Sevgili okurları, yazıma Atatürk'ün; "Öğretmenler, Yeni Nesil Sizlerin Eseri Olacaktır." cümlesi ile başlamak istiyorum.
"Bir topluluk, ulus olabilmek için mutlaka eğitimcilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlar ki; toplumu gerçek bir ulus haline getirirler." diyen Atatürk, sivil toplumlarda eğitimin ne denli önemli olduğuna işaret etmektedir.
Hepimiz doğduğumuzda kendimizi bir aile içerisinde buluruz. O ailenin içinde, o ailenin örf, adet ve geleneklerine göre büyümeye başlarız. Aslında eğitimimiz de ailede başlamış olur.
Eğitimin ailede başladığını göz önünde bulundurursak;
Çocukların eğitimi; eğitilmiş ebeveynler tarafından ailede başlar ve okula kadar o ailenin örf ve adetleri çerçevesinde devam eder.
Okula başlayan çocuk; gerekli öğretmenlik eğitimini almış, özverili, fedakâr, güvenilir, samimi, bir anne, bir baba gibi sevgi dolu bu yeni öğretmeniyle tanıştığında, adeta yeni ana kucağıyla tanışmıştır.
Öğrenciyle iletişim kurma sorumluluğu, bir yetişkin olarak öğretmene düşer. Öğrenciyle iletişim kurmak için o öğretmenin, gerekli pedagojik, sosyolojik ve psikolojik eğitimi almış olması şarttır.
Öğretmen, öğrenciyi; zengin, fakir, başarılı, başarısız, güzel, çirkin, kız, erkek gibi ayırım yapmadan ve herhangi bir ön yargıya kapılmadan, bir insan, bir değer olarak kabul edip, öğrenciye saygı duymalı ve ona saygıyı öğretmelidir.
Öğrenciye saygı duyan bir öğretmen gözünde her öğrenci, başlı başına bir değerdir. Öğretmeninden ve etrafındaki diğer insanlardan "değer" gören bir öğrenci, kendisine saygı duymayı öğrenir. Bir kişinin kendisine saygısı varsa ve kendisini kabul ediyorsa; başkalarına saygılı olması ve başkalarını kabul etmesi daha kolay olacaktır.
Öğrencisine saygı duyan, değer veren bir öğretmen; öğrencileri tarafından da sevilir. Bu da eğitimi oldukça kolaylaştırır ve çocukların eğitime olan motivasyonunu arttırır.
Hepimiz biliriz belki; çocuklara; "Büyüyünce ne olacaksın?" diye sorduğumuzda; ya "Öğretmen olacağım", ya da "Doktor olacağım" derler. Bunun nedeni; çocuğun, ebeveyn, konu-komşu ve akrabalarının dışında ilk iletişim kurduğu kişilerin, doktor ve öğretmenleri olmasından ve onları sevmelerinden kaynaklanır.
Atatürk; “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.” Demiştir.
Atatürk bu sözüyle, eğitimin ne kadar önemli, değerli ve kritik bir etmen olduğunu vurgulamak istemiştir. Bizlere uyarı ve nasihat vermiştir. Bizlerde bunu dikkate almalı ve ona göre yaşamalıyız.
Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir.
Akıllı, iyi eğitim almış ve saygılı insanların yaşadığı uygar bir toplum olmalıyız.
Bir toplum; trafikte birbirine yol verdiği zaman uygardır.
Bir toplum; hayvan haklarına saygı gösterdiği zaman uygardır.
Bir toplum; kadını dişi değil, kişi olarak gördüğü zaman uygardır.
Bir toplum; birlikte yaşadığı insanlara saygı gösterdiği zaman uygardır.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Demek oluyor ki; uygarlığa giden yol eğitimli insanlar tarafından eğitilen insanlardan geçer.
Biz bunu, aynı kültürden gelen, aynı mirası paylaşan, aynı geleceğe yürüyen insanlar olarak, birlik ve beraberlikle başarabiliriz.
|