POLİTİKALARI esas itibariyle ikiye ayrılıyor:
Duş politika...
H-iç politika...
Cumhurbaşkanı ile Başbakan kafa kafaya verdiklerinde özellikle duş politikada (buna tuş politika da diyebilirsiniz) hakikaten çok başarılılar.
*
Diyelim ki “Ermenistan ile iyi ilişkiler” diye Ermenistan'a koşarken, Azerbaycan küsünce, bu kez Azerbaycan'a koşuyorlar...
*
Ardından Ermenistan alındığı için, koşacak yer de kalmadığından “Ermenistan ile iyi ilişkiler” kalıyor...
Duş politika böyle...
*
*
Gelelim h-iç politikaya.
Diyelim ki Kürt meselesinde Cumhurbaşkanı “Tarihi fırsat kaçıyor” dedikten dört ay sonra bile kaçan “tarihi fırsatın” ne olduğunu bilen var mı?..
*
Bilmediğimiz şeyin kaçıp kaçmadığını da bilmiyoruz...
Kaçtı mı?..
Kaçmadı mı?..
Kaçtıysa, neydi o kaçan?..
*
Ne yaptığı belli olmayan bu denli anlaşılmaz bir iktidar hiç görmemiştim...
*
Gerek h-iç politikada...
Gerekse duş politikada...
*
“AB'ye girdik” diye Kızılay'da maytap patlatmaları ile Başbakan'ın “Bizi almayacaksanız açıkça söyleyin” demesi arasında tam dört yıl var...
*
Keza Kıbrıs:
Akıl ettikleri “Yes be anam” oylamasının sonundadır; Rumların AB'ye girmesi, Türk kesiminin ambargo altında sürünmesi...
Kuzey Irak:
PKK ile af, silah bırakma, dağdan inme pazarlıkları ise “PKK, Kuzey Irak'tan silinmiştir” açıklamalarından sonraya denk gelir...
*
Gazze'de Filistinliler...
Irak'ta Türkmenler...
Dağlık Karabağ Türkleri...
Çin'deki Uygurlar...
*
Tümünün sefil-perişan sürünmesi ise, bu arkadaşların onlara sahip çıkmaya kalkmaları ile başlar.
Ben hiç böyle iktidar görmedim...
İkiye ayrılıyor politikaları:
Duş politika...
H-iç politika...
|