Dünyayı yönetmeğe pek hevesli olan Amerikalılar, her nedense kendi çıkarlarını bütün dünya ülkelerine dışarıdan zorla dayatırken, tıpkı İngilizler gibi gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ve geleceğe dönük olarak sürüp giden yaşam süreci içerisinde her türlü değişime rağmen , geleneklerinden kopmayan bir yapıyı günümüze kadar istikrarlı bir biçimde korumuşlardır .Bütün dünyayı Büyük Britanya İmparatorluğu adı altında yüzlerce yıl yönetmiş olan İngilizler ,aradan geçen asırlar boyunca gelenek ve göreneklerine dayanarak ayakta kalmışlar,ve böylece yazılı bir anayasa sorunu ile hiçbir zaman karşılaşmadan bugüne kadar ülke ve devlet yapılarını koruyabilmişlerdir .İngilizlerin yaratması olan Amerikan devleti ise , Anglo-Sakson geleneğinin ikinci ülkesi olarak dünya sahnesine çıkarak , Büyük Britanya İmparatorluğundan sonra dünya sahnesinin egemen gücü konumuna gelmiştir .On beşinci yüzyıldan sonra İngilizler dünya denizleri üzerinden anakaralara ulaşınca , kıtalar üzerinde diğer batı Avrupa ülkeleri ile beraber kıtaları sömürgeleştirme eylemine kalkışmıştır . Orta çağ sonrasında gündeme gelen dünyaya yayılma süreci içerisinde İngilizler en büyük sömürgelerini Kuzey Amerika kıtasında oluşturmuşlardır . On sekizinci yüzyılın sonlarına gelindiğinde Kuzey Amerika’daki on iki küçük devlet bir araya gelerek ,İngiliz yönetimine isyan etmiş ve Amerika Birleşik Devletlerini kurarak ,ilk anti emperyalist bağımsızlık savaşının öncüsü olmuştur . İngilizlerin yarattığı bu küçük sömürge devletçiklerinin daha sonra bir araya gelerek bağımsızlığa yönelmeleri, Amerikan tarihini bir bağımsızlık ve özgürlük çizgisine yönlendirmiştir .
İngilizlere karşı Amerikan bağımsızlık savaşını vererek , on iki küçük devleti büyük bir birleşik devlete dönüştürerek ,bugünkü Amerika Birleşik Devletlerini kuran George Washington ,Benjamin Franklin ve benzeri siyaset adamlarına Amerikalılar “Founding fathers “ kavramı doğrultusunda kurucu babalar adını vermişlerdir . İngilizler gibi devlet ve dünya yönetimine çok meraklı olan Amerikalıların, bugünkü süper devlet olan Amerika Birleşik Devletlerinin kurucularına “Kurucu babalar “ adını vererek bunları sosyal ve siyasal yaşamın en saygın konumuna getirmeleri ve şu an sahip oldukları devlet düzeninin öncüsü olan bu büyük siyasetçileri “Baba” “yerine koyarak kurucu babaların evlatları olarak ,babalarına bağlılık göstermeleri ,bütün dünya ülkeleri açısından üzerinde durulacak bir konudur . Böylece sürekli bir değişim süreci içerisinde uzayıp giden yaşam koridorunda varlıklarını koruyabilmek üzere ,ilk başlangıç noktası olan kurucu babaların bıraktığı siyasal mirasa sahip çıkarak , geçmişten gelen kimliklerini ve yapılarını koruyabilme şansını elde etmişlerdir . Bugünün dünyasında hem geçmişin patronu İngiltere hem de bugünün süper gücü Amerika Birleşik Devletleri , Anglo-Sakson karakterinin en büyük özelliği olan çıkış noktasındaki kimliği ve kurucuların ortaya koymuş oldukları siyasal yapıyı kararlı ve inatçı bir doğrultuda koruyarak , geleceğin dünyasının biçimlenmesinde gene eskisi gibi öncülük yapabilmektedirler . Bu iki büyük devletin , her türlü güçlüğün üzerinden gelerek başarılı bir siyasal çizgi izlemesinde ,kurucu babaların temsil ettiği kurucu iradenin ortaya koymuş olduğu kimlik ve siyasal yapılarına tam olarak sahip çıkmalarının önemli bir payı olduğu anlaşılmaktadır . Nitekim aynı doğrultuyu en son seçilen ABD başkanı Obama da izleyerek ,bugünün Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucu babalarına hem saygılı hem de bağlı kalacağını açıkca ifade etmiştir .
