“Kıbrıs Hükümetinin öteden beri resmi Ada’nın hakiki sahipleri Türklere karşı göstermekte olduğu üvey ana muamelesi hala devam edip gitmektedir. Şımarık, yaygaracı ve daima idare aleyhine müşkülat çıkarmak, nifak yaratmak, huzur ve sükunu bozmak, konuları ayaklar altında çiğnemekten çekinmeyen Rum halkına da çok daha müsamahakar, daha müşfik bir muamalede bulunmaktadır... Aynı ölçüde muamele görmeyi istemek, o devletin idaresi altında yaşayanların sarih bir hakkıdır”. 1955
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Kıbrıs’ta çözüm ve birleşme için resmi görüşmelere biraz hızlı başlandı. Sekiz aylık aradan sonra bu başlangıcı olumlu buluyoruz. Buna karşın hızlı başlangıcın uyuşmazlığın kısa sürede çözüleceği anlamına gelmeyeceğinin bilinmesini istiyoruz. Burada önemli olanın hızla koşanların varış noktasına ne zaman ulaşabilecekleridir. Görüşmelerin karşılıklı jestlerle başlamış olmasını da bir adım olarak görüyoruz. Karşı tarafın yıllardan beridir bu tür jestleri hep ödün olarak görerek değerlendirme yapmış olmasını iyi niyetten yoksun bir yaklaşım olarak almak durumundayız. Türk tarafının iyi niyetli yaklaşımlarına karşın, karşı tarafın uygulamaya koyduğu salam politikaları ile sonuç almaya çalıştığı biliniyor.
Şu anda görüşmelere başlayan tarafların ortak özelliklerinin Annan’ın belgesine ‘evet’ demiş olmalarıdır. Kıbrıs Türklerinin çözüm yorgunu olmaları, ambargoların kaldırılacağı dünya ile buluşulacağı beklentisi umudu nedeniyle adı geçen belgeye evet dediği unutulmamıştır. Buna karşın mendil büyüklüğündeki ülkedeki görüşmecinin partisi, liderleri Makarios’un ortalık yerlere bıraktığı ‘uzun süreli mücadele’ yaklaşımı nedeniyle ‘evet’ dedikleri biliniyor. Bu nedenle her iki evet arasında uçurumların olduğu kendiliğinden ortalık yerlerde sürünüyor. Her iki evetten bir doğrunun çıkmayacağını söylemek fazladan abartı olmasa gerek. Daha önce aynı siyasi ideolojiye sahip oldukları bilinen görüşmecilerin yürüttükleri çabalardan da bir sonuç çıkmadığının bilinmesini istiyoruz.
Bu nedenle yoğunlaştırılarak yürütülecek görüşmelerin birkaç ayda bitirilebileceği veya 2015 yılı biterken anlaşma olacağı beklentisi bize pek inandırıcı gelmiyor. Ne kadar hızlı başlarlarsa başlasınlar, görüşmelerdeki başat konuların yine toprak-sınırlar-iktidar paylaşımı-mülkiyet ve güvenlik konuları olduğu biliniyor. Bu nedenle hızlı çözümü düş ötesi bir yaklaşım olarak görüyoruz. Oluşturulması düşünülen iki federal yapının egemenliklerini nasıl ve hangi koşullarda kullanabilecekleri konularına da açıklık getirilmesini zorunlu görüyoruz. Okullarda Türk ve Yunan dillerinde eğitim yapılmasını olumlu buluyoruz.
Yunanlı siyasetçilerin özellikle Dışişleri Bakanlarının Kıbrıs uyuşmazlığı konusunda takıntıları olduğunu söylemek istiyoruz. 1950’li yıllardan bu yana benzer takıntılarına tanık oluyoruz. Çiçeği burnundan düşmemiş olan yeni Bakan Bay Nikos Kotzias’da trenin vagonuna son binenlerden. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin olmazsa olmazı durumunda olan garanti anlaşmalarından rahatsızlar. Bu konuyu sürekli olarak gündemde tutuyorlar. Buna koşut Kıbrıs Türkleri için de olan takıntılarını gizlemiyorlar. Geçtiğimiz Nisan ayında BM Genel Yazmanı ile görüşen Bay Dışişleri Bakanı görüşme sonrasındaki açıklamasında, “Kıbrıs Türkleri çok çabuk çözüm istiyorlarsa adadan çabucak gitmekten başka seçenekleri yok” diyordu. Hızını alamadığı anlaşılan Bay Bakan, “Egemen ve AB üyesi olarak bütün haklarına sahip bir Kıbrıs Cumhuriyeti çözüm olamaz. Bu olmazsa çözüm olmayacak” diye ekliyordu. Yapılan bu açıklama ile Kıbrıs Türklerine, “Kırk satır mı, kırk katır mı”nın ötesinde çözüm önerilerinin sunulacağı kuşkusunu taşıyoruz.
Kamuoyunun görüşlerinin belirlenmesi için yapılan araştırmalarda sıklıkla ilginç sonuçlarla karşılaşıyoruz. BM tarafından yapılan “Dünya Mutluluk Raporu 2015” araştırmasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden söz ediliyor olması karşı tarafın tepkisi ile karşılandı. 158 ülkede yapıldığı belirtilen raporda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 66. sırada yer alırken mendil büyüklüğündeki ülke ise 67. sırada yer alıyor. Doğru oturup doğru konuşmamız gerekiyorsa her iki tarafta yaşayan halkların hallerinden memnun ve mutlu olduklarını söylemek istiyoruz. Bu sonuca göre görüşmecilere “Ey görüşmeciler, iki halk mutlu iken sizler neden tarafları federal bir yapı altında birleştirmek için uğraşıyorsunuz?”demek lazım...
Mendil büyüklüğündeki ülkenin yedeğine takılan Yunanlı siyasetçilerin takıntılarının devam ettiği sürece adada çözüme ulaşmanın zor olacağının görülmesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|