Anaokulu'nda başladı ilk okul sevgimiz. İlk, orta ve liseyi, ardından da yüksek tahsil hep bu okul-öğretmen sevgi ve saygısını canlı tuttu içimizde.
İsterseniz ilkokuldan başlayalım söze: Körpecikti daha beyinlerimiz. Güzelle çirkini, doğruyla yanlışı tam kavrayamıyorduk bu çağda. Belki 3.sınıfta yarım-yamalak tanır gibiydik okul- öğretmen sevgisini.
O ne yüce bir duygudur ki her sırada bir kardelen açardı. Eğitim işte böylesine güzel, heyecan veren bir olguydu. Derken, dördüncü ve beşinci sınıfta biraz daha büyümüş havalarındaydık ancak yaşımız gereği fazla fiyakamız yoktu. Hele o beşinci sınıf yok mu? Beşyıl okuyup da gözyaşlarıyla sarılıp veda ederken mahvolduğumuz sevgili sınıf öğretmenimizle göz göze gelmenin heyecanındaydık. Bence en zor sahnelerinden biriydi işte o mezuniyet günü ve karne aşkımız.
Ortaokullu olunca, kendimizi sanki üst rütbeli bir komutan sanırdık. Neydi o edâmız, havamız !
Yürürken"dağları ben yarattım"gibisinden pozlar, dik duruşlar sergilerdik. İlkokul öğrencilerine"çaylak"dediğimiz o çok bilmişlik durumları.
Ortaokulda, branş öğretmenlerinin çokluğunu görünce küt küt çarpan minik yüreklerimiz.
Orta 3. sınıftan Lise'ye geçtiğimiz o ânı hiç sormayın zaten. Tam bir duygu sağanağı.
Derken, artık bıyıkları çıkmaya başlamış, liseli genç delikanlı olma pozları. Lise 1'de iken iki eli cebe sokup Dünya'ya ve insanlara"heyttt be, koçum benim"der gibilerden bir asker bakışı !
Ve bunu takip eden ikinci ve üçüncü sınıfta sınıflarda liseli aşıklar edebiyatında rol kesmeler.
Ellerimizde bahar gülleri, gözlerimizde ümit ışıkları. Çoğumuzda aşık olduğumuz kızlara mektup yazma, gül verme delilikleri ! Genciz ya işte, kanımızın kana, canımızın cana kaynadığı sahneler. Tam bir duygusal hareket tiyatrosu. Sahne çok zengin olmasa da dekor çok da göze hitap etmese de aşığız işte sonuçta. insanız, genciz ama mertiz.
Ve lise son, mezuniyet sevincimiz. Aklımızda hep mezun olarak iyi bir yüksek okula, fakülteye girebilme düşüncesi.
Bir de bakmışız ki yüksek tahsile de"merhaba"demişiz. Artık tam bir delikanlıyız kızlarda ise tam bir genç kız tavırları. Birlikte sinemaya, tiyatroya, doğum günü partilerine gitme sevdaları.
Hepsi çok güzel de işte asıl sorun mezuniyet. Daha doğrusu mezuniyet sonrası bir işe sahip olamamak korkusu. Kısacası, hayatımızın doğuştan ölüme kadar her bir ânı sevgi, umut ve hâyallerle dopdolu ve çalışan, iş bulan tahsillilerin yanı sıra, yurdumun binlerce işsiz gençler ordusu !
Ve bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Adlarına, kişiliklerine ve mesleklerine sevgi, saygı şiirleri yazacağımız yarınların mimarları, törenlerle anacağımız ve kutlayacağımız nadide insanalar topluluğu !
Aslında onların da bir çok maddi ve manevi sorunları var fakat bunlar sadece her 24 Kasımlarda olduğu gibi yine bol öğütler, bol vaadler ve öğrencilerin öğretmenlerine ithâf ettikleri şiirler, yazılar, gönül alıcı sevgi çiçekleri ya da sembolik anlamdaki armağanlarla yine yarın unutulup gidecekler ve kaderleriyle yine yalnız, baş başa bırakılacaklar.
Sevgili öğretmenlerimin huzurunda sevgi ve saygıyla eğiliyor, ellerinden öpüyor ve bu duygu ve düşünceler ve de bu mahcubiyet içersinde yürekten kutluyorum.
|