Bugünkü ABD cumhurbaşkanı Barack Obama , başkanlık seçimlerini kazandıktan sonra görevi teslim alması ile ilgili olarak yapılan resmi törende ,Amerikan halkına ilk başkanlık konuşmasını yaparken , kendisi zamanında Amerika Birleşik Devletlerinin , kurucusu olan siyasal önderlerin yolundan gideceğini ,bir anlamda Amerikan devletinin kurucu babalarına sadık kalacaklarını resmen dile getirmiştir . Amerikan devletinin çatısı altında , dünyanın en önemli Hukuk Fakültelerinden birisi olan Harward Hukuk Fakültesini bitiren ve daha sonraki aşamada bu kurumun bilimsel dergisini çıkaran ,bugünkü ABD başkanı , kendi ülkesinin en üst düzeydeki hukukçusu olarak cumhurbaşkanlığı görevine başlarken ,yemin töreni sırasında kurucu babalara bağlı kalınacağı sözünü vermesi son derece önemli bir açıklamadır .Yirmi birinci yüzyılın koşullarında Amerika Birleşik Devletleri farklı noktalara doğru çekilmek istenirken , New York kentinde üslenmiş olan küresel sermaye güçleri ABD üzerinden bir dünya devleti oluşturmağa kalkışınca , Amerika Birleşik Devletleri kendi siyasetini uygulayamaz bir noktaya sürüklenmiş ve küresel sermaye çetelerinin çıkarları doğrultusunda ,Irak ve Afganistan gibi geri kalmış doğu ülkelerine saldırmak ve savaşmak zorunda kalmıştır . Dünya sermayesinin büyük çoğunluğunun siyonist lobilerin elinde olması nedeniyle ABD ,İsrail yüzünden Orta Doğu’ya kilitlenerek sürükle savaşmak zorunda kalmış ve bu yüzden ,Amerika Birleşik Devletlerinin kurucu babalarının Amerikan halkına göstermiş olduğu bağımsızlık ve özgürlük yolundan sapmıştır .Neo-konservatif görünümlü Siyonist çeteler ABD yönetiminde etkili oldukça hem küresel sermayenin dünya imparatorluğu hem de , Siyonistlerin Büyük İsrail projeleri doğrultusunda Amerikan devleti yeryüzü saldırganlığına yönlendirilerek bir küresel faşizmin uygulayıcısı durumuna düşürülmüştür . Özgürlük ve bağımsızlığına çok düşkün olan Amerikan halkı , ABD üzerinden dünya devletlerinin özgürlüklerinin ve bağımsızlıklarının elinden alınmasına karşı çıkarak toplumsal hareketler aracılığı tepki göstermişlerdir .
