Barış sürecinin hayatımıza girdiği günlerde, doğal olarak bölücü örgüt PKK’nın silah bırakacağı da gündeme gelmişti. Ancak şu ana kadar bölücü örgüt PKK’dan silahları bırakma gibi bir girişim olmadığı gibi böyle bir eylemin şuan mümkün olmadığı yönünde açıklamalar geldi.
Peki PKK’nın gerçekte “silahları bırakma” gibi bir niyeti olabilir mi?
Komünist örgüt PKK'nın lideri Abdullah Öcalan ayakta kalabilmek için silahlı mücadelenin ve silahlı propagandanın şart olduğunu, komünizmin gereği olarak bunun mutlaka uygulanması gerektiğini bakın nasıl izah ediyor:
"...Biz ulusal kurtuluş mücadelesini böyle gelişmiş savaş düzeyine ulaştırmak için ise silahli propaganda ile başlanmasi gerektiğini, ajitasyon, propaganda ve örgütlenme görevlerinin başarılmasının temel aracının silahli propaganda olacağini, devrimci yapının yaratılmasında temel iskele görevini silahli propagandanin göreceğini belirtiyoruz... (Abdullah Öcalan, Seçme Yazılar, 1. cilt, s. 213)
...Bu konuda Ho Shi Minh, l944'lerden önceki Vietnam koşullarında; '... Ne bir gerilla savaşını ve ne de bir halk ayaklanmasını başlatabiliriz. Ama bunları hazırlamak için SİLAHLI PROPAGANDA UYGULAMAYA İHTİYACIMIZ VARDIR' der. (Sözde) Kürdistan koşullarında bu daha da açık ve dayatıcı bir gerçektir..." (Abdullah Öcalan, Seçme Yazılar, 1. cilt, s. 213)
Silahlı propaganda ve şiddet komünizmin vazgeçilmez temel ihtiyaçlarındandır. Bu şiddet propagandasının vazgeçilmez olduğunu PKK’nın 30 yıldır masum halkımıza yaşattığı acılar dolayısıyla çok net gördük halen de görmeye devam ediyoruz.
Gazete küpürlerini hatırlayalım:
100 bin kişide ölebilir, sayı hiç önemli değil… Türkiye, 19.10.2011
Öcalan’dan “her gün 500 asker öldürülsün” talimatı Zaman, 20.04.2012,
PKK’nın yeni hedefi polis Sabah, 07.07.2010
Öcalan’dan kaos planı talimatı Zaman, 24.11.2011
PKK düğmeye bastı, Güneydoğu karıştı Bugün, 18.08.2010
Görüldüğü üzere Bölücübaşı Öcalan’ın şiddet, ölüm çağrıları çok yakın tarihimize aittir..
Vatan gazetesinin 29 Ocak 2013, tarihli haberine göre de; terör örgütü PKK adına açıklama yapan bir yetkili, PKK’nın silah bırakma gibi bir kararının olmadığını açıkladı. Telefon ile ajansa bağlanan terörist, “Şu ana kadar böyle bir karar alınmış değil” açıklamasında bulundu.
15 Mayıs 2013 tarihli bir röportajında PKK Terör Örgütünün Kandil’deki kadrolarının başında bulunan Fehman Hüseyin silah bırakmanın en zor koşullarda bile mümkün olmadığını açıkça belirtti. Bakın neler söylemişti :
“Yarın ‘Bu da yetmez, silah bırakın’ derler. Bu olursa, bu tam bir dayatma olur. Teslimiyet dayatmasıdır bu. En zor koşullarda bile teslimiyeti kabullenmek PKK için mümkün değildir. PKK bu davayı yarın bıraksa bile PKK’dan 10 kat daha radikal, fanatik örgütler çıkar ortaya.”
PKK’nın amacı bölgede marksist, darwinist bir komünist bir devlet kurmaktır. Bir komünist için proletarya devrimi olmadan, komünist devrim olmadan silah bırakma diye bir şey yoktur.
PKK’nın hedefine ulaşmadan silahı bırakması mümkün değildir. Boş hayallere kapılmayalım. Planlar PKK’nın silahları bırakacakları zihniyeti üzerine kurulursa sonunun hüsran olacağı çok açıktır.
Karşımızda Marksist, Leninist, komünist bir örgüt var. Ömürlerini bu yola adamışlar. On binlerce insan bu yolda bu düşünceyi savunmak uğruna ölmüş. Ailesini, akrabalarını, çocuklarını kaybetmişler, intikam hırsı ile bu kişilerin çoğu dağa çıkmış. Komünizmin bir an önce bölgeye ve bütün dünyaya hakim olması için hırsla gayret ediyorlar.
Bilimsel ilmi mücadele yapılmadan komünizm kalkmaz. PKK militanları, ideolojik olarak komünizmin hakim olması gerektiğine inanmış, tüm hayatını bu hedefe adamış kişilerdir.
Ölümü bile göze alabilecek derecede ideolojilerine bağlıdırlar. Dağ akademilerinde gece gündüz bu vahşi ideolojinin eğitimini almaktadırlar. Bu kişilere anti-ideolojik eğitim dışında yaklaşmak çocukca ve beyhude bir hareket olacaktır. Bu durumda tek yapılacak şey devletin kitaplarından Darwinizmin, materyalizmin kaldırılmasıdır. Darwinizmi, materyalizmi devlet savunduğu müddetçe, bu insanların ikna edilmesi çok güçtür.
Gerçek silahın onların elinde değil, beyinlerinde olduğu gerçeğinin anlaşılması gerekir. Zaman daralıyor, devletimizin acilen bu konuda önlem alması ülke bütünlüğü açısından çok hayati bir konudur. Elbette ki bölgede kanın durmuş olması güzeldir, ancak kısa vadeli olmaması ve kalıcı çözüm olabilmesi bu söylediklerimize bağlıdır.
|