ALLAH YARDIM ETMEZSE HALİNİZ NİCE OLUR.
Allah'ın yardımını almak ister miydiniz? Kim istemez demeyin, o kadar çok ki. Bu insanlar Allah'dan yardım beklemiyorlarsa Allah'a ihtiyaçları yoktur. Asıl nedeni ise kalplerinde Allah sevgisi yoktur. Allah'ın yardımını isteyenler okumaya devam edebilir. Diğerleri nasıl olsa kendilerinin başarabileceğini zannı içinde kimseye ve Allah'a da minnet etmezler.
ALLAH NASIL YARDIM EDER?
ALLAH KİMLERE YARDIM EDER VE NE FAYDASI OLUR?
Aslında Allah yarattığı her canlıya yardım eder. Yaşaması ve rızkı Allah'ın teminatı altındadır. Allah'ın yardımı diyerek kast ettiğimiz ise, bu yardımı alan insanlar da ne fark var?
Fark Allah'a olan yakınlıkta. Allah'a yakın olanlar Allah'ın veli kullarıdır. Onlara Allah öyle yardım eder ki!
YUNUS - 62 :E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?
Allahın veli kulları, Allah'dan başka hiç birşeyden korkmazlar, çünkü Alla onların dostudur.
YUNUS - 63 :Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne). Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.
YUNUS - 64 :Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh (âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.
Allah'a mülaki olmayı ( ruhunu sahibi olan Allah'a ulaştırmayı) diledikleri için, amenu olmuşlar ve takva sahibi olmuşlar.
Tabi bu kavramları da yalanlayanlar çıkacağı için ayet vererek delillememiz lazım. Çünkü amenu olan için sadece içi boş iman eden diyecekler.
AMENU OLAN KİŞİ ALLAH'A MÜLAKİ (ulaşacak) OLACAKTIR;
Amenu olan bir kişi mutlaka Allah'a ulaşmayı dilemiş yani Allah’a mülaki olmayı kalben isteyen bir kişidir ve mutlaka Allah'a ulaşacak yani kavuşacaktır.
HUD - 29 :Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn (techelûne).Ve ey kavmim! Buna (tebliğettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları ((Allah'a ulaşmayıdileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
AMENU OLAN KİŞİ İMAN ETMİŞ OLARAK DEĞERLENDİRİLİYORSA BU İMAN ONLARI HİDAYETE (Allah'a ulaştıran bir iman olmalı) ERDİRMELİ Kİ AYET TASTİK ETSİN.
YUNUS - 9 :İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti yehdîhim rabbuhum bi îmânihim, tecrî min tahtihimul enhâru fî cennâtin naîm(naîmi).Muhakkak ki âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar, îmânlarından dolayı Rab'leri, onları hidayete erdirir. Onlar, altlarından ırmaklar akan naîm cennetlerindedirler
Bu amenu veya iman insanı hidayete erdiriyor. Hani biraz yanıp da cehennemde sonra cennete geçilir zannı yok,
AMENU OLAN KİŞİ ALLAH'A TAVEKKÜL EDEREK ULAŞMAYI DİLER VE TAKVA SAHİBİ OLUR.
Amenu olan kişi, yani Allah'a münib (Allah'a ulaşıp sığınacağına göre) olan insan takva sahibidir.
RUM - 31 :Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Allah'a dost olanların hayat garantileri Allah'dır. Allah'a tevekkül ettikleri için ve amenu (mülaki olmayı dileyen) oldukları için, şeytanın onlara bir etkisi yoktur
NAHL - 99 :İnnehu leyse lehu sultânun alellezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne). Çünkü onun, âmenû olanlar ve Rab'lerine tevekkül edenler üzerinde bir sultanlığı (yaptırım gücü) yoktur.
Allah'a mülaki olmayı dilemiş. Amenu kişi Allah'ın veli kullarından olmuştur ve Allah bu veli kulunu karanlıktan nura çıkarır.
BAKARA - 257 :Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.
Allah'a dost değilseniz veya dost olmayı kalben dilemiyorsanız Allah yardım etmeyeceğini söylüyor,
ZUMER - 54 :Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Ve Rabbinize (Allah'a)yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
Bu azap gelmeden Allah'a teslim olunması isteniyor. Bu azabın neyin nesi olduğunu düşündünüz mü hiç? Bakalım neymiş.
BU AZAB GELİRSE NE OLUR;
MUHAMMED - 27 :Fe keyfe izâ teveffethumul melâiketu yadribûne vucûhehum ve edbârehum.Artık melekler onları vefat ettirirken, onların yüzlerine ve arkalarına vuracakları zaman onların halleri nasıl olacak?
