ŞERİAT NEDİR? DİYE BİR SORU SORSALAR, ACABA NE CEVAP VERİRİZ?
Eğer verilecek cevabınız yoksa ve Allah'ın dinine saygınız varsa, yandınız; hem sizi incitecekler, hem de Allah'ın dinine neler atfedecekler.
Hani dinimizi yaşamak isteyip de Şeriatın ne demek olduğunu bilemezsek, ee hak ediyoruz sanırım.
Aslında herkes Şeriatın nebilerle, Allah'ın insanlar yaşasın diye indirdiği din olarak bilir. Tabiî ki dini bilmek ve topluma anlatmak ile görevli ve bunun için maaş alan fetva makamları "ŞU AN DÜNYADA DÖRT SEMAVİ DİN VARDIR" derler. Hatta geçerli olan da bizim dinimiz İslâm dinidir derler.
İNANDINIZ DEĞİL Mİ?
ŞURA - 13 :Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Hâlbuki Allah gönderdiği her nebi resule aynı şeriatı farz yani mecbur kılmış. Dünya ve Ahiret saadetini yaşamamız için.
Ne oldu aynı şeriat mı? Diyorsunuz; Evet aynı Şeriat. Hem de Adem AS’dan Peygamberimiz SAV Efendimize kadar hep aynı Şeriat.
Şeriatı yaşama konusunda risaleti tebliğ edenlere niza etmeyin diyor.
HAC - 67 :Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). SEN, RABBİNE DAVET ET. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Risaleti tebliğ ile Nebi Resullere inen şeriatı Veli Resuller tebliğ ile görevlidir. Bu Resullere (Allah'ın elçilerine) MÜCEDDİT (Dini yenileyen) de denir. Hepsi SADECE AYET İLE KONUŞURLAR ve hepsi Peygamberimiz SAV Efendimiz gibi Allah'a davet eder.
KASAS - 87 :Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Ayet ile sohbet ederler; çünkü insanların ayetlerden sorumlu olduklarını bilir.
ZUHRUF - 44 :Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).Muhakkak ki O (Kur'ân), senin için ve senin kavmin için mutlaka bir zikirdir (öğüttür). Ve siz, (Kur'ân'dan) sorumlu olacaksınız.
"İyide ayetleri okuyunca veya biri anlatınca anlamıyoruz" diyeceksiniz. Bakın bu konuda haklısınız. Bugün Arapça ana lisanı olan ülkelerde sahabe gibi dinini yaşayan var mı? Yok; varsa bile çok az insanlar tarafından değer verilmeyen tevazuda toprak gibi olmuş insanlar.
MERYEM - 97 :Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihil muttekîne ve tunzire bihî kavmen luddâ(ludden).Böylece Biz, O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i) senin lisanınla kolaylaştırdık. O'nunla, takva sahiplerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için.
Sahabeye Ayetleri kim anlattı ve öğretti ise, bugün de insanlara Allah'ın ayetlerini anlatan bir müceddit vardır. Aramasını bilirseniz bulursunuz.
A'RAF - 35:Yâ benî âdeme immâ ye’tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan (kıssa eden) resûller geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve nefsini ıslâh ederse (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmazlar.
Kıyamete yakın son doğacak çocuğa kadar Allah insanları Veli Resulsüz bırakmıyor. Ancak o Veli Resuller Allah'ın ayetleri ile Allah'ın dinini anlatınca eğer ona iman edersek TAKVA sahibi olabiliyoruz ve nefsimizi ıslah edebiliyoruz.
NÜBÜVET BİTMİŞTİR AMA RİSALETİ TEBLİ EDENLER BİTMEZ.
Unutmayın kişide kibir varsa Allah'ın katından kovulmuş şeytandan farkı yoktur.
Bu neden ile ayetleri anlamalarını Allah engeller.
A'RAF - 146 :Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne). Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.
Din üzeri olabilmemiz Allah'ın şeriat kitabını yaşamaktan geçtiğini biliyor muydunuz? Buna da Allah'ın ayetlerini yaşamak denir.
Allah'ın tayin ettiği kişiler ŞERİATI anlatmakla görevlidir. Bu kişiler Allah'ın ayetleri ile konuşur.
Eğer Allah'a sadık kullarından iseler ayet ile (deliller ile) konuşurlar.
