“İngiliz İmparatorluğu’nun diğer sömürgelerinde işgal ettiği topraklarda yerli halka tatbik etmekten çekinmedikleri baskısı burada da hükmünü icra ediyordu. Yalnız bir fark vardı ki o da Rum halkı başka bir terazide tartılıyordu. Adada iki kanun, iki terazi, iki idare vardı. Müslümanlar için daimi bir tazyik, Rumlar için geniş bir özgürlük. İlk günden Osmanlı Devleti ile yaptığı anlaşmaların altına attığı imzası kurumadan hepsini inkara kalkışmış, Afrika ormanlarında yaşayan bir kabile durumuna getirilmiştik”. 1975 Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Vatikan’dan Papa hazretleri tarafından ateşlenen soykırım maskaralığı fazla zaman yitirmeden Avrupa Parlamentosu’nda da yankı buldu. Onlarda yangından mal kaçırır gibi 1915’te yaşananları Ermeni Soykırımı olarak oylayıp kabul ettiler. Bu güne değin Türkiye’nin yaptığı uyarı ve açıklamaları dikkate almadan kör gözüm parmağına der gibi Türkiye’deki arşivlerin açılması ve geçmişi ile yüzleşmesinin istenmesi sonrasında ‘soykırımı tanı’ çağrısında bulundular. 269’a karşı 351 oyla kabul edilen tasarıda “AP, Papa’nın Ermeni Soykırımının 100. yılı hürmetine barış ve uzlaşma ruhu içinde verdiği mesajı takdir etmektedir” deniliyor.
Tasarıda ayrıca sınırların açılması ve ekonomik bütünleşmenin sağlanmasına vurgu yapılıyor. İlk 4 maddede Ermeni kurbanları anılırken 1948 yılındaki, Soykırım suçunun önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesine değiniliyor. 1915 yılında yaşandığı savlanan olayların 1948 yılında BM tarafından çıkarılan sözleşme ile ilişkilendiriliyor olması ilginçtir. Motorlu araçların geri vitesi olduğu biliniyor. Buna karşın yapılan bu ilişkilendirme ile tarihi gerçeklere de geri vitesi takmış oluyorlar.
AP aldığı bu kararla suçluların telaşı içinde olduğunu da kanıtlamış oluyor. Anılan tarihte yaşandığı savlanan olaylarla ilgili olarak bu güne değin her hangi bir yargı kararının olmadığını iyi bildiklerine de inanıyoruz. Buna karşın parlamento kararları ile tarih yazmaya çalışıyorlar. Alınmış olan bu karar uluslararası hukuk kurallarına göre =yargı kararı olmadığı için= yok hükmündedir. Bu nedenle üstünde durulmaması gerektiğini düşünüyoruz. Esas amaçları bu güne değin alınmış olan bütün kararları arşivleyerek kendi tarihlerini parlamentolar aracılığı ile tamamlamak istiyorlar. Diyaspora Ermenilerinin alınan bu kararları ileride kullanmak istediklerini de kaydetmek istiyoruz. Buna koşut olarak kendi kendilerini tatmin etmek için böyle bir çabayı yürüttükleri anlaşılıyor.
Oyalama sırasında AP Başkanı Bay Martin Schulz’un tavrı da bir hayli ilginçtir. Tasarının görüşülmeye başlanacağı sırada oturumu yardımcısına bırakarak kaçar gibi salondan ayrıldığı görüntülerde kaydediliyor. Ne de olsa Türkiye’ye karşı cici adam rolünü oynamayı yeğliyor. Cici adam görüntüsü vermeye çalışan Bay Martin Schulz siyasetçilerle yaptığı telefon konuşması sonrasında suç üstü yakalanmıştır. Yaptığı ise işgüzarlık ötesi bir tavırdır ve kendisinin güvenilmez bir kişi olduğunu da kanıtlamıştır.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin parlamentosu da 1915 olaylarını soykırım olarak kabul etmeyenlerin cezalandırılmasını öngören bir yasayı Nisan ayı başlarında kabul etti. Ermeni savlarını 1975 yılında tanımış olan adı geçen ülkenin parlamentosu, kabul ettiği bu yasa ile “soykırımı savaş suçlarını ve insanlık aleyhine işlenmiş suçları” tanımayanlar için cezai yaptırımı öngörüyor. Kararın kabulünden sonra parlamento başkanı Bay Yannakis Omiriu’dan ‘tarihi bir gün’ değerlendirmesi geldi. “Ermenistan tarihi bağlarımız olan kardeş ülkelerden. Rum ve Ermeni halklarının kaderleri ortak. Rumlar 1974’te Türklerin kurbanı oldu. 24 Nisan’ı Milli anma günü ilan ettik” diye ekliyordu.
AP’nun kararından sonra AB içinde çelişkili yaklaşım ve açıklamalara da tanık oluyoruz. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’nin sözcüsü Maja Kocijancic, 1915 olaylarını trajedi olarak tanımlıyordu. Soykırım savları ile trajedi arasında bir süre daha koşmaya devam edeceklerini kaydetmek istiyoruz.
Sürekli olarak Türkiye’yi suçlamayı marifet olarak görenlerin arka çıkmayı sürdürdükleri Cumhurbaşkanı Bay Serj Sarkisyan’ın yaptıklarını da dikkate almaları gerekiyor. Adı geçen Bay, 2009 yılında imzalanan Türkiye – Ermenistan protokollerini parlamentolarından geri çekti. Yaptığı bu hareketin Türkiye ile uzlaşma kapısını kapattıkları anlamına gelmediğini söylüyordu. Bay Sarkisyan sözkonusu protokolleri, “Türkiye’nin yürüttüğü politikası nedeniyle uygulamaya geçirmenin olanaksız olduğu için geri çektim. Beklenen sonuca ulaşamadık ve bu konuda kimin suçlu olduğu biliniyor” diyor. Yaptıkları bu uygulamaları ile uzlaşmadan yana olmadıklarını bir kez daha yinelemiş oluyorlar. Bay Sarkisyan ile Papa hazretlerinin daha uzun süre soykırım zurnasını çalacaklarını söylemek fazladan abartı olmasa gerek.
AP Parlamentosu’nun Ermeni savları karşısında, TBMM’nde temsil edilen siyasi partilerden üçünün ortak bildiride uzlaşmalarını alkışlanacak bir duruş olarak görüyoruz. Kıbrıs uyuşmazlığı başta olmak üzere diğer dış politika konularında da benzer davranışı sergilemelerini bekliyoruz.
Soykırım zurnasını çalmaya devam ettikleri sürece uzlaşının olmayacağının bilinmesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|