Çünkü köpeğin adını söylesem şimdi...
Söylemeyeyim...
İnsan bilemiyor...
*
Şöyle diyeyim; bir kasıt, bir ima, bir kötü niyet yok bunda...
Her şeyin bir adı var, onun adı da öyle...
Şunu söyleyeceğim...
İsmi yani...
İnsan tereddüt ediyor ne de olsa...
*
Hadi söyleyeyim...
Söyleyince de...
Kızıyorlar...
*
Tehdit dört bir yandan geliyor...
Misal; twitör Melih Gökçek adımı vermeden Twitter’da bir sürü hakaret, aşağılamadan sonra “Bir halt yemişsin ki... Tükürdüğünü son damlasına kadar yalatırlar sana...” dedi bir gece vakti durup dururken...
Sıkı sıkı uyardı bizi:
“Demedi deme...”
Allah muhafaza...
*
Dönüyorum, köpeğin ismine...
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bir köpeği var...
Kadrolu...
Labrador cinsi...
Kurtarma konusunda sertifika sahibi... Çok iyi yetiştirilmiş, bir yabancı dili yok...
Her olayda görev alabiliyor, depremde yıkıntıların altındaki canlının kalp atışını duyabiliyor, yangına gidip itfaiyecilerle birlikte insanlara yardım ediyor...
Görev bilinci var...
Diyelim ki insanlara hizmet edeceği yerde, uçan kuşa havlamıyor...
*
“Peki ismi yok mu?” diyeceksiniz...
Ben de onu söylüyordum zaten...
Yani Melih Gökçek belediyesindeki resmi kayıtlarda geçen adı...
Söylüyorum:
“Paşa...”
*
Rezil ettiniz bizi dünyaya...
Durup dururken...
Yabancı medya dalga geçiyor...
Bizim La Fontaine hikâyemiz adliyelik olunca, İtalyan, Fransız yayıncılar gelip röportaj yapmak istediler, kabul etmedik...
Üstüne üstlük bir de “Devletin gizli sırrını İtalyanlara sızdırdı” diye casusluktan yargılanmayalım sonra...
Ne yaparsınız, kol kırılır yen içinde...
*
Ne vardı bunda?..
Keşke hayvanlara bakıp biraz paylaşmayı, sorumluluğu, tahammülü, saygıyı, sevgiyi, izanı öğrenseydiniz...
Herkes işine bakardı, paşa paşa...
|