BAKARA - 111 :Ve kâlû len yedhulel cennete illâ men kâne hûden ev nasâr(nasârâ), tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne).Dediler ki: “Cennete yahudi veya hristiyan olan kişinin dışında kimse girmeyecektir.” Bu, onların emaniyye (zan ve kuruntularına ait bilgi)leridir. De ki: “Eğer siz (iddianızda) sadıklar iseniz delilinizi getirin.”
Bunun dışında olanlar Şeriat adı altında konuşanlarda vardır da kendilerinden ayet isteyerek incelemek zorundasınız. Bu kişilerin emaniye bilgileri vardır. El yazması kitapları Allah'ın kitabından diye yutturmaya çalışırlar
BAKARA - 78 :Ve minhum ummiyyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).Onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitabı'nı bilmezler, sadece emaniyyeyi (kişilerin yazdığı kitapları) bilirler. Ve onlar sadece zannediyorlar
İnsanların dinden uzaklaşmasına ve Şeriat'a ve Tarikata ki Allah'ın emri olmasına rağmen karşı çıkmasının nedeni, insanlara asosyal gelmesinden kaynaklanır.
BAKARA - 79 :Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn (yeksibûne). Yazıklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazarlar, sonra da (emaniyye bilgiler içeren) bu yazdıklarını az bir bedel (para) karşılığında satmak için: “Bu, Allah'ın indindendir.” derler. Yazıklar olsun onlara, elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı. Yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeyler sebebiyle.
Bu kişileri sizler tanırsınız. Hani derler ya "günahlarımız kadar yanıp sonra cennette gireceğiz"
Bakın Allah ne diyor;
BAKARA - 80 :Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).Ve (o emaniyyeye tâbî olanlar): “Ateş bize ancak sayılı birkaç gün dokunacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah katından bir ahd mi edindiniz?” (Eğer böyle bir ahd, almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez (Allah'ın ahdinde hilâf olmaz). Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?
Bakalım doğrumu söylüyorlar, çünkü Allah cevabını vermiş.
BAKARA - 81 :Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).Hayır, (sandığınız gibi değil) kim günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır.
Neden bu kadar ayet üzerinde duruyorum derseniz Allah indirdiği Şeriat kitabında eksik bir şey bırakmamıştır. Yalanlarla insanları şeytanlaştıranları bilin ve onlardan ayet ile anlatmasını isteyin.
EN'AM - 38 :Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne). Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).
O zaman dinimi yaşıyorum demek için Allah'ın indirdiği Şeriat kitapları önem arz ediyorlar.
NASIL MI?
MAİDE - 68 :Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn (kâfirîne).De ki; "Ey Ehli Kitap! Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabb'iniz tarafından indirileni, yerine getirip uygulamadıkça siz birşey (bir din) üzerinde değilsiniz. Ve sana Rabb'inden indirilen, mutlaka onların bir çoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Artık senkâfirler topluluğuna üzülme.
Unutmayın dini yaşan kişiler mutlaka size ayet ile anlatır ve mutlaka sizi, sizi yaratan Allah'a davet eder.
SEBEBİMİ?
Allah'ın dini Hidayet dinidir.
BAKARA - 2 :Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).İşte bu Kitap; O'nda hiç(bir açıdan) şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
Hidayet insan ruhunun Allah'a mülâki olması ve hüsranda olmaması içindir.
YUNUS - 45:Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah'a mülâki olmayı (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıramadılar).
Hidayetin açıklamasını Allah şöyle açıklamış.
BAKARA - 120 :Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki; Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.
Hidayet' yol veya doğru yol diyenler ve hatta yazanlar vardır. Hidayet bir vetiredir yol değildir. Ulaşmak, vasıl olmak anlamına gelir. Aksini kimse söyleyemez. Kim yalanlarsa Allah'ın dinini yalanlar ve Allah'a karşı yalan söylüyorlardır.
Onun için Peygamberimiz SAV Efendimiz ve O’nun ashabı da insanları önce Allah'a davet ediyor.
YUSUF - 108 :Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn (muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah'ı görerek) Allah'a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah'ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”
Eğer insanlar Allah'a davete icabet etmiş olsalar Allah onları mutlaka kendine ulaştırır ve kendisine ulaştırırken ALLAH'IN kendisine ulaştıracağı kişiye şeriatı yaşatmasını beceremez mi?
ANKEBUT - 5 :Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
Tabi ki davete icabet edip etmemek sizin serbest iradenize bağlı. Ama daveti kabul etmeyen için bakın Allah ne diyor.
AHKÂF - 31 :Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine icabet edin. Ve O'na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun.
