-“Çirkinim çünkü.”
-“Hayır, değilsin Yasemin.”
-“Evet, bal gibi de çirkinim.”
-“Lütfen bu kadar karamsar olma.”
-“Dünya çirkinler için cennet değildir.”
-“Saçmalıyorsun.”
-“Hayır.”
Ne dese boştu abisi Yasemin’in. Onu bu huyundan ne yaptıysa vaz geçirememişti. Aralarında 5 yaş vardı ama okul arkadaşı gibiydiler. Yasemin’in zaten okulda hiç arkadaşı yoktu, henüz lise okuyordu. Sabah 7 buçukta evden çıkar yürüyerek okula geçer, okul dağıldığında geldiği yönden eve giderdi.
Asosyaldi, sosyal medya hesabı bile yoktu. Arkadaşları tatillerde buluşurken o evde ya kitap okur ya müzik dinler ya da ev işleriyle meşgul olurdu. Sosyal medya hesabı olup olmadığını soranlara da verdiği cevap şu olurdu:
-“Ne işim olur!”
Bu ses tonundan bile anlaşılıyordu kendindeki özgüven eksikliği. Alışkanlıklarından biri de kendine sık sık yazılar yazmaktı. Yazı yazmak için saati yoktu; bir dersin ortası, gece, sabah, tatil… Yeter ki ilham perileri onu dürtsündü.
**Yine karanlığımdan kendimi kurtaramamanın verdiği çaresizlikle kalemi elime aldım ve sırtımı aynalı dolaba dönerek kâğıdıma yumuldum.***diye başlayarak devam ederek içini döküyor ardından bu yazdıklarını kimsenin okumaması için kâğıt parçasını paramparça ederek yakıyordu. Böylelikle bir nebze de olsa rahatladığını düşünüyordu.
Hafta sonuydu kapı zilinin çaldığını işitti ve odasından çıkıp kapıyı açtı. Gelen sınıf arkadaşlarıydı:
-“Yasemin, biz içeri girmeyelim; sinemaya gideceğiz gelmek ister misin?” diye sordu kızlardan biri. Yasemin şaşırdığı için bir an cevap veremedi ve sağa sola baktı. Annesinin sesi duyuldu mutfaktan:
-“Kim gelmiş Yasemin?”
-“Sınıf arkadaşlarım anne.”
Elini önlüğe silerek mutfaktan çıktı ve kızları içeri buyur etti.
-“Nasılsın Nergis Teyze?”
-“İyiyim yavrum, sizi görünce daha iyi oldum; siz nasılsınız?” diye konuşmalar devam ederken Yasemin sessizce koltuğunda oturarak başı öne eğik bir şekilde konuşmaları dinledi. Sonra ayağa kalkıp:
-“Arkadaşlar, ben gelmesem olur mu?” diye sordu.
-“Olmaz, gelmelisin Yasemin.”
Yasemin kızardı bozardı , arkadaşı Damla:
-“Nergis Teyze, Yasemin hep böyle yapıyor. Neden böyle? Sınıfta kimseyle konuşmaz, arka sıralarda oturur.”
-“Çirkinim ben!” diye bağırdı Yasemin.
-“Hiçbiriniz sevmiyorsunuz beni, yapmacık gülücüklerinizden sıkıldım! Burada melek gibi görünüyorsunuz ama dışarı çıkınca gıybetimi yapacaksınız! Hiçbiriniz sevmiyorsunuz işte, hepiniz yalancısınız. Beni beğenmiyorsunuz, benimle konuşurken yüzüme bakmıyorsunuz!” diye bağırarak oturma odasından çıkıp kendi odasına gitti ve kapıyı kilitledi. Gözyaşlarına hâkim olamayarak hüngür hüngür ağlamaya başladı. Birkaç dakika boyunca ağladıktan sonra uyuyakaldı. Aradan birkaç saat geçtikten sonra nereden geldiğini kestiremediği bir ses işitti ve o sese uyandı. Sesin geldiği yönü bulamıyordu.
-“Sen…” diye başladı ses. Yasemin ayağa fırladı ve etrafına bakınmaya başladı.
-“Kimsin sen?”
-“yukarı bak!”
-“Tavana mı?” diye sorarak yukarı baktı, ama gördüğü manzara gökyüzüydü.
-“Oda?” diye bağırmasıyla bir çukura düşmesi bir oldu.
-“Burası da neresi?” diye bağırdı. Odasında değildi ve bulunduğu yer de bildiği bir yer değildi. Bir çölün ortasındaydı Yasemin.
-“Çirkin baktın çirkin gördün Yasemin,
Güzelliğine sağır ve kördün Yasemin. Oysa sen küçük düşürdün Yüce Yaratanın yarattığını, aramıza kalın duvarlar ördün. Bu kusuru sakın başkasında arama.”
-“Ne yapmalıyım peki?”
-“Pencereni değiştir Yasemin. ”diye cevap vermesiyle uyandı derin uykudan Yasemin. Soğuk soğuk ter dökmüştü ve titriyordu gözleri bir noktaya dikilmiş halde.
O an anlamıştı Yasemin, güzellik göreceliydi. Nesnel değildi. Uzun zamandır hep aynı pencereden bakıyordu hayata ve penceresinin önünde çiçek bahçesi yoktu. Çamurdu, karmaşıktı ve pislikti.
Ayağa kalkıp aynaya baktı uzun uzun; aslında o kadar çirkin değildi. Yüzünde ergenliğin getirdiği birkaç sivilce vardı ve dişleri hafif çarpıktı. Ufak bir tedaviyle düzeltilebilirdi. Hem çirkinlik diye bir kavram da yoktu. Allah’ın yarattığı bütün varlıklar güzeldi ve herkesin kendine has bir güzelliği vardı.
Gülümsedi hafifçe, gülüşü güzeldi ve gamzesi vardı. Daha fazla gülümsedi:
-“Bu ben miyim?” diye fısıldadı kendine.
-“Tövbe ediyorum. Ben güzelim. Penceremi de değiştirmiyorum, çiçek bahçesine çevireceğim penceremin önünü ve ömrümün sonuna kadar kendimi seveceğim.” Deyip aynadaki yansımasına göz kırparak odadan neşeli bir şekilde ayrıldı…
|