Sevgili okurlarım, Mart ayının son Pazartesi günü ile başlayan hafta, 1964 yılından beri Türkiye’de Kütüphaneler Haftası olarak kutlanır.
Haftanın amacı, öğrencilerde okuma alışkanlığını ve zevkini geliştirmek, kitap sevgisini artırmak, okuyucuların kitaplardan daha çok faydalanmalarını sağlamak ve halkı kütüphanelerin gelişmesi için bilinçlendirmektir. Kısacası topluma okumayı sevdirmek…
Millet olarak okumayı sevmeyen bir toplum mu olduk? Dünyada bizim kadar okumayı sevmeyen toplumlara ender rastlandığı bilinen bir gerçektir.
Kitap okumayı ancak boş zamanlarda yapılacak bir eğlence ve vakit geçirme aracı kabul ediyoruz. Okumanın hiçbir çeşidini, hatta ders çalışmayı dahi sevmiyoruz.
Ülkemizde, şirket sahipleriyle patronlar ve işadamlarının büyük çoğunluğu ya hiç okumamış, ya da çok az okumuş insanlardır.
Ne yazık ki ülkemizde servet sahibi olmanın, okumayla, kültürle ve hatta çalışmayla ters orantılı olduğunu görüyoruz.
Bu da okuma şevkimizi mi kırıyor acaba? Ülkemizde, ilkokul mezunu olan bir parlamenterin, fakülte mezunu sekreteri veya danışmanı var!
Çok okuyanların en şanslıları, okumamışların emrinde çalışabilmek için, milyonların içinden seçilebilirlerse çalışma imkanı buluyorlar.
Sevgili okurlarım, bir çocuk vakfınca yapılan “Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı Karnesi” araştırmasında, temel ihtiyaç maddeleri sıralamasında Türkiye’de kitabın 235. sırada yer aldığı belirlendi.
Araştırma sonuçlarına göre, Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi (PIRLS) çerçevesinde 35 ülke arasında Türkiye’nin 28. sırada olduğu, uluslararası ortalamada öğrencilerin evlerinde 25`ten fazla kitap bulunurken, Türkiye’de çocukların sadece yüzde 19`unun evinde 25’ten fazla kitaba sahip olduğu belirlendi.
Türkiye`de gençlerin yüzde 70’inin hiç kitap okumadığı, genel olarak düzenli kitap okuma alışkanlığı oranının ise binde 1 olduğu bildirildi.
Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 40’ının hayatı boyunca hiç kütüphaneye gitmediği, yüzde 31’inin birkaç defa gittiği, kütüphaneye gidenlerin ise sadece yüzde 8’inin kitap okuduğu belirtilmektedir.
Evimizde “oku oku” diye çocuklarımızın başının etini yerken, kendimiz onlarla birlikte tek satır okumayız. Oysa kitap okuma alışkanlığı, çocuk yaşta edinilecek bir alışkanlıktır.
Bu nedenle aileye çok iş düşüyor. Ailesindeki tüm bireyler kitap okuyorsa, çocuk da kitap okumayı alışkanlık haline getirecektir. Nedense okumayı sevmiyoruz. Okuyanların bir bölümü de, sadece dar kesimdeki yayınları takip ediyor, bu da çoğu zaman klişeleşmiş siyasi ve ideolojik ürünler oluyor.
Toplum olarak okumayı sevmiyoruz. İnsanlara sorduğumuz da ise; büyük çoğunluk sevmiyoruz diyemiyor, ya vaktim yok diyor ya da kitaplar pahalı gibi bahanelere sığınıyor.
Ülkemize gelen yabancıların tamamına yakını her fırsatta kitap oluyor. Biz de ise, bayanlar dizileri, erkekler ise ya siyaseti ya da maçı konuşuyor.
Plaja gideriz yabancılar kitap okur, biz ise sadece birilerini gözetleriz. Babalar çocuklarını elinden tutup maça götüreceklerine, çocuklarına kitap okumayı teşvik etmelidirler.
Özel günlerde çocuklarına oyuncakla birlikte kitap ta almalıdırlar. Sevgili okurlarım, okuma alışkanlığı bir kültürdür. Okuyan insan, huzurun ta kendisidir. Kitaplar ise, bilgi göğünün yıldızlarıdır. Bol kitaplı günler diliyorum.
|