Baba ve oğul Bush’lar döneminde küresel emperyalizmin en azgın saldırganlıklarının Amerikan devleti ve ordusu aracılığı ile yapılması , bugünün süper gücü olan ABD’yi bütün dünya halkları ve devletleri ile karşı karşıya getirmiştir .İsrail’in korunması ,petrol kuyularına el konması ve merkezi coğrafyada meydana gelen otorite boşluğu alanının doldurularak diğer emperyal güçlerin önünün kesilmesi doğrultusunda Amerikan politikası Orta Doğu’ya kilitlenince ABD Latin Amerika ,Avrupa ve Afrika gibi kıtalar üzerindeki etkisini yitirmiş ve dolayısıyla Orta Doğu savaşları üzerinden Asya kıtasına yönelik bir savaş sürecine teslim olmuştur .Bu yüzden trilyonlarca dolar borç yükü altına giren Amerikan devleti ,küresel sermayenin ve kapitalizmin patronları olan Siyonist çetelerin oyuncağı olmaktan kurtulmağa yönelmiştir . İşte bu aşamada Amerikan devlet başkanlığına seçilen Barack Obama , batı kapitalist sistemi tarafından yönü saptırılan Amerikan devletinin yeniden eski yörüngesine oturacağını ve dolayısıyla kurucu babalarına sadık kalarak gene eskisi gibi onların özgürlük ve bağımsız yolundan yürüyeceğini Amerikan ulusu karşısında yemin ederken söylemiştir . Soğuk savaş sonrasında gündeme gelen küreselleşme sürecinde , ABD’nin sevimsiz bir canavara dönüşmesi ve yeryüzü saldırganı konumunda dünya ülkelerine karşı haksız saldırı savaşları açması bütün insanlık alemi tarafından lanetlenecek bir noktaya gelmiştir . İşte Obama ,siyah renkli ilk Amerikan başkanı olarak ABD emperyalizmi tarafından Siyonist komplolar ile ezilen mazlum uluslara ve insanlık alemine ABD’yi yeniden kurucu babalarının yoluna çekeceğine dair söz vermiştir .Bir Amerikan cumhurbaşkanının durduk yerde böyle bir açıklama yapması pek görülen bir olay olmamıştır . Ne var ki , Bush döneminde giderek azan saldırganlık ABD’yi bir küresel faşist konumuna düşürünce , emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını vermiş olan ABD’nin kurucu babalarının özgürlükçü yoluna geri dönüş,bir devlet politikası olarak yeni işbaşına gelen cumhurbaşkanı tarafından hatırlatılmıştır .Küresel sermayenin patronu konumundaki para babalarının kontrolu altına giren Amerikan devletinin kurucu babaların yolundan çıkartıldığı anlaşılmıştır .
Amerikan cumhurbaşkanı Obama , bütün dünya ülkelerinin küresel sermayenin ABD üzerinden tezgahladığı hegemonyaya karşı çıkarak yeniden kurucu babaların özgürlük ve bağımsızlık yoluna dönüleceğini açıklaması ,küreselleşme sürecinde bir dönüm noktası olmuş ve Amerikan devletinin içinde örgütlenmiş olan bir Siyonist çete olarak Neo-konservatifler devre dışı bırakılmışlardır . Para babaları kendi çıkarları için sahibi oldukları tekelci şirketler ile bütün dünyayı babalarının çiftliğine dönüştürürlerken ,Amerikan yönetimindeki Neo-konservatif yapı , ülkeyi devletin kurucuları olan kurucu babaların yolundan çıkartmış ve saptırmıştır . Özgürlük ve bağımsızlık için bir kurtuluş savaşı vererek sömürgelikten kurtulan Amerika Birleşik Devletleri , daha sonraki aşamada bütün sömürge ülkeler için özgürlüğün ve bağımsızlığın simgesi haline gelirken ,bugün Neo-konservatif Siyonistlerin baskılarıyla tamamen tersi bir duruma sürüklenerek , bir anlamda küresel leviathan görünümünde ,halkları ezen ,insanları yok eden ,devletleri yıkan ,dünyanın bütün zenginliklerini bir avuç tekelci şirkete peşkeş çeken saldırgan bir canavar durumuna gelmiştir . İşte Amerikan başkanı Obama böylesine olumsuz bir imajı silebilmek için , Amerikan devletinin yeniden kurucu babalarının yoluna döneceğini ve onların özgürlük ile bağımsızlık yolunda kararlı bir biçimde yürüyeceğini kendi halkının önünde başkanlık yemini ederken söylemiştir . Gizli ve yer altı çalışan örgüt ve çetelerin ABD gibi bir büyük devleti para babalarının emperyalist yoluna çekmeleri yüzünden Amerikan devleti kurucu babaların özgürlükçü yolundan sapmıştı .Bozulan dengeleri , bir hukukçu başkan olarak Obama yeniden tesis ederken ,kurucu babaların özgürlükçü ve bağımsızlıkçı yoluna kesin olarak dönüleceğini hem kendi halkına hem de dünya uluslarına bir söz olarak vermiştir . Obama’nın ilk dönemi dolarken , Bush döneminden kalma para babaları çeteleri ile karşı karşıya geldiği ve bu yüzden bir ekonomik kriz tehlikesi ile mücadele etmek zorunda kaldığı görülmektedir . Para babalarının empoze ettiği yanlış yoldan çıkarak , kurucu babaların doğru yoluna yönelme şansını Amerikan devleti Obama yönetimi sırasında yakalayabilmiştir . Ne var ki , para babalarının çeteleri ile kurucu babaların evlatları arasındaki çekişme bugünün koşullarında da gene sürüp gitmekte ve dünya politikalarını doğrudan doğruya etkilemektedir .
