Avrupa kıtasının doğu bölgesinde yer alan Balkan yarımadası , dünya jeopolitiğinin merkez bölgelerinden birisi olarak tarihin her döneminde insanlığın geleceği açısından önemli çekişme ve çatışmaların cereyan ettiği önemli bir bölge olmuştur .Bütün yarımadayı kaplayan Balkan sıra dağları bu yarımadaya ismini vermiş ve her dönemde Balkanlar üzerinde bulundurduğu Balkan dağları ile beraber tarihsel süreç içinde öne çıkmıştır . Bulgaristan bölgesinde daha çok çalılıklar ya da ormanlarla kaplı engebeli ve yüksek bölgeleri dile getirmek üzere gündeme gelmiş olan bu kavram , Balkan yarımadasını kaplayan sıra dağların ismi olarak kesinlik kazanarak günlük dilde kullanılmağa başlanmıştır . Bulgaristan’da yaşayan halk topluluğunun kullanımından türeyen bu kavram sonraki yıllarda bütün Doğu Avrupa bölgesinde ve dolayısıyla uluslar arası alanda kullanılarak belirli bir anlama sahip olmuştur . Trakyalılar ve bölgenin diğer halkları tarafından çok yoğun olarak kullanılan bu kavram , bir anlamda bölge halklarının kimliği olmuş ve giderek batı dillerinde de yer bulmağa başlamıştır . Balkanlar bölgesi Balkan dağları ile beraber insanlık tarihi içinde yerini alırken ,Avrupa ve Asya gibi iki önemli kıta arasında tıpkı Kafkasya ve Anadolu gibi geçiş kapısı olmuş , tarihin ilk dönemlerinden bu yana doğudan batıya , ya da tamamen tersi bir biçimde batıdan doğuya göçler sırasında hem giriş kapısı hem de çıkış bölgesi olarak belirli bir konuma sahip olmuştur . Balkan adı , bir bölgenin coğrafi adı olduğu kadar , tarihin de önemli bir kavramı olarak öne çıkmıştır .
Önce dağ adı olarak gündeme gelen ve daha sonraki aşamalarda coğrafya ile tarih bilimleri içinde de önem kazanan Balkan kavramı , özellikle Fransız devrimi sonrasında yaşanan ondokuz ve yirminci yüzyıllarda yaşanan siyasal gelişmeler üzerine siyaset biliminin de önde gelen temel kavramlarından birisi haline gelmiştir . Milat’tan sonraki asırlarda daha çok Avrupa ve Rusya merkezli kurulmuş olan devletler ya da imparatorluklar arasında çekişme alanı olarak yer alan Balkan bölgesi Romalıların Orta Doğu’ya gelmesi üzerine önem kazanmış ve sonraki dönemde Bizans ile Osmanlı imparatorlukları sürerken , üç bölge arasında sınır bölgesi konumuna sürüklenmiştir . Avrupa imparatorlukları doğuya doğru yayılırken Balkanlar üzerinden merkezi coğrafyaya ya da Rusya’ya yönelmiş, bugünkü Rus bölgesinde kurulmuş olan eski Türk imparatorlukları da gene Balkan bölgesi üzerinden batıya açılarak Avrupa’nın içbölgelerinedoğruyayılmıştır .Hunlar,Avarlar,Hazarlar , Macarlar ve Kıpçaklar gibi Asyalı Türk boyları Balkanlar üzerinden Avrupa kıtasına girerek bu kıtanın değişik yörelerine dağılmışlardır . Avrupa’da kurulmuş olan büyük devletler ya da imparatorluklar da benzeri bir biçimde Balkanlar üzerinden geçerek doğuya doğru açılmışlar ve buradan Kuzeye,doğuya seferler düzenleyerek bir büyük dünya hegemonyasının peşinde koşmuşlardır .İki kıta arasında sürekli bir geçiş yöresi olarak Balkanlar , Ruma,Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde de bu büyük devletlerin baskıcı yönetimleri altında kalmış ve , yirminci yüzyıla girerken yaşanan birinci dünya savaşı , bu bölgede başlayarak Balkanları çok kanlı bir hesaplaşmanın yaşandığı savaş alanına dönüştürmüştür . Balkanların tarih boyunca öne çıkan geçiş alanı olma misyonunun getirmiş olduğu çok parçalı nüfus yapısı ve bu durumdan kaynaklanan çok etnikli sosyal yapılanma beraberinde bu koridorun kanlı savaş alanına dönüşmesini gündeme getiren bir yeni dönemi hazırlamıştır .Böylece , Balkanlar beraberinde Balkanizasyon kavramını da öne çıkaran yeni bir dönemin ilk adımlarının atıldığı yer olarak siyasal tarih içinde yepyeni bir yere sahip olmuştur .
