O gece hava soğuktu...
Geç vakit kar atıştırmaya başladı... Pencereden gözüken sokak lambasının başına sanki daha çok kar yağıyordu...
Bizim oğlanlar bir ara huysuzlanıp patileri ile kapıyı açmamızı istediler...
Ön bahçede bir şey vardı...
El fenerini alıp peşlerinden gittik, sokağa bakan kapının merdivenlerinden çıkmış, eşiğe büzülmüş, avuca sığacak kadar bir küçük köpek yavrusuydu...
Uzun kulakları ıslanmış yanaklarına yapışmış, sırtında kar birikmişti...
Korkulu gözlerle bize baktı...
Sanki biraz daha küçüldü...
Onu kucağımıza aldığımızda titriyordu...
Andree ona küçük bir sepet hazırladı, havlularla kuruttuk, korkusunu aşınca önüne koyduğumuz süte doğranmış ekmeği deliler gibi yedi...
Sonra uyudu...
*
O şimdi bizim evin “Çıtır” kızı...
Oğlanların ablası...
Annesinin ve kardeşlerinin getirilip karşı ormana bırakıldığını sonradan öğrendik. Bir gün önce annesini ve kardeşlerini öldürmüşlerdi. Bu nasılsa kurtulmuş, bizim evin kapısına kadar kaçıp gelebilmişti.
Köpekler karı sevdikleri halde, her kar yağdığında o ilk gün uyuduğu köşeye gidip büzülür...
*
Kış başlıyor...
Yakında havalar soğuyacak...
Sokaklar evlerden atılmış, terk edilmiş canlılarla dolu. Çalıp çırpacak trilyonlar bulan belediyeler, yasa görev verdiği halde hayvanlar için barınak yapmadılar. Ankara’da sadece Çankaya Belediyesi’nin barınağı var. Çoğu belediye ya zehirleyerek öldürüyor sokak canlılarını, ya da Eyüp Belediyesi’nin yaptığı gibi kafesli kamyonlara doldurup dönemeyecekleri kadar uzak bir ormana götürüp bırakıyorlar...
Bunun hayvanlardan çok bir “insanlık” sorunu olduğunu bir türlü anlamadılar...
*
İyi insanlardan başka kimse yok ortalıkta...
Akşamları yemek artıklarını bir kaba koyup kapının önüne bırakın... Sabahleyin o kabın boş olduğunu gördüğünüzde, gece bir canlının, bir annenin, bir bebeğin karnını doyurduğunuzu düşünün, göreceksiniz gözleriniz dolacak...
Yakında soğuklar başlar...
Arkasından kar...
Bu kış yine zor olacak...
|