Gecenin bir yarısı...
Saat 12’yi 5 yahut 10, 15 geçiyor. Önemi var mı? Köy evimde üzerinde çay demliğinin fokur fokur kaynadığı sobanın önünde oturup kalın bardağımdaki demli çayımı seyre dalıyorum. Fonda efkârlı bir müzik çalıyorken demlenmek üzere olan duygularımın üzerine yoğunlaşıyorum ve elime bir defter ve kâğıt alıyorum. Boş sayfa ararken yarım bıraktığım yazılarıma değiyor usulca parmaklarım. Oldukça soğuk...
Karalıyorum hepsini ve yeni bir paragrafa başlıyorum.
Bu esnada çalmakta olan müzik yerini başka bir müziğe bırakıyor. Oldukça efkârlı... Derin bir nefes alıyorum ve düşüncelerim rotasını beni umursamayan sevdiklerime çeviriyor. Yorucu...
Onlara fazla değer verdim, umursadım, düşündüm. Ama aldığım karşılık boş çıktı. Hatta boş kelimesinin son harfini k ile değiştirirsem daha yerinde bir izah olacak.
Sanırım onu hak ettim, o düştü payıma. Canım sağ olsun...
Öyle pişmanlık taşıyorum ki yüreğimde dilim dönmüyor susuyorum. Onları insan yerine koyup onlara değer verdim yüzlerine güldüm onları eğlendirebilmek İçin türlü maymunluklara soyundum, bana, alay edercesine kahkahalarla güldüler. Zararım dokunmadı hiç. Aksine incitmemek için oldukça nazik davrandım.
Belki farkında olmadan kırmışımdır ama onlar umursasaydı beni uyarabilirdi. Ama ben boş verdim, peşlerinden koşuverdim bunları bilmeme rağmen. Ellerimi uzattım, onlar elinin tersiyle itiverdi.
Susuverdim sonra...
İçime kapandım, neyin var dediler havalardan diye cevap verdim titrek bir ses tonuyla.
Acı bir his vardı içerimde, çok dolmuştu orası.
Derin bir pişmanlık ve öfke duyuyorum, pişmanlığım sevgimin yanlış kişilere harcanmasından; öfkemse kendime, sadece kendime...
Bir okun yanlış hedefe varması gibi bir durumdur bu durum. Artık yapacak bir şey yok.
Yine de inanıyorum ki bu pişmanlıklarım ve deli öfkelerim günün birinde son bulacak. Ne de olsa bu şekilde su kısacık ömrü heba edemem. Beni mutlu eden şeylere yönelmeliyim; yazılar şiirler yazmalıyım, yeni müzikler keşfetmeliyim, anneme babama kardeşlerime sarılmalıyım, hayvan yavrularını öpmeliyim, küçük çocukların yanaklarını ısırmalıyım, bayır çimenlerden aşağı yuvarlanmalıyım, Beni olduğum gibi seven insanlara espriler yapmalıyım. Çikolata komasına girmeliyim, deliler gibi dans etmeliyim; kısacası hayattan tat almalıyım.
Hayat bu çok kısa, bugün varız yarın yokuz. Üzülmek yok olmamalı!
|