Sevgili okurlarım, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri neden iktidara tam destek veriyor? Hiç düşündünüz mü?
Avrupa Birliği, üye alacağı bir ülkede şeriatın yükselmesine bırakın izin vermeyi, sessiz kalabilir mi?
Ya Amerika, bölgeye demokrasi ve özgürlük getirmek istemiyor muydu?
Peki, öyleyse gerçek nedir?
Kirli bir uzlaşma. İsmini “Ilımlı İslam” koydukları şeriata karşılık, kirli bir uzlaşma.
Peki, bu kirli uzlaşmaya kim engel?
Atatürk’ün izinde, Türk Milletinin emrinde olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz.
Onun için son günlerde, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk Yargısına karşı sanki savaş açıldı.
İşbirlikçi-şeriatçı medya kullanılarak orduya sahip çıkanlara “Darbeci”
Yargıya sahip çıkanlara “Derin devletçi”, “Statükocu” denilmeye başlandı.
Tarikat müritleri ve ekibi, üniversiteleri karıştırmak için öğrencileri, toplumu karıştırmak için de yobaz çevreleri kışkırtarak, mahalle baskısı oluşturmaya başlandı.
Sakarya’da; Sakarya Başörtüsü Platformu adı altında, “Başörtüsü İslam’ın emri, Müslüman kadının kimliğidir” diyerek, kadınlar sokağa dökülmedi mi?
Diğer taraftan; enflasyon azar, borsa çöker, Türkiye ekonomisi krize girer diye, Türk halkını korkutmaya başladılar.
Ekonomik kriz, vatandaşın belini bükmüyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri, rejimi ve Atatürk ilke ve inkılâplarını ortadan kaldırmak için bu kadar kararlı, bu kadar sinsi bu kadar hain ve bu kadar alçakça plan ve saldırılar görülmedi.
Kıbrıs sorunu, Ege sorunu, kıta sahanlığı, hava sahası, fır hattı…
Eğer Yunanistan’ın istekleri yerine getirilirse; İzmir’de toprak Türkiye’nin deniz ise Yunanistan’ın olur. Çeşme’de denize girmek için Yunanistan’dan izin almak gerekir.
Fener Rum Patrikhanesine devlet statüsü, Kuzey Irak’ta kurulan kukla devlete, güneydoğu ve doğu Anadolu’dan toprak, yani Kürdistan, “sözde Ermeni soykırımının tanınması”, “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” söylemleri.
Batıya akacak enerjinin güvence altına alınması.
Kısacası örtülü kapitülasyonlar!
Stratejik kurumların ve arazilerin satılması…
“Aldık, babalar gibi satarız” söylemleri.
Peki, bu kirli uzlaşmaları kim tezgâhlıyor?
Kim destekliyor?
Malum kanallar ve malum basın…
Ulu önder Atatürk, bundan 82 yıl önce 1927 yılında sanki bu günleri görüp de;
“Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.” demişti.
Atatürk, 1927 yılında bu günleri görüp de söylemiş sanki.