“Bizimle birlikte Rumlardan alınan bütün haklar, kendilerine bahşedildiği halde bizden hâlâ esirgenmiyor mu? Almamız zamanı gelmiştir… Gasp edilen ve bir türlü verilmeyen verilmek istenmeyen haklarımızı artık alıncaya kadar ciddi bir mücadeleye atılmalıyız.” 1951
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Bilindiği gibi Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm bulma arayışları yarım asrı aşkın süredir sürgit ediliyor. Bu süre zarfında BMGK’nin görevlendirdiği arabulucuların adada kalış günlerini uzatmak ve ailecek tatilin tadını çıkarmak için harcadıkları çaba zaman zaman şikâyet konusu oluyordu. İlk atanan Finli diplomat Toumiaja’yı bu değerlendirmenin dışında tutmak gerekiyor. Rumların uzlaşmaz tutumları karşısında 5 ay dayanabilmiş ve geçirdiği beyin kanaması sonrasında yaşamdan kopartılmıştır.
Görev yaptığı bu kısa süre içerisinde hazırladığı anayasa taslak metninde iki bölgeli federasyon kurulmasını öngörüyordu. Zürih ve Londra Antlaşmalarının adadaki çözümün federasyon modelini çağrıştırıyor olduğunun bilincinde olarak çalışma yaptığı biliniyor. Burada gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus bölgesel federasyon modelinin uygulanmamasıdır. İdari federasyon, Merkezi Yönetim altında kurulacak bir federasyon modelidir. Kıbrıs’ta içinden geçmekte olduğumuz çözümsüzlük düğümünün nedeni karşımızdaki unsurun bu isteklerinden vazgeçmiyor olmasıdır.
Aralarında çatışma yaşamış toplumların birlikte yaşamalarının yeni çatışmalara çağrı çıkaracağı göz ardı edilmemelidir. Bu modelin karşılıklı ölümlerin yaşandığı toplumlara uygulanmaması gerekiyordu. Böyle bir yapının kurulmasının İngilizlerin oyunu olduğunu söylemek gerekiyor. Kaldı ki bu yönetim modelinin her iki toplum tarafından da
yeterince değerlendirilmemiş olması 1963 Aralık ayındaki saldırılara kadar evrilmiştir.
Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken Bölgesel Federasyon modeli çözüm olarak sunulmuş olsa idi kanlı olaylar yaşanmayabilirdi. Bu model ileride benzer sıkıntıları yaşayan ülkeler için rol model olarak uygulanabilirdi. Hazırlanan anayasa taslağının Birinci maddesine göre “iki ayrı Türk ve Rum bölgelerinde oturan Türk ve Rum toplumundan kurulmuştur”.
İkinci madde ise, “Türk ve Rum bölgelerinin tesisinde gerekli yerlerde iki topluma mensup halk mecburi olarak mübadele edilir. (Türk bölgesi adanın kuzeyinde batıda Yialya’dan başlayan Lefkoşa’nın Türk kesimini de içine alarak Mağusa’nın Türk semtini ihtiva eden bir hattan denize kadar uzanan bir bölgedir. Bu bölgenin yüzölçümü Kıbrıs Türklerinin mülkiyetinde bulunan arazi ile devlete ait topraklarda hisselerine düşen 10.000 Rum ailesi mecburi olarak mübadele edilecektir. Takriben aynı miktarda Türk ailesi de bu bölgeye gelecektir). Yıllar öncesinden öngörülen ve günümüzde uygulanamayan bir çözüm modeli…
Rum Yönetiminin Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulidis, “Türk tarafının iki devletli çözüm isteği değişmeden müzakere yapılamaz. Buna karşın Güven Yaratıcı Önlemleri görüşebiliriz. İki devlet tezini reddetmek zorundayız ve bu tez kabul edilemez” diyor.
Rumların nasıl bir federasyon modelinden yana olduklarını yukarıda değinmiş olduğumuz için yeniden değinme gereğini duymuyoruz. Onların federasyon anlayışı güçlü merkezi hükümet ve İdari Federasyondur. Türk tarafı olarak bizler de Bölgesel Federasyon-dan yana olmalıyız. Toplum olarak yeni sıkıntılar yaşamamak için çıkaracağımız ders veya derslerle Bölgesel Federasyon modelinin üzerinde çalışmalar yapmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız… 12 Ağustos 2022 - Ankara -
|