“Yağmurda, kırk derece güneş altında inleyen göçmenlere bir sığınak yeri bulabilmek ümidiyle BM’e başvurulmuş, U Thant’a (dönemin BM Genel Yazmanı) kadar yazılmış çizilmiş. Bu sefil hayatın mesullerini yola getirerek kurdukları barikatları biraz olsun açarak hiç olmazsa inşaat malzemesinin içeri girmesine yardımcı olma taleplerimiz, netice vermemiş ve aldığımız cevap ‘Biz bir şey yapamıyoruz. Rumlar vermiyor, onları mecbur edecek güce sahip değiliz’ olmuştur.” 1969 Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
BM Güvenlik Konseyi’nin 04 Mart 1964 gün 186 sayılı kararı ile Kıbrıs’a gönderilen Barış Gücü’nün görev süresi belirli aralıklarla uzatılıyor. Anılan gücün adaya geldiği günden itibaren yaptığı uygulamaları nedeniyle sürekli olarak tartışma konusu olmuştur. Geride bıraktığımız Ocak ayı içerisinde Konsey’in aldığı 2197 sayılı kararı ile görev süresi 6 ay uzatıldı. Anılan kararla, “Özlü konularda kesin ilerlemeye ulaşmak için müzakerelere derhal yeniden başlanılması” çağrısında da bulunuluyor.
Alınan kararda ayrıca, “Kıbrıs sorununa çözüm bulma sorumluluğu en başta Kıbrıslılarındır” vurgusu yapılıyor. Bunun yanı sıra, “Adadaki statüko sürdürülemez, yeni geçiş kapıları açılmalı, ara bölgede kalan diğer mayınlar temizlenmeli, Kayıp Kişiler Komitesi çalışmalarının hızlandırılması” önerilirken “Güven arttırıcı önlemler uygulanmalı” konusu da kaydediliyor. Yapılan bütün önerilerin yaşama geçirilebilmesinin birincil koşulu, karşılıklı olarak güven unsurunun oluşmasına bağlıdır. Aksine gelişmeler uyuşmazlığın daha yıllarca gündemde kalması demektir.
BM Genel Yazmanının Kıbrıs Özel Temsilcisi Bay Espen Barth Eide’nin Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporundaki dikkati çeken bir husus, “Çıkmazın yarın sona ermesini beklemiyorum. Buna karşın her iki tarafın da çıkmazdan kurtulmanın yollarını bulmak ve müzakerelere dönme yönünde içten niyetleri olduğunu görüyorum” değerlendirmesidir. İyi niyetli olduğundan kuşku duymadığımız Bay temsilciye bir gerçeği anımsatarak yinelemek istiyoruz. Adada çözüm isteyen tarafın Kıbrıs Türkleri ve Türkiye olduğu, karşı tarafın ise değişik gerekçelerle müzakere masasından kaçtıklarıdır. Bu gerçeğin karar vericiler tarafından da görülmesi gerektiğini bir kez daha kaydetmek istiyoruz.
BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan raporda Kıbrıs Türklerine uygulanmakta olan ambargoların kaldırılmasının istenmemiş olması büyük bir eksikliktir. Ambargoların kaldırılabilmesinin birincil koşulu olarak BMGK, AB Adalet Divanı kararları ile Gümrük Birliği Anlaşmasının yanı sıra Ek Protoklün günümüz koşullarına uyarlanmasını gerekli görüyoruz. Anılan kararlar ve protokolün kabul edilmesinin üzerinden bir hayli zaman geçmiştir. Bu işlemler yapılırken Kıbrıs Türkleri ile Rumların şimdilerde olduğu gibi karşılıklı geçişler bir yana karşılıklı selamlaşmaları bile olanaksızdı. Eğer adada kalıcı çözüm isteniyorsa anılan kararların yeniden müzakere edilmesi gerektiğini bir kez daha yineliyoruz.
Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry, “Amerika Kıbrıs müzakerelerinin önündeki engellerin kalkması için perde gerisinde çalışmalarını sürdürüyor. Buna karşın Türkiye’de Haziran ayında yapılacak genel seçimlerden önce gelişme beklenmemeli” diyor. Önümüzdeki Nisan ayında ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağının da unutulmaması gerekiyor.
Müzakere masasından kaçarak konuyu yalama noktasına taşıyan karşı tarafın en önde gideni “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik hakları ihlal edildiği sürece çözüm için planlanmış görüşmelere katılmam olanaklı değildir” türküsünü çığırıyor. Karar vericiler başta olmak üzere konunun çözümü için çaba harcayanların bu düşüncede olanlara bakışlarını değiştirmeleri gerekiyor. Sürekli olarak çözüm için dostluk elini uzatan Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin elini sıkmalarının bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz. Adaya geldiği günden itibaren gösterdiği duruşu nedeniyle Bay Espen Barth Eide’nin işinin zor olduğunun da bilincindeyiz.
Bu bilinçte olduğu genel kabul gören kişiye öncelikle karşı tarafın da iyi niyetle yaklaşması gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
27 Şubat 2015 - Ankara -
|