Gün geçmiyor ki akla sığmayan hadiseler duymayalım.
Bir zamanlar kapı önünden geçen yabancıyı bilirdik. Karşı komşumuz sizi soran yabancı kişiye ‘kimsin sen, niye arıyorsun’ derdi.
Öyle ya siz evde yoksanız komşunuza emaneti malınız, çocuğunuz söylemeye, tembih etmeye gerek yoktu bu bir kuraldı insanlık için.
Şimdilerde aynı apartman da karşı komşu evinde öldürülse diğeri duymuyor, görmüyor bizlere ne oldu böyle?
İnsanlar aramızda yaşıyor, yok oluyor fark bile etmiyoruz.İki hafta önce her sabah kapımızın önünden işe giderken gördüğümüz, genç bayanı gazetede resmini görüyorum ölmüş, intihar.
Yakın da olan bu kadar acı bir olayı yazık ki gazeteden öğreniyoruz artık.
Dün akşam eşim ve arkadaşları Alsancak’ta bir mekâna girmek için arabamızı park ediyor fakat arka cam açık kalıyor, geri geldiğinde içerde ağır bir koku olduğunu fark ediyor.
Biri açık kalan camdan sigara izmariti atmış ve koltuk kumaşı erimiş, ya tutuşup yansaydı?
Nasıl insanlarla yaşamı paylaşıyoruz.
Paranoya yapmak istemiyorum fakat ürkmediğimi de söyleyemem çünkü sevdiğim insanlar var onlar bir deryanın içinde kum tanesi kadarlar ve bu böylede olacak bu nedenle dua etmekten başka seçenekte yok sanırım.
Peki, psikolojik olarak çıldırıyor mu insanlar? Nedir bu kendini kaybetme halleri.
Ekonomik zorluklar mı, hırs mı, sapıklık mı? Her ne olursa olsun bir insan bu kadar mı canileşiyor?
Öyleyse zengin ailenin fertleri neden yapıyor? Ya da beli kariyer sahibi insanlar, bunların derdi ne?
Bana kalırsa insanoğlu sevgisizliğin içinde boğuluyor, sevgi yok oluyor yerine memnuniyetsiz, bencil ruhlar yetişiyor.
Onun olmayan başkasın da olmasından çok ‘hadi canını yakalım birinin eğlenelim’ mantığı gelişiyor. Çünkü mağduru ihtiyaçlısı değil artık, her şey sahibi insanlar da etrafına zarar verir hale geldi.
Çocuklarımızı, sevdiklerimizi daha çok sevmeli ve güzel ortamlar paylaşmalıyız ve bolca dua etmeliyiz.
Allah kötülere denk getirmesin ve bu kötü niyetli insanları da ıslah etsin.
|