Balkanizasyon kavramı , Fransız devrimi sonrasında bütün Avrupa kıtasını kapsayan ulusculuk cereyanlarının sonucunu gösteren bir tanımlamadır . Fransız devrimi krallığı ulus devlete çevirince , Paris üzerinden ulusculuk akımları önce bütün Avrupa kıtasını kaplamış ve daha sonra da bütün dünyaya yayılmıştır . Bu büyük devrim sonrasında dünyanın içine girmiş olduğu ulusculuk ve ulus devletler çağında Balkan bölgesi önemli bir dönemeç olmuş ve imparatorluklardan ulus devletlere geçilirken en kanlı çekişmeler ile hesaplaşmalar Balkan yarımadasını üzerinde yer alan çeşitli bölgelerde yaşanmıştır . Avrupa’daki krallıklar ulus devletlere dönüşerek cumhuriyet yönetimlerine geçerken , batı Avrupa’nın önde gelen büyük devletleri giderek gerileyen ve dış baskılar ile sürekli savaşlar yüzünden çöküşe geçen Osmanlı İmparatorluğunun batı toprakları olan Balkan bölgesinde hegemonya çekişmesi içine girerek , Osmanlı imparatorluğunun gayrimüslim azınlıklarının birlikte yaşamakta olduğu Balkanlar’daki değişik etnik ve dinsel grupları birbirlerine karşı kışkırtarak bir büyük cihan imparatorluğu olan Osmanlı devletinin yönetimi altındaki Balkanları kanlı savaş meydanına dönüştürmüşlerdir . Birinci Dünya Savaşı öncesinde yaşanan iki büyük Balkan savaşı dünya hegemonya mücadelesi sürecinde önemli sonuçlar yaratmıştır . Birinci Balkan savaşı sırasında Balkanlar’daki gayrimüslim Osmanlı toplulukları kendi küçük devletlerini kurmuşlar , bir süre sonra da devletlerini büyütmek üzere ikinci Balkan savaşına tutuşmuşlardır . Fransa Arnavutları,İngiltere Yunanlıları ,Almanya Hırvatları ,Rusya Bulgarları ,Romenleri ve Sırpları kendi küçük devletlerini kurmaları doğrultusunda kışkırtarak desteklerken , bir anlamda da bir Asya kökenli imparatorluk olan Osmanlı Devletinin Avrupa topraklarından uzaklaştırılmasına giden yolu dolaylı olarak açıyorlardı .
Küçük Balkan toplulukları sahip oldukları etnik yapılanmayı batı Avrupa devletlerinin desteği ile uluslaşmaya doğru yönlendirmeğe başlayınca , Balkanizasyon olgusu da dolaylı olarak insanlık tarihi içindeki yerini alıyordu . Osmanlı yönetimine başkaldıran küçük Balkan toplulukları ayrı bir ulus devlet kurarak uluslaşma sürecine girerken aynı zamanda Osmanlı imparatorluğunun yıkılarak dağılmasına da çanak tutuyorlardı . İşte bu olguya siyaset biliminde Balkanizasyon adı verilmektedir . Balkan yarımadasında Osmanlı hükümranlığını sona erdirmek isteyen batılı emperyal büyük devletlerin çevirdiği dolaplar ve kışkırtmalar ile küçük topluluklar bağımsız devletçiliğe soyununca aynı zamanda imparatorluğu parçalayarak büyük devletin çökertilerek ortadan kaldırılmasına katkı sağlıyorlardı . Osmanlı imparatorluğunu Balkan savaşları ile dağılmaya götüren olaylar zinciri , uluslaşmanın ve ulus devletlerin tarih sahnesine çıkması üzerine gündeme geliyor ve gelişerek merkezi büyük dünya devletinin ortadan kalkmasına yol açıyordu . Balkanlarda başlayan küçük etnik grupların bağımsız devlet kurma macerası , ortaya küçük küçük devletçikler çıkarıyor ve bu parçalanma bir büyük devletin toprakları üzerinde küçücük siyasal oluşumlar halende Balkanizasyon olgusunu ortaya çıkarıyordu . Büyük devletlerin sınırları içinde yaşamakta olan küçük etnik grupların kendi bağımsız devletçiklerini kurma konusunda cesaretlendirilmeleri , emperyal büyük devletler arasındaki çekişmeler sonucunda meydana geliyordu . Büyük devletler arasındaki hegemonya çekişmelerinde her emperyal merkez diğer devleti devre dışı bırakma doğrultusunda ,onu parçalamağa ve dağıtarak çökertmeğe yöneldiği aşamada , büyük devletin sınırları içinde yaşamlarını belirli bir düzenlilik çerçevesinde sürdürmekte olan etnik grupları yaşadıkları ülkenin başkentine karşı bir isyana teşvik etmekte ve böylece bir ayaklanma olgusu yaratarak , bir büyük devletin parçalanarak güç kaybetmesi ve sonunda çökmesinin sağlanması hedeflenmektedir . Balkanizasyon , ilk kez Balkanlar’da ortaya çıktığı için , büyük devletlerin içinden küçük devletçikler çıkartılarak parçalanması sürecinin adı olmuştur . Osmanlı İmparatorluğunun Balkan yarımadasında başlayan dağılma öyküsü , bir siyasal oluşumun adı olmuş ve Balkanizasyon Osmanlı devletini yok eden oluşumun adı olarak siyaset bilimindeki yerini almıştır .
