DÜNYA ve AHİRET SAADETİNİ YAŞAYAMAZSINIZ;
KÖR NEFSİNİZE UYDUĞUNUZ MÜDDETÇE.
İnsanlar nefslerini, yani içlerinde bir beden oduğunu bilmezler. Onlar için bir istek ve arzu olarak düşünülür. Tıp eğitiminde de ego benlik olarak isimlendirilir; iblisin işimi yok; insanlar ilmini Kur-an’dan almazlarsa olacağı bu.
Neyse Nefs nedir?
Her şeyi çift yaratan (Zariyat-49) Allah insanı da vech(fizik beden)(Hicr-26) Ve nefs den(Şems-7) yaratmıştır.
ÇİFT YARATILIŞ:
ZARİYAT - 49: Ve min kulli şey’in halaknâ zevceynî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne). Ve Biz, herşeyden (zıttıyla kaim kılarak) çift yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz.
VECH:
HİCR - 26: Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yarattık.
NEFS:
ŞEMS - 7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).
Nefsin insana ne zarar vereceğini hesap edemezsiniz, çünkü nefs, herzaman insanı hüsrana uğratacak afetler ile yaratılmış. Biliyorum beni etkilemez diyeceksiniz. Bak işte islamın beş şartını yerine getiriyoruz diyeceksiniz; hadi canım; ben dini yaşayan ve Yunus Emre gibi olan kimseyi görmedim. Gerçi vardır da öyle elibeğendiğin beş kuruş değil. Bir de çok bilmişler vardır “ben kimseye kötülük yapmam benim kalbim temiz” diyen. Bazıları da yerden biri takılmasın diye taşı kaldıran, salih amel yapmış olur der; nefsin temizliği Allah’a aittir.
NİSA - 49: E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). (Habibim), nefslerini tezkiye ettiklerini söyleyenleri görmedin mi? Hayır, öyle değil (nefsini tezkiye ettiğini söyledi diye kimsenin nefsi tezkiye olmaz). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile zulüm olunmazlar.
Ee ne oldu? Ben yaparım diyerek nefsine uyan kişi?
Nefsin tezkiye olması (felah) kurtuluştur, kurtuluştur da bu Allah’a ait olan bir söz.
ŞEMS - 9: Kad efleha men zekkâhâ. Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Nefsin tamamen iblisin kontrolünde olduğundan, bu kurtuluşu Allah’ın yardımı olmadan kimse yapamaz, Peygamberler de dahil.
YUSUF - 53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun). Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).
İslamın beş şartı farzdır ama insanların kurtuluşuna yetmez. İnsanın mümin bile olabilmesi mümkün değildir.
MU'MİN - 40: Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin). Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) MÜ'MİNLERDİR.Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.
İşte nefs adı verilen bu bedenden fizik beden sorumlu kılınmış.
MAİDE - 105: Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allâh'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.
Burada seslenilenler amenü olanlardır. Tabiki herkes kendisini inanan olarak kabul ettiği için herşeyi de üzerine alır. Halbuki amenü kim dersek;
HUD - 29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne). Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey)
istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve benâmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) terkedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
KEHF - 110: Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden).
De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı)dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”
Burada verilmek istenen mesaj; salih amel yapabilmenin tek şartı Allah’a ruhunu ulaştırmayı dilemek ki; bu dilek karşılığında Allah, hidayete ermek için yeterli sebep görüyor..“ allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).”(Sura -13)
İslamın beş şartını yeterli görenler, Allah’a ulaşma dileğini kabul etmedikleri için beş şart kurtuluş için yeterli olmaz. Zaten Allah’ın sözlerini de eğer bükerler, çünkü hidayete doğru yol derler. Halbuki hidayet Allah’a ulaşmaktır.“kul inne hudâllâhi huvel hudâ“Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.”(Bakara-120) veya “kul innel hudâ hudallâhi “Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah'ın (Kendisine) ulaştırmasıdır.”(Ali Imran-73)
Ne yaparsanız yapın, dalaletten kurtulmak ve Allah’ın nefsinizi terbiye etmesi sizin samimi olarak kalbinizden Allah dostu olma isteği, yani hidayet talebinizle mümkündür.Amenü olan, Allah’a ulaşmayı dileyen kişiler. Neden böyle bir dileğin sahibidirler, kimse merak etmez. Aslında itaatin bir göstergesidir, neden mi? Allah’ın Resul’üne tabiki. Çünkü Allah Resul’ü insanları Allah’a davet eder.
