Sayın Danıştay Başkanı Zerrin GÜNGÖR
Bir kadın olarak 2 defa Danıştay Başkanı seçilmeniz gerçekten çok onur verici olmalıdır. Bunu sadece sizin açısından değil bütün kadınların sizinle gurur duyduğuna emin olabilirsiniz. Bir kadın olarak bende sizinle gurur duyuyorum. Hele hele haksızlığa uğrayanların haklarını aramak için koştukları bir kurumun başındaki yetkilinin kadın olması dolayısıyla kararların daha adil ve güvenilir olacağı yönünde bir inanış vardır… Ama maalesef kadın olmanız dolayısıyla mı ya da nedenini bilmediğim anlamadığım bir şekilde eleştirilere maruz kalıyorsunuz. Bazen kendi kendime soruyorum. Danıştay başkanı kadın olduğu için mi bu kadar çok eleştiriliyor. Erkek olsaydı eleştirilmezdi diyorum. Ama erkek olan Anayasa Mahkemesi Başkanı da çok eleştirildi ve eleştiriliyor. Hani Anayasa Mahkemesi başkanını bende bir zamanlar eleştirdim. Nedenine gelince; değişik yıllarda aynı konu hakkında çıkarılan yasaların Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle 2 defa iptal kararı veren Anayasa Mahkemesi, yine aynı konu hakkında çıkarılan yasayı geçmişteki iptal kararları olmasına rağmen 2 yıldır bir karara bağlamadı. Bu karar çıkmayınca da mağduriyetler devam ediyor. İç hukuk yolları tamamlanmadığı için de hak aramanın da önü tıkanmış oluyor. Geciken adalet adalet değildir. Devlet sırlarını ifşa eden fetö hainlerinin tutuksuz yargılanmalarıyla ilgili başvuruyu alel acele karara bağlayan Anayasa Mahkemesi Başkanı bizim başvurumuza gereken özeni göstermemiştir.
Hani geçenlerde; 30 Ağustos zafer bayramı nedeniyle Cumhurbaşkanı bir resepsiyon verdi. Bu anlamlı resepsiyonda ki davetliler arasında sizde vardınız… Bu günlerde; adalet yürüyüşü, adalet kurultayı gibi etkinliklerin yapıldığı düşünülünce o gün resepsiyondakilerden bazılarının odak noktaları da ister istemez yargı mensupları oluyor.
Fetö haininin bankasından aldığı milyonlarca dolar krediyle yalı dairesi aldığı iddia edilen kadın gazetecide o davetteydi… Her konuda ahkâm kesen bu gazetecinin zafer bayramı resepsiyonunda da o günün anlamı dışında olan yargı eleştirisiyle size yönelttiği soruyla ilgili aranızda geçen ve yine eleştirilere konu olan aşağıda ki konuşmanızı gazetelerden öğrendik….
“Gecenin ilerleyen saatlerinde Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’e rastladım. “Nasılsınız? Son dönemde yargıyla ilgili eleştirilere ne diyorsunuz?” diye sorunca bam teline bastığımı anladım. Çok rahatsızdı bu durumdan Zerrin Hanım. “Yargıyı bu şekilde malzeme yapmak, töhmet altında bırakmak bütün Türkiye’ye zarar verir. CHP eski yargı düzeni değiştiği için çok rahatsız. Bakın, yargı taraflı deniyor. Ben Danıştay Başkanı olarak sizi temin ederim ki yargı şimdiye kadar hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız olmamıştı. Şundan emin olun ki, şimdiye kadar herhangi bir kararımızla ilgili en ufak bir telkin, telefon, uyarı almadım, almadık. CHP, Adalet Kurultayı’ndan sonra yayınladığı bildirgeyle ne yapmaya çalışıyor? Aslında ben biliyorum. Tek başlarına güçlü siyaset yapamadıkları için eskiden onların imdadına yargı yetişiyordu. Şimdi artık yargı bunu yapmıyor. O nedenle rahatsızlar” diye konuştu. Zerrin Hanım’dan konuştuklarımızı yazabileceğimin teyidini aldım.”
Bu açıklamalarınız her ne kadar ana muhalefet partisini hedef almış olsa da; birçok kesimden de eleştiri aldı. Yargı bağımsızlığı Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Kanun önünde her kes eşittir. Ne iktidarın nede muhalefetin yargısı olmaz. Eğer olursa kaos olur. Belki bunu söylerken art niyetsiz olarak tarafsız bir yargı olduğunu söylemek istemiş olabilirsiniz… Geçmişte yapılmış hataların şu an düzeltildiği gibi konuşmalar gündeme getirilebilirdi.