İmparatorluklardan ulus devletlere geçiş aşamasında gündeme gelen Balkanizasyon olgusu Osmanlı ile beraber Avusturya-Macaristan imparatorluğunun da haritadan silinmesine giden yolu açmış ve Balkanlar üzerinden yeni bir dünya düzeninin kurulmasını gündeme getirmiştir ,Balkan bölgesinden Osmanlı devleti geri çekilirken , Avusturya –Macaristan imparatorluğu dağılırken , Rusya’da gerçekleşen sosyalist devrim , hızla Balkan bölgesinde yaygınlık kazanmış ve Doğu Avrupa’da Sovyetler Birliğine bağlı sosyalist devletler kurulurken , çökmüş olan Avusturya-Macaristan imparatorluğunun toprakları üzerinde de Rusya destekli bir Yugoslavya Federasyonu kurulmuştur . Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeni dünya düzeni ABD ve SSCB arasındaki dengelere bağlı birbiçimde kurulurken , Balkanlar’da hem Sovyetler Birliği hem de buna paralel bir biçimde kurulmuş olan Yugoslavya Federasyonu Osmanlı sonrası dönemde bir siyasal düzen sağlamıştır . Soğuk savaş dönemi olarak da adlandırılan bu yöne dönemde , Balkanlar doğu ve batı kutupları arasında hem bir sınır bölgesi hem de bir çekişme alanı olarak yer almıştır . Bu çekişme döneminde ,Balkanlar ile Doğu Avrupa ülkelerinde isyanlar çıkmış , Sovyetler Birliğine bağlı kızıl ordu Macaristan ve Çek Cumhuriyetinde gündeme gelen bağımsızlık isyanlarını çok kanlı işgal hareketleri ile bastırarak , Doğu Avrupa’da Balkanlar üzerinden kurulmuş olan soğuk savaş dengesinin bozulmasına izin vermemiştir . Küçük Balkan devletçiklerinin bir kısmı Yugoslavya Federasyonu içinde yer alırken , bir kısmı da Sovyetler Birliği içinde yerini alarak , iki kutuplu dünya düzeninde kendi başylarına ayakta kalamayarak gene büyük siyasal yapılanmalar içerisinde kendilerini güvence altına almağa çaba göstermişlerdir . İki kutuplu dünya , Osmanlı imparatorluğunu yok eden Balkanizasyona izin vermemiş ve gene tüm Balkan ülkelerinin büyük siyasal yapılanmalar içerisinde yer almalarını sağlayarak Balkanlaşmanın önünü kapamıştır .Osmanlı çökerken Balkanizasyon ile ortaya çıkan küçük devletçikler , tek başına ayakta kalamayınca , İstanbul sonrasında Moskova’yı yeni bağlanma limanı olarak seçmişlerdir .
Aslında Balkanizasyon ilk olarak ,merkezi dünya devleti olan Osmanlı İmparatorluğunun ilk olarak hasta adam konumuna düştüğü aşamada gündeme gelmiştir . On dokuzuncu yüzyılın tam ortalarında Osmanlının merkezi gücü zayıflayınca İngiltere ve Rusya arasında Osmanlı topraklarını paylaşma kavgası başlamış , bu kavgaya daha sonraları Fransa ve Almanya’da katılınca , dünyanın merkezini ele geçirme yolunda büyük oyun başlamış ve Birinci Dünya Savaşına kadar gitmiştir .Bu savaşın yarım kalması üzerine ikinci dünya savaşı çıkmış ama bu savaş sonrasında da merkezi coğrafya da kalıcı bir siyasal düzen güçlü bir biçimde kurulamayınca soğuk savaş sonrasında üçüncü dünya savaşı süreci de gene merkezi alanda ABD ve İsrail ikilisi tarafından getirilmiştir . İngiltere , Osmanlı sonrası dönemde Osmanlı toprakları üzerinde bir dörtlü konfederasyon arayışı içine girmiş , ve Yunanistan’ın kuruluşunu sağlayarak Balkanlar üzerinden bu planını devreye sokmuştur . Hasta adam sonrası için hazırlanan dörtlü konfederasyon planında ilk olarak bir Balkan federasyonu düşünülmüştür . Balkanlardakı tüm küçük gruplara minik devletçiklerini kurdurarak başlatılacak Balkanizasyon süreci Balkanlar sonrasında Anadolu, Kafkasya ve Orta Doğu bölgelerinde de sürdürülecek ve bu dört bölgeyi sınırları içinde yönetimi altına almış olan Osmanlı hegemonyasına son verilecekti .Bir anlamda Balkanlar’da başlatılmış olan Balkanlaşma olgusu Anadolu üzerinden Kafkasya ve Orta Doğu bölgelerine de taşınacak , böylece merkezi alanda Osmanlı sonrası dönem için bir büyük imparatorluk ya da devlet oluşumuna izin verilmeyecekti . Dörtlü konfederasyonun merkezi gene İstanbul olacak , batının zenginleri Boğaz kıyısındaki yalılara yerleşerek , dünyanın merkezini Boğaz manzaralı köşklerinden yöneteceklerdi .