AHKÂF - 32 :Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Allah'a davete icabet edenlere Allah kendisine dost ittihaz edecekse, Allah'a dost olmak için Ruhunu, veçhini, Nefsini, İradesini kendisini yaratan yüce Allah'a teslim etme ve O güzelliği görme aşkı ile aşk ateşi içini yakan bu güzel insanları Allah dinini yaşatmaya gücü yetmez mi? O kişinin kalbine verdiği sevgi ile her şeyi yaptırır. Onun için din sevgi ile yaşanır.
Bu neden ile Allah'ın kendisine ulaştırılmasını emrettiği (Allah'ın emaneti olan) ruhlarını teslim edebilmek için kalbi taleplerini yerine getire bilmek ve Allah'ın Şeriatı olan Kur-an-ı Kerim'i yaşayarak veçhlerini (fizik bedenlerini) nefslerini son olarak da iradelerini teslim etmek için. Allah'ın yetiştirdiği ve terbiyesi ile terbiye ettiği bir Mürebbiyesi vardır. Ve farzdır.
MAİDE - 35 :Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
Allah'tan bu vesileyi Hacetiniz olan Allah'a teslim olma talebini, Allah'tan istemeniz gerekmektedir.
NAHL - 9 :Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
İnsanlar dilemedikçe O Allah kendisine Hidayet etmez(ulaştırmaz).
"allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır)." (ŞURA 13)
Ulaşmayı dileyeni ulaştırıyor ama önce risaleti tebliğ ile görevlendirilmiş Hak Aşıklarından birisini Allah'a sorup o güzel insanla Allah'a teslim olmamız ve bu Sırat-ı Mustakime hidayet edecek vesile.
Nebilerin (peygamberlerin) hepsi imamdır.
ENBİYA - 72 :Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka), ve ya’kûbe nâfileh(nâfileten), ve kullen cealnâ sâlihîn(sâlihîne).Ve ona, İshak (A.S)'ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (A.S)'ı vehbî (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık.
ENBİYA - 73 :Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh (zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne). Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah'a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.
Bir de Veli resuller vardır bunlardan bir tanesi nebi varisidir ve Allah tarafından seçilir. İşte bu dönemde bu Müceddit ve ona yardımcı kılınmış kişilerin bizim için görevlendirilmiş olan imamı bulmak gerekir ki onun vesilesi ile hidayete erebilelim.
SECDE - 24 :Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
Belki önemini bilen yoktur ama bu imama teslimiyet ve itaatin şüphe ve teretdütün olmaması gerekir ki hesap günü kurtuluşumuz için Allah'ın huzuruna hesap günü onlarla çağrılacağız. İmamınız varsa kitabınızı sağınızdan alırsınız.
İSRA - 71:Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). O gün bütün insanları, (Allah'ın tayin ettiği) imamları ile çağırırız. O zaman kitabı sağdan verilen kimseler, böylece kitaplarını okurlar. Ve (onlara) zerre kadar zulmedilmez (haksızlığa uğratılmaz).
Hani Allah nebilerini nasıl Cebrail AS ile eğitiyorsa. İnsanları da eğitecek, bilemedikleri soruların cevabını Allah'tan öğrenip anlatacak Allah dostları vardır. İşte bunlardan irşadla görevli olanı da aynı görevi yapar.
ENBİYA - 7 :Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.
Bilemediklerimizi bu zikir ehli olan Allah'ın veli kullarından Allah'ın gösterdiği dostu ile yola devam edilir ve bu kişiler hep Allah'ın ayetleri ile size cevap verir işte bu kişilerin insanlara söylediği Allah'a davettir.
HAC - 67 :Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler (çekişmesinler). SEN, RABBİNE DAVET ET. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Bu Allah'ın VAR olduğuna ve TEK olduğuna imandır. Ama neden?
Çünkü kim Yüce Rabbimize ruhunu ulaştırmayı dilerse;
BU KİŞİ İÇİN ALLAH VARKİ ONA ULAŞMAYI İSTİYORDUR. ULAŞMAYI İSTİYORSA ANCAK İNSAN İKİ YERE ULAŞAMAYACAĞI İÇİN BU KİŞİ İÇİN ALLAH TEKTİR.
BİR İNSANIN İMANININ OLUŞMASI İÇİN İLK ŞART BUNLAR DEĞİL Mİ?
YUNUS - 9:İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti yehdîhim rabbuhum bi îmânihim, tecrî min tahtihimul enhâru fî cennâtin naîm(naîmi). Muhakkak ki âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, îmânlarından dolayı Rab'leri, onları hidayete erdirir. Onlar, altlarından ırmaklar akan naîm cennetlerindedirler.
