“Karpaz’dan Baf’a kadar her Türk vatandaşı gelecek nesillere daha parlak bir istikbal için yılmadan çalışacağız. Evkaf Davamızı kazandıktan sonra geriye kalan davalarımızı mesela Maarif İşlerimizi ele alacağız. Böylelikle neslimiz, bir mücadele nesli olacak fakat çocuklarımıza torunlarımıza Türk’e yaraşır bir hayat temin edeceğiz”. (1. Evkaf Mitingindeki konuşmadan bir bölüm) 28 Mart 1954 – Lefkoşa
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Sovyetler Birliğinin 1991 yılında dağılmasından sonra uygulanmakta olan Soğuk Savaş taktiklerinin son bulacağı beklentisi yaygın bir kanı idi. Yaşanan bu olaydan sonra dünyanın dengeleri de alt üst oluyordu. Dünya, tek kutuplu Amerikan yayılmacılığına karşın kısa sürede çok kutuplu dünyaya doğru koşar adım gidilirken bölgesel güç odakları da yeni yapılanma içinde kendilerine yer buldular. Son dönemde Rusya Ukrayna anlaşmazlığı sonrasında bu güçler dünya ticaretinin dolar yerine kendi ulusal paraları ile yapılması çalışmalarına da ivme kazandırdılar.
Amerika’nın Rusya’yı Ukrayna savaşı nedeniyle ekonomik olarak çökertebilmek için yaşanan anlaşmazlığı sürgit etmesinin hesaplarını yapıyor olması bir anlamda ters tepti. Çünkü Avrupa ülkeleri büyük ölçüde Rusya’dan gelen enerjiye bağlıdırlar. Rusya’nın bu kozunu uygulamaya koyması sonrasında Avrupalılar önümüzdeki kışı nasıl geçireceklerinin hesaplarını yapıyorlar. Olayların yaşanmaya başladığı günlerde aynı ülkeler Ukrayna’ya silâh satabilmek için adeta yarışıyorlardı. Ayakları suya eren Avrupalılar Amerika’ya karşı daha mesafeli durmaya çalışıyorlar.
Her yıl Eylül ayının gelmesi sonrasında denkler toplanarak New York seferine çıkılmaya hazır duruma getirildiği biliniyor. Gelenek bu yılda bozulmadı ve dünya liderleri sefere hazırlanarak dünyanın içinden geçmekte olduğu durum
konusunda görüş ve düşüncelerini paylaşacaklar. Rum basınında yer alan haberlerde BM Genel Yazmanı Antonio Guterres’in Nikos Anastasiyadis ve Ersin Tatar ile ayrı ayrı görüşeceğini gündeme taşıdılar. Yine basın kuruluşları İngiltere’nin yolcu olacak Boşbakanı affedersiniz Başbakanı Boris Johnson, “Eşit iki egemen devleti kabul etmemesi konusunda” Anastasiyadis’i uyarmış. Kıbrıs’ta yaşanan uyuşmazlığının temelinde İngiltere’nin garantör ülke olarak gösterdiği açmazı tetiklemek olduğu gerçeği bulunmaktadır. Tazıya kaç derken tavşana da yakala yaklaşımı, çözümsüzlüğü sürgit ettiriyor.
Nikos Anastasiyadis, bugüne dek Kıbrıs Türkleri tarafından ortaya konulan isteklerle Kıbrıslı Rumlar açısından var olan tehlikeleri göz ardı etmeden Kıbrıslı Türkleri koruması gerektiğini ileri sürüyor. Bugüne değin dışarıdan buldukları desteklerle çözümsüzlüğü körükleyenler New York’a giderken şirinlik yapmayı yeğliyor. Türkiye’den hangi görevde olduğuna bakılmaksızın gelenlerin tamamını otomatiğe bağlanmış gibi AB’den başlayıp Birleşmiş Milletlere şikâyet ediyor olmaları adada çözüm istemediklerinin de göstergesidir.
Diğer yandan Rum Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulidis adada çözümsüzlük sürgit ettiği sürece Türkiye’nin yasadışı faaliyetlerini arttıracağı öngörüsünde bulunuyor. Adadaki çözümsüzlükten en büyük zararı Kıbrıs Türkleri çekiyor. Bütünlüklü çözümün bir parçası olan Maraş konusunu öne çıkararak çözüm istemediklerini kanıtlıyorlar.
Karşımızdaki unsurun çözümden yana olmadığı yıllardır bilinen bir gerçek iken ‘bizler ne mi yapıyoruz’ sorusunun yanıtını öncelikle kendimize vermemiz gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız…
|