Balkanizasyon oluşumunun en açık belgesi Sevr planıdır . Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı yönetimine dayatılan Sevr planı gereğince ,Balkanlar’daki küçük devletçikler varlıklarını koruyacaklar ,imparatorluğun merkezi topraklarını oluşturan Anadolu yarımadasında ise tıpkı Balkan yarımadasındaki gibi küçük küçük devletçikler oluşturulacaktı .Pontus çeteleri bu doğrultuda kışkırtılıyor , Doğu Anadolu’da Ermenistan ile Kürdistan’ın temelleri atılıyor , batı Anadolu ve Trakya bölgelerinde ise küçük devletçiklerin hesapları yapılıyordu . Ege bölgesinde Yahudiler yeni bir İyonya arayışı içine girerlerken , Batı Trakya’daki küçük devlet kurma çabaları doğu Trakya’ya da getirilerek ,Avrupa kıtasında hiçbir Türk yapılanmasına izin verilmiyordu . Makedonya’da istediği devleti kuramayan bazı gruplar bir Trakya devletine doğru yönlendiriliyorlardı . Osmanlı teslim olurken , Yunan,İtalyan,Fransız ve İngiliz askeri birlikleri Anadolu yarımadasını işgal ederek Balkanizasyonu Anadolu’ya getirmeğe çalışıyorlardı . Anadolu’da yeni bir büyük devlete izin vermek istemeyen emperyal batı devletleri bu topraklarda yaşayan gayrimüslim azınlıkları belirli bölgelerde toplayarak Balkanlar’da olduğu gibi bunlara özerklik ya da otonom yönetim hakkı tanımak istiyorlardı . Tarihin çeşitli dönemlerinde küçük devletlere sahne olmuş olan Anadolu topraklarında benzeri bir yeni dönem Sevr Antlaşması ile getirilmek isteniyor ve böylece Balkan bölgesinden sonra ikinci aşamada Anadolu’da Balkanizasyona mahkum edilmek isteniyordu . Benzeri bir yaklaşım , Ermenistan ve Gürcistan üzerinden Kafkasya bölgesine de taşınarak , Anadolu ‘daki küçük devletlerin oluşturacağı bir federasyon sonrasında üçüncü aşamada bir de Kafkas federasyonu yapılanmasının girişimlerine kalkışılıyordu . İngilizlerin , I852 yılında hazırladığı ve I918 yılında uygulamaya koyduğu Sevr planı imparatorluğun Avrupa topraklarında Balkanizasyonu hem de bu sürecin Anadolu üzerinden Kafkasya ile Orta Doğu’ya taşınmasını içeriyordu . Kafkasya bölgesinde de tıpkı Balkanlar’da olduğu gibi küçük küçük topluluklar bir arada yaşadığı için ,bu bölgede de Balkanizasyonun kolayca uygulanabileceği ve oluşturulacak küçük devletçiklerin daha sonraki aşamada bir Kafkas Federasyonu olarak , İngilizlerin yönetimindeki İstanbul merkezli Yakın Doğu Konfederasyonuna bağlanabileceği düşünülüyordu .