İşte bu iman insanı hidayete erdiren imandır. Böyle bir imanı olanlar mutlaka hidayete ererler.
BAKARA - 137:Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu).Eğer onlar da sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi, muhakkak ki hidayete ererlerdi. Ve eğer (yüz çevirirlerse) dönerlerse, mutlaka bir ayrılık içindedirler (Allah'ın yolundan ayrılmışlardır). Allah, (onlara karşı) sana kâfi (yeterli)dir. O, (herşeyi işiten ve bilen) Semîul Alîm'dir.
Demek ki bu gün yaşanan dinde iman yetersizliği var ki İslam’ın beş şartını Sahabe yapmış ama onlar sahabe olmuş. Bu gün İslam’ın beş şartını yapıyorum diyenlerden sahabe gibi Kur-an-ı Kerimi hayatına tatbik eden var mı?
Böyle biri varsa mutlaka bu ayete uyuyordur. Kendinizi yormayın çok zor yetişiyor böyle kişiler.
AL-İ İMRAN - 119 :Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). (Ey mü'minler)! SİZ ÖYLE KİMSELERSİNİZ Kİ;ONLAR, SİZİ SEVMEDİKLERİ HALDE SİZ, ONLARI SEVERSİNİZ VE SİZ KİTABIN BÜTÜNÜNE ÎMÂN EDERSİNİZ. Onlar, sizinle karşılaştıkları zaman: “Îmân ettik.” derler. Ama tenhada, kendi başlarına kaldıkları zaman size olan öfkelerinden (dolayı), parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün.” Hiç şüphesiz Allah, sinelerde olanı bilir.
İşte Allah'ın terbiyesi ile terbiye olan kişiler Kusursuz kullarıdır. Onların nefslerindeki kötülükleri Allah temizler.
NİSA - 49:E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). (Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
Yoksa benim Allah ile kul arasına birini sokma ihtiyacım yok demeniz sizin sadece MÜTEKEBBİR olduğunuzu gösterir.
ZUMER - 72:Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne). (Onlara): "Orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin!" denildi. Artık kibirlenenlerin mesvası (kalacağı yer) ne kötü.
Tevazu sahibi olmak Mevlana gibi tevazuda toprak gibi olmaktır. Her türlü yapılan kötülüğü toprak gibi örtersiniz. Bunu da ancak Allah'ın Şeriatını yaşayarak yani Allah'ın terbiyesi ile terbiye olan kullarından olun.
Biz kul değil miyiz diyeceksiniz, tabiki Allah bilir. Ama bir soru sorayım cevabında siz karar verin kul olup olmadığınıza.
SIRAT-I MUSTAKİM üzere misiniz? Değilse ayete bakın.
YASİN - 60 :E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun). Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
YASİN - 61 :Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Allah'a kul olmak insanın SIRAT-I MUSTAKİM üzeri olması ile mümkün. Ve bunun için Fatiha okuyoruz.
FATİHA - 5 :İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.
FATİHA - 6 :İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).
SIRAT-I MUSTAKİM üzeri olup kul olmak için Allahtan hacet namazı ile imamınızı sorun.
BAKARA - 45 :Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
YUNUSUN DEDİĞİ GİBİ
MEDRESELER MÜDERRİSİ
OKUMADILAR BU DERSİ
GÖNÜLLERE YAZILIR
BU KİTABIN SURESİ.
ANKEBUT - 49 :Bel huve âyâtun beyyinâtun fî sudûrillezîne ûtûl ilm(ilme), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illez zâlimûn(zâlimûne).Hayır O (Kur'ân-ı Kerim), ilim verilenlerin sînelerinde beyan olunan âyetlerdir. Ve zalimler hariç, onlar âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.
NE DERSİNİZ ŞERİAT ALLAHIN AYETLERİ İLE DİNİ YAŞAMAKTIR. YOKSA NEFSİNİZ İLE YAŞADIĞINIZ DİN SAHABE GİBİ YAŞAMANIZI SAĞLAMAZ.
NEFSİNİZİ ALLAH'IN YERİNE KOYMUŞ OLURSUNUZ.
CASİYE - 23 :E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh (ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
Allah'n terbiyesi insanı cehaletten kurtarır
CAHİLİYE ÜZERİ ÖLMEK PEK İYİ BİRŞEY DEĞİLDİR.
Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
|