“Zürih ve Londra Antlaşmalarının yıkılmak üzere olduğunu da esefle müşahade ediyoruz. Fakat bunlar yıkıldığı takdirde altında yalnız Türkler değil, yarım milyon halk da kalacaktır. Buna ise üç beş metropolitin hakkı yoktur”. 1980
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bir süredir dünya kamuoyunda Rusya - Ukrayna arasındaki savaş her geçen gün yeni boyutlar kazanarak hız kesmeden sürgit ediyor. Taraflar silahlı mücadelenin yanı sıra ekonomik olarak da savaşım yapıyorlar. Bazı ülkelerin de ıslık çalarak olası ekonomik savaşa katılacaklarını duyuruyorlar. Avrupa ülkelerinin en büyük doğalgaz tedarikçisi olarak bilinen Rusya’nın karşı önlem olarak elindeki bu kozu kullanacağını gösteriyor. Bunun ağır sonuçlarını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Yine de tarafların öldürdükleri asker sayılarını başarı olarak sunuyor olmaları ayrı bir vahşettir.
Ukrayna’nın önde gideni Bay Zelenski yılana düşenin denize sarıldığı gibi o da yıllar öncesinde kurulan ve geriye acı, kan gözyaşını miras bırakması ile bilinen Etniki Eterya benzeri bir örgütün kurulması için Yunanistan’dan yardım isteğinde bulunuyordu. Bu faşist örgütün eylemleri ile Rusya’ya büyük zararlar vereceği düşüncesinde olduğunu söylüyordu. Eskiye rağbet olsa idi bitpazarına nur yağardı diye boşuna söylenmemiştir. Bu faşist örgütün Türklere verdiği zarar ve sıkıntıları ismi aynı olmasa da benzerlerinin günümüzde de Ukrayna’da saldırılar düzenlediği gerçek habercilik yapmakta olan haber kaynaklarınca doğrulanmaktadır. Yapılan açıklamaların bile insanlık suçu olduğunun bilinmesi gerekiyor.
Tarafların karşılıklı olarak bazı ekonomik kısıtlamalara yöneliyor olmaları büyük sıkıntıların katmerlenmesine ve zararının büyük olacağını da çağrıştırıyor. Avrupa ülkelerinin nerede ise tamamının Rus doğalgazına gereksinim duymakta oldukları biliniyor. Bu kısıtlamalara koşut Rusya’nın kurallarını uygulamadıkları gerekçesi ile gazı kestiği biliniyor. Bu uygulamanın başarılı olmasının emperyalist ülkelerin oyununa gelmemekten geçtiğinin de unutulmaması gerekiyor. Bugün silah vererek cepheye sürülenlerin yarın kendi kaderlerine terkedilmeyeceğinin güvencesi olmadığının tarihte yaşanmış çok sayıda örneğinin olduğu biliniyor.
İ-kinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra dünyanın yaşadığı sıkıntıların en alt düzeye indirilmesi, atlatılması ve sorunların aşılmasının ve artçı sarsıntılarının kısa sürede tam olarak atlatılamadığı biliniyor. O günün koşullarında bu sorunlar iki kutuplu dünyada yaşanıyordu. Günümüzde ise çok kutuplu dünyada ülkelerin birbirlerine kısıtlamalar getiriyor olmasının başarı şansının da olmayacağının bilinmesi gerekiyor. Güç dengelerinin de değiştiğinin de göz ardı edilmemesi gerekiyor. Dünyada yeni yapılanma sıkıntılarının yaşanıyor olması son derece doğaldır. Ukrayna’nın dışarıdan yapılan baskılar ve kışkırtmaların dürtüsü ile hareket ediyor olmasını yeni bir dünya düzeninin doğum sancıları olarak değerlendirmek olasıdır.
Bu yapı kurulurken filler tepişirken otların ezileceğini bilerek acı da olsa bu süreci yaşayacağız. Dünyanın 5 büyükleri olan ülkelerin yani emperyalistlerin dişlilerinin çarkları arasında ezilmemek ülkeler için dünyamızın geleceği için yaşamsal önemde bir olgudur.
Dünya adeta bu cendereye sıkıştırılırken geçtiğimiz Ocak ayında Kıbrıs’ta yapılan seçim sonrasında aradan geçen sürede hükümetin kurularak çalışmalara başlayamamış olması büyük bir eksiklik olarak karşımızda duruyor. Kıbrıs Türklerinin bilinen engin hoşgörüsü ve demokrasi anlayışlarının nerelere gittiğinin de sorgulanması gerekiyor. Bu sıkıntıların kısa sürede aşılması gerektiğini düşünüyor ve istiyoruz.
Karşımızdaki unsur uluslararası alanda kendi tezlerini anlatmaları konusunda, tanınıyor olmasının avantajları ile zemin kazanmayı sürgit ediyor. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi var olan pürüzleri törpülemenin zamanın geldiği hatta geçmekte olduğunun da unutulmaması en büyük kazancımız olacaktır.
Tanınmamış olmanın ezikliğinden fazla zaman yitirmeden hep birlikte kurtularak yeni yol haritamızı çizmemiz gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
06 Mayıs 2022 – Ankara -
|