Balkanlar,Anadolu ve Kafkasya bölgeleri tarihin geçiş kapıları ve alanları olduğu için her dönemden kalma küçük topluluklar yüzyıllardır bu bölgelerde bir arada yaşıyorlardı . Büyük imparatorlukların çatısı altında bu etnik gruplar merkezi otoritenin gücüne dayanarak uyum içinde yaşıyorlar , büyük devletlerin çökmesi üzerine ise kendi küçük devletlerini kurarak bunu yürütebilmenin yollarını aramağa başlıyorlardı . Anadolu da zaman zaman beylikler dönemlerinin yaşanması bu açıdan önemli bir göstergedir . Büyük devletlerin çöküşü ile oluşan küçük beylikler daha sonra devletleşme sürecine girince , Osmanlı imparatorluğu gibi siyasal oluşumlar tarih sahnesindeki yerlerini alıyorlardı . Selçuklu imparatorluğunun yıkılışı sonrasındaki küçük beyliklerden birisi olarak Osmanlı beyliği önce devletleşiyor ve sonrada imparatorluk kurarak merkezi coğrafyaya bütünüyle egemen oluyordu . Tıpkı Selçuklu sonrasında yaşanan beylikler dönemi gibi küçük devletçikleri Osmanlı sonrasında da ortaya çıkararak , dışarıdan merkezi alana müdahale olanağı yaratacak bir biçimde büyük devlet oluşumunun önüne geçmeğe çaba gösteriyorlardı . Osmanlı sonrasında , Asya’dan gelen Türk kavimlerini Orta Asya’ya geri göndermeyi planlayan batı emperyalizmi , merkezi alanda çeşitli gayrimüslim topluluklara küçük eyalet devletçikleri kurdurabilmenin arayışı içine giriyordu . Balkanlar ve Kafkasya hattı üzerinde Balkanizasyon kolaylıkla gündeme getirilirken ,Anadolu toprakları üzerindeki Türk kavimlerinin temizlenerek , bu merkezi alanda Ermenistan,Pontus,İyonya ya da Trakya gibi küçük devletçikler oluşturulmağa çalışılıyor ve bu doğrultuda bir nüfus kaydırılması yapılmağa çalışılıyordu . Ermeniler Doğu Anadolu’da toplanırken ,Rumlar Doğu Karadeniz’de ya da Yahudiler Ege bölgesinde bir araya getirilmeğe çalışılıyordu .
Sevr planı ile gündeme getirilen Balkanizasyon olgusuna karşı Türk ulusu Misakı Milli kararı ile karşı çıkıyor ve son Osmanlı Meclisinin almış olduğu karar doğrultusunda Misakı Milli sınırları ilan edilerek , Türkler ile Müslümanların çoğunlukta olduğu bütün bölgeler yeni başkent ilan edilen Ankara yönetimi altında bir araya getirilmeğe çalışılıyordu . Böylece hem Sevr planına karşı çıkılıyor hem de Balkanizasyon sürecinin Balkanlar’dan sonra Anadolu’ya taşınmasının önüne geçiliyordu .Türk ulusuna dünyanın tam ortasında bağımsız bir ulus devlet kazandıran Kuvayı Milliye mücadelesi tarih sahnesine çıkarken , batılı emperyalistlerin bütün plan ve programlarını altüst ederek Düveli Muazzama’ya meydan okuyordu . Türkler ulusal kurtuluş savaşının sonucunda Sevr haritasını yırtarak Lozan Antlaşmasının bütün dünyaya kabül ettirince ,yirminci yüzyılda bu coğrafya da bağımsız devlet olarak yaşama hakkını elde ediyorlardı . Böylece ,Büyük Britanya İmparatorluğunun dünyanın merkezine sahip çıkma planları yatıyor ,ve böylece Balkanizasyon süreci Anadolu üzerinden Orta Doğu’ya giremiyordu . Osmanlı devletinden geri kalan Orta Doğu topraklarının geleceği belirsizdi .Bu merkezi bölgede yeni bir büyük devlete izin vermek istemeyen batılı emperyalistler , Balkanizasyonu Orta Doğu’ya taşıyamayınca , bunun üzerine petrol haritaları üzerinden bölgede yeni bir harita çiziyorlardı . Orta Doğu denilen bölge Arap yarımadası ve Kuzey Afrika topraklarından meydana geldiği için ,buralarda Emevi ya da Abbasi imparatorlukları gibi büyük Arap ya da İslam imparatorluklarına izin vermek istemiyorlar , petrol bölgelerini esas alarak , batılı güçler arasında yeni bir paylaşım antlaşması doğrultusunda benzin istasyonu adını verdikleri yapay devletleri harita üzerinde yerlerine oturtuyorlardı . Ne var ki , tarihin ilk dönemlerinden bu yana gündemde olan dinler arası savaş ve özellikle üç büyük din açısından kutsal sayılan merkezi topraklar üzerinde ciddi bir Yahudi ve Hrıstıyan çekişmesi bölgenin yeni bir düzene kavuşturulmasını önlüyor ve geleceğe dönük bir biçimde çekişmeleri bu otorite boşluğu alanına taşıyordu . İlk tek tanrılı din olan Yahudilikten sonra ikinci olarak Hrıstıyanlığın bu topraklarda doğması ve son olarak da bu bölgede büyük bir Müslüman varlığının gelişmesi , Orta Doğu denilen bölgede geleceğe dönük ciddi bir çekişmeyi gündemde tutuyordu .
Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere’nin bir Yahudi devleti olarak İsrail’in kurulmasına izin vermemesi üzerine daha sonraki aşamada belirli bir senaryo çerçevesinde çıkartılan ikinci dünya savaşı sonrasında ABD’nin bölgeye gelmesiyle ve Birleşmiş Milletlerin kurularak ilk aldığı karar ile kurulan İsrail devleti ,Orta Doğu’da yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur . Yarım yüzyılı aşkın bir süre önce kurulan İsrail devleti bir savaş makinası olarak merkezi coğrafyayı bir sürekli savaş bölgesi haline getirmiştir . Kendisi küçük bir devlet olarak ortaya çıkan İsrail , benzerleri olan Lübnan ile Ürdün’ü tampon devletler olarak kullanmış ve böylece Irak ile Suriye üzerinden bir büyük saldırı ile karşılaşmayı önlemiştir . İngiltere ile Fransa’nın beraberce çizmiş olduğu Orta Doğu haritasını , ABD ve İsrail ikilisi beğenmemiş ve İngiltere’nin başaramadığı bir işe soyunarak her ikisi birden Balkanizasyon sürecini Orta Doğu’ya taşımağa kalkışmışlardır . Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla beraber sona eren soğuk savaş dönemi sonrasında bu doğrultuda çok ciddi gelişmeler yaşanmış ve bu süreç Irak savaşı sonrasında bölgeye bir üçüncü dünya savaşı senaryosunu dayatmıştır . Batı ülkelerinde geliştirilmiş olan Siyonizm akımının devletleşmesi olarak öne çıkan İsrail projesi bir anlamda Balkanizasyon’un Orta Doğu bölgesine taşınması anlamına gelmektedir ,çünkü dünya kapitalist sistemini ele geçirmiş olan Siyonizm ABD ve Nato üzerinden bütün plan ve programlarını merkezi coğrafyaya dayatabilmektedir . Soğuk savaş koşullarından yararlanarak Türkiye’yi de denetimi altına alan bu Siyonist yapılanma , merkezi coğrafya hükümranlığı ile bütün dünyaya egemen olmağa çalışırken , İsrail için tehdit oluşturan bütün bölge devletlerinin tıpkı Balkanlar’da olduğu gibi küçük eyaletlere ya da özerk ve otonom yapılanmalara bölünmesine çalışmaktadır . Bu doğrultuda Türkiye gibi Nato üyesi ve batı bloku içinde yer alan ülkeler demokratik sistem içinde dönüşüme zorlanırken , batı sisteminin dışında kalan Orta Doğu’nun bütün Arap ve Müslüman ülkelerine çeşitli kışkırtma senaryoları ya da provakasyonlar ile Balkanizasyona giden yollar zorla dayatılmaktadır .
Bugünün dünyasında var olan batı hegemonyasını , Hrıstıyan ve Yahudi güçleri Müslümanlara karşı bir çizgide kullanmağa çalışmakta , Osmanlı sonrası dönemde Büyük Britanya İmparatorluğunun dörtlü konfederasyon planları doğrultusunda oluşturulmuş Arap devletleri Balkan bölgesinde olduğu gibi küçük devletçiklere bölünmek istenmektedir . Irak,Suriye,Mısır,Arabistan,Libya,Cezayir ve İran gibi bölgede yer alan Müslüman ülkelerin hepsi İsrail’den çok büyük oldukları için ,bu büyük devletlere karşı İsrail’in elindeki tek koz Balkanizasyonu Orta Doğu’ya taşımaktır . Ancak bu yoldan İsrail kendisini tehdit eden büyük Arap ya da Müslüman devletlerin baskılarından kurtulabilecektir . Amerika Birleşik Devletleri gibi süper bir gücü elinde tutan Siyonist lobiler ,bu şansı İsrail için kullanmağa öncelik vermekteler , AİPAC ya da Bnai Brith gibi , Amerikan Yahudi kuruluşları doğrudan doğruya ABD politikalarını İsrail’in çıkarları doğrultusunda yönlendirebilmektedirler . Bir milletin olmadığı Amerika’da dünyanın en güçlü devletini Siyonistler İsrail’in çıkarları doğrultusunda kullanabilmekte ve Amerika’nın gücü ile Nato’nun gücünü birleştirerek İsrail’in Siyonizmi doğrultusunda kullanabilmektedirler . Böylece Orta Doğu’nun en küçük devleti olan İsrail’i dünyanın en büyük gücünün koruması sağlanmakta ,İsrail’in güvenliği her türlü konunun önüne geçirilmektedir . İngilizlerin Osmanlı topraklarını Irak, Suriye, Arabistan, Mısır, Libya, Cezayir gibi büyük devletlere bölmesi İsrail ve ABD için yeterli olmamakta ,tıpkı Balkanlar’da olduğu gibi daha küçük devletçiklere Orta Doğu ülkelerini bölebilmek üzere Balkanizasyon İsrail aracılığı ile merkezi coğrafyaya taşınmaktadır. Küçük İsrail’in uzun süre Arapların ve Müslümanların içinde bağımsız bir devlet olarak yaşayabilmesi mümkün olmadığından ve İsrail’in kurulmasından sonra bölgede sürekli bir savaş ortamı olmasından dolayı ,Büyük İsrail aşamasına ancak Balkanizasyonun Orta Doğu’ya taşınması ile geçilebilecektir . Bir anlamda bugünkü küçük İsrail’in Büyük İsrail olabilmesi , bütün Orta Doğu ülkelerinin tıpkı Balkanlar’da olduğu gibi küçük eyalet devletçiklerine bölünmesi ile mümkün olabilecektir .