Amerikan devletinin kurucu babası George Washington ise , Türkiye Cumhuriyetinin kurucu babası da Mustafa Kemal Atatürk’tür . Amerikan devletinin ve ulusunun doğru yolu ve siyaseti bulma doğrultusunda ne kadar kurucu babalara ihtiyacı varsa Türkiye’nin de vardır ,çünkü her devleti birileri kurmuştur ve bu kurucular kurdukları devlet ile ülkeye kurucu babalık yapmışlardır . Dünya haritasında yer alan iki yüz civarındaki bağımsız devletin hiç birisi kendiliğinden ortaya çıkmamıştır . Her devlet dünya tarihinin belirli bir aşamasında ortaya çıkan olayların ya da siyasal gelişmelerin sonucunda ortaya çıkmıştır . Bu yeni devletleri de ya olayların içinden çıkan kahramanlar ya da siyasal liderler önderlik yaparak oluşturmuşlardır . Her devletin kuruluş tarihinde kurucu babalığa soyunan ya da bütünüyle bir devletin kuruluşunun sorumluluğunu üzerine alan siyasal önderler tarih sahnesine çıkmıştır . İşte Atatürk’de böylesine bir siyasal lider olarak Türk ulusunun kurtuluş savaşına ve zaferden sonra da bağımsız bir Türk devletinin kuruluşuna kurucu babalık yapmıştır . Tarihsel ve siyasal açılardan olduğu kadar özgür bir hukuk düzeninin oluşumu açısından da ,Mustafa Kemal Atatürk Türk devletinin ve ulusunun kurucu babasıdır . Bu gerçeği hiçbir Türk’ün inkar etmesi mümkün olmadığı gibi , Türkiye’yi yöneten bütün hükümetlerinde bir hukuk devleti yapılanması çerçevesinde kabül etmesi gerekmektedir ,çünkü Türkiye Cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkışı ve kuruluşu sırasında kurucu önder ve kurucu baba konumundaki başkan Mustafa Kemal Atatürk’tür . Bu çerçevede , Türk devleti ile Atatürk arasında kopmaz bir hukuki ve siyasi bağ vardır . Atatürk’ün bu yönü ile söylediği her söz ve yaptığı her iş,gerçekleştirmek istediği her eylem ya da plan doğrudan doğruya kurucu irade kaynaklı Türkiye Cumhuriyetini hem etkiler hem de geleceğe dönük bağlar . Bütün babaların evlatlarına vasiyet bırakması gibi ,Atatürk’ten geri kalan bütün sözler,düşünceler ve hedefler Türkiye Cumhuriyetini olduğu kadar ,bu devletin vatandaşı olan Türk ulusunun fertlerini de etkiler .
