MAYINLI tarla kavgası sürerken, Yılmaz Özdil dün çok güzel yazmıştı:
“Bu ülkede 17 milyon yürüyen mayın var...”
Ben onları yolda, çarşıda, pazarda, sağda-solda sık sık görürüm. Sıvışıp yan çizerken, kendi kendime “kaç, mayın...” derim.
Birisi trafikte tam yanımda durdu.
Göz göze geldik, bir kaşı havada, anladım; mayın...
Sol elini camdan sarkıtmış, arabasının kapısına pat pat vuruyordu... Işık yanmadan arabasını bir-iki zıplattı.
Patladı patlayacak...
Yine dönüp bana baktı mayın, gözlerimi kaçırdım. Arabamın tavanındaki tozu elimle siliyormuş gibi yaptım, halbuki orada toz yoktu...
Yine zıplattı arabasını...
(.......)
Bizim orda denize girmişti geçen yıl birisi.
Daha denize yaklaşır yaklaşmaz, ağzının yarısını kapalı tutup, öbür yarısını havaya doğru açarak var gücü ile bağırdı.
“Niye bağırıyor?” dedim, arkadaşlar “Denize girecek” dediler.
Denize girince elini suya ördeğin kanadı gibi vura vura bu kez sol yana bağırdı:
“Şimdi niye bağırıyor?..”
“Denize girdi...”
(.......)
Mayınlar aslında ikiye ayrılır:
Küçük mayınlar...
Büyük mayınlar...
Küçük mayınlar üzerine basanı paralarken, büyük mayınlar birçok kişinin canını yakabilir. Ki zaman zaman haberlerde görürsünüz:
“Başbakan medyaya patladı...”
(Dikkatli yürüse de arkadaşlar, bazen dokunan oluyor.)
Ya da Bülent Arınç gibi durduğu yerde kendi kendine patlayan mayınlara “kendinden fitilli mayın” denir.
İşte; televizyonda birisi konuşuyor tam bu yazı ortasında, altında “gazeteci-yazar” yazılı, belli ki iktidar adına laik kesime patlamakta.
Cinsi; “uzaktan kumandalı mayın”...
(.......)
Ne bilelim biz...
Nasıl temizlenir bu mayınlar?..
Nasıl?..
|