“İngiliz siyaseti, menfaat düşkünlerine büyük fırsatlar verdi. Bunların başımızda ötmesine yardımda bulundu. Monteque diye memleketin başına diktatör kesilen bir komiser, bu memleketi senelerce kasıp kavurdu. Türk ismini ağzına alanları zindanlarda çürütmek için fırsat kolladı ve bunun yanında kendine destek olanları omuzlayarak en yüksek mevkilere çıkardı...
Hala bu rüya içinde çalkalanan ve bir türlü geçirdikleri o tatlı hayatı unutmak istemeyenler, başımızda ötmek istiyorlar. Hayır artık kafidir! Bu millet, bu halk bugüne kadar çektiği azap, işkence ve zulümden artık usanmıştır. Bunları kendine kafi görüyor. Daha fazlasına tahammülü kalmış değildir.” 1951
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs’ta Eoka teröristleri ile işbirliği yapan Yunan cuntası, 15 Temmuz 1974’de Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni kurdu. Adı geçen cumhuriyetin ilan edilmesi sonrasında Kıbrıs Türklerine etnik temizlik yapılacağı duyumları alınıyordu. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garanticisi olan Türkiye, uluslararası anlaşmalardan doğan hakkını kullanarak müdahale de bulundu. Buna karşın Atlılar – Muratağa – Sandallar ve Taşkent köylerindeki toplu kıyımları önleyemedi. 20 Temmuz ve 14 Ağustos 1974 günlerinde gerçekleştirilen Barış harekatları sonrasında, Türklerin toplu kırımdan geçirilmeleri önlenmiş oluyordu. Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’nin yıkılması sonrasında ise adanın tamamında barış sağlanmış oldu.
Aradan geçen 40 yıla karşın adada çatışmasızlık ortamı yaşanıyor. Küçük çaptaki sınır olaylarını saymaz isek günümüzde karşılıklı geçişler de yapılıyor. Kıbrıs uyuşmazlığı ile nerede ise yaşıt sayılan Filistinlilerle İsrailliler arasında çatışmanın yaşanmadığı gün yok gibidir. Ölenlerin sayısı binlerle açıklanıyor. Bölgemizden uzak bölgelerde de çatışmaların yaşandığı biliniyor. Buna karşın hiç kimse veya kuruluş kalkıp çatışan tarafları tek çatı altında birleştirmek için çaba harcamıyor. Birleştirme çalışmalarını yürütenlerin adadaki çatışmasızlık ortamını bir kazanım olarak görmelerini ve rahatsızlık duymamalarını istiyoruz.
Bu koşullarda adaya barış gelir mi? sorusu akla takılıyor. Yukarıda da değindiğimiz gibi adaya barış 1974 yılında gelmiştir. Barış çağrılarını yapanların Kıbrıs Türklerinin arzuladığı barış ile karşı tarafın arzuladığı barış arasında taban tabana zıtlıkların olduğunu görmeleri gerekmektedir. Bugüne değin yürütülmekte olan çözüme ilişkin görüşmelerde neden sonuç alınamadığı gerçeği bu noktada düğümlenmektedir. Son günlerde yapılan bir araştırmanın sonucuna göre Kıbrıs Rum halkının müzakere masasından kalkılmasını %80 oranında desteklediği ortalık yerlerdedir. Buyurun bir size düğüm daha...
Daha önce yaşanan acı dolu olaylardan sonra iki toplumun iç içe birlikte yaşamalarının olanaksız olduğunu kaydetmek istiyoruz. Bu yöndeki istek ve çabaları, adada sürmekte olan çatışmasızlık ortamına bir saldırı olarak görüyoruz. İki toplum yan yana komşu devletler olarak yaşayabilirler. Çünkü Rumlar adanın egemenliğini Türklerle paylaşmaktan oldukça uzaklarda bulunuyorlar. Bu gerçek kabul edildikten sonra Doğu Akdeniz’de bulunmuş olan yeraltı zenginliklerinin paylaşımı gündeme gelecektir. Nasıl olsa Rumların isteklerine karşın, eşit paylaşım konusunda geniş bir uzlaşıdan söz ediliyor.
Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ bölgesi, sürekli olarak çatışmaların yaşanmakta olduğu bölge olarak kabul ediliyor. Bu durumu değerlendiren Vaşhington merkezli Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nın Rusya – Avrasya Programı kıdemli direktörü Bay Thomas de Waal, Dağlık Karabağ çatışmasını, “Kıbrıs meselesinden daha istikrarsız, İsrail – Filistin meselesine göre daha az görünür” olduğunu söylüyor. Buna koşut olarak son aylarda adanın çevresi adeta askeri tatbikat alanına çevrildi. Rusya – İsrail – Mendil büyüklüğündeki ülke ve İngiltere’nin bölgede tatbikatlar yaptıkları biliniyor. Rusların gerçekleştirdikleri tatbikatın zamanlamasının ise bir rastlantı olmadığı mendil büyüklüğündeki ülkenin sözcüsü tarafından açıklandı.
Türkiye – Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin 3. Toplantısı geçtiğimiz 05-06 Aralık 2014 günlerinde yapıldı. Türk heyetinin Atina’ya ulaştığı gün ulusalcı çizgideki Kontranews gazetesinde “Yeter artık kabadayılık. Gelin her konuda anlaşalım” başlıklı Türkçe yazı yayınlandı. Bunları yazanların öncelikle kendi konumlarını yeniden değerlendirmeleri gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
12 Aralık 2014 - Ankara -
|