Küresel sermaye , New York merkezli bir yapılanma ile ABD’yi dünya devletine doğru zorlarken , batı kapitalizminin Türkiye’deki iş ortağı olan bazı patronlar da İstanbul’u bir uluslar arası ticaret merkezi haline getirerek dünya devleti oluşumuna ortak olmağa çalışmaktadırlar . New York merkezli dünya devleti oluşumu nasıl Amerikan ulus devleti yapılanmasını bozuyorsa , İstanbul merkezli uluslar arası ticaret yapılanması da Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti yapılanmasını bozmaktadır . New York para babalarının merkezi olarak ABD kurucu babalarının Washington merkezine karşı çıkartılırken ,benzeri bir durum olarak Türkiye’deki para babaları da İstanbul’da merkezileşerek ve bu kenti yeni ticaret merkezi olarak ,kurucu baba Atatürk’ün kurduğu başkent Ankara’ya karşı bir güç merkezi olarak öne çıkartmaktadırlar . Böylece ABD ‘de para babaları New York’u kurucu babaların Washington’una karşı çıkartırken , Türkiye’de de para babaları İstanbul’u kurucu baba Atatürk’ün Ankara’sına karşı öne çıkartmaktadırlar . Bir anlamda para babaları kendi çıkarları doğrultusunda yeni bir dünya düzeni kurmak isterlerken , kurucu babalardan bir miras olarak gelen eski siyasal düzenleri bütünüyle değiştirmek istemektedirler . Amerika’da kapitalist kesimler para babalarına teslim olarak kurucu babaların yolundan ayrılırlarken ,Amerikan devletinin küresel sermaye emperyalizmine alet olmalarına yol açmışlardır . Obama şimdi bu tehlikeli durumu düzeltmeğe çalışırken , devlet gemisinin dümenini para babalarından kurucu babalara doğru çevirmektedir . Türkiye’de de , küresel emperyalizmin boyunduruğu altında benzer bir süreç yerli ve yabancı para babaları ortaklığı ile gerçekleştirilmeğe çalışılırken kurucu baba olarak Atatürk’ün hedef seçildiği ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin kurucu babasına karşı bütün mandacı ,işbirlikçi ve şeriatçı kesimlerin saldırılarını artırdıkları görülmektedir . Türkiye’de batı emperyalizminin ortağı ve işbirlikçisi konumunda bulunan yerli para babaları ,hem medyayı ele geçirerek hem de siyaseti finanse ederek ve kendi işbirlikçi kadro ve çetelerini ülke siyasetinde ön plana çıkartarak , Türkiye’nin kurucu babası olan Atatürk’ün modelinden ve çizgisinden saptırılması için her yolu denemiştir . Soğuk savaşın son yıllarında başlayan hazırlıklar ,küreselleşme dönemi ile öne çıkartılmış ve her geçen gün , küresel kapitalizmin dayatmaları çok büyük ödünler karşılığında zorla kabül ettirilmiştir .
ABD ‘yi emperyalizm ve Siyonizmin çıkarları doğrultusunda sürekli savaşa mahkum eden para babaları , bu büyük devleti savaş makinasına çevirirlerken kurucu baba Washington’dan gelen özgürlük ve bağımsızlık tutkularını bir yana attırıyorlardı . Özgürlük ve bağımsızlığı kendi karakteri olarak açıklayan Türkiye’nin kurucu babası Mustafa Kemal , tıpkı Amerika Birleşik Devletlerinin İngiliz emperyalizmine karşı verdiği ulusal kurtuluş savaşı gibi , Britanya İmparatorluğunun işgal ordularına karşı büyük bir ulusal kurtuluş savaşı vererek , tıpkı Amerikalılar gibi Türk ulusunu özgürlüğe Türk devletini de bağımsızlığa kavuşturuyordu . Amerikan devletini kurucu babaların rayından kaydıran para babalarının yerli ortakları aynı durumu Türkiye’de yaratmak üzere hareke geçtiklerinde karşılarında ,kurucu babaları olan Atatürk’e bağlı bir Türk ulusu ve Türkiye Cumhuriyeti devleti görmüşlerdir .Bu yüzden ,son çeyrek yüzyıldır para babalarının kurucu baba Atatürk’ü hem siyaset sahnesinden hem de tarih sahnesinden silebilmek üzere çeşitli komplolara ve siyasal senaryolara yöneldikleri görülmektedir . Türkiye devletinin destekleri ile cumhuriyetin ilk