“Dünya haritasının ne şekil alacağı meçhul bir zamanda her şeyi berrak görmek, gailesiz ve kaygısız bir gün geçirip kendimizi mukadderata teslim etmek, kendi kendimizin boynuna idam ilmeğini geçirmek demektir. Bunu böyle bilmeli! Bütün kurum, kulüp ve müesselerimizin el ele vererek bu konuya gereken ehemmiyeti vermesi, takdir etmeliyiz ki hepimizin üzerine düşen bir vatan borcudur.” 1946
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs’ta konuşlu bulunan Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılması görüşmelerinde yapılan konuşmalardan ve alınan karardan tarafların pek memnun kalmadıkları biliniyor. Anılan raporda Kayıp Kişiler Komitesinin çalışmalarının hızlandırılması gerektiğine vurgu yapılıyordu. Karşı tarafın ısrarı üzerine bu kararın kayıtlara geçirildiğinin bilinmesini istiyoruz. Konuyu, Türkiye’yi suçlama malzemesi yapmak için gündemde tutmak istediğinin de unutulmaması gerekiyor.
Yugoslavya’nın dağılması sürecinde Hırvatlar, Yugoslav Ordusunun 1991 yılında Vukovar’da soykırım yaptığı savı ile 1999 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesine =UCM= başvurmuşlardı. Sırplar da Hırvatlardan geri kalmamak için Hırvatların ‘Fırtına Operasyonu’ ile Krajnia bölgesinde sivillerin öldürüldükleri savı ile 2010 yılında anılan mahkemede karşı dava açtılar. Burada ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Katolik olan Hırvatlar 2013 yılında AB’ne üye olurlarken Ortodoks olan Sırpların adaylık süreci halen devam ediyor. Yunanistan ile mendil büyüklüğündeki ülkenin bütün çabalarına karşın henüz sonuç alınamadı. AB üyeliği konusunda Türkiye ile Sırpları aynı kefeye koymuyoruz. Bu gelişmeler sonrasında her iki ülkenin üyeliklerinin nadasa bırakıldığını söylemek olasıdır.
UCM geride bıraktığımız Şubat ayı başlarında karşılıklı soykırım savları için noktayı koydu. Adı geçen mahkemenin başkanı Bay Peter Tomka, savaşta karşılıklı bir çok suçun işlendiğine dikkati çekiyor. Bay Tomka, “Etnik temizlik eylemleri soykırım planının parçası olabilir. Buna karşın sadece hedef grubun fiziksel olarak yok etme niyeti varsa” vurgusunu yaptıktan sonra “Tüm nüfusu yok etme amacı iki ülkeye karşı kanıtlanamadı” diyerek kararına açıklık getirdi. UCM aldığı bu kararla Avrupa’da bu bölgede yaşanan tarihi fasılın kapatılmasını istiyor. Geçmişte yaşanan acı olaylarla avunmak veya saldırı amaçlı olarak kullanmak yerine bölge barışına katkıda bulunmak gerektiği kaydediliyor.
Dünyanın değişik bölgelerinde halen benzer olaylar yaşanmaktadır. Bu türden uygulamalarına devam edenlerden bu karardan gerekli dersleri çıkarmalarını beklemek zamanı boşa harcamaktır. Çünkü gerçekleştirdikleri eylemlerine karşılık herhangi bir yaptırımın olmaması saldırıların devam edeceğinin de göstergesidir. Diğer yandan Filistin Yönetimi anılan mahkemenin kuruluş anlaşmasını imzaladı. İmzaların atılmasından sonra Filistin’de işlenen savaş suçlarına önsoruşturma açılması kararını aldı. Toplanacak olan verilerden sonra İsrail’e soruşturma açılıp açılmayacağına karar verilecek. Mahkemenin vereceği kararın bölgede akan kanın durmasını sağlayacağı konusunda ne yazık ki iyimser olamıyoruz.
Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında soğuk savaşın bittiğine ilişkin yaygın bir kanı oluşmuştu. Rusya’da oluşan yeni yapının Amerikanın güdümünde olduğu söylentileri yayılmıştı. Putin ve ekibinin göreve başlaması sonrasında bu tür söylemlerin rafa kaldırıldığı gerçeğini Ukrayna’daki Rus saldırganlığı ile yaşıyoruz. Rus saldırıları sonrasında şimdilerde soğuk savaş çığlıkları duyulmaya başlandı. Kuzeyde yaşanan bu gelişmeye koşut dünyanın merkezi olarak kabul edilen Ortadoğu’da etnik ve mezhepsel çatışmalar hız kesmeden yaşanıyor.
Bölgede bulunan bazı petrol ve doğalgaz kaynaklarının terör gruplarının eline geçmesi yeni çatışmalara çağrı çıkarmaktadır. Yaşanmakta olan bu gelişme terör gruplarının ekonomik güç olmalarına da neden olmaktadır. Bunu önleyebilmek için yaşanacak çatışmalardan sonra bölge ülkelerinin sınırlarının değişmesine de neden olacaktır. Akşamdan sabaha çatışmanın yaşanacağını öngörmek aceleci bir davranış olacaktır.
Geçtiğimiz günlerde Rusya’nın mendil büyüklüğündeki ülke limanlarını kullanabilmesine ilişkin anlaşma imzalandı. Anlaşmanın imzalanması sonrasında Rusya’nın bölgeye kalıcı olarak geldiğini söylemek olasıdır. Amerika, Musul’daki petrol kuyularının terör gruplarının eline geçmesinden duyduğu rahatsızlığı gizlemiyor. Bahar aylarının gelmesi sonrasında bölgedeki çatışmaların yoğunlaşarak yaşanacağını kaydetmek durumundayız. Yunanistan’da yaşanan Syrıza depreminden sonra AB içindeki dengeler de yerlerinden oynamıştır.
Çatışmalı dönemden geçilirken yeni bir paylaşım savaşından kaçınmanın zora girmekte olduğu gerçeğinin görülmesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|