POLİTİKALARI esas itibariyle ikiye ayrılıyor:
Duş politika...
H-iç politika...
Cumhurbaşkanı ile Başbakan kafa kafaya verdiklerinde özellikle duş politikada (buna tuş politika da diyebilirsiniz) hakikaten çok başarılılar.
Diyelim ki “Ermenistan ile iyi ilişkiler” diye Ermenistan’a koşarken, Azerbaycan küsünce, bu kez Azerbaycan’a koşuyorlar...
Ardından Ermenistan alındığı için, koşacak yer de kalmadığından “Ermenistan ile iyi ilişkiler” kalıyor...
Duş politika böyle...
¡
Gelelim h-iç politikaya.
Diyelim ki Kürt meselesinde Cumhurbaşkanı “Tarihi fırsat kaçıyor” dedikten dört ay sonra bile kaçan “tarihi fırsatın” ne olduğunu bilen var mı?..
Bilmediğimiz şeyin kaçıp kaçmadığını da bilmiyoruz...
Kaçtı mı?..
Kaçmadı mı?..
Kaçtıysa, neydi o kaçan?..
¡
Ne yaptığı belli olmayan bu denli anlaşılmaz bir iktidar hiç görmemiştim...
Gerek h-iç politikada...
Gerekse duş politikada...
“AB’ye girdik” diye Kızılay’da maytap patlatmaları ile Başbakan’ın “Bizi almayacaksanız açıkça söyleyin” demesi arasında tam dört yıl var...
Keza Kıbrıs:
Akıl ettikleri “Yes be anam” oylamasının sonundadır;Rumların AB’ye girmesi, Türk kesiminin ambargo altında sürünmesi...
Kuzey Irak:
PKK ile af, silah bırakma, dağdan inme pazarlıkları ise “PKK, Kuzey Irak’tan silinmiştir” açıklamalarından sonraya denk gelir...
Gazze’de Filistinliler...
Irak’ta Türkmenler...
Dağlık Karabağ Türkleri...
Çin’deki Uygurlar...
Tümünün sefil-perişan sürünmesi ise, bu arkadaşların onlara sahip çıkmaya kalkmaları ile başlar.
Ben hiç böyle iktidar görmedim...
İkiye ayrılıyor politikaları:
Duş politika...
H-iç politika...
|