yıllarında ortaya çıkan en büyük patron olarak Vehbi Koç zamanında Türkiye’deki para babaları ,kurucu baba olan Atatürk’e bağlı kalırlarken , soğuk savaş sonrası dönemde ve özellikle küreselleşme aşamasında yerli para babalarının kurucu baba Atatürk’ten uzaklaşarak uluslar arası para babalarına yanaştıkları ve onlar ile kurdukları iş ortaklıkları üzerinden ekonomik alanı , Türk devletinin dışına çıkararak yeni bir işbirlikçi sömürü düzeni oluşturmayı hedefledikleri anlaşılmaktadır . İşte bu aşamada ,kurucu babaları olan Atatürk’e sıkı bağlar ile bağlı olan Türk ulusu ile , yabancı tekelci şirketlerin yerli ortakları konumundaki para babaları karşı karşıya gelmiştir . Bu karşı karşıya kalma ülkede gerginliği fazlasıyla artırınca ,devreye yeni bir siyasal silah olarak din sokulmuş ve Türk toplumunun tabanında siyasal islamın öne çıkartılmasıyla ,Türk ulusunun emperyalizme karşı bağımsızlık ve özgürlük direnişi dini cemaatlar üzerinden kırılmak istenmiştir . Küresel emperyalizmin patronu konumundaki Siyonist çetelerin merkezi olan İsrail’den özür dilenmesi gerektiğini ifade eden bazı dini cemaat önderleri de ,izledikleri işbirlikçi yol ile Türk devletinin kurucu babasından koparak para babalarının baskısı altına girmesine yardımcı olmuştur . Bugünün koşullarında Türkiye’nin en büyük problemi olarak ortaya çıkan bu durum yaşanmakta olan bir çok gerginliğin ana nedeni olarak görülebilir .
Yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre , anayasanın değişmez maddeleri doğrultusunda Türkiye devleti halen kağıt üzerinde kurucu baba olan Atatürk’ün izinden gitmektedir . Kurucu iradeyi temsil eden kurucu baba Atatürk tarafından bizzat belirlenen Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkeleri anayasanın değişmez maddelerini oluşturduğu için Türk devleti bugün hukuken kurucu baba Atatürk’ün yolundadır . Ne var ki , kağıt üzerinde hukuken böyle görünen durum gerçek yaşamda tamamen tersidir ,çünkü ekonomi küresel emperyalizmin baskıları sonucunda devletin elinden alınarak para babalarının hegemonyasına teslim edilmiştir . Kurucu baba Atatürk’ün söylediği gibi askeri zaferler ekonomik zaferler ile tamamlanmadıkça hiçbir anlam ifade etmemektedir . Türk devleti özelleştirmeler yolu ile ekonomisini uluslar arası para babalarının düzeni olan küresel kapitalist düzene teslim ettiği için , iç ve dış zorlamalar sonucunda kurucu baba Atatürk’ün tam bağımsızlık idealinden uzaklaştırılmıştır . Böylesine bir olumsuz sonucun elde edilmesinde içine girilen askeri sistem ve Atlantik kıyılarında yetişmiş olan siyasal kadroların son derece etkili rolü olmuştur . Kurucu babaların eseri olan ulus devletler ile para babalarının aygıtları olan küresel şirketler karşı karşıya gelince ,zenginliği seven siyaset ve medya kadroları işbirlikçi ve mandacı çizgide devreye sokularak , hem ABD’yi hem de Türkiye gibi bütün ulus devletleri kurucu babalarının özgürlükçü ve bağımsızlıkçı yollarından çıkararak , para babalarının baskı ve zulmüne dayanan ,gerekirse Amerikan ordusunu saldırgan ve işgalci bir güç olarak kullanmaktan çekinmeyen yeni bir emperyalist düzen oluşturulmağa çalışılmaktadır . Böylesine bir süreç içerisinde Yugoslavya ya da Çekoslovakya gibi zayıf ulus devletlerin dağılma ve parçalanma aşamasına geldikleri görülmekte ,güçlü ya da büyük ulus devletler arasında kendi bölgesel hegemonya düzenlerini oluşturma yarışı giderek tırmanarak yeni savaşlara yol açmaktadır . Ekonomisinin üçte ikisi yabancı kontroluna giren Türkiye hala ulusal kurtuluş savaşından gelen azim ve dirençle ayakta kalma mücadelesi vermekte ve böylece kurucu babası ile olan yakın bağını muhafaza etmektedir .