Soğuk savaş koşullarından yararlanılarak kurulmuş olan İsrail’in yoluna devam edebilmesi ve zaman içinde Büyük İsrail olarak merkezi alanın tamamına egemen olabilmesi için Balkanizasyonun kesinlikle Orta Doğu’ya taşınması gerekmektedir . Sovyetler Birliğinin dağılmasından hemen sonra ABD’nin bir kışkırtma operasyonu sonrasında bölgeye gelmesi , Büyük Orta Doğu projesi görünümünde Büyük İsrail projesinin gerçekleştirilebilmesi içindir . ABD Irak’ı tahrik ederek Kuveyt’i işgal ettirmiş ve ondan sonra da bu işgali gerekçe göstererek Irak’ı haksız yere işgal etmiştir . İşgal ile gelen savaş sonrasında Irak üçe bölünmüş ve böylece Balkanizasyonun gerçekleştirilmesi aşamasına geçilmiştir . Irak’ın parçalanmasından sonra , Arap baharı diye yeni bir plan devreye sokulmuş ve bu aşamada Tunus üzerinden geliştirilen bölge halklarını isyana teşvik etme operasyonları sayesinde , Libya,Mısır ve Tunus gibi ülkelerde yönetim değişiklikleri sağlanmıştır . Libya ve Mısır gibi ülkeler bu aşamada Balkanizasyon girişimlerine maruz kalmış , Libya üçe bölünürken , Mısır’da parçalanarak , bu Müslüman ülkede Hrıstıyan Kıptılere devlet kurma hakkı verilmeğe çalışılmıştır . Katar,Arabistan ya da Kuveyt,Bahreyn gibi batı emperyalizminin sömürgesi olmayı kabül etmiş ülkelere dokunulmazken ,Suriye gibi batı emperyalizmine direnen bir bölge ülkesi ciddi bir kışkırtma senaryosu doğrultusunda batılı gizli servisler aracılığı ile iç savaşa doğru sürüklenmiştir . Türkiye bu sınır komşusuna karşı savaşa sürüklenmek istenmiş ,işin içine Türkiye’nin karışması sağlanabilmek için ,Suriyeli Sünni gruplar ,Baas partisinin Şii rejimine karşı çıkartılarak Türkiye’deki isyancı kamplarına gönderilmiştir . Böylece Türkiye Suriye’nin Balkanizasyonunda taşeron ya da maşa olarak kullanılmak istenmiştir .
Amerika Birleşik Devletlerinde yayınlanan Kivinum isimli Siyonist dergide bundan otuz yıl önce , Oded Yinon isimli bir Yahudi Büyük İsrail planını uzunca bir makale yazarak açıklamış ve böylece dünya kamuoyu geleceğe dönük Siyonist planlar doğrultusunda yönlendirilmek istenmiştir . Yinon’un makalesine göre , Irak üçe , Suriye ise beşe bölünecektir . Suriye’de Kürtlere,Alevilere ,Sünnilere,Dürzilere ,Asurilere ayrı ayrı küçük devletçikler kurdurulmağa çalışılmaktadır . Ayrıca bu ülkede yaşayan Ermenilerin Karabağa’a gönderilmesi , Çerkezlerin ise yeniden Kuzey Kafkasya’ya sürülmeleri sözkonusudur . Ürdün gibi yapay bir devleti bir Çerkez azınlık üzerinden kurarak İsrail’in korunması doğrultusunda Irak’a karşı bir tampon devlet olarak oluşturulan Ürdün’ün ,yeni dönemde daha güneye kaydırılarak büyütülmesi ve bütün Filistinlilerin bu Büyük Ürdün devletin çatısı altında toplanması düşünülmektedir . Suudi Arabistan yeni dönemde üçe bölünecek ,güneyde Arap devleti kalacak,Mekke ve Medine tıpkı Vatikan gibi kutsal İslam devleti yapılacak , Ürdün ise Arabistan’ın kuzey toprakları üzerinde yeni bir Filistin devleti olarak tekrar kurulacaktır .Suriyenin parçalanması üzerine Ermeniler ile Çerkezlerin yeniden Kafkas bölgesine taşınmaları gerçekleştirilecek ,böylece yeni bir Orta Doğu yaratılırken Kafkas kökenli halklar gerisin geriye bir tersine göçe mahkum edileceklerdir . Lübnan’daki güçlü Ermeni lobisi İsrail’i sınırlayarak rahatsız ettiği için Suriye Ermenileri Karabağa’a taşınarak ,Orta Doğu’da Siyonizmin önünü kesen bir Araratizme izin verilmeyecektir . Lübnan diye bir devlet gelecekte olmayacak ,bu ülkedeki Hrıstıyan Araplar Suriye’ye taşınarak ülke boşaltılacak , bugünkü Filistin ile Lübnan toprakları İsrail tarafından işgal edilerek beş milyon yeni Yahudi’nin çeşitli ülkelerden getirilerek bu iki ülkeye yerleştirilmeleri sağlanacaktır . Büyük İsrail’in kurulabilmesi için gerekli olan on milyonluk bir merkezi Yahudi yapılanması gerçekleştirilirken , şimdiki tampon devletler olan Lübnan ve Ürdün tasfiye edilecek ,buralara yeni gelecek beş milyon Yahudi yerleştirilecektir . Büyük İsrail planı doğrultusunda böylece İsrail büyürken , komşu Arap ülkeleri parçalanacak ,Balkanizasyonun Orta Doğu’ya taşınması sayesinde , İsrail’i tehdit edecek hiçbir büyük devlet bölgede kalmayacaktır .
