“Hafızalarımız bir türlü almıyor. Bir milletin bayrağı hiç şüphe yoktur ki onun daima başı üstünde taşıdığı mukaddes bir semboldür. İşte Rum palikaryaları, İngiliz bayrağını ayaklar altına alacak, yırtacak kadar ileri gidiyorlar. Buradaki memurların bu hakarete seyirci kalması kadar da insana hayret ve üzüntü veren hiçbir hakaret düşünülemez. Acaba harekete geçmek için İngilizler daha neyi bekliyor? Silahların patlamasını, canların heba olmasını, yağmaların başlamasını ve köylülerin katliamını mı bekliyor? Fakat Hükümet anlamalı ki artık o zaman iş işten çoktan geçmiş olacak, nizam ve intizamı iade etmek imkansızılığı ile karşı karşıya gelmiş bulunacaktır”. 1953
Dr. Fazıl KÜÇÜK
***
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Nisan ayında yapılmış olan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında çözüme ilişkin görüşmelerin ivme kazanması öngörülüyordu. 1968 yılından bu yana sürdürülen görüşmelerden sonuç alınamamış olması bu beklentiyi yükseklerde tutuyordu. Bulunacak olan çözümün hangisinin daha gerçekci olacağının sorgulanması gerekiyor. Bugüne değin tarafların gelenekselleşmiş politikalarından ne oranda ödün vereceğinin de sorgulanması kaçınılmazdır. Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının bu güne değin sergiledikleri konumlarını değiştirmediklerini kaydetmek istiyoruz. Bunlar yapılmadan görüşmelere kelimenin tam anlamı ile bodoslama dalındı.
Kıbrıs adası hem Türklerin hem de Rumların ortak vatanıdır. Bu ortaklık 1950’li yıllardan itibaren sürekli olarak erozyona uğratılıyor. Geriye dönüp baktığımızda adada yaşananları bir soğuk savaş projesi olarak da okumak olasıdır. Rum unsurların silahlandırılmasına karşın Türkler teslim olmamak için direndiler. Bu günlere pek çok badireden geçilerek gelindiği hemen herkes tarafından kabul ediliyor. Bu nedenle başlatılan yeni görüşme sürecini önemsiyoruz. Bu güne değin yapılan bütün görüşmelerde Kıbrıs Türkleri ödün verecek taraf olarak kabul edilerek öyle de algılatıldı.
Birleşik Amerika Devletleri’nin Lefkoşa’daki işgüderi yakın gelecekte görevinden ayrılıyor. Görüşmeler devam ederken “Kıbrıslılar yollarını seçmek zorundadır” dediği biliniyor. Şimdilerde ise Kıbrıs uyuşmazlığının Rumların savladıkları gibi 20 Temmuz 1974 tarihinde başlamadığına vurgu yapıyor. İşgüder Bay John Koenig’in bu gerçeği yeni öğrendi ise geç kaldığını söylemek istiyoruz. Yine de görevde bulunduğu süre içinde konuyu araştırarak gerçekleri öğrenmiş olmasını bir kazanım olarak görmek gerekiyor. İngiltere’nin Dışişleri Bakanı eskisi Bay Jack Straw da bir süre önce “uluslararası toplum Kıbrıs adasında iki ayrı devletin varolduğunu ve bu adanın bölünmüş olduğunu kabul etmesi gereklidir” dediği biliniyor. Sırtlarındaki yumurta küfelerinden kurtulduktan sonra dillerinin bağının da çözüldüğünü belirtmek istiyoruz.
Son dönemde sıklıkla yapılan kamuoyu araştırmalarında iki tarafın da bir birlerinden uzaklaşmakta oldukları değerlendirmeleri yapılıyor. Buna karşın karar vericilerin adanın yeniden birleştirilmesi için taraflara baskılarını arttırdıkları gözlerden kaçmıyor. Bu çerçevede başkent Lefkoşa’nın bölünmüşlüğünün ortalık yerlerden kaldırılabilmesi için birlikte ziyaretler yapılıyor. Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gideni Bay Nikos Anastasiyadis, “mümkün olan en erken zamanda barışçı çözüm bulmak için durmaksızın çalışacağımıza dair en güçlü mesajı vermek istiyorum. Tarih bizi bu adadaki herkes barışı sağlamakla yükümlü kılıyor. Bu bizim görevimz” diyordu.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da umut vermek istediğini bu güne değin yaşanan düş kırıklığının ortalık yerlerden kaldırılması gerektiğini ve bu mesajların zorunlu olarak verildiğini düşünüyor. Umut uyarılı mesajında ise Akıncı, “Yeme içmede Kıbrıslı Türk ve Rumların iyi olduğunu buna karşın müzakere ve iş yapmaya gelince yeme içmedeki kadar başarılı olunmadığına” vurgu yapıyordu. İyi bir başlangıç yapıldığını belirten Akıncı “amaçlarının başlangıcı devam ettirip nihai hedefe ulaşmaktır” diye ekliyordu. Çözüm için karşılıklı aynı ortak payda da buluşmak kaydıyla, iyi niyetli olmak ve bu düşüncelerle görüşme masasında olmak güzel bir yaklaşımdır.
Bir yandan görüşme masasına oturma öncesinde iyi niyetli mesajlar vereceksiniz diğer yandan adanın çevresinde bulunan zengin yeraltı kaynaklarının kullanımı ve paylaşımı konusunda Kıbrıs Türklerini görmezden geleceksiniz. Karşı tarafın tutumu bu söylemimizle bire bir örtüşmektedir. Adı geçen küçük ülkenin yedeğine takılan Yunanistan ile Mısır’ın önde gidenleri enerji zengini bölgede deniz sınırlarının belirlenmesi için çalışma başlattıklarını açıkladılar. Adı geçen ülkeler ilişkilerini derinleştirerek zengin kaynakların paylaşımını ve yeni Münhasır Ekonomik Bölgelerin kurulması çalışmaları yaptıklarını kaydetmek istiyoruz. Bizlerin yapılan bu tartışmaların neresinde olduğumuzu sorgulamayacağız.
Böyle bir ortamda, Adada başlatılan görüşmelerden bugüne değin yaşandığı gibi sonuç çıkmayacağının bilinmesi gerekiyor mu ne...
SEVGİ ile kalınız...
|