“Rum liderliği dünyanın baskısı ile Türk idaresinin yok edileceğine, Türk bölgesinin silineceğine ve Kıbrıs’ta çoğunluk idaresi kurulacağına inanmaktadır. Bunun adına da ‘Hürriyet’ diyorlar. Bu kafa ile anlaşma olamaz. Rum halkı 1963 – 1974 yıllarında Türk halkına yaptıklarını iyice düşünmeli ve aklı başında insanlardan oluşan bu halkın, o günlere asla dönmeyeceğini görmeli ve anlamalıdır.” 1979
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün anısını yaşatmak ve ölümsüzleştirmek adına her yıl değişik yarışmalar düzenlenerek başarılı olanlar ödüllendiriliyor. O’nun çalışmaları konusunda araştırma yapan gençleri görünce geleceğe olan umutlarımız pekişiyor. Eğitim Bakanlığı ile Dr. Fazıl Küçük Vakfı tarafından düzenlenen çalışmalarda emeği geçenlere teşekkür etmeyi yerine getirilmesi gereken bir görev olarak aldığımızı sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
Halkın Sesi gazetesinde Liderimizle birlikte yazı yazmanın onurunu ve yaşamım boyunca beni etkileyen bir anımı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Yüksek öğrenim için Türkiye’ye gelmeden önce rahmetle ve saygı ile andığım babamla birlikte 11 Eylül 1962 gününde liderimize vedaya gitmiştim. Bana bazı nasihatlerde bulunduktan sonra, “Be çocuk yarın Türkiye’ye gidiyorsun. Yine Kıbrıs meselesi için çalışacaksın uğraşacaksın. Bunları yaparken Kıbrıs Türklerinden sakın takdir bekleme dedi” sözleri hala daha kulaklarımda çınlıyor. 1959 yılından bu yana geçen sürede yaptığım çalışmaların onurunu taşıyorum ve bu sürede hiç kimseden takdir beklemediğimi de bilenler biliyor. Yine de adını taşıdığı Vakıf tarafından ödüllendirilmem son zamanlarda bana yaşatılanların üzüntüsünü kısmen de olsa ortadan kaldırıyor.
Tören sırasında katılımcılarla paylaştığım bir anımı sizlerle de paylaşmak istiyorum. 1950’li yıllarda Kıbrıs’ta yaşananları Anadolu’da anlatmak için yollara düşmüş ve yolu Amasya’da kesismişti. O günlerde şimdilerde olduğu gibi olan ses yayar sistemleri yoktu. Uyduruk kürsüler kurularak Yavuz Selim Meydanı’nda konuşma yapması sağlanmıştı. Yıllar öncesinde Amasya’ya yolumuz düştüğünde tanıştığım gazetelerin başbayisi olan kişi bana Liderimiz hakkında bir anısını anlatmıştı. “Kürsü gibi yerden konuşurken ayakkabısının altının delik olduğunu gördüğünü ve bu fotoğrafın da Yeşilırmak gazetesinde yayınlandığını” söylemişti. Hey gidi günler hey... Nereden nereye...
Kompozisyon yarışmasında birincilik ödülünü kazanan Lefkoşa Türk Lisesi öğrencisi Fide Özlem Koşan’ın “Dersimiz Dr. Fazıl Küçük” çalışmasını sizlerle paylaşıyoruz.
“Kıbrıs’a yeni gelen biriydim. Tarihini, kültürünü ve yaşam tarzını bilmediğim bu ada önceleri ilgimi çekmiyordu. Nereden bilebilirdim ki bu küçük adanın da büyük bir tarihinin olduğunu. Öğretmenim, benim kulağıma yabancı gelen bir lideri anlatıyordu okulda. Dr. Fazıl Küçük’tü bu liderin adı. Hayatımda ilk defa duyduğum bu ismi birden merak etmeye başladım. Öğretmenimi dikkatle dinliyordum. O an gözüm Dr. Fazıl Küçük’ün kitaptaki resmine takıldı. Gözlerindeki ışık ve sıcacık gülüşü ile bana bakıyordu. Sanki O’nu yıllardır tanıyor gibiydim.
Öğretmenim Lefkoşa’da serbest hekim olarak çalışmaya başlayan Dr. Fazıl Küçük’ün halkçı bir kişiliği olduğundan, küçük büyük herkesin dertlerine derman oluşundan söz ediyordu. Cuma günleri Girne Cadde’sinde şimdi müze olarak kullanılan kliniğinde, halkı ücretsiz muayene ettiğine, fakirlere ve çok sevdiği, geleceğin mimarı olarak gördüğü çocuklara ücretsiz ilaç verdiğine değiniyordu. Bütün siyasi hayatı boyunca, Türk okullarının Türk halkına devredilmesi için çabalamış. Yine halkını bilinçlendirmek, onların haklarını savunmak ve bu haklar için mücadele etmeleri için o dönemin tek Türk gazetesi olan ‘SÖZ’ gazetesinde birçok yazıya yer vermiş. Sonrasında ise kendi gazetesi olan ‘HALKIN SESİ’ni yayınlamaya başlamış. 18 Nisan 1943’te oluşturulan Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu’nun kurucularından olmuş. Hemen ardından Yunanistan’a ilhakı önlemek amacıyla Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi’ni kurarak iktisadi kalkınmamızda önemli rol oynayacak Evkaf Dairesi’nin Türk halkına devredilmsi için büyük çabalar harcamış. Gayretleri ise işte bu noktadan sonra sonuç vermeye başlamıştı Dr. Küçük’ün. Önce Şeriye Mahkemeleri kaldırılarak yerine Türk Aile Mahkemeleri kurulmuş, Müftülük makamı tekrar canlanmış ve İngiliz sömürge Hükümeti, Türk okullarını ve Evkafı Türk halkına devretmişti.