KASAS - 87: Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır).Ve sakın müşriklerden olma!
Resul’ler genelde Peygamber olarak nitelendirilir. Kur-an’da ise her Nebi Resul’dür de, her Resul Nebi değildir. Cin Resul vardır ( Enam-130) Melek
Resul vardır( Hac-75) sakilik yapan Resul vardır ( Yusuf-50) de olduğu gibi.
Cin Resul;
EN'AM - 130: Yâ ma’şerel cinni vel insi e lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû şehidnâ alâ enfusinâ ve garrethumul hayâtud dunyâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn(kâfirîne). Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? “Kendi nefslerimize şahit olduk.” dediler. Dünya hayatı onları aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahit oldular.
Melek Resul;
HAC - 75: Allâhu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâs(nâsi), innallâhe semîun basîr(basîrun). Allah, meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Muhakkak ki Allah, en iyi işitendir, en iyi görendir.
Saki Resul:
YUSUF - 50: Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun). Ve Melik: “Onu bana getirin.” dedi. Böylece ona, resûl(ulak, haberci) geldiği zaman Yusuf (A.S): “Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali (durumu) nedir, ona sor.” dedi. Muhakkak ki; Rabbim onların hilelerini en iyi bilendir.
Bize ne Resul’den; öğrendiklerimizi yapıyoruz diyenler de var tabi. İyi de hava ve su gibi; insanlar için önemli olduğunu hiç düşündünüz mü? Eğer Resul gelmezse insanlardan kimse kurtuluşa ulaşamaz yani cennet hayaldir, çünkü Cennet’e giremezsiniz. Sebebi takva sahibi olamazsınız. Nefsinizi ıslah edemezsiniz velhasıl mutlu olamazsınız.
AL-İ İMRAN - 15: Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh (minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi). De ki: “Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için Rab'lerinin katında içinde devamlı kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler ve tertemiz eşler ve Allah'tan rıza (makamı) vardır.” Allah kullarını BASÎR'dir (görendir, görücüdür).
Allah bütün insanlara yaşadıkları dönemde kendi içlerinden Resul’ler tayin etmiştir. Ayette onun için bütün insanlığa “Ey adem oğulları” diyor. Bu Resul’ler insanlara Allah’ın ayetleri ile Allah’ın emirlerini açıklar. Başka bir kitabı delil göstermezler.
A'RAF - 35: Yâ benî âdeme immâ ye’tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan (kıssa eden) RESÛLLER geldiği zaman, bundan sonra KİM TAKVA SAHİBİ OLUR VE NEFSİNİ ISLÂH EDERSE (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmazlar.
Resul insanları Allah’a davet eder. Kimse ruhunu, sahibi olan Allah’a ulaştırmayı dilemez. Bu, Resul’e güvenmediklerini gösterir. Güvenmiyorlarsa sevmiyorlardır. Ee nerede kaldı Resul sevgisi, hani ölürdünüz yolunda, peşinden gideni bulmak bir mesele.
Onun için, bu nefsiniz ile mutlu olamazsınız. Alnınızı ömür boyu secdeden kaldırmasanız bile. Tabi ki Allah’ın huzurunda biz bilmiyorduk deme lüksünüz de yok, en azından bu yazımı okudunuz.
MULK - 8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun). (Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.
MULK - 9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin). Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”
MULK - 10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri). Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.
MULK - 11: Fa’terefû bi zenbihim, fe suhkan li ashâbis saîr(saîri). Böylece günahlarını itiraf ettiler. Artık ateş ehli (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun.
MUTLU MUSUNUZ??? EĞER NEFSİNİZ İLE HAREKET EDİYORSANIZ, MUTLU OLAMAZSINIZ ALLAH’SIZ MUTLULUK OLMAZ!
|