Para babalarının dayatmış olduğu yeni siyasal düzende serbest piyasa ekonomisi her şeye egemon olacak ve patronlar dünyanın tüm nimetlerine el koyarak doymak bilmeyen bir çizgide geçmişten gelen sömürülerini katlayarak artıracaklardır .Küreselleşmenin ilk on yılında istedikleri düzeni kuramayan para babaları ,yirmi birinci yüzyılın ilk yılında çok büyük bir terör olayını bizzat ABD’de örgütleyerek hem Amerikan ulusunun hm de dünya halklarının korkutulmasını sağlamak istemişlerdir . Onbir Eylül olaylarının şaşkınlığı devam derken , dünyanın merkezi bölgelerine saldırılar düzenlenerek ABD ordusunun öncülüğünde mazlum ulusların yoksul ülkelerini işgal yoluna gitmişlerdir .Irak,Afganistan gibi ülkelerden sonra şimdi de benzeri bir saldırı ve işgal planını Libya üzerinde uygulayarak ,çok uluslu petrol şirketlerinin çıkarlarını mazlum Libya halkına dayatmışlardır . Haksız saldırı ve işgaller birbiri ardı sıra ,küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda bütün dünya ülkelerine zorlanırken , ülkelerinin başında o ülke halkının babası konumundaki antiemperyalist yöneticilerin hedef alındıkları ve halk kitlelerini korkutmak üzere bunların saldırılar sonucunda öldürüldükleri görülmektedir . ABD gibi emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını vererek kurucu babaları aracılığı ile bir özgürlük ve bağımsızlık düzenine kavuşma şansını elde eden bir büyük devletin , iki yüz yıl sonra tarih sahnesine çıkışının tamamen tersi bir görüntüde bu kez yeni emperyal güç olarak bütün dünyaya saldırması ve insanlığın başına bela olarak her türlü özgürlüğü ve bağımsızlığı ortadan kaldırması , çağdaş uygarlık düzeyinin bugün gelinen aşamasında dünya kamuoyu açısından hiçbir biçimde kabül edilemiyecek son derece olumsuz bir durumdur . Libya’nın sokak çatışmalarında yabancı gizli servisler aracılığı ile öldürülen eski devlet başkanı “Ben sizin babanızım,emperyalistlere alet olmayın “diyerek petrol şirketlerinin patronlarını suçlamıştır . Çok büyük petrol gelirini kendi halkına ve Afrika ülkelerine koruyucu bir baba gibi yardım olarak dağıtan Libya liderinin bu tutumunu para babaları oyunbozanlık olarak gördükleri için ,bütün petrol gelirlerine el koyabilmek üzere askeri saldırı ve işgali düzenlemişlerdir . Kendi halkına koryucu babalık yapan devlet adamlarına tahammülü olmayan para babaları , halkların içerisinden kendi toplumuna babalık yapan siyasi liderlerin öne çıkmasını önlemeğe çalışmışlar ve böylece babalık yapma hakkını kendi tekellerinde koruyabilmenin çabası içinde olmuşlardır .
