“Bu günkü Rum liderliği, gençliği ve Rum Kilisesi, Enosis’i tahakkuk ettirmek yolunda ve bağımsızlığı ancak Enosis yolunda bir dava olarak kabul etmektedir. Biz bağımsızlıktan yanayız ama ‘Enosis yolundaki durak bağımsızlıktan’ yana değil, son durağı bağımsızlık olan bir bağımsızlıktan’ yanayız. Siz Rumlar, Enosis davasında yürüdükçe Taksim’i de gerçekleştirmektesiniz ve ergeç gerçekleştireceksiniz.”1970
Dr. Fazıl KÜÇÜK
İngiltere’de önümüzdeki Mayıs ayında yapılacak olan seçimler öncesinde siyasi deprem yaşanıyor. İşçi Partili Dışişleri Bakanı eskisi Jack Straw ile Muhafazakar Partili ünlü siyasetçi Malcome Rifkind’in siyasi güçlerini kullandıkları savlanıyor. Binlerce Sterlin karşılığında bazı siyasilere ve kuruluşlara ulaşılması için aracılık ederek kazanım elde ettikleri belirtiliyor. Yaptıkları usülsüzlüğü savunurken, Bay Rifkind, “Kimse bana maaş vermiyor, kendi gelirimi kazanıyorum” diyor. Buna koşut olarak iki siyasetçi de “utanılacak bir şey yapmadıklarını” söyleme gereğini duyuyorlar.
Yazılı Anayasası olmayan İngiltere’nin Başbakanı Bay David Cameron, ise “Bu ülkede ciddi kurallar var” diyerek duruşunu göstermeye çalışıyor. İngiltere’de parlamenterlerin kurallara uymaları koşulu ile ikinci bir iş yapmalarının olanaklı olduğu biliniyor. Buna koşut parlamenterlerin konuşma yaparak yasa geçirmeye çalışmaları veya desteklemeleri için para almaları yasaktır. Bu iki ahbap çavuş, aldıkları paraları ilgili makamlara bildirme gereğini duymamışlar. Daily Telegraph gazetesinin ortalık yerlere çıkardığı bu savlara bakılırsa anılan kişilerin bu tür işlemleri alışkanlık haline getirdikleri görülebilir.
Ermeni savları konusunda da benzer yöntemlerin kullanıldığı biliniyor. Savlara ilişkin olarak alınan kararların bu yöntem kullanılarak alınmakta olduğu yabancı basında sıklıkla yer alıyor. Önceleri diyaspora dernekleri aracılığı ile yürütülen bu çalışmalar, şimdilerde anılan ülkenin işgüderliklerince yürütülmektedir. Çalışmalar devlet politikası haline dönüşmüştür. Bu nedenle konu her yıl Amerikan Kongresi’nin gündemine taşınmaktadır. Bu yıl da konu Temsilciler Meclisi’nin gündemine 4 üye tarafından taşınmıştır. 1915’te yaşananların “Ermeni Soykırımı olarak tanınması için” tasarı sundular. Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili üyeler Kongre üyelerine “Ermeni Soykırımının tanınmasının sponsorları olmaları” çağrısını yapıyorlar. Sponsorluğu din iman kuvveti ile bedava yapmayacaklarına göre yargıyı Sizlere bırakıyoruz.
Cumhuriyetçi Robert Dold ile David Voladao ve Demokrat Adam B. Schiff ile Frank Pallone, savlarını “42 Amerika eyaleti ile 11 Nato müttefikinin tanıdığı Ermeni soykırımını Başkan Obama’nın da seçim vaadini tutarak tanınması gerektiği” noktasına dayandırıyorlar. Her yıl aynı teraneyi yaşıyoruz. Yaşamaya da devam edeceğiz gibi görünüyor.
Amerika’dan esen bu rüzgar kısa sürede Avrupa’da yankı bulmakta gecikmedi. Avrupa Parlamentosu’nda Hıristiyan Demokratlarla Muhafazakarları bünyesinde barındıran ve Parlamentonun en büyük grubu olan Avrupa Halk Partisi =EPP= 1915 yılında yaşananları “Ermeni soykırımı” olarak tanıdı. 03 Mart 2015 günü alınan “Ermeni Soykırımı ve Avrupa değerleri” başlıklı karar soykırımı tanıyor ve kınıyor. Bununla yetinmeyenler ölenleri olayların 100. yılında onurlandırıyor. Türkiye’ye de uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulunuluyor.
İlişkilerin (Türkiye – Ermenistan) bütünüyle normalleşmesinin temelinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yaptığı ‘soykırımı’ tanıması ve kınaması isteniyor. Konu görüşülürken görüşmeleri izleyen Ermenistan Eğitim ve Bilim Bakanı Bay Armen Aşotyan, alınan kararı “Büyük başarı” olarak değerlendiriyor. Sıklıkla konuyu gündemlerine alan ülkelerin yöneticilerinin suçluların telaşı içinde olduklarını söylemek istiyoruz. Konuyu gündemde tutanların öncelikle kendi yaptıklarının hesabını vermeleri gerekiyor.
Bu savları ortalık yerlere atanlara sormak durumundayız. Ermeni savları konusunda Türkiye’nin aleyhinde alınmış uluslararası mahkeme kararı var mıdır? Varsa karar ne zaman verilmiştir? Karar mutlaka açıklanmalıdır. AB ve Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde tarihi adaleti kurmaları için yeni kararlar almalarını da istiyorlar. Tarihi adaleti kurma kararının yasal dayanağının olması gerektiğini bu kararı alanlar iyi bilmektedirler.
Söz konusu kararı alanların tarihi gerçekleri dikkate almadan adaleti kurmalarını beklememek gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
20 Mart 2015 - Ankara -
|