermeğe devam edecek ve bölgesel oluşumun merkezi olacaktır . Avrupa’da doğru dürüst uygulanamayan bölgeli devlet modelinin Orta Doğu’da uygulanması pek de mümkün olmayacak gibi görünmektedir . Bu nedenle ,Türkiye’nin bölgeli devletin merkezi coğrafyaya getirilmesi sürecinde deneme tahtası olmasını istemek gerçekci değildir .
 
Ekleyen:  Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Tarih:  21.8.2011
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN Yazıları
HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEKProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 10.8.2023 Devamı
CUMHURİYETİN 100. YILINDA 100 İL VE 1000 İLÇEProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 26.7.2023 Devamı
YANLIŞ STRATEJİLER İLE SEÇİM KAZANILMAZProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 14.6.2023 Devamı
SEÇİMLER TÜRKİYE'NİN EKSENİNİ BOZUYORProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 20.5.2023 Devamı
CUMHURİYET SENATOSU ACİLEN HURULMALIDIRProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 22.3.2023 Devamı
TÜRKİYE''DE YÖN HAREKETİProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 11.3.2023 Devamı
TÜRKİYE DE MÜBADELE MÜBADİLLERİLE ULUS DEVLET -SIĞINMACILAR İLE FEDERASYONProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 9.1.2023 Devamı
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 9.1.2023 Devamı
MÜBADELE VE ULUS DEVLETLERProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 1.1.2023 Devamı
ALMANYA'NIN HATASINI TÜRKİYE TEKRARLAMAMALIProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 30.11.2022 Devamı
KAPANMAYAN PARANTEZ HALK EVLERİProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 21.11.2022 Devamı
İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ - Paris-Londra ve Ankara-İstanbulProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 19.10.2022 Devamı
KAMU YÖNETİMİ AKADEMİSİ (KAYA) ACİLEN KURULMALIDIRProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 14.8.2022 Devamı
ATATÜRK CUMHURİYETİNİN MODELİProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 12.7.2022 Devamı
BÖLÜNEREK FEDERASYON DEĞİL BÖLÜNMEDEN KONFEDERASYONProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 6.6.2022 Devamı
TÜRKİYE VE BALKAN BARIŞI Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 5.6.2022 Devamı
TÜRKİYE VE BALKAN BARIŞIProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 31.5.2022 Devamı
ATATÜRK'ÜN VASİYETİ VE HİLAFET FEDERASYONU Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 14.5.2022 Devamı
ANKARA KALESİ- 318 1921 ANAYASASI ÇÖZÜM OLAMAZProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 11.5.2022 Devamı
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER DEREFORM YAPILMALIDIRProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 19.4.2022 Devamı
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 19.4.2022 Devamı
AFRİKA DA TERÖR OYUNLARIProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 7.4.2022 Devamı
HALKÇILIK PROGRAMINDAN HALKEVLERİ’NEProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 11.3.2022 Devamı
İSRAİL VE KIBRISProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 15.2.2022 Devamı
ANKARA ULUS İLÇESİ KURULMALIIDIRProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 2.2.2022 Devamı
AVRUPA OLMADI, AFRİKA OLUR MU?Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 2.1.2022 Devamı
TÜRK DÜNYASI BÜTÜNLEŞİYORProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 2.12.2021 Devamı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ TEMEL NORMUProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 1.11.2021 Devamı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ TEMEL NORMUProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 28.10.2021 Devamı
YENİ KEMALİZM OLAMAZ AMA GÜNCEL KEMALİZM OLABİLİRProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 5.10.2021 Devamı
NE YENİ OSMANCILIK NEDE NEO KEMALİZMProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 29.8.2021 Devamı
ATATÜRK'ÜN PARTİSİNDE OLİBERAL OYUNLARProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 26.8.2021 Devamı
GÖÇLER ARCILIĞI İLE ULUS DEVLET TASVİYESİProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 17.8.2021 Devamı
İÇ SAVAŞ TÜRKİYE'Yİ YIKARProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 1.8.2021 Devamı
TÜRKİYEYİ TÜRKÇÜLÜK KURDUProf. Dr. Anıl ÇEÇEN [ 29.5.2021 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  4  5  6  7  8  9  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam