“Yeter artık! Bu gelir kaynağımız, milyonlara varan bu servetimiz yok oluyor. Kimse buna ses çıkarmıyor. Bizi esarete veren efendiler Hükümete tuttuğu bu yanlış siyasetin hatalarını söylemek cesaretinde bulunmuyorlar... Fakat biz Kıbrıs Türk’ü buna artık tahammül edemiyoruz. Her sabrın, her işkencenin, her zulmün bir hududu vardır. Oraya kadar gelindi mi o sınır çelik bile olsa yarılmaya yırtılmaya mahkumdur”. 1952
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Uluslararası terör ve korsanlıkların bütün ülkeleri tehdit ettiği bir dönemden geçiyoruz. Konuya ilişkin olarak alınan bütün önlemlerin yeterli olmadığını söylemek olasıdır. Özellikle dünyanın merkezi olarak kabul edilen coğrafyada yaşamanın da risklerinin olduğunun bilinmesi gerekiyor. Bu nedenle bölgede yaşanan olaylar doğal karşılanmakta ve genel kabul görmektedir. Geçtiğimiz günlerde Moskova’da mendil büyüklüğündeki ülke ile Rusya arasında askeri işbirliği anlaşması imzalandı. Anlaşmanın terör ve korsanlıkla mücadele için imzalandığı duyuruluyor. Bölgede bulunan Rus savaş gemileri bu güne dek adı geçen ülkenin limanlarını sıkıntı yaşamadan rahatlıkla kullanıyordu. Rusya Devlet Başkanı Bay Putin, anlaşmanın kimseye karşı bir tehdit içermediğini söylesede imzalanan anlaşma ile uygulama yasal zemine oturtulmuş oluyordu.
Bölgede bu güne değin birbirleri ile düşman konumunda olan veya böyle algılanan ülkelerin bile gergin olan ilişkilerini düzeltmenin çabası içinde oldukları gerçeğini yaşıyoruz. İsrail’le yakın ilişkileri olduğu bilinen Amerika’nın IŞİD terörünü önleyebilemek adına İran’la işbirliği arayışına girdikleri gizlenmiyor. Yapılan işbirliğinin karşılıklı çıkarlar için yapıldığının açıklanması İsrail’in tepkisine neden oldu. Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’nin İsrail Yönetiminin Irak’ın işgali sırasında ülkesini yanılttığını söylemesi ilginçtir. Böyle bir gelişme sonrasında İsrail’in İran’a karşı Suudi Arabistan ile eşgüdüm içersinde çalışmak için zemin aradıklarını kaydetmek istiyoruz.
Yaşananlardan rahatsızlık duyan İsrail Başbakanı Bay Neden Yahu, soluğu Amerikan Kongresinde aldı. Obama’nın bütün karşı çıkışlarına karşın Bay Neden Yahu’nun yaptığı konuşmasının gereken ilgiyi görmediği belirtiliyor. Adı geçen kişinin ülkesinde Likud Partisinin başkanı seçilirken tehdit ve şantajla o makamı ele geçirdiği unutulmamıştır. Aynı kişi 1993 yılında “İran’ın 1999’da nükleer silah sahibi olacağını” söylüyordu.
Kongredeki konuşmayı değerlendiren Nev York Tayms gazetesi, “Vaşhington’da bile sık sık bu düzeyde sömürücü siyasi tiyatro göremezsiniz. Obama’nın dış politikasına kafa tutuşunu gözlerimize sokması gösterisi daha da beter kaldı. İçeriğinde hiçbir şey yok” diye yazıyordu. Bay Neden Yahu’nun 17 Mart’ta ülkesinde yapılacak olan seçimlerden başarılı çıkabilmek adına bu gösteriye kalkıştığı genel bir kanıdır. Bay Neden Yahu bu konuşmasını yaparken ülkesinin Nev York Başkonsolosluğu önünde Hasdik Yahudileri tarafından protesto ediliyordu. Yaşananlardan sonra Amerika ile İsrail ilişkilerinin hızla kopma noktasına gideceğinin öngörülmesi eşyanın doğasına aykırıdır.
İlk yaza girerken bölgedeki hareketlilik hızla Musul’a doğru kaymaya başladı. Bölgeye Nisan veya Mayıs ayında bazı ülkelerce askeri bir operasyon yapılabileceği duyuruluyor. Musul kazanı usul usul ısıtılırken bazı akıldaneler Türkiye’nin sınırlarının Musul’a dek uzatılması gerektiğinin türküsünü çığırmaya başladılar bile. Bu yönde yapılan açıklamalar aç tavuğun kendisini darı ambarında görmesine koşut bir davranıştır. Yanlış yaklaşım ve söylemler Türkiye’nin çıkarları ile örtüşmemektedir.
Türkiye’nin sınırlarının Yüce Atatürk’ün önderliğinde verilen Kurtuluş Savaşı sonrasında Misak-ı Milli ülküsü ile belirlendiğini bir kez daha anımsatmak istiyoruz. Belirlenen sınırlar dışında toprak istenmemesi “Yurtta Barış ve Dünyada Barış” ülküsü ile de perçinleşmiştir. Şu sıralarda yapılacak olan askeri operasyon, bölgeden IŞİD’in çıkarılmasına yönelik bir hareket olacaktır. Düzenli ordularla savaşacak gücü olmayan adı geçen örgütün bir süre daha varlığını bölgede devam ettireceğini söylemek olasıdır. Bu nedenle bölge kan gölü olmaya devam edecektir.
Usul usul savaşa ve açmaza doğru hızla gidilirken Türkiye’ye bölge dengelerini korumak konusunda yaşamsal önemde görev düştüğünün bilinmesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|