*
Misal; parlamenter demokrasi mi istiyorsun?..
Yoksa sultanlık mı?..
*
Hangisi?..
Çağdaş, batılı modern toplumun bir bireyi gibi olmak mı istersin?..
Yoksa bir Afganlı, bir İranlı, bir Suriyeli, bir Suudi, bir Yemenli, bir Mısırlı gibi yaşamak mı?..
*
Gönlünde yatan ne?..
Yeşil alanlar, koruluklu kentler, el sürülmemiş bahçeler, nefes alacak bir avuç olsun yeşil mi?..
Yoksa AVM’ler, aynalı gökdelenler mi?..
*
Hukuk devleti mi istiyorsun?..
Başın derde girdiğinde güven içinde gideceğin mahkeme kapıları mı?..
Yoksa yargıç yerine bir imam bulsan daha mı iyi?..
*
Hangi polisi istersin?..
Devletin polisini mi?..
İmamın polisini mi?..
*
Korkup korkmamayı seçeceksin mesela…
Ahbaplar geldiğinde, sohbet koyulaştığında, düşüncelerini korkmadan söyleyip kafana göre konuşmak mı?..
Yoksa komodinin üzerine birisinin oturmuş sizi dinlediğini hissederek susmak mı?..
*
Soyulup soyulmamanı… Bir ülkenin talan edilmesini… Varlıklarının çalınmasını isteyip istemediğini sormuyorum bile…
*
Diyelim ki çocuğunun ne olmasını istersin?..
Tüm medeni dünya çocukları gibi, müspet bilimlere koşan… Kültürle dolatılmış, tiyatroyu, resmi, heykeli, müziği seven… Soru soran ve cevap arayan… Irk, dil, din ayırmadan insan olmanın yüceliğine inanan… Çağdaş dünyanın başı dik bir bireyi mi?..
Yoksa badem bıyıklı bir molla mı?..
*
Ülkeye egemen olacak “zihniyetin” nihai seçimidir…
Laik, çağdaş, modern, özgür, temiz, hukuk devleti, Atatürk’ün Türkiye’si mi?..
İmamın memleketi mi?..
*
Birazdan kapılar kapanır…
Bu son çağrıdır…