“Rumlar isyan etti. İngiliz bayrağını ayaklar altında çiğnedi. Vali konağını yaktılar. İngiliz idarecilerine büyük hakaretler yaptılar ve adabımuaşerete yakışmayan hareketlerde bulundular. Valilere kıymet vermediler. Ne milli günlerine ne de matem günlerine hürmette bulunmadılar. Böyle olmasına rağmen yine onlar en yüksek mevkiyi işgal etmiyor mu? Onların bir dediği iki oluyor mu?
... Biz ise ‘evet efendim’ dedikçe biraz daha ayaklar altında çiğnenmekle mükafatlandırılıyoruz (!)” 1952
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Uzun yıllardır adada devam etmekte olan uyuşmazlığın çözümünde bazı sıkıntılar yaşanmaktadır. Karar vericilerin uyuşmazlığın çözümüne kör ve şaşı bakmaları nedeniyle uyuşmazlık yıllardır çözülemiyor. Yanlı tutumları ile sırtlarını sıvazladıkları Rumlar farenin kedi ile oynadığı gibi oyunlarını sürdürüyorlar. Çözümü isteyen Türkiye ve Kıbrıs Türkleri gözleri yollarda Godo’nun gelişini bekleyerek adeta çözüm yorgunu oldular.
Uyuşmazlığın belirli zaman aralıklarında saman alevi gibi birden parlaması, yapılan bir kaç açıklamadan sonra içten içe yanmaya terkediliyor. Bu nedenle yarım asrı aşan sürede yaşananları başka türlü tanımlayamıyoruz. Bu nedenle Godo’nun gelişi beklenirken karşılıklı suçlamalara da devam ediliyor. Sıklıkla gündeme taşınan kayıp kişiler konusu ise adeta yemeklerdeki meze gibi kullanılmaktadır. Kayıp kişiler diye tanımlanan olay tamamen insani bir konudur. Bu güne değin kayıp kişiler olarak tanımlanan Rumlar, 15 – 20 Temmuz 1974 günleri arasında yaşanan iç çatışmalarda öldürülen kişilerdir. Türk kayıplar ise evlerinden işlerine gitmek üzere ayrılan ve Rumlar tarafından öldürülen Türklerdir. Buna karşın Rumlar, kuzeydeki askeri bölgelerde toplu mezarlar vardır, onların da araştırılması gerekiyor savını ortalık yerlere atıyorlar. Bu savı konu edinenler, bunun gerçek olmadığını iyi bilmektedirler.
Bu gerçeği iyi bilenlerden olan ve Loizidu davası sonrasında sesini duyuran moda söylemle ünlü olan avukat Bay Ahilleas Dimitriadis, Kıbrıs Türk ve Rum kayıplarının ancak %25’inin saptandığına dikkat çekiyor. “Kayıplar konusunda gerçek komite kurulmalı” diye ekliyor. Bay avukat her iki tarafın uzlaşması sonucunda bu güne değin yapılan çalışmaları yok sayıyor. Önümüzdeki dönemde mendil büyüklüğündeki ülkede en öndeki kişi olabilmek ve elinde malzemenin bulunması için önerisini ortalık yerlere attığının bilinmesini istiyoruz.
Son dönemde Kıbrıs sözcüğünün bile ağızlara alınmadığı günlerden geçiyoruz. Saman alevinin yandığı günlerde birkaç gün konuşulduğu hemen her kes tarafından kabul ediliyor. Amerikalı Bay Joe Biden sıklıkla Türkiye’ye gelmese konu iyice unutulacaktır. Bay Biden’ın derdi ne Kıbrıs Türkleri ne de Rumlardır. O’nun derdi, Rumların uluslararası hukuku hiçe sayıp ilan ettikleri Münhasır Ekonomik bölgedeki yeraltı zenginlikleridir. Bunun ötesinde Kıbrıs Türkiye’nin güvenliği açısından yaşamsal önemdedir. Üstelik Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantici ülkesidir ve yeraltı zenginlikleri üzerinde hakları vardır.
Adı geçen ülkeyi yönetenler uluslararası hukuk açısından böyle bir hakkı olan Türkiye’yi safdışı edebilmenin telaşına düştüler. Bölge ülkeleri ile peş peşe askeri ve ekonomik anlaşmaları imzalamalarının altında yatan neden bu bakış açılarıdır. Diğer bir garantici ülke olan İngiltere’nin yaşananlara müdahale etmesinin beklenilmemesi gerekiyor. İngiltere’nin adadaki ve Doğu Akdeniz bölgesindeki çıkarlarının zarar görmesi halinde müdahale edebileceğine vurgu yapmak durumundayız.
İçinden geçmekte olduğumuz sıkıntılı süreçte Türk dış politikasının önceliklerinin değiştiği kabul ediliyor. Bu nedenle yaşanmakta olan zorunlu eksen değişikliğinin mendil büyüklüğündeki ülkeyi yönetenlerin Türkiye’yi köşeye sıkıştırma çabalarına hız vermelerine neden olmaktadır.
Sürecin geçici olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle boşuna heveslendiklerine yakın günlerde tanık olacağımızı kaydetmek istiyoruz.
Yaşamakta olduğumuz bütün olumsuzluklara karşın Kıbrıs konusunun en kısa sürede hak ettiği yeri alabilmesi ve gündemden düşürülmemesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|