Ankara’nın tamda merkezinde; uyuşturucu ve fuhuş pazarlığına şahit oldum.… Nasıl mı?
Bugün; yani 10 Eylül 2017 günü saat 17.30- 18.00 sıralarında, Ankara’nın Dışkapı Semtinde ki Sosyal Sigortalar Hastanesinden Ulus’a doğru ilk kez yürüyerek gitmeye başladım…
Dış kapı köprüsüne geldiğimde; Ulus tarafına köprünün neresinden geçeceğimi yol kenarındaki birisine sordum… Duruşuma göre sol tarafımda olan üst geçidi göstererek “üst geçitten geçebilirsiniz” dedi. Üst geçide çıkmamla birlikte her 3 metre aralıklarla siyah çarşaflı ve çocuklu kadınların dilencilik görüntüsünde oturduğunu gördüm. Bu bir dilencilik değil diye düşündüm. Çünkü dilenciler birbirine o kadar yakın mesafede dilenmezler.
Köprüden iniyorum yanımdan geçenler, karşımdan gelenlerin hal ve hareketleri dikkatimi çekiyor. Giyim kuşam ve tavırları çok da tekin olmadıkları görüntüsünü veriyordu.
Alt geçit tüneline girdiğimde ise; 10 metrelik bir tünelde 4 tane yine dilenci görünümünde kara çarşaflı dilenci kadın oturuyordu. Dilenmekten çok etrafı gözetleyen bir tavırları göze çarpıyor... 2 sinin kucağında ve etraflarında koşuşturan küçük çocukları vardı. Tünelin çıkışında olan ise beyaz benizli ve çok genç kara çarşaflı bir kadındı. Alt geçidin içindeki bu görüntü ve gelen geçenlerin tavırları beni tedirgin etti. Sırt çantama sıkı sıkıya sarıldım ve hızlı adımlarla alt geçitten çıkmak istedim…
Alt geçidin çıkışına geldiğimde; göz rengi açık olan anfa özel güvenlik görevlisini görünce biraz rahatladım…
Hemen özel güvenlik görevlisine seslendim. Yanıma geldi. “Bu kadar dilenci hiç bir zaman bu kadar yakın mesafede bir arada dilenmez. Bunlar bir şeyi gözetliyor olmasınlar. Burada uyuşturucu falan mı satılıyor? Yâda başka bir durum da olabilir. Bu insanların durumu çok normal değil. Şu kadında dilenciye hiç mi hiç benzemiyor. Bak şimdi konuşmamızdan şüphelendi gibi bize bakıyor” dedim.
Özel güvenlik görevlisi de “ şu genç olan beyaz benizli genç dilenci Suriyeli değil o Özbek’tir. Diğerleri de her halde karışık. Ben zabıtayı arıyorum geliyor bunları toplayıp götürüyor. Bırakınca tekrar geliyorlar. Yapacak bir şey yok. Benim görevim bu parkta. Onlar benim görev alanıma girmiyor.” Dedi.
O sırada alt geçitten lakayt tavırlı ellerinde erik benzeri bir şeyler yiyerek ve yüksek sesle konuşarak bir hengâme içinde, 18-30 yaş aralığında beş altı kişinin geldiğini gördük. Özel güvenlikçiye “ bunlar kim?” dediğimde o da” ya işte serseri takımı” dedi. Ama serseri takımı dediklerinden birisi, yedikleri meyveden bir tane o genç olan Özbek dilenciye verdi. Bende özel güvenlikçiye “burada bir şeyler dönüyor dikkatli olun. Olumsuz bir durma şahit olduğunuzda kolluğa haber verin” dedim ve oradan ayrıldım. Beş metre gitmeden Ulus yönündeki sol köprü ayağında o serseri takımı gençleri gördüm. Tam yoldan karşıya geçecekken gelen arabayı görünce ben arabanın geçmesini bekledim. Ama 15 ya da 16 yaşlarında olabilecek genç bir kız hemen arabanın önüne atladı. Önce arabanın camından bir pazarlık yapıldı ve eliyle bir dakika gibi bir işaretle o serseri takımına yöneldi. İçlerinden kilolu olan “ neredeydin kız” dedi Kız da ona” İstanbul’daydım yeni geldim. Müşteri bekliyor ver de gideyim” dedi. O serseri takımından kilolu olanla beraber önümden yürüyerek ekmek fırınının arkasındaki sokağa girdiler.
O arada kısa boylu bermuda kot giymiş balıketinde 15 ya da 17 yaş aralığında bir genç kızda diğer arabanın önüne atladı ve pazarlık başladı. O arada yoldan gelen geçen birçok insan vardı. Ama hiç kimse gözlerinin önünde işlenen bir insanlık suçunun farkında bile değildiler.
Otobüse binmek için ve onları izlediğimi fark etmemeleri için karşı tarafa geçtim ve oradan izlemeye başladım. Biraz sonra o serseri takımından birkaç kişiyle fırının arkasındaki sokağa giren genç kız ya da çocuk 2 dakika sonra çıkarak ileride kendisini bekleyen arabaya doğru yürümeye başladı.
O ara otobüs geldi ve ayrılmak zorunda kaldım. Eve gelene kadar düşündüm. Kara çarşaflı dilenci görünümünde gözcülük yapan kadınlar, küçük çocuklar ve gençler. İçler acısı bir durum. Gördüğüm bu kişilerin çoğunluğu ülkelerinden kaçarak yeni bir hayat için gelen yabancılar. Ne zaman bu uyuşturucu ve fuhşun tuzağına düştüler.
Ankara’nın göbeğinde, protokol yolundaki uyuşturucu ve fuhuş trafiğine tesadüfen şahit oldum. Alenen yapılan bu insanlık suçundan yetkililerin haberi yok mudur? Dikkatli olan birisinin gözünden kaçmaz. Hele ki bu işle görevli olanların gözünden hiç kaçmaz…
Bugün terör, uyuşturucu ve fuhuş bir insanlık suçudur. Uyuşturucu ve fuhuş tuzağına düşürülen gençlerimizin geleceği yok ediliyor. Sadece o gençlerimiz değil en büyük zararı ülkemizde görüyor. Ben oradan geçerken çantamı kapacaklar mı korkusu ve tedirginliği yaşarken hiç beklemediğim bir yerde beklemediğim insanlık suçuna şahit oldum. Bunu görüp de görmemek olmaz. Bu nedenle; Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ’ya ihbar ediyorum…
|