Demek ki ölürken duyulacak olan azap.
ENFAL - 50 :Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferûl melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârehum, ve zûkû azâbel harîk (harîkı).Ve kâfir olanları, vefat ettirilirken melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vururken ve “Yakıcı azabı tadın!” (derken) görseydin
Burada kafir kavramı Allah’ın ayetlerini örtenler içindir. Mesela günümüzde Allah'ın daveti unutulmuş, kimse Allah'a ulaşmayı dilemiyor. Hidayetin doğru yol olduğunu iddia ediyorlar. Hidayet ulaşmak, vasıl olmaktır yol değildir. Hidayet yolu denince, doğru yolun yolu mu diyeceğiz. Zaten bu iddiayı yapanlar İslam’ın beş şartı ile hidayetten uzak, dalalette olup Allah'a karşı yalan söylerler.
İşte o azap günü melekler ölüm azabını tattırırken, Allah'ın davetine icabet etmeyen insanlar Allah’dan kurtulabilecekler tek şartı gerçekleştirmek için zaman istiyorlar.
Allah hidayetçilerine insanların ölüm azabı gelmeden Allah'a ulaşmayı dilemeleri ve dalaletten kurtulup hidayete ermelerini istiyor.
Allah görevli dostuna teslimiyetin ölüm azabından önce olmasını istiyor.
İBRÂHÎM - 44 :Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiır rusul(rusule), e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin).Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz?
Ölüm geldiği an nefslerine zulüm eden bu zalimler, Allah'ın davetine icabet edeceklerini söylüyorlar. Aynı zamanda kendi dönemlerindeki Nebi resullere veya Veli resullere tabi olacaklarını söylüyorlar.
Allah'ın cevabı ilginç, demek ki insanlar İslam’ın beş şartı ile kurtulacağını zannediyorlar ki Allah “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz? diyor.
Halbu ki bu insanları Allah'a davet eden mutlaka bir veli vardır da, bu davete de namaza davet diyecek kadar Kur’an-ı Kerimden bu kadar uzak kişiler.
FUSSİLET - 33 :Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne). Allah'a davet eden ve salih amel (nefs tasviyesi) yapan ve: “Muhakkak ki ben teslim olanlardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
Allah'a göre en güzel söz, Allah'a teslim olanların Allah'a davet etmesi. Allah'a teslim olmayanlar ve olunacağına inanmayanlar, ölüm azabı gelince, büyük bir pişmanlıkla; Allah'a "DAVETİNE İCABET EDELİM" derler. Resule peygamber diyen ve Peygamber Efendimiz (SAV)den sonra resul gelmeyecek diyenler resul değil hangi resullere tabi olacak ki. Tabi olunacaksa bu resulün canlı olması lazımdır. Ölü bir kişiye tabi olunmaz, çünkü canlı olmalı ki ayetleri tilavet edebilsin.
Ama insanlar kendilerini Allah'a davet edenlere itibar etmezler. İslam’ın beş şartını yeterli görürler, ama bu beş şartı yerine getirmiş olan sahabe gibi neden olamadıklarını düşünmezler.
HUD - 113 :Ve lâ terkenû ilellezîne zalemû fe temessekumun nâru ve mâ lekum min dûnillâhi min evliyâe summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Ve zalim olan kimselere meyletmeyiniz. O taktirde size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım olunmazsınız.
Kendi nefslerini ateşten kurtaramayan ve nefslerine zulmetmiş zalimlere itaat etmeyin, onların sözlerine meyletmeyin. Kendilerini ateşten kurtaramamış kişi sizleri nasıl ateşten kurtarsın ki?
Ölüm azabı gelmeden Allah’ın yardımını almaya çalışın yoksan o ölünce şefaat edecek yalanına sığınanlar gibi olursunuz.
DUHAN - 41 :Yevme lâ yugnî mevlen an mevlen şey’en ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne). O gün, dosttan dosta (hiç)bir şey fayda vermez. Ve onlara yardım olunmaz.
LAFIN ÖZÜ; DOĞRUSUNU ÖĞRENMEK İÇİN HERŞEYDEN ÖNCE ALLAH'A DOST OLMAK İSTEYİN VE ONU ÇOK SEVİN. HERKESE DEĞİL SADECE EHLİ ZİKİRLERE SORUN.
ENBİYA - 7 :Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.
NEREDEN BULACAĞIZ EHLİ ZİKİRİ DİYORSANIZ, DOĞRUYU SİZE ÖĞRETECEK KİŞİYİ ALLAH'DAN HACET NAMAZI İLE İSTEYİN İSTEYİN.
Hacet namazının kılınışı:
Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda : Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
|