Büyük İsrail Projesinin gerçekleştirilebilmesi Balkanizasyonun Orta Doğu bölgesine taşınabilmesine yakından bağlı görünmektedir .Bölgenin en küçük ülkesi olan İsrail , uluslar arası büyük Siyonist örgütlenme nedeniyle dünyanın en önemli gücü konumunda bulunmaktadır . Bugünkü aşamada çok önemli bir çelişki vardır . Merkezi coğrafyanın en küçük devleti dünyanın en büyük gücü konumundadır . ABD gibi bir büyük devleti , Nato gibi batı ittifakının güvenlik örgütü olarak dünyanın en büyük askeri gücünü ABD üzerinden kullanma şansına sahip bulunan İsrail ,eski Osmanlı coğrafyasındaki bütün devletlere onları yok edecek bir Balkanizasyon planını zorlma dayatmaktadır . Türkiye’de demokratik görünümlü bu dayatma , diğer bölge ülkelerinde askeri işgaül ya da saldırılar ile dayatılırken , Siyonizmin dünya egemenliği uğruna bütün merkezi devletler üçüncü dünya savaşına doğru istemeden iteklenmektedirler . Yeni Osmanlı vizyonları ile bölge halklarını aldatmağa yönelen emperyalizm ve siyonizmin , Balkanizasyon aracılığı ile oluşturacağı küçük devletçikler İsrail’in güvenliği açısından yararlı olacak , İngliizlerin İstanbul merkezli planladığı Yakın Doğu Konfederasyonu projesini , küçük İsrail , Büyük İsrail’i gerçekleştirme doğrultusunda Orta Doğu Birleşik Devletleri adı altında Kudüs merkezli olarak gündeme getirebilecektir . Bu planın önündeki engel olan Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi öldürülerek yok edilmişlerdir . Şimdri sıranın Suriye’de ve Beşer Esat’ta olduğu söylenmektedir . Yarın sıranın Türkiye,Arabistan ,Mısır ve İran’a geleceği açıktır çünkü bu büyük devletler yerinde durduğu sürece Büyük İsrail kurulamayacak ya da Siyonizm dünyaya egemen olamayacaktır .Siyonizmin dünya egemenliği için üçüncü dünya savaşı dayatmaları üzerinden Balkanizasyonun Orta Doğu’ya taşınmasına devam edileceği görülmektedir Bölge ülkelerinin bu olumsuz gidişe karşı acil bir birlik oluşturması kaçınılmaz görünmektedir . Çeşitli zorlamalara rağmen Balkanizasyonun Orta Doğu’da tam olarak gerçekleştirilememesi Balkanlar ile Orta Doğu’nun koşulları arasındaki büyük farklılıklar olduğunu göstermektedir . Zorla güzellik olmadığı gibi zorlama ile Balkanizasyon’da Orta Doğu’ya taşınamamaktadır . Bütün dünyanın artık bu gerçeği görmesinin zamanı gelmiştir . Bölgenin geleceğinde terör ve savaş ile Balkanizasyonun olmaması için , en önemlisi üçüncü dünya savaşının önlenebilmesi için bölge devletlerinin bir araya gelerek tıpkı Avrupa Birliği gibi bir Merkezi Devletler Birliği kurmaları zorunlu görünmektedir .
NOT : Daha geniş bilgi için şu kaynaklara bakılabilir .
1- ANIL ÇEÇEN - TÜRKİYE’NİN B PLANI ,Kilit Yayınları , Ankara , 2010
2- SOSYOLOGCA - Sayı 3 Haziran 2012 , (Orta Doğu’nun Balkanlaşması özel sayısı )İstanbul
|