Para babalarının bütün dünyayı ele geçirmeğe çalıştığı bu aşamada , ABD başkanının yeniden kurucu babalara dönülmesi gerektiğini vurgulaması dünya politikası açısından son derece önemli bir çıkıştır .ABD başkanını uğraştıran para babaları Türkiye gibi dünya ülkelerini de küresel emperyalizm batağına sürükleyebilme doğrultusunda ,yeni bir dünya düzeni ve yeni bir anayasayı da dayatmaktadırlar . Avrupa Birliği sürecinde yüzden fazla maddesi değişen Türk anayasasının yenilenmiş halini beğenmeyen para babaları , Türkiye’nin kurucu babası Atatürk’ün kurmuş olduğu ulusal,üniter ve merkezi cumhuriyet devleti modelini de ortadan kaldırmak istemektedirler . Bu doğrultuda sürekli olarak yeni anayasa konusunu istismar ederek ,bütünüyle yepyeni bir aayasayı Türkiye’ye benimsetmeğe çalışmaktadırlar . Milyonlarca dolara satın alınan bilim adamı görünümlü işbirlikçiler hazırladıkları emperyalizmin merkezlerine giderek destek almağa çalışmakta ve dış güdüm doğrultusunda Türkiye’yi para babalarının çizgisine çekmeğe çalışmaktadırlar . Bütün bu girişimlerinde karşılarına en büyük engel olarak Türkiye’nin kurucu babası Atatürk çıkmakta ve bu nedenle de Atatürk’e karşı saldırıları artırmaktadırlar . Yıkılan ve dağılan bir imparatorluk sonrasında Türk ulusunun kendi devletini kurmasını ve bağımsız bir devlet olarak geleceğe dönük bir biçimde kurumlaşmasını sağlayan Türkiye Cumhuriyetinin kurucu babası Atatürk ,bugün bütün para babalarının tarih sahnesinden silmeğe çalıştığı bir önderdir . Türklere tıpkı George Washington gibi antiemperyalist bir savaşı başararak tam bağımsız bir ulus devleti kazandıran ,ve bu devletin çatısı altında özgürlükçü bir cumhuriyet rejimini kuran , Türkiye’nin kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk ,bugüne kadar Türklere ve Türk dünyasına yol gösterdiği gibi , gelecekte de gene yol göstermeğe devam edecektir . Şimdiye kadar Türkleri kurucu babaları olan Atatürk’ten uzaklaştıramayan para babaları ve onların emperyal güçleri , bu haksız mücadelelerinde şimdiye kadar başarısız kaldıkları gibi gelecekte de sonuç alamıyacaklardır , çünkü Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır . Türkiye’nin kurucu babası Atatürk önümüzdeki dönemde hem bütün Türk dünyasına hem de tüm ezilen doğu uluslarına yön göstermeğe devam edecektir . Atatürk’ün yolundan gidecek olan Türkiye Cumhuriyeti gelecekte bütün Avrasya kıtasının bağımsız yapılanmasına öncülük ederek daha adil bir yeni dünya düzeninin oluşumuna en büyük katkıda bulunacaktır .Bir IO Kasım yıldönümü nedeniyle Atatürk’e ve George Washington’a saygılarımızı sunarken , sömürü hırsı doymayan para babalarına da kaygılarımızı iletiyoruz .Amerikancı geçinen okumuş toplum kesimlerinin , ABD devlet başkanı Obama’nın ,kurucu babasına saygısından ders almaları gerektiği artık iyice ortaya çıkmıştır . Onlar ,kurucu babaları Washington’a sadık ve bağlı kalıyorlarsa , Türk ulusunun da kurucu babası Atatürk’e sadık ve bağlı kalma hakkı vardır . Bu hakkı hiç kimse Türk ulusunun elinden alamaz .Türkler kendilerine bağımsız bir devlet ve özgürce yaşama düzeni armağan eden kurucu babaları Atatürk’e bağlı kalmağa devam edeceklerdir . Amerikalıların kurucu babalarına yapmadıkları ihaneti kimse Türklerden bekleyemez .
|