Bir vatandaş olarak yargının eleştiri konusu olması tedirginlik yapıyor. Bu eleştiriler olunca yargıya güvende sorun mu var sorusu akıllara geliyor. Ben kendi açımdan bu aralar hem idari hemde adli yargıda bir sorunun olduğunu düşünüyorum. Bir örnek vermek gerekirse; ben kendimden örnek vermek istiyorum. 2006 yılında 2 bölge hizmetini hiç yapmamış birçok kişi var iken benim gibi bu görevini daha önce yapmış birçok kişiyi tekrar bu 2.bölge hizmetine gönderdiler. Bu haksızlık karşısında hakkımızı aramak için adaletin kapısını çaldık. Mahkeme; aynı şartlarda görev yapan görevlileri eşitlik ilkesine aykırılık gerekçesiyle iptal etti ve görevimizin başına geri geldik. Ertesi sene o hiç gitmeyenler sırayla 2. Bölge hizmetine gittiler. O zaman yargıya güveniyorduk.
Oysa; 17 Nisan2015 yılında çıkarılan bir yasayla şu fetö hainlerine yer açmak için emekli edilmemizle ilgili duruma hiç üzülmedik. Çıkarılan bu yasa Anayasaya aykırıydı. Bu kanunla ilgili Anayasa Mahkemesinin değişik tarihlerde 2 iptal kararı vardı. Bunu da iptal eder diye düşündük. Ama öyle olmadı. Yukarıda anlattığım gibi Can Dündar’ın bireysel başvurusu daha önemli olmuş olmalı ki önce onun tutuksuz yargılanmasıyla ilgili kararı verdi. O şimdi yurt dışına kaçtı. Biz hala bekliyoruz bakalım ne zaman karar verecek. Umudumuz kalmadı.
Bireysel olarak da; Ankara İdare Mahkemesine özlük haklarımı hak edebilmem için çalışmam gereken 2 yıllık süreyi tamamlamadan hiçbir ceza almamış, birçok taltif, takdir almış yüksel sicil sahibi olarak resen emekli edilmemin hukuka aykırılığı gerekçesiyle 4 Mayıs 2015 günü dava açtım. Dilekçemizde; bu resen emekli edilişimizde hiçbir kriterin göz önüne alınmadığını, sicili düzgün olanlar emekli edilirken sicili bozuk ve cezası olanların emekli edilmemelerinin hukuka aykırı olduğu gibi hususlara yer verdik… Yani tavassutta bulunanlar emekli edilmemişti. Bunu mahkeme göz önüne alır ve davayı kazanırız diye bekledik. Uzunca bir bekleyişten sonra mahkeme beklediğimizin tam aksi şekilde idarenin takdir yetkisi diyerek dava red kararı verildi. Hayal kırıklığı yaşadık. Haksızlık üzerine haksızlık yaşadık. Aynı durumda olduğumuz birçok arkadaşımın kararıda İzmir İdare Mahkemesince işlem iptali şeklinde verildi. Konu aynı ama kararlar farklıydı. Red kararına karşı bizler, işlem iptali kararlarına karşıda idare temyiz başvurusunda bulundu. Ama her ne hikmetse Danıştay temyiz başvurumuza hiçbir gerekçe gösterilmeden verilen karar hukuka uygundur diyerek temyiz red kararı verdi… İşlem İptaline karşı idarenin yapmış olduğu temyiz başvurusuyla ilgili Danıştay hala bir karar vermedi. Aynı durumda olup da İzmir İdare Mahkemesinden davayı kazananlar görevlerine başladı ve çalışıyorlar. Biz tekrar Karar Düzeltmek için başvurduk. 2017 Eylül ayı oldu. Hala bir sonuç yok. Yargı aynı ama kararlar farklı. Kararlar böyle olunca ve gecikince de yargıya güven kalmıyor. Bu gecikmeyle de iç hukuk yolları tamamlanamadığından sonraki aşamaya da geçemiyoruz. Bu süreçlerle yaş haddimiz yaklaşıyor. Artık öldükten sonrada bu davalar sonuçlanmaz gibi gözüküyor… Sizce Adalet hiç olmadığı kadar iyi midir? İdare yanlış yapabilir. Bu yanlışlığı düzeltecek adli makamlardır… Yargının bu duyarsızlığı artarak devam ediyor. Adli ya da İdari fark etmez. Yargının her yerinde bu tür sorunlarla karşılaşılıyor. Ben bu olayları yaşamış birisi olarak yargının adaletli karar verdiğine inanmıyorum…
Danıştay Başkanı olarak bu davaların bir an önce olumlu ya da olumsuz sonuçlandırılmalarıyla ilgili süreçlerin hızlandırılmasıyla ilgili bir çabanızın olduğunun görmüş olsaydık; gündemden düşmeyen şu çay toplama işi bu kadar eleştiri konusu olmazdı… Geç gelen adalet adalet değildir. Bu kadar zaman sonra verilecek bir kararın gerçekten önemi yok artık. Tırnaklarıyla çalışarak hiç kimsenin tavassutu olmadan, alnının teriyle geldiğim bir makamdan, isteğim dışında emekli edilmenin ne demek olduğunu ancak benim gibi bu duruma maruz kalanlar anlayabilir… Allah bu haksızlık ve adaletsizliği görüyor. Bir gün onun adaleti tecelli edecek. Ben buna inanıyorum…
|