“Birçok köylerimiz yalnız canlarını kurtarmak ve çoluk çocuğunun kurşunlarla delik deşik edilmesini istemediklerinden köylerinden kaçmışlar, herbiri başka Türk köyüne sığınmışlardı... Türk köylüsünün bıraktığı evler yakılıyor, ağaçlar tahrip ediliyor, bahçeler tarla haline konuluyor, motorlar bombalanıyor ve maalesef Kıbrıs idarecileri seyirci kalmaktan öteye geçemiyor. Halbuki Rumlardan boşalan evlere Türkler giremez, işgal edemez diye birkaç saat içinde yeni yeni kanunlar yürürlüğe konur, ruhsatsız evlerin eşiğine adım atanlar mahkemeye verilip mahkum edilirken en büyük cinayeti işleyenler için henüz en ufak bir tedbir bile alınmış değildir.” 1958
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Dünyadaki canlılar arasında en gelişmiş varlık olarak kabul edilen insanların suç işleme eğilimlerini ortalık yerlerden kaldırmak pek olası olmuyor. Yasalardaki önleyici yaptırımlara karşın insanlar yinede suç işliyorlar. Ülkelerini yöntenlerin de insan olmalarına karşın halklarını bir diğer halklara karşı kışkırtmaktan da geri durmadıklarına tarih tanıklık etmektedir. Günümüzde uygarlık projesi diyerek ortalık yerlere çıkanların bu konudaki sicillerinin parlak olmadığını da kaydetmek istiyoruz. Yaşlı Avrupa kıtasında Din ve mezhep savaşlarının yaşandığı, bunların 30 veya 100 Yıl Savaşları diye anıldığının da unutulmaması gerekiyor. Yüce İslam dinine inananlara karşı Hıristiyanlar tarafından uzun yıllar devam eden Haçlı Seferlerini yaptıkları biliniyor.
20. Yüzyılın başlarında ve ortalarında yaşanan iki büyük paylaşım savaşı sırasında da milyonlarca insanın öldürüldüğü unutulmamıştır. Kendi ırkından olmayanlar topluca katledilmekle kalınmamış gaz odalarında acımasızca öldürülmüşlerdir. İ-kinci Paylaşım Savaşının sonlandırılmasının üzerinden 70 yıl geçti. Bu Paylaşım Savaşı sırasında kıyımdan geçirilen Yahudi ırkı, yaşananlardan gereken dersi çıkarmadığından olacak Filistinlilere karşı zaman zaman değişik yöntemlerle dünyanın gözleri önünde kıyım uyguluyorlar.
İnsanlara karşı uygulanan kıyımın hiçbir şekilde ortalık yerlerden kaldırılması veya yok sayılması olanaklı değildir. Kıyımları yargılamak için kurulan mahkemelerde kıyım yapanlar mahkum olmasalar bile insan benliğinde açılan yara hiçbir zaman kapanmıyor. Yahudi ırkına karşı yapılmış olan kıyımın 70. yılında bir araya gelenler geçmişte yaşananların bir daha yaşanmaması dileğinde bulundular. Bir yandan gereken ders çıkarılmıyor diğer yandan da kıyıma devam ediyorlar. O zaman bu söylemleri fentezi olarak mı okuyacağız?...
Avrupa Parlamentosu, “Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasinin Durumu – AB’nin Bu Konudaki Politikası Yıllık Raporu”nu geçtiğimiz günlerde oy çokluğu ile kabul etti. Karar metninin 77. maddesinde bütün üye ülkelerden yasal olarak 1915 yılında yaşanan yer değiştirmelerin 100. yılında bu savların tanınması isteniyor. Bununla yetinmeyenlerin diğer ülkelerin de cesaretlendirilmesini ve bu çerçevede AB kurumlarının çabalarını arttırması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Yahudi ırkına karşı Nazi kamplarında uygulanan kıyıma ilişkin olarak alınmış mahkeme kararı vardır. Bu karardan sonra Almanya’nın özür dilediği biliniyor. Osmanlının son döneminde devlet otoritesinin yerlerde süründüğü günlerde yaşanan yer değiştirme konusunda her hangi bir yargı kararı yoktur. Olmayan suçun da yargısı ve mahkumiyetinin olmaması da son derece doğaldır. Böyle bir kararın olmamasına karşın Ermeniler yerlerinden edilme olayını soykırımdır diyerek dünyayı kandırmaya devam ediyorlar.
Yıllardır AB’nin kurulmasının bir uygarlık projesi olduğunun türküsü çığırılıyordu. Bu söylemlerin cazibesine kapılan ülkeler projenin içinde yer alabilmek adına adeta yarışa giriyorlardı. İzlanda, bu yarışa 2009 yılında katılan ülkelerden biridir. Sol partinin hükümet olduğu dönemde yapılan başvuru, 2013 yılında iktidara gelen Merkez sağcı İlerlemeci Parti hükümeti üyelik isteğinden vazgeçtiğini açıkladı. Yapılan açıklamada “AB dışında kalınarak İzlanda’nın çıkarlarına daha fazla hizmet edilecektir” vurgusu paylaşılıyor. İzlanda hükümetinin uygarlık projesinden ayrılmak istemesi ile fazladan bir kaybının olmayacağı da kaydediliyor.
AB’nin kapılarında bekletilmekte olan Türkiye’nin de İzlanda gibi en azından başvurusunu askıya alması gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|