Halkın Sesi gazetesi yayın hayatının ilk 9 ayını henüz tamamlamadan, hükümeti eleştiren yazılar yayınladığı için 3 ay süre ile kapatılmış, Dr. Fazıl Küçük’e Türk halkının haklarını savunmak adına Sömürge Hükümeti’ne yaptığı şiddetli eleştirilerinden dolayı tam 47 kez hukuk davası açılmış ve defalarca para cezası verilmiş, ama O her şeye rağmen vatan uğruna, insanlık uğruna göğüslediği mücadele ipini bırakmamıştı. 1954 yılından sonra Kıbrıs’ın uluslararası ilgiyi çeken konu haline gelmesiyle Dr. Fazıl Küçük, İngilizlere ve Rumların enosis taleplerine karşı mücadele planını hazırlamış ve 01 Nisan 1955 tarihinde Eoka’nın Kıbrıs’ta kanlı terör eylemlerini başlatmasının ardından, Kıbrıs Türk halkının Eoka’ya karşı direnebilmesi için Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği adlı örgütü kurmuştu. Bu konuda Rumlar tarafından tehdit edilse de yılmamış ve hemen ardından gizlice VOLKAN teşkilatını oluşturmuştu.
Bir başka ölümsüz lider Rauf Raif Denktaş ile Anavatanımızda yaptığı çalışmalar ve yoğun girişimler sonucu 15 Kasım 1983 sabahı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını büyük bir sevinçle yaşamıştı. Meydanı dolduran mahşeri kalabalık karşısında ağlıyor ve halkını bugünlere getirebilmenin huzurunu hissediyordu. Aydınlık günler ses vermişti uzaktan. Uzaklar yakın olmuş, yakınlar daha da yaklaşmıştı. Gün Kıbrıs Türk’ünündü artık. İşte bu yüzden ölümünden önce verdiği son demeçte, hastalık döneminin ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı ile şifa bulmaya başladığını ve hayata yeniden kavuştuğunu vurguluyordu.
Hayat bugün öğrendiklerimle benim için de yeniden başlamıştı sanki. Yarınların güvencesi olarak nitelediği biz çocuklara ve tüm halkına duyduğu sevgisiyle, bağlılığıyla mücadelesiyle asla unutamayacağım çok büyük adamı, bir lideri tanımıştım bugün. Dr. Fazıl Küçük’tü adı. Ders bitmişti. Dışarı çıkmış ve büyük zorluklarla elde edilmiş bir zaferin havasını içime çekmiştim. Okul bahçesinde dalgalanan bayrak şimdi daha anlamlıydı benim için. Gönlüme huzuru ve güveni aşılıyordu, ama buruktu yüreğim. Büyük önder artık hayatta değildi çünkü, ne kadar isterdim oysa o sıcacık gülüşünü bir kez olsun çok görmeyi, bir kez olsun O’nunla tanışıp O’nun pamuk ellerini öpebilmeyi. Bu dilekle koşar adımlarla eve gitmiştim. Anneme heyecanla öğretmenimin anlattıklarını aktarıyordum. Ara sıra soluk almayı unutuyordum. Kelimeler ağzımdan döküldükçe bu lideri liderim olarak benimsemek istediğimi hissediyordum. Yüreğimizin derininde zaferin mücadelenin bir resmi vardı artık. Dr. Fazıl Küçük’e ait bir resimdi bu. Uyku vaktim geldiğinde ise O’nu rüyamda görebilmek için dua ettim ve derin uykuya daldım. Evet O rüyamdaydı işte. Sınıf arkadaşlarımla birlikte yanımda duruyor ve bize gülümsüyordu. Hepimiz yanı başında toplanmış ve O’nun elini öpmek için çabalıyorduk. Bir bayram günüydü bugün.
Evet, bu benim görmeyi çok istediğim ve gördüğüm bir rüyaydı belki. Ama bil ki Sen asla unutulmayacak bir gerçeksin liderim! Bundan sonra bizler sahip çıkacağız hedeflerine, emanetini devralacak ve sonsuza kadar yaşatacağız. Bayrağımızı namusumuz bilip indirmeyeceğiz göklerden. Vatanın her zerresine özgürlüğü aşılayacağız. Değişmeyeceğiz hiçbir şeye hürriyet dolu yarınları. Yolun yolumuz, ülkün ülkümüz olacaktır. Ruhun şad olsun.”
SEVGİ ile kalınız...
|