DARBELERİ gerçekleştirenler üçe ayrılır:
-Yaptıran...
-Yapan...
-Bakan...
*
Darbeleri “yaptıranlar”, aslında başbakanlarından seçmenine kadar sivillerdir.
Siviller Türkiye’yi yönetemediğinde... Devlet ortadan kalktığında... Anne “akşam dönmez” diye çocuklarını artık okula gönderemediğinde... Göbeğini kaşıyan baba şöyle der:
“Bu asker ne yapıyor?..”
Ve küçük küçük çıkarlar-avantalar üzerine kurulu ulusal iradenin yeteneksiz-ufuksuz-basiretsiz ve gaflet içindeki Başbakan’ı, telefon açıp adamına sorar:
"Bak bakalım, Genelkurmay'ın ışıkları yanıyor mu?"
Bu hep böyle olur...
Adam gibi işleyen dekokrasilerde muhtıraları aydınlar verirler... Darbeyi ise sandıkta seçmen yapar...
*
Ve ikinci unsur; darbeyi yapan...
Türkiye’de darbeyi askerler yaparlar...
Bu bir tür “yap, işlet, devret” modelidir... Darbeyi yapar, işletir, sivillere devrederler...
Bu da hep böyle olur...
*
Üç; bakan...
Halkımız bakar...
Bakar; ne oldu?..
Askerler bakmasınlar diye onları evlerine kapatırlar... Ama onlar perde aralığından yine de bakarlar.
Ki 27 Mayıs’ta herkes eve kapatıldığında, bahçeden bahçeye atlayarak evine gitmeye çalışan meslek büyüğümüz, çekik gözlü ağabeyimiz Zeki Sözeri’yi perde aralığından gören kadın şöyle bağırmıştı:
"Japonlaarrr..."
*
İşte böyledir...
Bu memlekette darbeleri yapan da, yaptıran da, bakan da aslında Japonlar değildir...
Çağdaş topluma ulaşamamanın... Gelişmiş-bilinçli toplum olamamanın... Demokrasi kültüründen ve ahlakından yoksunluğun ağır faturasıdır darbeler...
Üç tarafı vardır; yapan, yaptıran, bakan...
|