KEMANIMIN dört teli var...
Dün gece başımı gül ağacından omzuna yasladım:
“Seni versinler ellere
Beni vursunlar...”
(......)
Gece el-ayak çekildi mi, sessizce merdivenleri çıkarım, bir gizli sevdanın buluşma zamanıdır o zaman...
Biz iki sırdaşız...
Ben ve keman...
Sevgilinin siluetini yapmıştır aslında dokuzuncu yüzyıldaki Viyanalı kemancı ustası; zarif bedeni, ince beli...
Bükük boynu...
Çabuk ağlayışı...
Biz dertleşiriz...
Gecenin karanlığında sarılıp birbirimize, kemanımla ikimiz...
*
“Rock çocukları” yazımdan dolayı ne kadar çok mesaj geliyor bilemezsiniz. Onları biriktirip tekrar tekrar okuyorum, yeni tanışmış gibi...
Aslında biz o gençlerle hep aynı yandaydık.
Üniversite yıllarında Kazablanka'nın büyük sahnesinde, usta müzisyenlerin arasında, Besim Hoca arada bir azarlardı beni:
“O sesi kim çıkarttı...”
“Hangi sesi?..”
“Fu...”
Do, re, mi, fa, sol, la yanında “fu” sesini çıkartabiliyordum arada bir kazara, kızıyordu büyük usta...
*
Oysa...
Oysa bakın çocuklar müziği “sadece nota” olmaktan çıkarttılar...
Şarkıları talep-tepki-isyan yaptılar... Ve cam-çerçeve kırmadan, şarkılar söyleyerek, notalarla aydınlığın yolunu açmaya çalışıyorlar...
Biz ise müziğin üstün gücünü bilmeden yumruklarımızla özgürlük aradık.
Kaybettik...
Bu gece onlardan çok uzakta, bir akşam karanlığında, sevdamın göğsüne yaslayıp başımı, burnumu çeke çeke, her kuşağın sesi sevgili Kayahan'ın o şarkısını onlar için çalacağım.
Belki duyar çocuklar:
“Sana sevdanın yolları
Beni vursunlar...”
|